Darülfünun (veya Dar-ül Fünun, Arapça: دار الفنون) Arapça dar (ev) ve fünun (fenler) sözcüklerinden türetilmiş, "üniversite" anlamında kullanılan bir sözcüktür ve 1900 yılında II. Abdülhamit'in iradesiyle Avrupa üniversiteleri tarzında kurulan Darülfünun-ı Şahane veya İstanbul Darülfünununu ifade eder. Bu kurum 1933 reformuyla İstanbul Üniversitesi'ne dönüştürülmüştür.
Darülfünun Tarihçesi
Kuruluş Hazırlıkları
Osmanlı Devletinde medrese dışında bir yüksekokul açılması fikri ilk defa Abdülmecit zamanında Meclis-i Muvakkat-i Maarif (Geçici Eğitim Meclisi) tarafından 1845te düzenlenen eğitim programında yer almıştı[1] . Mecli-i Vala tarafından onaylanan rapora göre sıbyan ve rüşdiye okullarının üstünde bir darülfünun kurulacaktı.
Meclis-i Maarif, Darülfünun için Sultanahmet ile Ayasofya arasında üç katlı bir bina yapımını başlattı. Binanın yapım işi, Ayasofya'nın restorasyonunu gerçekleştiren mimar Gaspare Fossati'ye verildi. Bina, ancak 18 yılda (1845-1863) tamamlanaabildi. Çünkü Kırım Savaşının başlaması üzerine henüz tamamlanmamış bina askeri hastane olarak kullanıma sokulmuştu.
Darülfünun binasının inşaatı sürerken ders kitaplarının seçilmesi ve hazırlanması için bir danışma meclisi oluşturuldu; öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla Avrupaya öğrenci gönderildi.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye
Darülfünun ile ilgili her türlü iş için "Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye" adıyla bir cemiyet kuruldu. Maarif Nazırlarından Münif Paşa tarafından kurulan cemiyet, "Mecmua-i Fünun" adlı bir dergi çıkardı. Dergide felsefe, tarih, coğrafya, siyaset, edebiyat (gramer ve cümle yapısı), kimya (madenler ilmî olarak) jeoloji, eğitim, fotoğrafya, ekonomi, astronomi ve tıp alanlarıyla ilgili yazılar yer almaktaydı ve çok geniş bir yazar kadrosu vardı
Dârülmaarif
Darülfünundaki eğitimi takip edebilecek seviyede öğrenci yetiştirmek düşüncesiyle 1849da "Dârülmaarif" adlı okul kuruldu. Okulun masraflarını, tutucu çevrelerin tepki göstermemesi için Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan karşılamış ve bir de vakıf kurmuştu. Bu nedenle II. Mahmut Türbesi bitişiğinde yapılan abidevi yapı "Valide Mektebi" olarak anılır (bugünkü adıyla Cağaloğlu Anadolu Lisesi). Osmanlı Devleti'nde planı mektep olarak çizilen ilk büyük binadır. 28 Nisan 1850'de padişahın da katıldığı, açılış nutkunu sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın yaptığı bir törenle açılan okul, Osmanlı Devleti'nin ilk sivil lisesi olma özelliğini taşır.
Hoca Tahsin ve Selim Sabit Efendi
1857 yılında Maarif Nezareti (Eğitim Bakanlığı) tarafından eğitim için Parise Hoca Tahsin Efendi ile Selim Sabit Efendi gönderildi. Bu iki kişi, Osmanlı eğitim sistemine büyük katkı sağladı.
Halka açık Konferanslar (İlk Açılış)
Kırım Savaşı sırasında hastane olarak kullanılmış olan Darülfünunun binası 1863 yılında içinde ders vermeye hazır hale gelince, bu binada herkese 13 Ocak 1863 (22 Receb 1279) Kimyager Derviş Paşanın verdiği fizik dersi idi. Bu dönemde Hekimbaşı Salih Efendi biyoloji, Ahmet Vefik Paşa tarih dersi verdi. Ders verenlerin büyük bölümü kültürü sahibi yüksek devlet memurları idi. Ancak konferansları takip edenlerin bilgi düzeyi dersleri almaya yeterli değildi. Bu ilk deneme, bir yıl devam ettikten sonra muhafazakâr çevrelerden gelen baskılar ve devlet işlerinin aksadığı gerekçesiyle sonlandı. Darülfünun binası, 1864'te Maliye Nezaretine tahsis edildi.
Halka açık konferanslar 1864 yılından sonra Çemberlitaş'taki Nuri Efendi Konağında yeniden başlatıldı. Konakta, mükemmel fizik ve kimya laboratuarları ve büyük bir kütüphane oluşturulmuştu. Eylül 1865teki yangında konak ile beraber laboratuarlar ve kütüphane de yok oldu. Bu olaydan sonra derslere devam edilmedi.
İkinci açılış
1869 yılında yayımlanan "Maarif-i Umumiye Nizamnamesi" ile İstanbulda "Darülfünun-u Osmanî" kurulacağı, üç yıl eğitim süreli olacağı belirlendi ve öğretim biçimi hakkında geniş bilgi verildi. Okulun eğitim dili Türkçe idi. Öğrenciler üç yıl sonunda bitirme tezi hazırlamakla yükümlü idi.
