DEPREM SONRASI GÖRÜLEBILECEK PSIKIYATRIK SORUNLAR NELERDIR?
Toplum olarak 17 agustos depreminin ardindan DEPREM GERÇEGI ile yüz yüze geldik. Bir kismimiz depremi direk yasadi geri kalanlar olanlari yerinde görerek veya televizyonlardan izleyerek tanik oldu.
Uzmanlarin depremin geçici bir durum olmadigi, tekrar yasanmasinin kaçinilmaz oldugu, ancak ne zaman nerede yasanacaginin bilinmedigi yolundaki açiklamalari uyarici olmasi yaninda hepimizin kaygi ve korkularinda artmaya yol açmaktadir.
Böyle büyük dogal afetlerden sonra travmaya direk maruz kalan veya tanik olan kisilerde bazi psikolojik sorunlarin ortaya çikmasi dogaldir. Ancak zaman içinde bu sorunlarin azalmasi ve günlük yasamin devam etmesi gerekir. Tepki beklenenden siddetli oldugunda veya uzun sürdügünde hastalik açisindan degerlendirmek gerekir.
Toplumda deprem sonrasi degisik psikiyatrik rahatsizliklar ortaya çikabilir. Bu ruhsal rahatsizliklar arasinda siklikla görülenler travma sonrasi stres bozuklugu, depresyon, anksiyete, normal olmayan yas tepkisi veya uzamis yas tepkisidir.
Bütün psikiyatrik rahatsizliklar depreme bagli travma ile alevlenebilir ancak görülme sikliklari yukarida sayilan hastaliklara göre daha seyrektir.
En çok sikayet edilen belirti ise uyku bozuklugudur. Uyku bozuklugunun tek basina görülmesi nadirdir, genelde degisik ruhsal rahatsizliklara eslik eden bir bulgudur (depresyon, anksiyete gibi ruhsal rahatsizliklarda olabilecegi gibi astim, kalp yetmezligi gibi bedensel hastaliklara da eslik edebilir).
Uyku bozuklugu ortaya çiktiginda altta yatan nedenin mutlaka arastirilmasi gerekir. Yakinlarin önerdigi ilaci kullanmak veya eczaneden kendi basina ilaç alip kendi kendine tedavi uygulamak sorunu ortadan kaldirmaz, sadece geçici çözüm saglar. Bu durumda en iyisi uzmanlardan yardim istemektir.
Depremin yaptigi travmanin ardindan artçi soklarin sürmesi, televizyon kanallari ve yazili basinda depremle ilgili haberlerin yogun olarak devam etmesi travmayi sürekli hale getirmistir. Sürekli olarak bu travmaya maruz kalmak depremzedeler yaninda tüm toplumda kayginin sürekli artmasina yol açmaktadir.
Aslinda kaygi kisiyi tehlikelerden koruyan normal bir tepkidir. Kaygi sayesinde sinavlara daha iyi hazirlanir, isinizi daha dikkatli yapar ve zararli bazi davranislardan uzak durursunuz. Ancak bazen kayginin asiri artmasi ile toplumsal uyumda bozulma görülür, travmaya ugrayan kisiler isini yapamaz, uyuyamaz, toplumsal islevlerini yerine getiremez hale gelebilir. Bu durumda anksiyete bozuklugu diye adlandirdigimiz hastalik söz konusudur ve tedavi edilmesi gerekir.
Depremi direkt yasamis ve yakinlarini, evini, isini veya bir organini kaybetmis olan kisilerde deprem sonrasi görülebilecek psikiyatrik sorunlar iki boyutta incelenir:
1. Travmaya maruz kalma sonucu ortaya çikan akut stres tepkisi veya travma sonrasi stres bozuklugu.
2. Travmada yakinlarini, evini, isini kaybetme sonucu ortaya çikan yas tepkisi veya patolojik yas tepkisi.
Akut stres tepkisi ve travma sonrasi stres bozuklugu
Asiri stres yaratan bir durumla karsilasma kiside çaresizlik duygusu ve korku yaratir. Depremle karsilasan kisilerde ilk tepki halk arasinda sok olma seklinde tanimlanir. Kisi saskinlik içindedir, donakalir, ne yaptiginin çok farkinda degildir.
