Deli Tarla Özet
Kitap on altı öyküden oluşmaktadır.
Özet
Deli Tarla
Kerim, çiftçi ailenin öğretmen çocuğudur. Kerim’in abisi, ablası ve Ayşegül adında hemşire olan kız kardeşleri vardır. Ablası güzel olduğundan başkanın oğluyla evlenir. Abisi de bir fabrikadan emeklidir. Babalarından sonra anneleri de ölünce miras paylaşımı olur. Deli Tarlayı kimse üzerine almak istemez. Çünkü Deli Tarlanın babalarıyla ilgili kötü bir anısı vardır. Babaları bu tarla yüzünden deli olur ve çıplak bir şekilde köyde gezer. Ardından da ölü bulunur. Bu olay, tarlayı kimsenin almak istememesine sebep olur. Ama nihayetinde ihale Kerim’e kalır. Kerim bu tarlayı üzerine almak zorundadır. Ardından Figen isimli bir kızla tanışır. Figen, Ziraat Mühendisidir. Figen’in hayali tarla, ev ve yıldızlardır. Kerim, Figen ile evlilik düşünmeden önce psikoloğa gitmiştir. Suçu tarlada bulmak istemez. Ne kadar korksa da Figen’e istediği şeylerin kendisinde olduğunu söyler. Figen ertesi gün o tarlayı görmek ister. Gittiklerinde yerde sihirli mantar görürler. Figen bu mantarların zehirli olduğunu, yiyen insanların delirdiğini anlatır. Kerim oracıkta babasının acıklı öyküsünü anlatmaya cesaret bulur. Figen ve Kerim bu Deli Tarlaya ev yaptırırlar. Kerim sorunları aşmış bir şekilde eşiyle mutlu bir şekilde yaşar.
Adieu Hala
Nazlı; halası ve babasıyla aynı evde yaşıyordur. Halası Münevver’in geçmişinde yaşadığı sıkıntılı olay yüzünden Nazlı’nın annesi onları terk etmiştir. Halası her gün pencere önünde onu almaya gelecek olan kişileri beklemektedir. Her gün yeni bir elbise dikerek hazırlanmaktadır. Bu küçük oyuna babası ve Nazlı ayak uydururlar. Münevver Halanın geçmişine baktığımızda sürekli pekiştirilmiş bir beklentinin ani kasılmalarını görüyoruz. Münevver hala Almanya’ya işçi olarak gitmesi için dikiş bilmesi gerekiyordur. Anne ve babası Almanya’ya bu şekilde alacaktır Münevveri. Münevver dikiş öğrenir. Annesi ve babası bu sefer Almanca öğrenmesini ve kendisini geliştirmesini ister. Onu da yapar fakat anne ve babasının vefat haberi gelir. Bunun üzerine Münevver aklını kaybeder. Her gün diktiği yeni elbiselerle camda bekler. Yeğeni Nazlı’nın aklına bir fikir gelir. Halasının diktiği tüm elbiselerin, halasının isteği üzerine gezmesini ister. Bu işten çok para kazanırlar. Nazlı, halasını Almanya’ya götürür. Orda anne ve babasının öldüğüne inandırır. Münevver hala, normal bir insana dönüşür ve kabullenir. Vefat ettikten sonra Almanya’ya anne ve babasının yanına gömülür. Artık kavuşabilmişlerdir.
Bir Garip Külkedisi Masalı
Hikâye Fikret’in mecburi sürdürdüğü hayatı ile içine sıkıştırmaya çalıştığı ilişkilerinden ibarettir. Fikret sırf şirket için Semiha ile evlenir. Fikret, sevgilisi Esma’ya vaatlerde bulunur. Kâğıt üzerinde evlilik diyerek onu kandırır. Beş yıl bekleyen Esma, Fikret’ten vazgeçer. Daha sonra bir çok sevgilisi olur. Bu ilişkiler onun hayatında havanda su dövmekten başka bir işe yaramaz. Asla istediği hayatı yaşayamayan ve yönetemeyen Fikret bu sarmalda hayatına devam eder.
