KİTAP HAKKINDA
Bu roman için anlatılabilecek öyle çok şey var ki, 3-5 kişi bir araya gelip akşama kadar bu romanı tartışabilirler.
Raskalnikov fakir ve iyi niyetli bir üniversite öğrencisidir. Ne yazık ki maddi imkansızlıklar sonucu eğitimi bırakmak zorunda kalmış, kirasını bile doğru dürüst ödeyemediği pis ve köhne bir odada yaşamaya mecbur olmuştur. Maddi olarak çok sıkıştığı anlarda, para edebilecek eşyalarını rehin bıraktığı faizci bir yaşlı kadın vardır. Kadın kötüdür, kadın faizcidir, kadın, insanların zor durumda kalmalarından yararlanan bir kan emicidir.(!) Tabii bu fikirler Raskalnikov’u suça iten bahanelerdir... Bahaneler... Hani şu, her kötülük yapanın vicdanına uydurduğu kılıfın adı.
Raskalnikov kadını öldürecek, paralarını alacak, öğrenimini tamamlayıp topluma faydalı bir insan olacaktır. Günlerce kafasında ölçer biçer. “Evet mantıklıdır”; Muhakkak ki topluma faydalı bir Raskalnikov, faizci bir kadından çok daha iyidir.
Romanı asıl roman yapan ve doruğa taşıyan Raskalnikov’un yaptığı vicdan muhasebesidir. Ve okur, kitabı okurken sık sık kendine sorar:
- Raskalnikov mantıklı düşündü, peki doğrumu yaptığı?
- Mantıken doğruyu bulmak, ona öldürme hakkını verir mi?
- Bir hayatı kurtarabilmek için işe yaramaz bir hayat feda edilebilir mi?
- Raskalnikov aslında Dostoyevski'nin kendisi midir?
- Öldürmekte haksız, peki yinede gidip itiraf etmeli miydi, yoksa vicdanının sesini bastırmalı mıydı?
- Raskalnikov’un, (hiç gerek yokken) o gün yolunu samanpazarına çevirip, oradaki konuşmalardan, ertesi gün tefeci kadının evde yalnız olacağını duyması tesadüf mü? Kader mi? İşaret mi?
- Asıl suçlu kim? Raskalnikov mu? Toplum mu? Tefeci kadın mı?
-
Bunun gibi onlarca soru yöneltir okur kendisine.
Kitap boyunca Raskalnikov’un kafasındasınız ve hadiseleri onun gözüyle görüyor, ızdırabı onunla yaşıyorsunuz. Raskalnikov –insan-ın ta kendisidir. Vicdanıyla hesaplaşabilen insanın. (ki vicdan; insana mahsustur)
KARAKTERLER:
Karakterler şahane oturmuş. Cinayet işleyebilen, buna rağmen cebindeki son parasını muhtaç bir genç kıza veren, sevmediği halde sırf iyi niyetli diye ev sahibesinin hastalıklı ve çirkin kızıyla evlenmeye razı olan, en sevdiği dostuna ve ailesine ters davrandığı halde, tanımadığı zavallı insanlara tereddüt etmeden iyilik eden Raskalnikov. İyi niyetli bir anne ve kızkardeş. Maddi durumu iyi fakat fırsatçı bir enişte adayı. Hayatını fahişelikle kazanmak zorunda olan iyi niyetli bir genç kız; Sonya. Asil ve zengin bir asker kızı iken, yoksul düşen ve yoksulluk içinde ölen İvanovna... Her karakter çok iyi analiz edilmiş. Ve her biriyle şu mesaj verilmek istenmiş adeta: “Kimlikler değil, kişilikler önemlidir”
Kitabın diğer bir özelliği de, kominizm’in yayıldığı bir dönemde ve yerde, kahramanların dine yönelmesi. Yazar; özellikle en günahkar görülen karakterleri (Sonya ve Raskalnikov) inanca yönelterek belki de bir mesaj vermek istemiş. Dosto’nun üzerinde “özellikle” durduğu bir konu değil. Fakat bunu es geçmemiş olması dikkate şayan.
RASKALNİKOV HAKLI MI?
Raskalnikov haklı olmadığını kendisi de biliyor. Belki bazı okur buna katılmayacaktır. Tolkıen’in dediği gibi: “Yaşamayı hak ettiği halde ölen bir sürü insan var, onlara hayatı verebiliyor musun? O halde ölümü hak eden bir insana da ölümü sen veremezsin”
Bu roman için anlatılabilecek öyle çok şey var ki, 3-5 kişi bir araya gelip akşama kadar bu romanı tartışabilirler.