Olayi hatirlamak istemez, bulundugu yerden uzaklasmaya çalisabilir veya amaçsiz hareketlerde bulunabilir. Bir müddet sonra durumun farkina varir, basina gelenleri hatirlar ve felaketin boyutlarini kavramaya basladiginda akut stres tepkisi gelisir.
Akut stres tepkisi:
Ilk dört haftada ortaya çikar ve 2 gün - 4 hafta sürer.
Travmatik olay zihinde tekrar tekrar yasanir (flash back). Gün içinde deprem görüntüleri aniden akla gelebilir. Depremle ilgili düsünceler zihni yogun olarak mesgul edebilir ve istemli olarak bu düsüncelerden uzaklasilamaz. Veya sürekli olarak deprem oluyormus gibi hissedilebilir.
Belirgin uyarilmislik durumu vardir (ani ses duyulmasi ile korku, kaygi ve heyecanda artma gözlenmesi gibi). Uyku bozuklugu görülür ve uykuya dalma güçlügü, uykudan sık sık uyanma veya erken uyanip tekrar uyuyamama seklinde olabilir. Uykuda depremle ilgili kabuslar görülür ve kabusla uyanma olabilir.
Travmaya ugrayan kisilerde belirgin uyarilmislik hali ve asiri duygusal tepkiler verme veya aksine duygusal olarak tepki vermeme görülebilir. Kisi korku ve çaresizlik içindedir, umutlarini, gelecegini yitirmistir, yasadiklarina inanamamaktadir, asiri sinirlilik ve ani öfkelenme olabilir. Bazen duygularini yitirmis gibi hissedebilir, aglayamaz, duygularini ifade edemez.
Dikkat toplama güçlügü görülür. Kisiler dalginlik ve unutkanliktan yakinirlar. Deprem ani ve yasananlari hatirlayamama olabilir.
Depremi hatirlatan durum, kisi ve yerlerden uzaklasma çabasi vardir. Bazen kisinin istegi ve iradesi disinda uzaklasma çabasi olabilir. Bir hastamiz depremle ilgili konusmalar basladiginda bayildigini aktarmisti. Bu da kisinin istegi disinda gerçeklesen bir çesit uzaklasma çabasidir. Depremin yasandigi yere tekrar dönmeme istegi olabilir. 17 agustos depremi çogu kisiyi yatak odasinda yakaladigi için çogu hastamiz yatak odasina giremediklerini ve baska yerde yattiklarini belirtmistir.
Bedensel yakinmalar olusur (yaygin agrilar, çarpinti, nefes darligi, bayilma gibi).
Yeni yasanan olaylar ve görülen yerler için ayni olayi tekrar yasiyormus gibi veya ayni yeri daha önce de görmüs gibi hissedilebilir. Kisi kendi bedenini degisiyormus gibi algilayabilir. Yüzü baskalasiyor, elleri büyüyormus gibi gelebilir.
Olaya bagli suçluluk duygusu olabilir.
Bu durum normalde bir bozukluk olarak tanimlanamaz. Travmayi yasayan veya tanik olan herkeste az veya çok görülebilir. Normalde beklenen zaman içinde belirtilerin azalarak kaybolmasidir. Ancak bu belirtilerin daha geç ortaya çikmasi ve daha uzun sürmesi normal degildir ve degerlendirilmesi gerekir. Belirtilerin uzun sürmesi durumunda travma sonrasi stres bozuklugundan bahsedilir ve bu durumun tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmedigi taktirde kisinin is yasamini, aile yasamini ve toplumsal iliskilerini olumsuz yönde etkiler.
Deprem sonrasi herkeste ayni bozukluk ortaya çikacak diye düsünmek yanlistir. Travma herkesi ayni oranda etkilemez. Çocuklar, yaslilar, bedensel hastaligi olanlar, evi agir derecede hasar görenler ve ekonomik durumu iyi olmayan kisiler depremden daha fazla etkilenir. Daha önce psikiyatrik hastalik geçirmis kisilerin tekrar hastalanma riski daha fazladir.