Cebimdeki Osman
Hikâye kahramanımız antikacıları dolaşmayı sevmektedir. Fotoğrafların ve eşyaların anısına merak salmaktadır. Bir fotoğraf dikkatini çeker. Çünkü diğer bir resimdeki çocukla aynıdır. İşi gücü olmadığı için bu fotoğraftaki çocuğun izini sürer. Evlatlık olduğundan şüphe duymaktadır. Çünkü diğer fotoğraf ile benzer bir şekilde farklı bir aile ile pozları vardır. Fotoğraftaki çocuğu bulur. Huzurevinde yaşıyordur. Resimleri görünce şaşırır. Çünkü tüm resimler yanmıştır. Geriye bu antika resimler kalmıştır.
Ama Böyle Olmadı
Ramiz, zor bir doğumla doğar. Büyüdüğünde yüzünü çiller kaplar. Bedeni de irice olur. Çevresindeki insanlar onu dışlar. Apartmanda kapıcı olarak çalışan Ramiz, oyuncu olma hayallerine kapılır. Şövalyeyi canlandırır. İlk defa insanlar ona bu zırhın içinde iken normal gözle bakar.
Çitile
Recai ve Remziye’nin bir kızı ve oğlu vardır. Kızının temizlik takıntısı vardır. Küçük kardeşini dışardan geldiğinde sürekli yıkar. Temizlik malzemelerine meraklıdır. Hakkı adında biriyle temizlik malzemesi alırken tanışır. Kısa sürede aşık olurlar. Evlenmeye karar verirler. Kızın ailesi buna çok sevinir. O kadar sevinirler ki kızları evlendikten sonra bir hafta evi süpürmezler. Daha sonra Hakkı ile kızları boşanır. Aile bu duruma üzülür. Hakkı sırtındaki doğum lekesini çıkarak eski karısının yanına gelir. Doğum lekesini çıkardığını söyler ve barışırlar.
Senden Çocuğum Olsun İstiyorum
Duran ve Sakine köyde yaşayan iki sakin gençtir. Bu çiftin beraber kaçmasıyla köylüler baya şaşırır. Çünkü ikisinden de beklenmeyecek bir harekettir. Sakine hamiledir ve düğün yapılmasına karar verilir. Düğünde Duran oğlu İlker için “Senden çocuğum olsun” şarkısının çalınmasını ister. Köylüler Duran ve Sakine’yi kınayarak evlendirirler. Oğulları İlker ise çok yaramaz biri olur. Köylüler İlker’in yaptıklarından bıkar. Sakine daha sonra Soner adında ikinci çocuğuna hamile kalır. Köylüler çaresiz bir şekilde bu durumu kabullenir.
Çıksın Halim...
Mert adında güzel sanatlardan mezun bir genç vardır. Bir türlü işe alınmaz. Çünkü işe alacak yerler iş deneyimi istemektedir. Mert bunun üzerine Özgeçmişini yanlış bilgilerle doldurarak başvuru yapar. Yine sonuç alamaz. En sonunda bir kafede garson olarak çalışır. Kafe sahibi bir adam ve karısıdır. Mert patronun karısının falına bakmasıyla kafedeki kadınlar da fallarına bakmalarını ister. Mert bu kadınları bir gün oyalayarak falcılıkla ilgili terimleri ezberler. Sabahına kadınların fallarına bakar. İş alıp başını gider. Patronun karısıyla beraber bir fal kafe açarlar. Yüklü miktarda para kazanan Mert bu işe son vererek kendi iş yerini açar.
Marş Marş...
Hikâye üşengeç bir genç etrafına şekillenir. Bu genç çocukluğundan beri yürümeyi sevmez. Memur olunca da işe yakın ev arar. O da yetmez iş yerinde yatar. Bu üşengeçliği ondan bir şey götürmez. Ona aksine daha rahat bir hayat sunar. Kedi gibi sürekli iki ayağının üzerine düşen bu genç etrafındakilerden bu durumu saklamaktadır.
Geçinip Gidiyoruz İşte
Vedia dört koca eskitmiş güzel bir kadındır. Kemalettin adında bir beyfendi ile evlenmek istediğini ailesine duyurur. Ailesindekiler Vedia teyzelerini çok geçimsiz biri olarak görmektedirler. Evlilikleri üzerine iddiaya bile girerler. Kemalettin’e evliliğin nasıl gittiğini sorarlar. O da iyi gittiğini söyler. Hikâyenin sonunda Vedia’nın yeğenleri evlerine gelir. Kemalettin’in kulaklarının duymadığını ve misafir geldiğinde işitme cihazını açtığını öğrenirler. Ve nasıl geçinip gittiklerini öğrenmiş olurlar.
