Kilo vermek için vücudumuzu tanımak ve sevmekle işe başlayabiliriz; ona karşı savaş açmakla değil...
Dikkat, tehlikeli ve kendimize karşı son derece acımasız olabileceğimiz bir dönemdeyiz! Neden mi? Çünkü yaz her zamanki gibi çabucak bitiverdi ve her yıl tekrarlanan kendimizle ilgili yeni kararlar alma, yeni başlangıçlar yapma dönemi bir anda geldi çattı! Şehre kesin dönüş, yeni bir iş, yeni bir ev, belki de yeni bir sevgili... Tamam, buraya kadar herhangi bir sorun yok. Esas gizli tehlike başka bir yerde! Hem de tahmin edebileceğimizden çok daha yakında... Bir kadın kimi zaman kendi kendisinin en acımasız düşmanı kesilebilir derler, çok doğru... Hele ki bu kadın aynanın karşısına geçtiğinde gözlerinde şimşekler çakıyor; yazın rahatça giydiği jean'in düğmelerini zar zor kapatırken öfke nöbetleri geçiriyor ve birkaç ay önce bir servet harcayarak aldığı elbisenin içine sığmaya çalışırken dikişlerini neredeyse patlatma felaketiyle karşı karşıya kalıyorsa! İşte o zaman tehlike ve savaş çanları çalmaya başlıyor demektir.
Saatli Bomba Diyetleri
Hepimizin birer kusursuzluk avcısı olduğu düşünülürse, fazla kilolara karşı verilen amansız savaşta her türlü acımasızlığı ve işkenceyi göze alabileceğimizi önceden tahmin etmek hiç de zor olmaz. Biz kadınlar, kendi bedenimizdeki en ufak yağ hücresini bile yok etmeyi hedeflediğimiz zaman korkunç ve acımasız birer diktatöre dönüşürüz... Hepimizin hayatında en az bir kere dâhil olduğu bu savaşta, en güçlü silah olan irademizi kullanarak; vücudumuza karşı son derece katı olan bir taktik stratejisi izleriz. Hedefe doğrudan ulaşmak için uygulanan bu taktik stratejisine; saatlerce süren açlık nöbetlerinin, atlanan öğünlerin, tek tip besinden oluşan şok rejim listelerinin, yan etkileri görmezden gelinen zayıflama haplarının ve gereğinden fazla yüklenilen egzersiz programının bir araya geldiği bir saatli bomba diyeti de denilebilir...
Sadece lahana çorbası ya da greyfurttan oluşan öğünler, kiraz sapı kaynatılarak hazırlanan çaylar, yağ yakması için aktarlardan alınan tuhaf karışımlar, ünlülerin uyguladığı söylenilen ve aslında tek öğünde almamız gereken besinleri tüm güne yayan açlık reçeteleri, kalori cetvelleri ve daha birçok sağlığı tehdit eden diyet yöntemlerine ne yazık ki hala başvuruyoruz. Hem de sağlıklı beslenme alışkanlıkları konusunda bilinçli olmamıza rağmen! Kışın aldığımız kiloları ilkbahar aylarında, tatilde alınan kiloları ise sonbaharda vermek için yılda en az iki kez sıkıyönetim kampına giriyoruz. Tek amacımız, kendimize acı çektirmeyi göze alarak şok diyetlerle bir an önce vücudumuzda biriken fazlalıklardan kurtulmak!
Hollywood "Sıska"ları
Bizler kilo vermek uğruna birçok çılgınlığı göze alırken; kim bilir ünlü yıldızlar ince kalabilmek için ne tür yöntemlere başvuruyorlar? Birçoğu sağlıklı beslendiğini ve düzenli olarak spor yaptığını söylese de sanki vücutları kurumuş ya da ölümcül bir hastalığın pençesindeymiş gibi görünen bazılarının ince kalabilmek için sağlıksız yöntemlere başvurduğu çok açık...
Silikonlu göğüsleri dışında vücudu on iki yaşında bir kız çocuğununkini andıran Victoria Beckham, sıfır beden çılgınlığının kurbanlarından biri. Anoreksik olduğu iddialarına; "Hasta değilim, sadece yemek yeme alışkanlığım yok," cevabını veren Keira Knightley ise kemikleri sayılan vücuduyla birçok genç kızı sağlıksız bir görüntüye özendirdiği için eleştiriliyor. Sağlıksız bir şekilde sürekli kilo alıp veren Mischa Barton ve Jessica Simpson da şok diyet çılgınlığına kapılanlardan. Kate Bosworth'ın da aralarında olduğu zayıf ünlüler için internet'teki bir blogda yapılan yorumlar ise şöyle; "Birçok kadın, bu yıldızlara benzemek ve onlar kadar zayıf olmak için hayatını bir kâbusa çeviriyor. Oysa biz erkekler, zayıf ünlüleri hiçbir şekilde çekici bulmuyoruz. Hatta onlara Hollywood'un sıskaları diyoruz. Bu kadınlar, güzel olmaktan çok uzaktalar. Onlara baktığımız zaman aklımıza gelen tek şey, hastalıklı bir takıntının kurbanı oldukları."
