LoSt_LoVe
Forum Onuru
Son dönemde tavuk-hindi karışımı et ürünlerinden yapılmış, sucuk, salam ve sosis satışında artış var. Bu ürünler yüzde yüz dana eti olan ürünlere oranla daha ucuz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın denetimlerine rağmen kaçak üretimler de büyük oranlarda devam ediyor.
"Yüzde yüz dana eti" iddiasıyla piyasada yer alan ürünlere haliyle tüketiciler güvenemiyor ve çareyi markalı ürünlere yönelmekte buluyor. Ancak yapılan son araştırma markalı ürünlerde de büyük sıkıntılar olduğunu gözler önüne serdi. Fatih Üniversitesi tarafından et ürünleriyle ilgili tartışmalara son verecek 'DNA inceleme' yöntemiyle yeni bilimsel bir araştırma yapıldı. İstanbul'daki 25 ayrı markaya ait 93 farklı işlenmiş et numunesinin DNA'sının incelendiği araştırmada çarpıcı sonuçlar elde edildi. İncelenen ürünlerin 35,1'inde içeriğinde olmaması gereken kanatlı hayvanların DNA'larına rastlandı. Markalı ve markasız birçok ürünü kapsayan araştırma sonuçlarına göre, salamdan sucuğa, sosisten jambona kadar birçok işlenmiş ve çiğ et ürününde etiket bilgilerinin aksine imalatta sahtekârlık yapılıyor. Araştırma sonucunda birçok markanın "yüzde yüz dana eti" şeklinde sunduğu işlenmiş etlerin içeriğinde aslında büyük oranda tavuk ve hindi gibi kanatlı hayvanları kullandığı ispatlandı. Fatih Üniversitesi Biyoloji bölümünün bir yıl süren araştırmasının sonucunda bilimsel olarak kanıtlanan işlenmiş etlerdeki sahtekârlık, birçok soruyu da beraberinde getirdi.
Fatih Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Fatih Abasıyanık'ın önderliğinde araştırma görevlisi Ergün Şakalar'ın yaptığı araştırma geçtiğimiz günlerde neticelendi. Bilim adamları araştırma öncesinde kıyaslama yapabilmek için sığır, tavuk, domuz ve hindiye ait etlerin DNA'larını çıkardı. Pozitif kontrol olarak kullanılan bu DNA örnekleriyle, piyasadan ticari şekilde satın alınan 93 ürünün üç farklı yöntemle karşılaştırması yapıldı. Ürünleri dünyanın en güvenilir analiz yöntemiyle incelediklerini belirten araştırma görevlisi Ergün Şakalar, sonuçları gördüklerinde çok şaşırdıklarını söyledi.
İnsanlara yüzde yüz et diyerek ürün satan şirketlerin, ciddi bir suç işlediklerine dikkat çeken Şakalar, yaptığı araştırmayı şu şekilde anlattı; "Birinci yöntemde çoklu polimer zincir çoğaltma reaksiyonunu (M-PCR) uyguladık. Sonuçta çiğ ve işlenmiş kırmızı etlerin yüzde 35,1'inde kanatlı hayvanların etlerinin olduğu ortaya çıktı. Böylece et ürünlerinin üstündeki etikette belirtilmeyen hayvan türlerinin varlığını kanıtlamış olduk."
Abasıyanık ve Şakalar'ın yaptığı ilk deneyin sonucunda karşılarına bu oranların kasten mi yoksa kasıtsız mı gerçekleştiği sorusu çıkmıştı. Yani hem tavuk hem de et işleyen bir firma acaba yanlışlıkla bu ürünleri karıştırmış olabilir miydi? Bu ihtimali de hesaba katarak farklı bir DNA analiz yöntemiyle numunelerin DNA'larının tam miktarını ölçtüklerini aktaran Şakalar, "Araştırmamızın ikinci ayağında dünyada yeni bir teknik olan QRT-PCR yöntemiyle numunelerimizdeki DNA miktarını tam olarak ölçtük. Birinci yönteme nazaran daha da hassas veriler ortaya koyan bu araştırmamız ayrıca Türkiye gıda alanında da bir ilkti." açıklamasını yapıyor.
Et üreticilerinin tesislerinde beyaz ve kırmızı et gibi farklı gıda ürünlerini ne kadar ayrı ve hijyenik ortamlarda hazırladıklarını da ikinci yöntemle ortaya çıkardıklarını ifade eden Şakalar şunları söyledi:
"İkinci yöntemde 93 farklı örneğe yapılmış birinci araştırmamızdan şüphelenilen 9 işlenmiş et örneğinin içerik oranları ikinci yöntemle araştırıldı. Elde edilen DNA miktarlarına göre sığır ve koyun gibi çift tırnaklı hayvanların et oranlarının yanlış olduğu ortaya çıktı. İncelenen 9 numunenin içerisinde sığır, koyun gibi hayvanların DNA'larının yerine önemli ölçüde ana birleşim olarak tavuk, hindi gibi kanatlı hayvanların DNA'larının bulunduğu ortaya çıktı. Bu sonuçlar sığır, koyun gibi hayvanların etlerinin yerine önemli ölçüde ana birleşim olarak tavuk, hindi gibi kanatlı hayvanların etlerinin kullanıldığı anlaşıldı. Araştırmamızın üçüncü ve son kısmında ise MRT-PCR yöntemi (çoklu gerçek zamanlı zincir çoğaltma reaksiyonu) geliştirildi. Bu teknikle ilk yönteme göre daha hassas olarak birden çok türe ait DNA'nın aynı reaksiyonda çoğaltılması sağlandı. Böylece örneğin sucuk içerisinde bulunan et karışımının hangi hayvanlara ait olduğunu rahatlıkla görebildik."