Travma sonrasi stres bozuklugu travma yaratan durumu örnegin depremi takiben 1 hafta ile otuz yil içinde görülebilir. Belirtiler zaman içinde azalma veya artma gösterebilir. Özellikle stres yaratan durumda belirtilerde artma olur. Erken tani konmasi ve çevresel destegin iyi olmasi tedavide basari sansini artirir.
Depremde evi yikilan, veya hasar gören, yakinlarini kaybeden kisilere öncelikle yapilmasi gereken barinma beslenme ihtiyaçlarinin saglanmasidir. Mümkün olan en kisa sürede zorunlu ihtiyaçlarin karsilanmasi ve normal günlük yasama dönmeye çalisma daha sonra ortaya çikabilecek sorunlarin azalmasina yardimci olur.
Travma sonrasi stres bozuklugu tedavisinde ilaç kullaniminin yaninda psikoterapi önerilmektedir.
Travma ve kayip sonrasi duygularin paylasilmasi, sikintiyi azaltmaktadir. Depremi direk yasamis veya televizyondan izleme, gazetelerden okuma yolu ile depreme tanik olmus kisilerin üzüntülerini, korkularini, kaygilarini yakinlari ve arkadaslariyla paylasmasi önemlidir. Bu yolla duygusal bosalim saglanir ve rahatlama hissedilir. Ancak kisilerin tepkileri çevresindekilerden daha fazla ise süresi uzamissa ve normal seyrinden çikmissa bir psikiyatri uzmanindan yardim istemek gerekir.
Normal yas tepkisi, normal olmayan veya uzamis yas tepkisi
Büyük kayiplardan sonra kisilerde görülen psikolojik tepkilere yas denilmektedir. Kayip terimi ile anlatilmak istenen yakinlarin ölümü yaninda kisinin bir organini, besledigi hayvanlari, malini veya isini kaybetmesi v.b. dir. Yas tepkisi kayba ugramis herkeste görülür ancak kisiden kisiye degisebilecegi gibi kültürler arasinda da farklilik gösterir.
Sevilen birinin, bir yakinin veya malin kaybindan sonra ilk tepki sok olma duygusudur. Kisi duygularini yitirmistir ve saskindir. Olanlara anlam veremez, inanamaz. Olanlari anlamaya basladiginda aglayarak yas tutma sürecine girer. Yemek yiyemez, uyuyamaz, insanlarla konusmak istemez. Çevreye ilgi azalmis ve dikkat toplama güçlesmistir. Uyku düzensizlesmistir ve kaybedilen kisi veya nesne ile ilgili rüyalar görüür. Kisi kabusla uyandiginda yasadiklarinin gerçek veya rüya olup olmadigini anlayamaz.
Bazi insanlar ölen kisiye karsi suçluluk duygusu içine girebilir. Onlara göre asil ölmesi gereken kisi kendileridir. Yas tepkisi içinde olayi kabul etmeme, olmadigina inanma görülür. Bazi kisilerde kaybedilen kisinin aslinda ölmedigi, yasadigi düsüncesi gelisebilir. Bu nedenle ölen kisinin kullandigi esyalar ayni sekilde korunmaya çalisilir. Örnegin, esini trafik kazasinda kaybetmis bir bayan hastam, esinin tras takimlarini banyoda muhafaza ettigini, her banyoya giriste onlari görünce esi yasiyormus gibi hissettigini belirtmisti.
Bazen kaybedilen kisiye karsi duyulan hisler o kadar kuvvetli olabilir ki yas tutan, ölenin sesini duydugunu veya kendisini gördügünü söyleyebilir. Bunun normal sayilabilmesi için kisinin bu durumun gerçek olmadigini kabul etmesi gerekir.
Yas tepkisi dört evrede izlenir:
1. Evre: Yasin erken evreleridir. Kisi hiçbir sey hissedemedigini söyler ve yasadiklarini protesto eder. Olayi olmamis gibi kabul eder, oldukça öfkelidir.