Darülfünun, 1869 yılında, Divanyolu'da yaptırılan binada (bugünkü Basın Müzesi binası) yeniden açıldı. Hoca Tahsin Efendi kurumun ilk müdürü oldu. Binden fazla istekli arasından 450 öğrenci okula kabul edildi. Kabul edilen öğrencilerin çoğu medrese tatili olan üç aylar (Recep, Şaban Ramazan) boyunca köylerde harçlık karışılığı dini hizmet vermekte olduğundan eğitime hemen başlanamadı. Ramazan boyunca geceleri halka açık konferanslar verildi.
Resmi açılış, 20 Şubat 1870de hükümet üyelerinin katıldığı bir törenle gerçekleşti. Eğitim, askeri okullardan sağlanan eğitim kadrosu ile bir yıl devam ettirilebildi. Ertesi sene Ramazan ayında yine geceleri halka açık konferanslar verildi. O sırada İstanbulda bulunan ve bu konferanslardan birisinde konulmacı olan Cemaleddin peygamberliğin bir sanat olduğunu söylemesi olaylara neden oldu. Afgani İstanbuldan uzaklaştırıldı ve Hoca Tahsin görevden alındı. Bir yıl daha eğitim devam etti ancak 1872de okul tatil edildi.
Üçüncü Açılış
Darülfünun üçüncü defa 1874 yılında Darülfünun-u Sultani adıyla, Galatasaray Sultanisinin içinde açıldı. Sultaniyi kurmuş olan Mehmed Esad Saffet Paşa, Darülfünunun yeniden açılması için büyük gayret sarf etmişti. Türkçe ders verecek kimse bulunamadığından öğrenim dili Fransızca oldu ve bu nedenle okul yalnız Galatasaray Sultanisi mezunlarının devam edebileceği bir yer haline geldi. Okul üç defa mezun vermeyi başardı ancak 1877den önce tasarruf gerekçeleri ve fen kısmına öğrenci bulma sorunu nedeniyle önce Hukuk ve Mühendislik şubesi; son olarak 1880-81 yılında Edebiyat bölümü kapatıldı.
Dördüncü Açılış
1896'da Sadrazam Mehmed Said Paşa'nın hazırladığı bir layiha üzerine Darülfünunu yeniden açmak için bir çalışma yapıldıysa da 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı nedeniyle bu iş ertelendi.
Darülfünun, II. Abdülhamitin isteğiyle Maarif Nazırı Zühtü Paşa tarafından -u Şahane adıyla 1900 yılında Mekteb-i Mülkiye binasında yeniden açıldı. Bu yeni dönemde her şey hükümetin kontrolünde idi ve tüm dersleri müfettişler dinlemekte idi.
II. Meşrutiyet döneminde okul, Vezneciler'deki Zeynep Hanım Konağı'na taşındı; program yeniden düzenlendi; çeşitli öğrenci dernekleri kuruldu. 1909da ismi Darülfünun-u Osmanlı olarak değiştirildi, eğitim ücretsiz hale getirildi. 1912de çıkarılan bir düzenleme ile kuruma bir miktar maî ve idari özerklik verildi; adı İstanbul Darülfünunu olarak değişti. Bağdat ve Konya Hukuk mektepleri, İstanbuldaki Dişçilik ve Eczacılık okulları Darülfünun bünyesine katıldı. Zeynep Hanım Konağı'nın yetersiz gelmesi üzerine Yerebatan'da kimya, Feyzullah Efendi Konağı'nda jeoloji, İbrahimpaşa Konağı'nda Doğu dilleri ve Saffetpaşa Konağı'nda coğrafya enstitüleri kuruldu
Öğrencilerin tamamı erkek olan Darülfünunda Balkan Savaşından sonra kız öğrenciler için konferanslar verildi. Kız öğrenciler için verilen dersler 12 Eylül 1914te ayrı bir bina içinde toplandı. Bu gelişmeler sonucu 1916da İnas Darülfünunu oluştu. 1917de kız öğrenciler Tıp Fakültesine de kabul edilmeye başlandı ve dersleri peçesiz olarak izleyebilmeye başladılar. 1918 yılında üniversitede kız ve erkek öğrencilerin birlikte takip edebildiği konferanslar verildi.
I. Dünya Savaşı sırasında Alman profesörlerin katılımı ile kadrosu güçlenen üniversiteye savaştan sonra Beyazıt'taki Harbiye Nezareti binası" verildi. Yapılan yeni düzenleme ile dört farkültenin temsilcisinin bir emin (rektör) başkanlığında toplanması ile oluşturulan bir divan (senato) tarafından üniversitenin yönetilmesi kararlaştırıldı; ilk rektör İsmail Hakkı Bey oldu.
1924 yılında tüzel bir kişilik verilen Darülfünun, 1933 Temmuz ayında çıkarılan 2252 sayılı yasa ile kapatıldı. Yerine İstanbul'da Maarif Vekâletine bağlı yeni bir üniversite kurulması öngörüldü. 1 Ağustos 1933de yeni bir kadro ve yapı ile İstanbul Üniversitesi açıldı.