Kâmil’in Denizkızı
Kâmil adında bir denizci vardır. Denizden her geldiğinde kasabalılara bir denizkızı gördüğünü ya da görür gibi olduğunu anlatır. Hikâyenin başkahramanı aslında doktordur. Doktorun çevresi geniş olduğundan türlü hayat hikâyelerine şahit olur. Kâmil pankreas kanseri olduğunu öğrenen doktor bunu ona nasıl söyleyeceğini bilemez. Hikâye bilinmezlik içinde bitiverir.
Büyük İkramiye
Aynı yerde çalışan hikâye anlatıcısı, Ayşen adlı sevgilisinden evlenmeye yakın ayrılır. Ayşen de ardından evlenir. Hikâye anlatıcımız Ayşen ile güzel bir düğün yapmak için yüklü bir para biriktirmiştir. Bu olaydan sonra intihar etmeyi düşünse de parayı değerlendirmeyi mantıklı bulur. Ayşen ile aynı iş yerinde çalışan hikâye anlatıcımız iş yerinden ayrılır. Şans bileti satma işine girer. Bilet satarken psikolog bir kızla tanışır ve aşık olur.
Seni Seviyorum Aşkım, Nice Senelere
Bir ailedeki annenin sigara ve parfüm kokusu takıntısı anlatılır. Bu kokulardan o kadar rahatsız olur ki kadın, aile bireyleri dışarıdan geldiğinde koklayarak eve alır. Bu durum anne ve babanın boşanmasına sebep olur. Aile bireyleri diken üstünde yaşar. Oğlu kumarda borçlanır. Annesinden babasının ölümünden kalan emekli maaş ile borcunu ödemesini ister. Kumar borçlarını ödeyen aile aç kalır. Yardım kolisi alırlar. Yanlış koliyi alırlar ve kutudan “Seni seviyorum aşkım, nice senelere” notu ile şarap çıkar. Anne bunu görünce sinir krizi geçirir. Ayıltmak için evde kolonya bile bulamazlar. En sonunda şarap kokusu ile ayıltırlar.
İki Elma
Hikâye anlatıcımız evlenmiş boşanmış bir kadın olan Aslı ile evlenir. Aslı, gizemli bir kadındır. Tüm zıtlıklar bu kadındadır. Kahramanımız Aslı ile köye taşınır. Aslı, köyde vakit geçirmekten memnundur. Hikâye kahramanımızın kıskançlıkları yüzünden onu terk eder. Bir daha da gelmez.
Dünya Ahiret Abimsin
İsmet adında iyilik timsali bir adam vardır. İyilik yapmayı ve iyilik elçisi olmayı kendine borç bilir. Kendi için bir şey yapmadığını fark eden İsmet bu durumu sorgulasa da kendini insanların iyiliğine adamaktan alıkoyamaz.
Muazzez ve Yelkovan Çetesi
Muazzez’in, hikâye anlatıcısını terk etmesinin ardından saatlerin dile gelip onda yarattığı psikolojik baskıyı anlatır. Anlatıcı kahraman psikoloğa gider. Psikolog ona duvar saatinin pilini sökmesini ve ilaçlarını kullanmasını söyler. Doktorun dediğini yapar ama yine bu baskıdan kurtulamaz. Saat adeta bakışlarıyla anlatıcı kahramanı döver. Anlatıcı kahraman, saati duvardan indirse bile duvarda Muazzez’in sureti belirir.
Değerlendirme
Şermin Yaşar, on altı öyküden oluşan bu kitabının ilk baskısını 2020 Kasım ayında yapar. Hikâyelerinde orta halli insanların yaşamlarını kaleme alır. Kitaba ismini veren Deli Tarla öyküsünü çok beğendim. Samimi ve içinizi saracak sıcak bir öykü kendisi. Deli Tarla’daki öykülerin sonu şaşırtıcı bir sonla bitiveriyor. Bu da öykülerin daha da anlam kazanmasını sağlıyor. Tavsiye edebileceğim okunmaya değer bir kitap.
yilmaz27
Kitap on altı öyküden oluşmaktadır.