2. Evre: Tüm dikkat ölen kisiye yönelmistir. Onunla ilgili anlatilanlari dikkatle dinler, zihninde onunla ilgili anilari tekrar tekrar yasar. Bu nedenle günlük islerini sürdüremeyebilir. Bu dönem birkaç ay ile birkaç yil arasinda degisir.
3. Evre: Ölüm gerçegi kabul edilmeye baslamistir. Sonuçta kisinin ölmüs oldugu ve zihindeki anilarin da gerçekte ani oldugu algilanir. Anilardan uzaklasma baslar. Ölüm gerçegini kabul etmeye bagli olarak derin üzüntü ve hayal kirikligi yasanir. Uyku bozukluklari, istahsizlik ve kilo kaybi vardir. Yasam anlamini yitirmistir.
4. Evre: Yeniden yapilanma evresidir. Kisinin yas duygusu zamanla azalir ve normal yasama dönmeye baslar. Ölen kisiye ait üzüntü verici anilarin yaninda bu kisinin eglenceli yanlari da hatirlanir. Artik ölen kisi her yönü ile zihinde yer etmistir.
Yas tepkisinin seklini ve siddetini belirleyen önemli degiskenlerden birisi de kaybin ani olup olmamasi, veya beklenen ölüm olup olmamasidir. Örnegin uzun süredir agir ve çaresiz hastalik çeken bir yakinin kaybi daha kolay kabul edilebilirken, deprem veya trafik kazasi gibi nedenlerle olan ani kayiplarda yas tepkisi daha siddetli olup daha uzun sürebilmektir. Sonuçta yasin çözülmesi ve normal yasama dönme süresi bir yili geçmemelidir. Bu süre uzuyorsa degerlendirilmesi gerekir.
Normal olmayan yas birkaç sekilde görülebilir:
Süre beklenenden uzun olabilir
Normal süre içinde kisi kaybin ardindan kendini öldürmek isteyebilir
Kisinin gerçekle baglantisi kopabilir, hayal görme veya normalde olmayan sesleri isitme görülebilir v.b.
Aslinda kisinin ölmedigine hala yasiyor olduguna veya bunun aksine öldürülmüs olduguna inanma olabilir (gerçekte böyle olmadigi halde).
Kayba bagli suçluluk duygusu olabilir.
Deprem, sel, yangin gibi dogal afet sonrasi ortaya çikan kayiplara bagli görülen normal olmayan yas tepkileri görülür. Depresyonla yas birbirine çok benzer, ayirimi güçtür ve bazen yas tepkisi depresyona dönüsebilir.
Çocuklarda da yas tepkisi yetiskinlerin tepkisine benzer. Ilk evrede çocuk olayi kabul etmek istemez. Aglar, hirçinlasir, kaybettigi yakinini arar. Ikinci evrede kaybi farketmeye baslar, umutsuzluga kapilir, durgunlasir, çevreye tepki vermez, çevresi ile ilgilenmiyormus gibi görülür. Son evrede kaybi kabul eder ve kaybettigi kisinin yerine baskasini veya baskalarini koymaya çalisir.
Çocuklarda kaybettigi kisinin yerine baskasini koymaya yardimci olmak gerekir. Örnegin anne veya babasini kaybetmis bir çocukta kaybettigi kisinin yerine onun bakimini üstelenecek ,onu sahiplenecek bir yetiskinin bulunmasi çocugun kayip duygusuyla basetmesi açisindan çok önemlidir. Bu kisi hiçbir zaman anne ve babasini yerini alamayacaktir ancak kendisini koruyan kollayan kisilerin varligini algilayarak kendisini güvende hissedecektir.
Normal yas tepkisinde ilaç kullanimi önerilmez. Kisinin yas sürecini yasamasi ve kendiliginden üstesinden gelmesi beklenir. Bu devrede kuvvetli ilaçlarin kullanimi yasin normal gelisimini bozabilir. Bu nedenle zorunlu olmadikça ilaç kullanilmamasi önerilir. Ancak bazen kisi kendi basina bu yas tepkisinin üstesinden gelemez bu durumda doktora basvurmak ve tedavi görmek gerekebilir.