Hızla Verilen Kiloların İntikamı
Peki, sağlıksız bir diyet yapmak uğruna yapılan tüm fedakârlıkların ve harcanan çabaların bize getirisi ne oluyor? Ünlü ya da ünsüz tüm kadınların vücutlarına açtıkları bu savaşta elde ettikleri ortak kazanç ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı! Şok diyet reçeteleriyle kısa sürede verilen kilolar, aynı hızla geri alınıyor. Geri gelen kilolara, birçok sağlık problemi de eşlik ediyor. Kaliforniya Üniversite'sinin yaptığı bir araştırmaya göre sürekli diyet yapan kişilerin büyük çoğunluğu beş yıl içerisinde diyete başladıkları zamanki kiloya geri dönüyor; üçte birisi ise daha da çok kilo alıyorlar. Sağlık Bakanlığı'nın geçtiğimiz yıl yayınladığı uyarıda ise bilinçsiz ve kontrolsüzce uygulanan çok düşük kalorili diyetlerin; büyüme ve gelişmede duraklama, regl düzensizlikleri, iskelet sisteminin anormal gelişimi, kalp ritminde bozukluk, kansızlık, ciltte kuruluk, saç dökülmesi gibi birçok sağlık sorununa yol açtığı belirtiliyor. Kısacası, diyet yapmak beraberinde sağlık, para, zaman, enerji, mutluluk ve daha birçok şeyin kaybına sebep oluyor. Sağlıksız diyetler, belirli bir sektörü desteklemekten başka bir işe yaramıyor. Zayıflatan yiyecek ve içecekler, yağ yakıcı ilaçlar, mucizevi zayıflama kürlerini öneren ve ticari amaç dışında başka hiçbir kaygısı olmayan sözde uzmanlar, tüm bu yanılgının bir parçası olarak 'ince olma hayali'ni pazarlıyorlar.
En etkili çözüm: diyetsiz diyet!
Şok diyetleri hayatımızdan çıkarmak, hiç şüphesiz sağlıklı bir şekilde kilo vermek için atılan ilk adım! Son yıllarda diyetisyenler, doktorlar ve beslenme uzmanlarının da önerdiği gibi sağlıklı bir şekilde kilo vermek için bedenimizi, ruhumuzu ve yaşam tarzımı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Kilo kontrolü; akşam yemeğini atlamak ya da kahvaltı etmemekle olmuyor. Karbonhidratları hayatımızdan tamamen çıkarmak, detoks yapmak ya da tadı berbat olan protein içecekleriyle tok kalmaya çalışmakla da olmuyor. İlk olarak vücudumuzu tanımak, kabul etmek ve sevmekle işe başlayabiliriz; ona karşı savaş açmakla değil! Kilo vermeyi belirleyen iştah, metabolizma ve enerji tüketimi gibi faktörleri göz önünde bulundurmalıyız. Uyku, stres, hormonlar, kendine güven, ruh hali ve sosyal çevrenin de kilo kontrolünde büyük rol oynadığını unutmamalıyız. Öğle yemeğinde yenilen fazladan ekmek dilimleri, akşam yemeğinin ardından yapılan tatlı kaçamakları, partide içilen üçüncü votka portakal, büyük porsiyonlar, tabaktakilerin hepsini bitirme alışkanlığı, abur cuburlar... Açlıkla boğuşulan mutsuz günler yerine kilo almamıza sebep olan bu tür yeme alışkanlıklarının önüne geçerek yol kat edebiliriz. Hayatımıza sporu dâhil ederek ve vücudumuza uygun bir şekilde giyinerek de istediğimiz sonuca adım adım yaklaşabiliriz. Mutsuzluk veren yöntemlerle bir beden küçülmek, hiç kimsenin hayatını ve kendisine olan bakış açısını değiştirmez. Ancak bir kadının kendi bedeniyle barışık olması ve bedenine özen göstermesi, hem psikolojik hem de fiziksel olarak kendine olan özgüvenini pekiştirir. Peki, bunun için sizce de artık diyeti bırakmanın ve yaşamaya başlamanın zamanı gelmedi mi?