Raskalnikov fakir ve iyi niyetli bir üniversite öğrencisidir. Ne yazık ki maddi imkansızlıklar sonucu eğitimi bırakmak zorunda kalmış, kirasını bile doğru dürüst ödeyemediği pis ve köhne bir odada yaşamaya mecbur olmuştur. Maddi olarak çok sıkıştığı anlarda, para edebilecek eşyalarını rehin bıraktığı faizci bir yaşlı kadın vardır. Kadın kötüdür, kadın faizcidir, kadın, insanların zor durumda kalmalarından yararlanan bir kan emicidir.(!) Tabii bu fikirler Raskalnikov’u suça iten bahanelerdir... Bahaneler... Hani şu, her kötülük yapanın vicdanına uydurduğu kılıfın adı.
Raskalnikov kadını öldürecek, paralarını alacak, öğrenimini tamamlayıp topluma faydalı bir insan olacaktır. Günlerce kafasında ölçer biçer. “Evet mantıklıdır”; Muhakkak ki topluma faydalı bir Raskalnikov, faizci bir kadından çok daha iyidir.
Romanı asıl roman yapan ve doruğa taşıyan Raskalnikov’un yaptığı vicdan muhasebesidir. Ve okur, kitabı okurken sık sık kendine sorar:
- Raskalnikov mantıklı düşündü, peki doğrumu yaptığı?
- Mantıken doğruyu bulmak, ona öldürme hakkını verir mi?
- Bir hayatı kurtarabilmek için işe yaramaz bir hayat feda edilebilir mi?
- Raskalnikov aslında Dostoyevski'nin kendisi midir?
- Öldürmekte haksız, peki yinede gidip itiraf etmeli miydi, yoksa vicdanının sesini bastırmalı mıydı?
- Raskalnikov’un, (hiç gerek yokken) o gün yolunu samanpazarına çevirip, oradaki konuşmalardan, ertesi gün tefeci kadının evde yalnız olacağını duyması tesadüf mü? Kader mi? İşaret mi?
- Asıl suçlu kim? Raskalnikov mu? Toplum mu? Tefeci kadın mı?
-
Bunun gibi onlarca soru yöneltir okur kendisine.
Kitap boyunca Raskalnikov’un kafasındasınız ve hadiseleri onun gözüyle görüyor, ızdırabı onunla yaşıyorsunuz. Raskalnikov –insan-ın ta kendisidir. Vicdanıyla hesaplaşabilen insanın. (ki vicdan; insana mahsustur)
KARAKTERLER:
Karakterler şahane oturmuş. Cinayet işleyebilen, buna rağmen cebindeki son parasını muhtaç bir genç kıza veren, sevmediği halde sırf iyi niyetli diye ev sahibesinin hastalıklı ve çirkin kızıyla evlenmeye razı olan, en sevdiği dostuna ve ailesine ters davrandığı halde, tanımadığı zavallı insanlara tereddüt etmeden iyilik eden Raskalnikov. İyi niyetli bir anne ve kızkardeş. Maddi durumu iyi fakat fırsatçı bir enişte adayı. Hayatını fahişelikle kazanmak zorunda olan iyi niyetli bir genç kız; Sonya. Asil ve zengin bir asker kızı iken, yoksul düşen ve yoksulluk içinde ölen İvanovna... Her karakter çok iyi analiz edilmiş. Ve her biriyle şu mesaj verilmek istenmiş adeta: “Kimlikler değil, kişilikler önemlidir”
Kitabın diğer bir özelliği de, kominizm’in yayıldığı bir dönemde ve yerde, kahramanların dine yönelmesi. Yazar; özellikle en günahkar görülen karakterleri (Sonya ve Raskalnikov) inanca yönelterek belki de bir mesaj vermek istemiş. Dosto’nun üzerinde “özellikle” durduğu bir konu değil. Fakat bunu es geçmemiş olması dikkate şayan.
RASKALNİKOV HAKLI MI?
Raskalnikov haklı olmadığını kendisi de biliyor. Belki bazı okur buna katılmayacaktır. Tolkıen’in dediği gibi: “Yaşamayı hak ettiği halde ölen bir sürü insan var, onlara hayatı verebiliyor musun? O halde ölümü hak eden bir insana da ölümü sen veremezsin”