Uzm. Dr. Sibel Mercan tarafindan hazirlanmistir
Toplum olarak 17 agustos depreminin ardindan DEPREM GERÇEGI ile yüz yüze geldik. Bir kismimiz depremi direk yasadi geri kalanlar olanlari yerinde görerek veya televizyonlardan izleyerek tanik oldu.
Uzmanlarin depremin geçici bir durum olmadigi, tekrar yasanmasinin kaçinilmaz oldugu, ancak ne zaman nerede yasanacaginin bilinmedigi yolundaki açiklamalari uyarici olmasi yaninda hepimizin kaygi ve korkularinda artmaya yol açmaktadir.
Böyle büyük dogal afetlerden sonra travmaya direk maruz kalan veya tanik olan kisilerde bazi psikolojik sorunlarin ortaya çikmasi dogaldir. Ancak zaman içinde bu sorunlarin azalmasi ve günlük yasamin devam etmesi gerekir. Tepki beklenenden siddetli oldugunda veya uzun sürdügünde hastalik açisindan degerlendirmek gerekir.
Toplumda deprem sonrasi degisik psikiyatrik rahatsizliklar ortaya çikabilir. Bu ruhsal rahatsizliklar arasinda siklikla görülenler travma sonrasi stres bozuklugu, depresyon, anksiyete, normal olmayan yas tepkisi veya uzamis yas tepkisidir.
Bütün psikiyatrik rahatsizliklar depreme bagli travma ile alevlenebilir ancak görülme sikliklari yukarida sayilan hastaliklara göre daha seyrektir.
En çok sikayet edilen belirti ise uyku bozuklugudur. Uyku bozuklugunun tek basina görülmesi nadirdir, genelde degisik ruhsal rahatsizliklara eslik eden bir bulgudur (depresyon, anksiyete gibi ruhsal rahatsizliklarda olabilecegi gibi astim, kalp yetmezligi gibi bedensel hastaliklara da eslik edebilir).
Uyku bozuklugu ortaya çiktiginda altta yatan nedenin mutlaka arastirilmasi gerekir. Yakinlarin önerdigi ilaci kullanmak veya eczaneden kendi basina ilaç alip kendi kendine tedavi uygulamak sorunu ortadan kaldirmaz, sadece geçici çözüm saglar. Bu durumda en iyisi uzmanlardan yardim istemektir.
Depremin yaptigi travmanin ardindan artçi soklarin sürmesi, televizyon kanallari ve yazili basinda depremle ilgili haberlerin yogun olarak devam etmesi travmayi sürekli hale getirmistir. Sürekli olarak bu travmaya maruz kalmak depremzedeler yaninda tüm toplumda kayginin sürekli artmasina yol açmaktadir.
Aslinda kaygi kisiyi tehlikelerden koruyan normal bir tepkidir. Kaygi sayesinde sinavlara daha iyi hazirlanir, isinizi daha dikkatli yapar ve zararli bazi davranislardan uzak durursunuz. Ancak bazen kayginin asiri artmasi ile toplumsal uyumda bozulma görülür, travmaya ugrayan kisiler isini yapamaz, uyuyamaz, toplumsal islevlerini yerine getiremez hale gelebilir. Bu durumda anksiyete bozuklugu diye adlandirdigimiz hastalik söz konusudur ve tedavi edilmesi gerekir.
Depremi direkt yasamis ve yakinlarini, evini, isini veya bir organini kaybetmis olan kisilerde deprem sonrasi görülebilecek psikiyatrik sorunlar iki boyutta incelenir:
1. Travmaya maruz kalma sonucu ortaya çikan akut stres tepkisi veya travma sonrasi stres bozuklugu.
2. Travmada yakinlarini, evini, isini kaybetme sonucu ortaya çikan yas tepkisi veya patolojik yas tepkisi.
Akut stres tepkisi ve travma sonrasi stres bozuklugu
Asiri stres yaratan bir durumla karsilasma kiside çaresizlik duygusu ve korku yaratir. Depremle karsilasan kisilerde ilk tepki halk arasinda sok olma seklinde tanimlanir. Kisi saskinlik içindedir, donakalir, ne yaptiginin çok farkinda degildir.