"Yüzde yüz dana eti" iddiasıyla piyasada yer alan ürünlere haliyle tüketiciler güvenemiyor ve çareyi markalı ürünlere yönelmekte buluyor. Ancak yapılan son araştırma markalı ürünlerde de büyük sıkıntılar olduğunu gözler önüne serdi. Fatih Üniversitesi tarafından et ürünleriyle ilgili tartışmalara son verecek 'DNA inceleme' yöntemiyle yeni bilimsel bir araştırma yapıldı. İstanbul'daki 25 ayrı markaya ait 93 farklı işlenmiş et numunesinin DNA'sının incelendiği araştırmada çarpıcı sonuçlar elde edildi. İncelenen ürünlerin 35,1'inde içeriğinde olmaması gereken kanatlı hayvanların DNA'larına rastlandı. Markalı ve markasız birçok ürünü kapsayan araştırma sonuçlarına göre, salamdan sucuğa, sosisten jambona kadar birçok işlenmiş ve çiğ et ürününde etiket bilgilerinin aksine imalatta sahtekârlık yapılıyor. Araştırma sonucunda birçok markanın "yüzde yüz dana eti" şeklinde sunduğu işlenmiş etlerin içeriğinde aslında büyük oranda tavuk ve hindi gibi kanatlı hayvanları kullandığı ispatlandı. Fatih Üniversitesi Biyoloji bölümünün bir yıl süren araştırmasının sonucunda bilimsel olarak kanıtlanan işlenmiş etlerdeki sahtekârlık, birçok soruyu da beraberinde getirdi.
Fatih Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Fatih Abasıyanık'ın önderliğinde araştırma görevlisi Ergün Şakalar'ın yaptığı araştırma geçtiğimiz günlerde neticelendi. Bilim adamları araştırma öncesinde kıyaslama yapabilmek için sığır, tavuk, domuz ve hindiye ait etlerin DNA'larını çıkardı. Pozitif kontrol olarak kullanılan bu DNA örnekleriyle, piyasadan ticari şekilde satın alınan 93 ürünün üç farklı yöntemle karşılaştırması yapıldı. Ürünleri dünyanın en güvenilir analiz yöntemiyle incelediklerini belirten araştırma görevlisi Ergün Şakalar, sonuçları gördüklerinde çok şaşırdıklarını söyledi.
İnsanlara yüzde yüz et diyerek ürün satan şirketlerin, ciddi bir suç işlediklerine dikkat çeken Şakalar, yaptığı araştırmayı şu şekilde anlattı; "Birinci yöntemde çoklu polimer zincir çoğaltma reaksiyonunu (M-PCR) uyguladık. Sonuçta çiğ ve işlenmiş kırmızı etlerin yüzde 35,1'inde kanatlı hayvanların etlerinin olduğu ortaya çıktı. Böylece et ürünlerinin üstündeki etikette belirtilmeyen hayvan türlerinin varlığını kanıtlamış olduk."
Abasıyanık ve Şakalar'ın yaptığı ilk deneyin sonucunda karşılarına bu oranların kasten mi yoksa kasıtsız mı gerçekleştiği sorusu çıkmıştı. Yani hem tavuk hem de et işleyen bir firma acaba yanlışlıkla bu ürünleri karıştırmış olabilir miydi? Bu ihtimali de hesaba katarak farklı bir DNA analiz yöntemiyle numunelerin DNA'larının tam miktarını ölçtüklerini aktaran Şakalar, "Araştırmamızın ikinci ayağında dünyada yeni bir teknik olan QRT-PCR yöntemiyle numunelerimizdeki DNA miktarını tam olarak ölçtük. Birinci yönteme nazaran daha da hassas veriler ortaya koyan bu araştırmamız ayrıca Türkiye gıda alanında da bir ilkti." açıklamasını yapıyor.
Et üreticilerinin tesislerinde beyaz ve kırmızı et gibi farklı gıda ürünlerini ne kadar ayrı ve hijyenik ortamlarda hazırladıklarını da ikinci yöntemle ortaya çıkardıklarını ifade eden Şakalar şunları söyledi:
"İkinci yöntemde 93 farklı örneğe yapılmış birinci araştırmamızdan şüphelenilen 9 işlenmiş et örneğinin içerik oranları ikinci yöntemle araştırıldı. Elde edilen DNA miktarlarına göre sığır ve koyun gibi çift tırnaklı hayvanların et oranlarının yanlış olduğu ortaya çıktı. İncelenen 9 numunenin içerisinde sığır, koyun gibi hayvanların DNA'larının yerine önemli ölçüde ana birleşim olarak tavuk, hindi gibi kanatlı hayvanların DNA'larının bulunduğu ortaya çıktı. Bu sonuçlar sığır, koyun gibi hayvanların etlerinin yerine önemli ölçüde ana birleşim olarak tavuk, hindi gibi kanatlı hayvanların etlerinin kullanıldığı anlaşıldı. Araştırmamızın üçüncü ve son kısmında ise MRT-PCR yöntemi (çoklu gerçek zamanlı zincir çoğaltma reaksiyonu) geliştirildi. Bu teknikle ilk yönteme göre daha hassas olarak birden çok türe ait DNA'nın aynı reaksiyonda çoğaltılması sağlandı. Böylece örneğin sucuk içerisinde bulunan et karışımının hangi hayvanlara ait olduğunu rahatlıkla görebildik."