Denizler
Açgözlülüğü yüzünden dokunduğu her şeyi altına dönüştürmeyi dileyen eşek kulaklı Kral Midas’abenzeyecek sonumuz! Midas’ın hikayesi bir efsane belki ama, biz gerçeği yaşıyoruz ve sahip olduklarımızın değerini bilmeden geçiyor ömrümüz…
Engin derinliklerin altındaki büyük, göz kamaştırıcı dünyayı gördünüz mü hiç? Derinlerdeki yaşamdan birkaç fotoğrafın da bulunduğu bu bölümde, denizin hayatımızdaki yeri ve ona zarar veren unsurlar hakkında verilen ayrıntılı bilgilerle denizlerimizi daha yakından tanıyalım...
Ve yaşamın bir ucundan da biz tutalım!
Yerkürenin yaklaşık dörtte üçü deniz sularıyla kaplıdır. Bunun önemli bir bölümü Güney Yarıküre'de yer alır. Kıtaların arasında Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu bulunur. Bunların kıtaların içine girmiş ya da arasında kalmış parçalarına da kenar denizi adı verilir. Deniz suyunda görülen hareketlere akıntılar, gelgit ve rüzgarlar yol açar.
Deniz Suyu
Karaların üstündeki sularla deniz suyu arasındaki en önemli ayrım içerdikleri tuz oranında görülür. Deniz suyunun tuzluluğu okyanuslarda ortalama binde 35’tir, yani 1.000 gr suda 35 gr tuz bulunur. Buna yüzde 88,8 oranındaki klo bileşimleri neden olur; en büyük pay da yüzde 77,7 ile sodyum klorüre, yani sofra tuzuna aittir. Deniz suyunda çözülmüş halde magnezyum klorür, magnezyum sülfat, potasyum klorür, potasyum sülfat, kalsiyum karbonat ve kalsiyum sülfat ile çeşitli brom bileşikleri de bulunur. Bir denizin tuzluluk oranı buharlaşmaya ve o denize karışan tatlı sulara bağlı olarak değişebilir.
Az sayıda akarsuyun döküldüğü ve buharlaşmanın yüksek olduğu Kızıldeniz gibi denizlerde tuzluluk oranı binde 40’a, hatta daha yukarı çıkabilir. Buna karşılık Baltık Denizi gibi buharlaşmanın görece az, dökülen ırmakların da fazla olduğu yerlerde tuzluluk oranı binde 3-20 arasında değişir.
Güneş ışınları denizleri de ısıtır. Onun için, özellikle Ekvator çevresinde deniz yüzeyindeki suyun sıcaklığı 30 dereceye kadar çıkabilir. Kutuplara doğru ise sıcaklık düşer ve su, tuzluluk oranına göre –1 ile –1,9 dereceler arasında donar.
Deniz Sularının Hareketi
Rüzgar, gelgit ve akıntılar deniz suyunda hareketlere yol açar.
Rüzgarlar ve fırtınalar denizde yalnızca dalgaların oluşmasına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda denizin 100 m derinliğine kadar inebilen etkileriyle akıntılara da neden olabilir. Muson ya da alize gibi sürekli esen rüzgarlar dünyanın dönmesine de bağlı olarak, Kuzey Yarıküre’de sağa, Güney Yarıküre’de de sola doğru yol alan akıntılar oluştururlar. Suyun tuzluluk oranı ile sıcaklığına bağlı olarak deniz suyu yoğunluğunda ortaya çıkan farklılıklar da akıntılara neden olabilir. Bunun sonucunda Humboldt gibi soğuk ve Gulf Stream gibi sıcak su akıntıları ortaya çıkar ve bunlar çevrelerindeki iklim koşullarını da etkiler. Akıntılar nedeniyle bir yerden boşalan suyun yerine ya yüzeyden ya da denizin altından karşı akıntıyla yeni su kütleleri gelir ve böylece deniz suyunda sürekli bir hareket görülür.