Olayi hatirlamak istemez, bulundugu yerden uzaklasmaya çalisabilir veya amaçsiz hareketlerde bulunabilir. Bir müddet sonra durumun farkina varir, basina gelenleri hatirlar ve felaketin boyutlarini kavramaya basladiginda akut stres tepkisi gelisir.
Akut stres tepkisi:
Ilk dört haftada ortaya çikar ve 2 gün - 4 hafta sürer.
Travmatik olay zihinde tekrar tekrar yasanir (flash back). Gün içinde deprem görüntüleri aniden akla gelebilir. Depremle ilgili düsünceler zihni yogun olarak mesgul edebilir ve istemli olarak bu düsüncelerden uzaklasilamaz. Veya sürekli olarak deprem oluyormus gibi hissedilebilir.
Belirgin uyarilmislik durumu vardir (ani ses duyulmasi ile korku, kaygi ve heyecanda artma gözlenmesi gibi). Uyku bozuklugu görülür ve uykuya dalma güçlügü, uykudan sık sık uyanma veya erken uyanip tekrar uyuyamama seklinde olabilir. Uykuda depremle ilgili kabuslar görülür ve kabusla uyanma olabilir.
Travmaya ugrayan kisilerde belirgin uyarilmislik hali ve asiri duygusal tepkiler verme veya aksine duygusal olarak tepki vermeme görülebilir. Kisi korku ve çaresizlik içindedir, umutlarini, gelecegini yitirmistir, yasadiklarina inanamamaktadir, asiri sinirlilik ve ani öfkelenme olabilir. Bazen duygularini yitirmis gibi hissedebilir, aglayamaz, duygularini ifade edemez.
Dikkat toplama güçlügü görülür. Kisiler dalginlik ve unutkanliktan yakinirlar. Deprem ani ve yasananlari hatirlayamama olabilir.
Depremi hatirlatan durum, kisi ve yerlerden uzaklasma çabasi vardir. Bazen kisinin istegi ve iradesi disinda uzaklasma çabasi olabilir. Bir hastamiz depremle ilgili konusmalar basladiginda bayildigini aktarmisti. Bu da kisinin istegi disinda gerçeklesen bir çesit uzaklasma çabasidir. Depremin yasandigi yere tekrar dönmeme istegi olabilir. 17 agustos depremi çogu kisiyi yatak odasinda yakaladigi için çogu hastamiz yatak odasina giremediklerini ve baska yerde yattiklarini belirtmistir.
Bedensel yakinmalar olusur (yaygin agrilar, çarpinti, nefes darligi, bayilma gibi).
Yeni yasanan olaylar ve görülen yerler için ayni olayi tekrar yasiyormus gibi veya ayni yeri daha önce de görmüs gibi hissedilebilir. Kisi kendi bedenini degisiyormus gibi algilayabilir. Yüzü baskalasiyor, elleri büyüyormus gibi gelebilir.
Olaya bagli suçluluk duygusu olabilir.
Bu durum normalde bir bozukluk olarak tanimlanamaz. Travmayi yasayan veya tanik olan herkeste az veya çok görülebilir. Normalde beklenen zaman içinde belirtilerin azalarak kaybolmasidir. Ancak bu belirtilerin daha geç ortaya çikmasi ve daha uzun sürmesi normal degildir ve degerlendirilmesi gerekir. Belirtilerin uzun sürmesi durumunda travma sonrasi stres bozuklugundan bahsedilir ve bu durumun tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmedigi taktirde kisinin is yasamini, aile yasamini ve toplumsal iliskilerini olumsuz yönde etkiler.
Deprem sonrasi herkeste ayni bozukluk ortaya çikacak diye düsünmek yanlistir. Travma herkesi ayni oranda etkilemez. Çocuklar, yaslilar, bedensel hastaligi olanlar, evi agir derecede hasar görenler ve ekonomik durumu iyi olmayan kisiler depremden daha fazla etkilenir. Daha önce psikiyatrik hastalik geçirmis kisilerin tekrar hastalanma riski daha fazladir.