Dikkat, tehlikeli ve kendimize karşı son derece acımasız olabileceğimiz bir dönemdeyiz! Neden mi? Çünkü yaz her zamanki gibi çabucak bitiverdi ve her yıl tekrarlanan kendimizle ilgili yeni kararlar alma, yeni başlangıçlar yapma dönemi bir anda geldi çattı! Şehre kesin dönüş, yeni bir iş, yeni bir ev, belki de yeni bir sevgili... Tamam, buraya kadar herhangi bir sorun yok. Esas gizli tehlike başka bir yerde! Hem de tahmin edebileceğimizden çok daha yakında... Bir kadın kimi zaman kendi kendisinin en acımasız düşmanı kesilebilir derler, çok doğru... Hele ki bu kadın aynanın karşısına geçtiğinde gözlerinde şimşekler çakıyor; yazın rahatça giydiği jean'in düğmelerini zar zor kapatırken öfke nöbetleri geçiriyor ve birkaç ay önce bir servet harcayarak aldığı elbisenin içine sığmaya çalışırken dikişlerini neredeyse patlatma felaketiyle karşı karşıya kalıyorsa! İşte o zaman tehlike ve savaş çanları çalmaya başlıyor demektir.
Saatli Bomba Diyetleri
Hepimizin birer kusursuzluk avcısı olduğu düşünülürse, fazla kilolara karşı verilen amansız savaşta her türlü acımasızlığı ve işkenceyi göze alabileceğimizi önceden tahmin etmek hiç de zor olmaz. Biz kadınlar, kendi bedenimizdeki en ufak yağ hücresini bile yok etmeyi hedeflediğimiz zaman korkunç ve acımasız birer diktatöre dönüşürüz... Hepimizin hayatında en az bir kere dâhil olduğu bu savaşta, en güçlü silah olan irademizi kullanarak; vücudumuza karşı son derece katı olan bir taktik stratejisi izleriz. Hedefe doğrudan ulaşmak için uygulanan bu taktik stratejisine; saatlerce süren açlık nöbetlerinin, atlanan öğünlerin, tek tip besinden oluşan şok rejim listelerinin, yan etkileri görmezden gelinen zayıflama haplarının ve gereğinden fazla yüklenilen egzersiz programının bir araya geldiği bir saatli bomba diyeti de denilebilir...
Sadece lahana çorbası ya da greyfurttan oluşan öğünler, kiraz sapı kaynatılarak hazırlanan çaylar, yağ yakması için aktarlardan alınan tuhaf karışımlar, ünlülerin uyguladığı söylenilen ve aslında tek öğünde almamız gereken besinleri tüm güne yayan açlık reçeteleri, kalori cetvelleri ve daha birçok sağlığı tehdit eden diyet yöntemlerine ne yazık ki hala başvuruyoruz. Hem de sağlıklı beslenme alışkanlıkları konusunda bilinçli olmamıza rağmen! Kışın aldığımız kiloları ilkbahar aylarında, tatilde alınan kiloları ise sonbaharda vermek için yılda en az iki kez sıkıyönetim kampına giriyoruz. Tek amacımız, kendimize acı çektirmeyi göze alarak şok diyetlerle bir an önce vücudumuzda biriken fazlalıklardan kurtulmak!
Hollywood "Sıska"ları
Bizler kilo vermek uğruna birçok çılgınlığı göze alırken; kim bilir ünlü yıldızlar ince kalabilmek için ne tür yöntemlere başvuruyorlar? Birçoğu sağlıklı beslendiğini ve düzenli olarak spor yaptığını söylese de sanki vücutları kurumuş ya da ölümcül bir hastalığın pençesindeymiş gibi görünen bazılarının ince kalabilmek için sağlıksız yöntemlere başvurduğu çok açık...
Silikonlu göğüsleri dışında vücudu on iki yaşında bir kız çocuğununkini andıran Victoria Beckham, sıfır beden çılgınlığının kurbanlarından biri. Anoreksik olduğu iddialarına; "Hasta değilim, sadece yemek yeme alışkanlığım yok," cevabını veren Keira Knightley ise kemikleri sayılan vücuduyla birçok genç kızı sağlıksız bir görüntüye özendirdiği için eleştiriliyor. Sağlıksız bir şekilde sürekli kilo alıp veren Mischa Barton ve Jessica Simpson da şok diyet çılgınlığına kapılanlardan. Kate Bosworth'ın da aralarında olduğu zayıf ünlüler için internet'teki bir blogda yapılan yorumlar ise şöyle; "Birçok kadın, bu yıldızlara benzemek ve onlar kadar zayıf olmak için hayatını bir kâbusa çeviriyor. Oysa biz erkekler, zayıf ünlüleri hiçbir şekilde çekici bulmuyoruz. Hatta onlara Hollywood'un sıskaları diyoruz. Bu kadınlar, güzel olmaktan çok uzaktalar. Onlara baktığımız zaman aklımıza gelen tek şey, hastalıklı bir takıntının kurbanı oldukları."
