Deizm (tanrıcılık), 17'inci ve 18'inci yüzyılda İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde belirginleşmiş dini bir felsefedir.
Deistler genelde doğaüstü olayları (kehanet veyahutta mucizeler) ,yaradanın dinlerle olan bağını, kutsal metinleri ve ortaya çıkmış tüm dinleri reddederler. Bunun yerine; deistler doğru dini inanışların insan mantığında ve doğal Dünya'nın kanunlarında görmeyi tercih ederler. Bu doğrultuda da; varolan tek bir tanrının ya da üstün varlığı kabul ederler.
Deizm kelime anlamı olarak; "tanrı"'dan gelmiştir; Latince "deus" kelimesini kullanır; tam Türkçesi ile "Tanrıcılık"dır.
17'inci yüzyıl öncesinde; deizm yerine teizm kelimesi kullanılmıştır ve benzeri inanışlara sahiplerdir.
Deist kelimesinin ilk kez kullanımı Pierre Viret tarafından Instruction Chrestienne (1564) isimli yapıtında olmuştur. İngiltere'de de Robert Burton Melankolinin Anatomisi (1621) eserinde kullanmıştır.
TDK'nın tanımına göre "Tanrı'yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, Tanrı için başka herhangi bir güç ve nitelik tanımayan, vahyi reddeden görüş, neden tanrıcılık." manasına gelir.
17'inci yüzyıl bilimde oldukça fazla yeniliklerle karşılaştı. Kopernik, Kepler ve Galileo Dünya'nın kainatın merkezi olduğu düşüncesini yoketti ve kainatın gösterilmeye çalışıldığından oldukça büyük olduğunu ortaya sundu. Bu uyuşmazlıklar dini otoritelerce büyük tepki gördü; ve Galileo dince kabul edilmiş görüşlerin karşısında bir buluş sunduğu için yargılanması en belirgin örneklerindendir.
Bu doğrultuda din inanç ve mantık konusunda bir otorite olsa da; artık bilimsel konularda bir otorite değildi.
Isaac Newton'un evrensel yer çekimi; Dünya'da ve uzaydaki nesnelerin davranışını açıklamasıyla, doğal evren'in doğa kanunlarıyla yönetildiğini ortaya çıkardı. Bu teoloji de (Watchmaker anolojisi) Tanrı'nın kainatı yarattığı, doğa kanunlarına uygun bıraktığı ve sahneden çekildiğini önerdi.
Bu doğrultuda; dini mucizeler altında anlatılan doğa üstü olayların da doğa kanunlarına aykırı olması büyük fikir ayrılıklarına sebebiyet verdi.
Deizm konsepti; belli bir merkezi, temsilcisi, ya da belirgin kanunları olmadığı için bir çok değişik bakış açısına sahiptir. Ancak; Deizm'in merkezinde iki kural bulunmaktadır.
İlan edilmiş bir dinin reddi - (bu Deizm'in negatif - eleştirici bakış açısından yönüdür)
Mantığın bize dini doğruları öğretebileceği - (bu da Deizm'in pozitif - yapıcı bakış açısından yönüdür)
Eleştirici deizm öğeleri şunları içerir:
Tanrı tarafından ilan edilmiş veyahutta yazıldığı iddia edilen kitaplara sahip olan dinlerin reddi.
İncil'in Tanrı'nın sözü olduğunun reddi.
Mucizelerin ve kehanetlerin reddi.
Dini bilinmez öğelerin reddi.
İncil'deki yaratılış hikayesinin ve insanların doğuşta günahkar olduklarının reddi.
Hristiyanlığın reddi.
Yapıcı deizm öğeleri de şunları içerir:
Tanrı vardır ve kainatı yaratmıştır.
Tanrı insanların mantıksal davranmasını ister.
İnsanların ruhları ölümden sonra hala vardır, bu doğrultuda ölümden sonra yaşam da vardır.
Yaşam sonrasında, Tanrı iyi davranışlarımızı ödüllendirecek, kötü davranışlarımızı cezalandıracaktır. Kişisel olarak deistlerin düşünceleri oldukça geniş ve değişiktir. Bazıları aralarında kendilerini asıl hristiyanlar olarak da ilan etmiş; İncil'den mucizeleri, kehanetleri ve bilinmezleri çıkartarak; İsa'nın insanlara iyilik öğretmek isteyen biri olduğunu sunmuşlardır. Örnek olarak Thomas Jefferson; bu öğeleri çıkartarak Jefferson İncili'ni yazmıştır.