Deniz suyu hareketlerine yol açan bir başka etken de gelgittir. Gelgit Ay ile Güneş’in deniz suyu üstündeki çekim gücünden kaynaklanır. Dünya’nın dönmesi ile ortaya çıkan merkezkaç gücü de onlara katılır. Dünya’nın Ay’a dönük yüzündeki sular kabarırken, öteki yerdekiler alçalır. Ay, Dünya çevresinde dolaştıkça kabarma bölgesi de yer değiştirir. Ay, Dünya’nın herhangi bir yerine göre tam çevrimini 24 saat 50 dakikada tamamladığından, yarım günlük gelgit periyodunun süresi 12,5 saattir. Aynı biçimde Güneş de 24 saatlik günlük gelgitlere neden olur. Güneş’in kütlesel çekim kuvvetinin Ay’ınkinin yüzde 46’sı kadar olduğu saptanmıştır. Dünya, Ay ve Güneş üçlüsünün konumlarına göre gelgit kabarmaları ya da alçalmaları ortaya çıkar. Bu gökcisimlerinin üçü de aynı doğru üstündeyse Ay ve Güneş’in çekim kuvvetleri birbirine eklenir. Ama bir dik açı oluşturacak biçimde dururlarsa, Ay ile Güneş’in çekim kuvvetleri birbirlerini zayıflatır. Gelgit olaylarının etkileri karaların konumuna göre değişir. Örneğin kıyılarda, özellikle de ırmak ağızlarında haliçler oluşabilir ya da sular yükseldiği sırada fırtına çıkmasıyla su baskınları ortaya çıkabilir.
Deniz Tabanı
Deniz tabanının profiline bakılacak olursa 200 m’ye kadar yavaş yavaş alçaldığı görülür. Bu noktadan sonra birden hızlı bir düşüşün gözlendiği kıta sahanlığı başlar. Derin denizlerin derinliği 4.000-6.000 m arasında değişir. Burada ayrıca daha derinlere inen çukurlar da vardır. Bu çukurlara örnek olarak derinliği 11.034 m olan Mariana Çukuru verilebilir. Ayrıca okyanusların ortasında okyanus sırtı olarak bilinen, yaklaşık 1.500 km genişliğinde bir deniz altı dağ zinciri uzanır. Bunların zaman zaman su yüzüne kadar çıkan uzantıları, Asor Adaları’nda olduğu gibi, adalar zinciri oluşturur. Okyanus sırtının her iki yanında 20-50 km genişliğindeki çöküntü alanları uzanır. Bu çöküntü alanlarından tabana doğru yükselen magma okyanus tabanının yenilenmesine yol açar. Okyanusların tabanındaki sırt ve çöküntü sistemleri yerkabuğunu oluşturan levhaların tektonik hareketlerinin ve kıtaların sürüklenmesinin bir sonucudur. Deniz tabanının profili adalardan, çukurlardan, hendeklerden, platolardan ve başka yükseltilerden oluşur.
Deniz tabanı pek çok çökeltinin yanı sıra, magmanın oluşturduğu korkayaçlarla kaplıdır. Deniz altındaki yanardağların püskürttüğü lavlardan oluşan tipik bir kayaç türü de yastık kayaçtır. Bu kayaçların yastık biçimindeki görünümü lavların su altında çok hızlı bir biçimde soğuyarak katılaşmasından kaynaklanır. Deniz tabanındaki yanardağların püskürmesi, Kızıldeniz’de olduğu gibi mineral yataklarının oluşmasına da yol açabilir. Derin denizlerin bir özelliği de manganez içeren yumrulardır. Bunlar geçen yüzyılın sonundaki Challenger Araştırma Seferi sırasında bulunmuştur. Okyanus tabanının yaklaşık yüzde 10’unu kapladığı sanılan bu manganez-demir bileşiklerinin çapı birkaç santimetreden birkaç metreye kadar değişebilir. Bu yumruların bin yılda 0,1-1 mm kadar büyüdüğü bilinmekle birlikte ortaya çıkış nedenleri bugüne değin açıklanamamıştır. Deniz tabanını kaplayan bir başka madde de tortullardır. Bunların başında deniz tabanının yaklaşık yüzde 28’ini kaplayan derin deniz killeri gelir. Ayrıca ışınlılar, denizkelebekleri ve diyatomeler gibi ölmüş mikroorganizmaların oluşturduğu bir çamur katmanı da derin deniz diplerinde birikmiştir. Karaya yakın sığ suların tabanlarında ince parçalı tortulların yanı sıra, daha iri parçalı kum ve çakıllarla mercan resifleri görülür.