Hızla Verilen Kiloların İntikamı
Peki, sağlıksız bir diyet yapmak uğruna yapılan tüm fedakârlıkların ve harcanan çabaların bize getirisi ne oluyor? Ünlü ya da ünsüz tüm kadınların vücutlarına açtıkları bu savaşta elde ettikleri ortak kazanç ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı! Şok diyet reçeteleriyle kısa sürede verilen kilolar, aynı hızla geri alınıyor. Geri gelen kilolara, birçok sağlık problemi de eşlik ediyor. Kaliforniya Üniversite'sinin yaptığı bir araştırmaya göre sürekli diyet yapan kişilerin büyük çoğunluğu beş yıl içerisinde diyete başladıkları zamanki kiloya geri dönüyor; üçte birisi ise daha da çok kilo alıyorlar. Sağlık Bakanlığı'nın geçtiğimiz yıl yayınladığı uyarıda ise bilinçsiz ve kontrolsüzce uygulanan çok düşük kalorili diyetlerin; büyüme ve gelişmede duraklama, regl düzensizlikleri, iskelet sisteminin anormal gelişimi, kalp ritminde bozukluk, kansızlık, ciltte kuruluk, saç dökülmesi gibi birçok sağlık sorununa yol açtığı belirtiliyor. Kısacası, diyet yapmak beraberinde sağlık, para, zaman, enerji, mutluluk ve daha birçok şeyin kaybına sebep oluyor. Sağlıksız diyetler, belirli bir sektörü desteklemekten başka bir işe yaramıyor. Zayıflatan yiyecek ve içecekler, yağ yakıcı ilaçlar, mucizevi zayıflama kürlerini öneren ve ticari amaç dışında başka hiçbir kaygısı olmayan sözde uzmanlar, tüm bu yanılgının bir parçası olarak 'ince olma hayali'ni pazarlıyorlar.
En etkili çözüm: diyetsiz diyet!
Şok diyetleri hayatımızdan çıkarmak, hiç şüphesiz sağlıklı bir şekilde kilo vermek için atılan ilk adım! Son yıllarda diyetisyenler, doktorlar ve beslenme uzmanlarının da önerdiği gibi sağlıklı bir şekilde kilo vermek için bedenimizi, ruhumuzu ve yaşam tarzımı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Kilo kontrolü; akşam yemeğini atlamak ya da kahvaltı etmemekle olmuyor. Karbonhidratları hayatımızdan tamamen çıkarmak, detoks yapmak ya da tadı berbat olan protein içecekleriyle tok kalmaya çalışmakla da olmuyor. İlk olarak vücudumuzu tanımak, kabul etmek ve sevmekle işe başlayabiliriz; ona karşı savaş açmakla değil! Kilo vermeyi belirleyen iştah, metabolizma ve enerji tüketimi gibi faktörleri göz önünde bulundurmalıyız. Uyku, stres, hormonlar, kendine güven, ruh hali ve sosyal çevrenin de kilo kontrolünde büyük rol oynadığını unutmamalıyız. Öğle yemeğinde yenilen fazladan ekmek dilimleri, akşam yemeğinin ardından yapılan tatlı kaçamakları, partide içilen üçüncü votka portakal, büyük porsiyonlar, tabaktakilerin hepsini bitirme alışkanlığı, abur cuburlar... Açlıkla boğuşulan mutsuz günler yerine kilo almamıza sebep olan bu tür yeme alışkanlıklarının önüne geçerek yol kat edebiliriz. Hayatımıza sporu dâhil ederek ve vücudumuza uygun bir şekilde giyinerek de istediğimiz sonuca adım adım yaklaşabiliriz. Mutsuzluk veren yöntemlerle bir beden küçülmek, hiç kimsenin hayatını ve kendisine olan bakış açısını değiştirmez. Ancak bir kadının kendi bedeniyle barışık olması ve bedenine özen göstermesi, hem psikolojik hem de fiziksel olarak kendine olan özgüvenini pekiştirir. Peki, bunun için sizce de artık diyeti bırakmanın ve yaşamaya başlamanın zamanı gelmedi mi?