Özet
Deli Tarla
Kerim, çiftçi ailenin öğretmen çocuğudur. Kerim’in abisi, ablası ve Ayşegül adında hemşire olan kız kardeşleri vardır. Ablası güzel olduğundan başkanın oğluyla evlenir. Abisi de bir fabrikadan emeklidir. Babalarından sonra anneleri de ölünce miras paylaşımı olur. Deli Tarlayı kimse üzerine almak istemez. Çünkü Deli Tarlanın babalarıyla ilgili kötü bir anısı vardır. Babaları bu tarla yüzünden deli olur ve çıplak bir şekilde köyde gezer. Ardından da ölü bulunur. Bu olay, tarlayı kimsenin almak istememesine sebep olur. Ama nihayetinde ihale Kerim’e kalır. Kerim bu tarlayı üzerine almak zorundadır. Ardından Figen isimli bir kızla tanışır. Figen, Ziraat Mühendisidir. Figen’in hayali tarla, ev ve yıldızlardır. Kerim, Figen ile evlilik düşünmeden önce psikoloğa gitmiştir. Suçu tarlada bulmak istemez. Ne kadar korksa da Figen’e istediği şeylerin kendisinde olduğunu söyler. Figen ertesi gün o tarlayı görmek ister. Gittiklerinde yerde sihirli mantar görürler. Figen bu mantarların zehirli olduğunu, yiyen insanların delirdiğini anlatır. Kerim oracıkta babasının acıklı öyküsünü anlatmaya cesaret bulur. Figen ve Kerim bu Deli Tarlaya ev yaptırırlar. Kerim sorunları aşmış bir şekilde eşiyle mutlu bir şekilde yaşar.
Adieu Hala
Nazlı; halası ve babasıyla aynı evde yaşıyordur. Halası Münevver’in geçmişinde yaşadığı sıkıntılı olay yüzünden Nazlı’nın annesi onları terk etmiştir. Halası her gün pencere önünde onu almaya gelecek olan kişileri beklemektedir. Her gün yeni bir elbise dikerek hazırlanmaktadır. Bu küçük oyuna babası ve Nazlı ayak uydururlar. Münevver Halanın geçmişine baktığımızda sürekli pekiştirilmiş bir beklentinin ani kasılmalarını görüyoruz. Münevver hala Almanya’ya işçi olarak gitmesi için dikiş bilmesi gerekiyordur. Anne ve babası Almanya’ya bu şekilde alacaktır Münevveri. Münevver dikiş öğrenir. Annesi ve babası bu sefer Almanca öğrenmesini ve kendisini geliştirmesini ister. Onu da yapar fakat anne ve babasının vefat haberi gelir. Bunun üzerine Münevver aklını kaybeder. Her gün diktiği yeni elbiselerle camda bekler. Yeğeni Nazlı’nın aklına bir fikir gelir. Halasının diktiği tüm elbiselerin, halasının isteği üzerine gezmesini ister. Bu işten çok para kazanırlar. Nazlı, halasını Almanya’ya götürür. Orda anne ve babasının öldüğüne inandırır. Münevver hala, normal bir insana dönüşür ve kabullenir. Vefat ettikten sonra Almanya’ya anne ve babasının yanına gömülür. Artık kavuşabilmişlerdir.
Bir Garip Külkedisi Masalı
Hikâye Fikret’in mecburi sürdürdüğü hayatı ile içine sıkıştırmaya çalıştığı ilişkilerinden ibarettir. Fikret sırf şirket için Semiha ile evlenir. Fikret, sevgilisi Esma’ya vaatlerde bulunur. Kâğıt üzerinde evlilik diyerek onu kandırır. Beş yıl bekleyen Esma, Fikret’ten vazgeçer. Daha sonra bir çok sevgilisi olur. Bu ilişkiler onun hayatında havanda su dövmekten başka bir işe yaramaz. Asla istediği hayatı yaşayamayan ve yönetemeyen Fikret bu sarmalda hayatına devam eder.