Radikal olarak da; hristiyanlığı ve tüm dinleri tamamen reddeden ve mantık aramayan deistler de mevcuttur. Radikal deistler de dindar insanlar tarafından genelde ateist olarak görülmüştür.
Aydınlanmacılara göre özgür bir devlette din özgürlüğü olmalı, devlet, din işlerinekarışmamalıydı. Din, insanın vicdanı ile ilgili bir konuydu, kişiler toplumda dinselinançlarıyla özgürce yaşayacaklar ve devlet, ülkeye zararı olmadıkça onlara karış-mayacak hatta koruyacaktı. Devlet bu konuda yanlı olmayacaktı.Aydınmacıların dinsel görüşü "Doğal din" 'idi. Onlar buna akıl dini de diyorlardı.Bu akla uygun ve aklın benimsediği din demekti. Onlara göre doğal din her türlü dışform ve gelenekten bağımsız olarak insanın doğasında var olan bir dindi.Ancak bunların içerisinde Hristiyanlık ile doğal dini Locke ve Wolff gibi uzlaştır-maya çalışanlar da vardı.
Onlara göre Tanrıbuyruğu aklın üstündeydi, ama akla uy-gundu. Aydınlancıların dinsel görüşü daha çok deist (akıldini) idi. Temelde Theist (dindar)ile deist (akıl dini) aynı kökten "theo" Tanrı sözcüğünden kaynaklanmaktaydı. An-cak biri Grekçe "Theos", değeri de Latince "Deus" tan, türetilmişti. Deistlere göreTanrısadece insanın var ve yok olmasında vardı. Bunun ikisinin arasında, yani, ya-şamda Tanrı tarafından verilmiş akıl yer almaktaydı.
Deizm'e göre Tanrı, ilk neden olarak evreni yaratmıştır. Tanrı, varlık düzenini bir kere yaratmıştır ve daha sonra müdahale etmesi akla aykırıdır. İnsan için en önemli ödev, Evren'i ve yasalarını akıl yoluyla bilmek ve anlamaktır. Dinlerdeki duygusal ve akla aykırı Tanrı kanıtlamaları gereksizdir. Bu görüş, Cherburi, J. Locke, J.J. Rousseau ve Voltaire tarafından temsil edilmiştir.
Deistler genelde doğaüstü olayları (kehanet veyahutta mucizeler) ,yaradanın dinlerle olan bağını, kutsal metinleri ve ortaya çıkmış tüm dinleri reddederler. Bunun yerine; deistler doğru dini inanışların insan mantığında ve doğal Dünya'nın kanunlarında görmeyi tercih ederler. Bu doğrultuda da; varolan tek bir tanrının ya da üstün varlığı kabul ederler.
Deizm kelime anlamı olarak; "tanrı"'dan gelmiştir; Latince "deus" kelimesini kullanır; tam Türkçesi ile "Tanrıcılık"dır.
17'inci yüzyıl öncesinde; deizm yerine teizm kelimesi kullanılmıştır ve benzeri inanışlara sahiplerdir.
Deist kelimesinin ilk kez kullanımı Pierre Viret tarafından Instruction Chrestienne (1564) isimli yapıtında olmuştur. İngiltere'de de Robert Burton Melankolinin Anatomisi (1621) eserinde kullanmıştır.
TDK'nın tanımına göre "Tanrı'yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, Tanrı için başka herhangi bir güç ve nitelik tanımayan, vahyi reddeden görüş, neden tanrıcılık." manasına gelir.
17'inci yüzyıl bilimde oldukça fazla yeniliklerle karşılaştı. Kopernik, Kepler ve Galileo Dünya'nın kainatın merkezi olduğu düşüncesini yoketti ve kainatın gösterilmeye çalışıldığından oldukça büyük olduğunu ortaya sundu. Bu uyuşmazlıklar dini otoritelerce büyük tepki gördü; ve Galileo dince kabul edilmiş görüşlerin karşısında bir buluş sunduğu için yargılanması en belirgin örneklerindendir.
Bu doğrultuda din inanç ve mantık konusunda bir otorite olsa da; artık bilimsel konularda bir otorite değildi.
Isaac Newton'un evrensel yer çekimi; Dünya'da ve uzaydaki nesnelerin davranışını açıklamasıyla, doğal evren'in doğa kanunlarıyla yönetildiğini ortaya çıkardı. Bu teoloji de (Watchmaker anolojisi) Tanrı'nın kainatı yarattığı, doğa kanunlarına uygun bıraktığı ve sahneden çekildiğini önerdi.