Travma sonrasi stres bozuklugu travma yaratan durumu örnegin depremi takiben 1 hafta ile otuz yil içinde görülebilir. Belirtiler zaman içinde azalma veya artma gösterebilir. Özellikle stres yaratan durumda belirtilerde artma olur. Erken tani konmasi ve çevresel destegin iyi olmasi tedavide basari sansini artirir.
Depremde evi yikilan, veya hasar gören, yakinlarini kaybeden kisilere öncelikle yapilmasi gereken barinma beslenme ihtiyaçlarinin saglanmasidir. Mümkün olan en kisa sürede zorunlu ihtiyaçlarin karsilanmasi ve normal günlük yasama dönmeye çalisma daha sonra ortaya çikabilecek sorunlarin azalmasina yardimci olur.
Travma sonrasi stres bozuklugu tedavisinde ilaç kullaniminin yaninda psikoterapi önerilmektedir.
Travma ve kayip sonrasi duygularin paylasilmasi, sikintiyi azaltmaktadir. Depremi direk yasamis veya televizyondan izleme, gazetelerden okuma yolu ile depreme tanik olmus kisilerin üzüntülerini, korkularini, kaygilarini yakinlari ve arkadaslariyla paylasmasi önemlidir. Bu yolla duygusal bosalim saglanir ve rahatlama hissedilir. Ancak kisilerin tepkileri çevresindekilerden daha fazla ise süresi uzamissa ve normal seyrinden çikmissa bir psikiyatri uzmanindan yardim istemek gerekir.
Normal yas tepkisi, normal olmayan veya uzamis yas tepkisi
Büyük kayiplardan sonra kisilerde görülen psikolojik tepkilere yas denilmektedir. Kayip terimi ile anlatilmak istenen yakinlarin ölümü yaninda kisinin bir organini, besledigi hayvanlari, malini veya isini kaybetmesi v.b. dir. Yas tepkisi kayba ugramis herkeste görülür ancak kisiden kisiye degisebilecegi gibi kültürler arasinda da farklilik gösterir.
Sevilen birinin, bir yakinin veya malin kaybindan sonra ilk tepki sok olma duygusudur. Kisi duygularini yitirmistir ve saskindir. Olanlara anlam veremez, inanamaz. Olanlari anlamaya basladiginda aglayarak yas tutma sürecine girer. Yemek yiyemez, uyuyamaz, insanlarla konusmak istemez. Çevreye ilgi azalmis ve dikkat toplama güçlesmistir. Uyku düzensizlesmistir ve kaybedilen kisi veya nesne ile ilgili rüyalar görüür. Kisi kabusla uyandiginda yasadiklarinin gerçek veya rüya olup olmadigini anlayamaz.
Bazi insanlar ölen kisiye karsi suçluluk duygusu içine girebilir. Onlara göre asil ölmesi gereken kisi kendileridir. Yas tepkisi içinde olayi kabul etmeme, olmadigina inanma görülür. Bazi kisilerde kaybedilen kisinin aslinda ölmedigi, yasadigi düsüncesi gelisebilir. Bu nedenle ölen kisinin kullandigi esyalar ayni sekilde korunmaya çalisilir. Örnegin, esini trafik kazasinda kaybetmis bir bayan hastam, esinin tras takimlarini banyoda muhafaza ettigini, her banyoya giriste onlari görünce esi yasiyormus gibi hissettigini belirtmisti.
Bazen kaybedilen kisiye karsi duyulan hisler o kadar kuvvetli olabilir ki yas tutan, ölenin sesini duydugunu veya kendisini gördügünü söyleyebilir. Bunun normal sayilabilmesi için kisinin bu durumun gerçek olmadigini kabul etmesi gerekir.
Yas tepkisi dört evrede izlenir:
1. Evre: Yasin erken evreleridir. Kisi hiçbir sey hissedemedigini söyler ve yasadiklarini protesto eder. Olayi olmamis gibi kabul eder, oldukça öfkelidir.
