• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Dervis İle Gelincik

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Dervis İle Gelincik

Curcan’da yaşayan bir derviş vardı ki bir hayli zaman birlikte yaşadığı güzel bir karısı bulunduğu halde çocukları olmamıştı.

Fakat dervişin çocuk sahibi olmaktan ümidi kestiği bir sırada karısı gebe kaldı.Bu yüzden derviş de karısı da Allah’a şükrettiler.Derviş çocuğunun erkek olmasını dileyerek karısına şu sözleri söyledi: “Sana müjde veriyorum karıcığım.Çocuğumuz erkek olacakişimize yarayacak ve gözümüzü aydınlatacak.Ben ona isimlerin en güzelini seçeceğim.

Ona türlü türlü öğretmenler bulacağım ve en mükemmel şekilde yetiştireceğim.” Karısı: “Yahu!” der “Ne diye bu kadar telaş ediyor ve ne olacağını bilmediğin şeyler üzerinde sözler söylüyorsun?Sen bu şekilde hareket etmekle yağını balını başına döken dervişe benziyorsun.” Adam: “Bu öyküyü bana anlatır mısın? Der. Karısı da anlatır: “Derler ki: Tüccarın biri her gün bir dervişe bir miktar yağla bal gönderirmiş.Kendisi bunun bir kısmını yerbir kısmını bir kavanoza koyar ve evin bir köşesindeki bir kazığa asarmış.Kavanoz bir hayli dolmuştu.

Bir gün derviş sopasını eline alarak sırtüstü yatmış ve başı ucunda asılı duran kavanoza bakarak yağ ile balın pahalılığını düşünmüş ve: Şu kavanozun içindekini satacağım ve bu altınla on dişi koyun alacağım der. Bunlar gebe kalacak ve her beş ayda bir doğuracak yavruları da çarçabuk yetişecek ve onlar da doğurmaya başlayacak.Birkaç sene içinde dört yüz koyunum olacak.Bunları satar ve tohum da alırrençberler tutar öküzlerle toprağı eker ineklerin sitini satar yavrularını yetiştiririm.Beş sene bu şekilde çalışarak büyük bir servet edinir kendime göre bir ev kurar ve birkaç cariye ile köle alırım.

Sonra güzel bir kadınla evlenirim ve bir erkek çocuğum olur.Ben de ona isimlerin en güzelini seçerim.Büyüyünce onu terbiye eder ve yetişmesine son derece dikkat ederim.Sözümü dinlerse ne âlâ dinlemezse bu sopa ile döverim!” Diyerek sopasını kaldırınca sopa başucunda duran kavanoza çarpar ve kavanoz kırılarak içinde ne varsa yüzüne gözüne dökülür.

Kadın bu öyküyü anlattıktan sonra dedi ki: “Bu öyküyü anlatmaktan maksadım seni acele etmekten vazgeçirmekolup olmayacağını bilmediğin bir şey üzerinde söz söylemekten sakındırmaktır.” Derviş de karısına hak verdi. Kadın gerçekten de güzel bir erkek çocuk doğurmuş ana ve babası sevinmişlerdi.Kadın günler sonra iyileşince kocasına der ki: “Çocuğun yanında dur ben hamama gideceğim.”Fakat kadın gittikten sonra kralın bir elçisi gelerek dervişi çağırır.Derviş de çocuğun yanında onu bekleyecek birini bulamaz.Ancak evin içinde insana alışmış bir gelincik yavrusu bulunuyordu.Derviş bu yavruyu yetiştirdiği için onu evladı gibi seviyordu.Derviş çocuğunu ona bırakır evin kapısını kapatır gider.Onun gitmesinden sonra kara bir yılan deliğinden çıkar ve çocuğa yaklaşır.

Gelincik yılana karşı durarak tepesini vurursonra üzerine atılarak yılanı öldürür ve parçalar..Gelinciğin yüzü gözgü kan içinde kalır. Çok geçmeden geri dönen derviş kapıyı açar açmaz gelincikle karşılaşır.Hayvan sanki yılanı öldürdüğünü müjdelemek istiyormuş gibi ilerlese de derviş hayvanın yüzünü gözünü kan içinde görünce korkar aklı başından gider ve gelinciğin oğlunu öldürdüğünü zanneder.

Derviş bu tablo karşısında bir an bile düşünmeden elindeki sopayı kaldırdığı gibi hayvanın başına indirir ve hayvanı öldürür.Fakat çocuğun bulunduğu yere gelince çocuğun yaşadığını ve yanı başında da parçalanmış yılanı görünce gerçeği anlar. Böyle acelecilik yüzünden yaptığı hatayı anlar pişman da olarak der ki: “Keşke şu çocuğum doğmasaydı da şu hayvana bu zulmü yapmasaydım.” Dervişin karısı eve dönünce kocasını perişan bir durumda bulur ve sorar: “Ne yaptın?” O da gelinciğin iyiliğine karşı yaptığı kötülüğü anlatır. Karısı da der ki: “İşte acelenin ve telaşın sonu budur.”
 
Geri
Top