Deyimlerimiz; ''Ateş Pahası'

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Vaktiyle Osmanlı hükümdarlarından biri maiyetiyle avlanmaya çıkmış. Bir ceylanın peşinden koşarken vakit bir hayli ilerlemiş ve gün batmaya yüz tutmuş. Bu sırada gök kararmış, ortalığı şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmış. Hünkar ve adamaları en yakın kulübeye kendilerini zor atmışlar.

Meğer sığındıkları kulübe odunculuk yapan bir garibe aitmiş. Ad***** onları içeri almış. Sultan her ne kadar adamı tedirgin etmemek için kim olduklarını söylememiş ise de oduncu durumu kavramış ve ocağa büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıtmış. Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlar ve geceyi orada rahatça geçirmişler. Hattâ bir ara hünkâr:

- Doğrusu şu ateş bin altın eder, diye söylenmiş.

Ertesi gün yola çıkacakları vakit padişah oduncuya sormuş:

- Efendi! Bizi ihya ettin, harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik. Söyle bakalım borcumuz ne kadar?

Oduncu fırsatı değerlendirmenin zamanıdır deyip rayici yüksek tuymuş:

- Bin altın beyzadem!

Vekilharç hemen atılmış:

- Ne masraf ettin ki bin altın istersin bre densiz?

- Sabaha kadar ateşi aynı kıvamda tuttum. Böyle dağ başında bu ateş az bulunur.

- Ama ateş bu denli pahalı mıdır?

O sırada padişah vekilharcına dönüp:

- Ağa, demiş, ateş iyiydi, şimdi pahasını verin!

Oduncunun bu tavrı halk arasında şuyû bulunca, değerinin üstünde fiyat biçilen şeyler hakkında "ateş pahası" denilmeye başlamış ve giderek deyimleşmiş. Umulana göre çok pahalı bulunan fiyatlar hakkında bugün dahi "ateş pahası" denilir.

İskender Pala : "İki Dirhem Bir Çekirdek"
 
Oldukça ilginç bir hikaye! "Ateş pahası" deyimi gerçekten de çok değerli ve pahalı bir şeyi ifade etmek için kullanılıyor. Bu deyimin hikayesi Osmanlı döneminden gelmesi de ayrıca ilginç. Teşekkürler paylaşımınız için!
 
Geri
Top