2. Evre: Tüm dikkat ölen kisiye yönelmistir. Onunla ilgili anlatilanlari dikkatle dinler, zihninde onunla ilgili anilari tekrar tekrar yasar. Bu nedenle günlük islerini sürdüremeyebilir. Bu dönem birkaç ay ile birkaç yil arasinda degisir.
3. Evre: Ölüm gerçegi kabul edilmeye baslamistir. Sonuçta kisinin ölmüs oldugu ve zihindeki anilarin da gerçekte ani oldugu algilanir. Anilardan uzaklasma baslar. Ölüm gerçegini kabul etmeye bagli olarak derin üzüntü ve hayal kirikligi yasanir. Uyku bozukluklari, istahsizlik ve kilo kaybi vardir. Yasam anlamini yitirmistir.
4. Evre: Yeniden yapilanma evresidir. Kisinin yas duygusu zamanla azalir ve normal yasama dönmeye baslar. Ölen kisiye ait üzüntü verici anilarin yaninda bu kisinin eglenceli yanlari da hatirlanir. Artik ölen kisi her yönü ile zihinde yer etmistir.
Yas tepkisinin seklini ve siddetini belirleyen önemli degiskenlerden birisi de kaybin ani olup olmamasi, veya beklenen ölüm olup olmamasidir. Örnegin uzun süredir agir ve çaresiz hastalik çeken bir yakinin kaybi daha kolay kabul edilebilirken, deprem veya trafik kazasi gibi nedenlerle olan ani kayiplarda yas tepkisi daha siddetli olup daha uzun sürebilmektir. Sonuçta yasin çözülmesi ve normal yasama dönme süresi bir yili geçmemelidir. Bu süre uzuyorsa degerlendirilmesi gerekir.
Normal olmayan yas birkaç sekilde görülebilir:
Süre beklenenden uzun olabilir
Normal süre içinde kisi kaybin ardindan kendini öldürmek isteyebilir
Kisinin gerçekle baglantisi kopabilir, hayal görme veya normalde olmayan sesleri isitme görülebilir v.b.
Aslinda kisinin ölmedigine hala yasiyor olduguna veya bunun aksine öldürülmüs olduguna inanma olabilir (gerçekte böyle olmadigi halde).
Kayba bagli suçluluk duygusu olabilir.
Deprem, sel, yangin gibi dogal afet sonrasi ortaya çikan kayiplara bagli görülen normal olmayan yas tepkileri görülür. Depresyonla yas birbirine çok benzer, ayirimi güçtür ve bazen yas tepkisi depresyona dönüsebilir.
Çocuklarda da yas tepkisi yetiskinlerin tepkisine benzer. Ilk evrede çocuk olayi kabul etmek istemez. Aglar, hirçinlasir, kaybettigi yakinini arar. Ikinci evrede kaybi farketmeye baslar, umutsuzluga kapilir, durgunlasir, çevreye tepki vermez, çevresi ile ilgilenmiyormus gibi görülür. Son evrede kaybi kabul eder ve kaybettigi kisinin yerine baskasini veya baskalarini koymaya çalisir.
Çocuklarda kaybettigi kisinin yerine baskasini koymaya yardimci olmak gerekir. Örnegin anne veya babasini kaybetmis bir çocukta kaybettigi kisinin yerine onun bakimini üstelenecek ,onu sahiplenecek bir yetiskinin bulunmasi çocugun kayip duygusuyla basetmesi açisindan çok önemlidir. Bu kisi hiçbir zaman anne ve babasini yerini alamayacaktir ancak kendisini koruyan kollayan kisilerin varligini algilayarak kendisini güvende hissedecektir.
Normal yas tepkisinde ilaç kullanimi önerilmez. Kisinin yas sürecini yasamasi ve kendiliginden üstesinden gelmesi beklenir. Bu devrede kuvvetli ilaçlarin kullanimi yasin normal gelisimini bozabilir. Bu nedenle zorunlu olmadikça ilaç kullanilmamasi önerilir. Ancak bazen kisi kendi basina bu yas tepkisinin üstesinden gelemez bu durumda doktora basvurmak ve tedavi görmek gerekebilir.
Uzm. Dr. Sibel Mercan tarafindan hazirlanmistir