Cebimdeki Osman
Hikâye kahramanımız antikacıları dolaşmayı sevmektedir. Fotoğrafların ve eşyaların anısına merak salmaktadır. Bir fotoğraf dikkatini çeker. Çünkü diğer bir resimdeki çocukla aynıdır. İşi gücü olmadığı için bu fotoğraftaki çocuğun izini sürer. Evlatlık olduğundan şüphe duymaktadır. Çünkü diğer fotoğraf ile benzer bir şekilde farklı bir aile ile pozları vardır. Fotoğraftaki çocuğu bulur. Huzurevinde yaşıyordur. Resimleri görünce şaşırır. Çünkü tüm resimler yanmıştır. Geriye bu antika resimler kalmıştır.
Ama Böyle Olmadı
Ramiz, zor bir doğumla doğar. Büyüdüğünde yüzünü çiller kaplar. Bedeni de irice olur. Çevresindeki insanlar onu dışlar. Apartmanda kapıcı olarak çalışan Ramiz, oyuncu olma hayallerine kapılır. Şövalyeyi canlandırır. İlk defa insanlar ona bu zırhın içinde iken normal gözle bakar.
Çitile
Recai ve Remziye’nin bir kızı ve oğlu vardır. Kızının temizlik takıntısı vardır. Küçük kardeşini dışardan geldiğinde sürekli yıkar. Temizlik malzemelerine meraklıdır. Hakkı adında biriyle temizlik malzemesi alırken tanışır. Kısa sürede aşık olurlar. Evlenmeye karar verirler. Kızın ailesi buna çok sevinir. O kadar sevinirler ki kızları evlendikten sonra bir hafta evi süpürmezler. Daha sonra Hakkı ile kızları boşanır. Aile bu duruma üzülür. Hakkı sırtındaki doğum lekesini çıkarak eski karısının yanına gelir. Doğum lekesini çıkardığını söyler ve barışırlar.
Senden Çocuğum Olsun İstiyorum
Duran ve Sakine köyde yaşayan iki sakin gençtir. Bu çiftin beraber kaçmasıyla köylüler baya şaşırır. Çünkü ikisinden de beklenmeyecek bir harekettir. Sakine hamiledir ve düğün yapılmasına karar verilir. Düğünde Duran oğlu İlker için “Senden çocuğum olsun” şarkısının çalınmasını ister. Köylüler Duran ve Sakine’yi kınayarak evlendirirler. Oğulları İlker ise çok yaramaz biri olur. Köylüler İlker’in yaptıklarından bıkar. Sakine daha sonra Soner adında ikinci çocuğuna hamile kalır. Köylüler çaresiz bir şekilde bu durumu kabullenir.
Çıksın Halim...
Mert adında güzel sanatlardan mezun bir genç vardır. Bir türlü işe alınmaz. Çünkü işe alacak yerler iş deneyimi istemektedir. Mert bunun üzerine Özgeçmişini yanlış bilgilerle doldurarak başvuru yapar. Yine sonuç alamaz. En sonunda bir kafede garson olarak çalışır. Kafe sahibi bir adam ve karısıdır. Mert patronun karısının falına bakmasıyla kafedeki kadınlar da fallarına bakmalarını ister. Mert bu kadınları bir gün oyalayarak falcılıkla ilgili terimleri ezberler. Sabahına kadınların fallarına bakar. İş alıp başını gider. Patronun karısıyla beraber bir fal kafe açarlar. Yüklü miktarda para kazanan Mert bu işe son vererek kendi iş yerini açar.
Marş Marş...
Hikâye üşengeç bir genç etrafına şekillenir. Bu genç çocukluğundan beri yürümeyi sevmez. Memur olunca da işe yakın ev arar. O da yetmez iş yerinde yatar. Bu üşengeçliği ondan bir şey götürmez. Ona aksine daha rahat bir hayat sunar. Kedi gibi sürekli iki ayağının üzerine düşen bu genç etrafındakilerden bu durumu saklamaktadır.
Geçinip Gidiyoruz İşte
Vedia dört koca eskitmiş güzel bir kadındır. Kemalettin adında bir beyfendi ile evlenmek istediğini ailesine duyurur. Ailesindekiler Vedia teyzelerini çok geçimsiz biri olarak görmektedirler. Evlilikleri üzerine iddiaya bile girerler. Kemalettin’e evliliğin nasıl gittiğini sorarlar. O da iyi gittiğini söyler. Hikâyenin sonunda Vedia’nın yeğenleri evlerine gelir. Kemalettin’in kulaklarının duymadığını ve misafir geldiğinde işitme cihazını açtığını öğrenirler. Ve nasıl geçinip gittiklerini öğrenmiş olurlar.