Bu doğrultuda; dini mucizeler altında anlatılan doğa üstü olayların da doğa kanunlarına aykırı olması büyük fikir ayrılıklarına sebebiyet verdi.
Deizm konsepti; belli bir merkezi, temsilcisi, ya da belirgin kanunları olmadığı için bir çok değişik bakış açısına sahiptir. Ancak; Deizm'in merkezinde iki kural bulunmaktadır.
İlan edilmiş bir dinin reddi - (bu Deizm'in negatif - eleştirici bakış açısından yönüdür)
Mantığın bize dini doğruları öğretebileceği - (bu da Deizm'in pozitif - yapıcı bakış açısından yönüdür)
Eleştirici deizm öğeleri şunları içerir:
Tanrı tarafından ilan edilmiş veyahutta yazıldığı iddia edilen kitaplara sahip olan dinlerin reddi.
İncil'in Tanrı'nın sözü olduğunun reddi.
Mucizelerin ve kehanetlerin reddi.
Dini bilinmez öğelerin reddi.
İncil'deki yaratılış hikayesinin ve insanların doğuşta günahkar olduklarının reddi.
Hristiyanlığın reddi.
Yapıcı deizm öğeleri de şunları içerir:
Tanrı vardır ve kainatı yaratmıştır.
Tanrı insanların mantıksal davranmasını ister.
İnsanların ruhları ölümden sonra hala vardır, bu doğrultuda ölümden sonra yaşam da vardır.
Yaşam sonrasında, Tanrı iyi davranışlarımızı ödüllendirecek, kötü davranışlarımızı cezalandıracaktır. Kişisel olarak deistlerin düşünceleri oldukça geniş ve değişiktir. Bazıları aralarında kendilerini asıl hristiyanlar olarak da ilan etmiş; İncil'den mucizeleri, kehanetleri ve bilinmezleri çıkartarak; İsa'nın insanlara iyilik öğretmek isteyen biri olduğunu sunmuşlardır. Örnek olarak Thomas Jefferson; bu öğeleri çıkartarak Jefferson İncili'ni yazmıştır.
Radikal olarak da; hristiyanlığı ve tüm dinleri tamamen reddeden ve mantık aramayan deistler de mevcuttur. Radikal deistler de dindar insanlar tarafından genelde ateist olarak görülmüştür.
Aydınlanmacılara göre özgür bir devlette din özgürlüğü olmalı, devlet, din işlerinekarışmamalıydı. Din, insanın vicdanı ile ilgili bir konuydu, kişiler toplumda dinselinançlarıyla özgürce yaşayacaklar ve devlet, ülkeye zararı olmadıkça onlara karış-mayacak hatta koruyacaktı. Devlet bu konuda yanlı olmayacaktı.Aydınmacıların dinsel görüşü "Doğal din" 'idi. Onlar buna akıl dini de diyorlardı.Bu akla uygun ve aklın benimsediği din demekti. Onlara göre doğal din her türlü dışform ve gelenekten bağımsız olarak insanın doğasında var olan bir dindi.Ancak bunların içerisinde Hristiyanlık ile doğal dini Locke ve Wolff gibi uzlaştır-maya çalışanlar da vardı.
Onlara göre Tanrıbuyruğu aklın üstündeydi, ama akla uy-gundu. Aydınlancıların dinsel görüşü daha çok deist (akıldini) idi. Temelde Theist (dindar)ile deist (akıl dini) aynı kökten "theo" Tanrı sözcüğünden kaynaklanmaktaydı. An-cak biri Grekçe "Theos", değeri de Latince "Deus" tan, türetilmişti. Deistlere göreTanrısadece insanın var ve yok olmasında vardı. Bunun ikisinin arasında, yani, ya-şamda Tanrı tarafından verilmiş akıl yer almaktaydı.
Deizm'e göre Tanrı, ilk neden olarak evreni yaratmıştır. Tanrı, varlık düzenini bir kere yaratmıştır ve daha sonra müdahale etmesi akla aykırıdır. İnsan için en önemli ödev, Evren'i ve yasalarını akıl yoluyla bilmek ve anlamaktır. Dinlerdeki duygusal ve akla aykırı Tanrı kanıtlamaları gereksizdir. Bu görüş, Cherburi, J. Locke, J.J. Rousseau ve Voltaire tarafından temsil edilmiştir.