Kâmil’in Denizkızı
Kâmil adında bir denizci vardır. Denizden her geldiğinde kasabalılara bir denizkızı gördüğünü ya da görür gibi olduğunu anlatır. Hikâyenin başkahramanı aslında doktordur. Doktorun çevresi geniş olduğundan türlü hayat hikâyelerine şahit olur. Kâmil pankreas kanseri olduğunu öğrenen doktor bunu ona nasıl söyleyeceğini bilemez. Hikâye bilinmezlik içinde bitiverir.
Büyük İkramiye
Aynı yerde çalışan hikâye anlatıcısı, Ayşen adlı sevgilisinden evlenmeye yakın ayrılır. Ayşen de ardından evlenir. Hikâye anlatıcımız Ayşen ile güzel bir düğün yapmak için yüklü bir para biriktirmiştir. Bu olaydan sonra intihar etmeyi düşünse de parayı değerlendirmeyi mantıklı bulur. Ayşen ile aynı iş yerinde çalışan hikâye anlatıcımız iş yerinden ayrılır. Şans bileti satma işine girer. Bilet satarken psikolog bir kızla tanışır ve aşık olur.
Seni Seviyorum Aşkım, Nice Senelere
Bir ailedeki annenin sigara ve parfüm kokusu takıntısı anlatılır. Bu kokulardan o kadar rahatsız olur ki kadın, aile bireyleri dışarıdan geldiğinde koklayarak eve alır. Bu durum anne ve babanın boşanmasına sebep olur. Aile bireyleri diken üstünde yaşar. Oğlu kumarda borçlanır. Annesinden babasının ölümünden kalan emekli maaş ile borcunu ödemesini ister. Kumar borçlarını ödeyen aile aç kalır. Yardım kolisi alırlar. Yanlış koliyi alırlar ve kutudan “Seni seviyorum aşkım, nice senelere” notu ile şarap çıkar. Anne bunu görünce sinir krizi geçirir. Ayıltmak için evde kolonya bile bulamazlar. En sonunda şarap kokusu ile ayıltırlar.
İki Elma
Hikâye anlatıcımız evlenmiş boşanmış bir kadın olan Aslı ile evlenir. Aslı, gizemli bir kadındır. Tüm zıtlıklar bu kadındadır. Kahramanımız Aslı ile köye taşınır. Aslı, köyde vakit geçirmekten memnundur. Hikâye kahramanımızın kıskançlıkları yüzünden onu terk eder. Bir daha da gelmez.
Dünya Ahiret Abimsin
İsmet adında iyilik timsali bir adam vardır. İyilik yapmayı ve iyilik elçisi olmayı kendine borç bilir. Kendi için bir şey yapmadığını fark eden İsmet bu durumu sorgulasa da kendini insanların iyiliğine adamaktan alıkoyamaz.
Muazzez ve Yelkovan Çetesi
Muazzez’in, hikâye anlatıcısını terk etmesinin ardından saatlerin dile gelip onda yarattığı psikolojik baskıyı anlatır. Anlatıcı kahraman psikoloğa gider. Psikolog ona duvar saatinin pilini sökmesini ve ilaçlarını kullanmasını söyler. Doktorun dediğini yapar ama yine bu baskıdan kurtulamaz. Saat adeta bakışlarıyla anlatıcı kahramanı döver. Anlatıcı kahraman, saati duvardan indirse bile duvarda Muazzez’in sureti belirir.
Değerlendirme
Şermin Yaşar, on altı öyküden oluşan bu kitabının ilk baskısını 2020 Kasım ayında yapar. Hikâyelerinde orta halli insanların yaşamlarını kaleme alır. Kitaba ismini veren Deli Tarla öyküsünü çok beğendim. Samimi ve içinizi saracak sıcak bir öykü kendisi. Deli Tarla’daki öykülerin sonu şaşırtıcı bir sonla bitiveriyor. Bu da öykülerin daha da anlam kazanmasını sağlıyor. Tavsiye edebileceğim okunmaya değer bir kitap.
yilmaz27