8 Mart, 1910 yılından beri farklı ülkelerinde Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. 1977 yılında Birleşmiş Milletler, 8 Mart’ı uluslararası Dünya Kadınlar Günü olarak tanıdıktan sonra kutlamalar dünyanın dört bir yayına yayılmaya başladı. Kadınların insan hakları temelinde toplumsal, siyasi ve ekonomik haklarının geliştirilmesine yönelik farkındalık günü olan 8 Mart, her yıl farklı temalar altında kutlanıyor. Günümüzde Dünya Kadınlar Günü, bazı ülkelerde resmî tatil olacak kadar önemsenirken bazı ülkelerde görmezden geliniyor. Peki 8 Mart günü neden önemli? Neden kadınlar gününü kutlamaya ihtiyaç duyuyoruz? 2021 yılının teması nedir? Gelin detaylara birlikte bakalım.
Polisin saldırısının ardından çıkan yangında çoğu kadın 129 kişi hayatını kaybetti. İşçilerin cenaze törenine yüz binden fazla kişi katıldı. Olayın üstünden yıllar geçse de bu olay hiçbir zaman unutulmadı. 1910 yılında Kopenhag’ta düzenenlenen uluslararası kadınlar toplantısında, öncü feminist kadınlardan Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren kadınlar anısına 8 Mart’ın Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını tavsiye etti. Zetkin’in bu tavsiyesi oy birliğiyle kabul edildikten sonra her yıl 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı.
1975 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1975-1985 yılları arasını “kadın on yılı” ilan etti. Bu durum Türkiye’de de yankı buldu. 1975’ten sonra kadınlar kitlesel olarak 8 Mart’ı sokaklarda kutlamaya başlayacaktı. Ne yazık ki Türkiye’de 1980 yılında yapılan darbe sonucu demokrasi bir kere daha askıya alındı. Uzun bir dönem kitlesel sokak gösterileri yasaklandı. 1983 yılında kurulan feminist yayınevi “Kadın Çevresi Yayınları”, darbe sessizliği bozan ilk oluşum oldu. Sonrasında ise çoğunluğunu akademisyen kadınların oluşturduğu bir feminist hareket ortaya çıktı. Bilinç yükseltme grupları, kadın dernekleri, konferanslar, reklam kampanyaları ve sokak gösterileri birbirini izledi. Sonuç olarak 1980’li yılların ortasından sonra Dünya Kadınlar Günü kesintisiz olarak kutlanmaya başladı.
Her türlü ayrımcılığın ötesinde kadın cinayetlerinin gösterdiği gibi kadınların yaşam hakları elinden alınıyor. Örneğin Türkiye’de kadın cinayetlerine bakıldığında suçu normalleştirmek için “kıskançlık”, “aldatılma” ve “ayrılık talebi” gibi nedenlerin ön plana çıktığı görülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre, Türkiye’de sadece 2020 yılında 300 kadın cinayeti işlendi ve 171 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu.
Kadın cinayetleri, şiddet ve ayrımcılık ne yazık ki sadece 8 Mart gününde kamuoyunun dikkatini çekiyor. Medya kuruluşları kadın cinayetlerinin vahşet olduğunu sadece 8 Mart günü dile getiriyor. Bu nedenle kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde var gücüyle seslerini duyurmaya çalışıyor. Başka bir ifadeyle kadınlar için her yıl 8 Mart kutlamaları, cinsiyet eşitliğini sağlamak için eylem çağrısı anlamına geliyor.
#ChooseToChallenge etiketiyle kadınlar başarı hikayelerini anlatacak ve var olduklarını göstermek için ellerini havaya kaldırarak sosyal medyada seslerini duyuracak. Tüm bunların dışında sanal etkinliklerde şu soruların yanıtı aranacak:
2021’de bir kadın olarak karşılaştığınız adaletsizlikler ve eşitsizlikler nelerdir? Neyin değişmesi gerekiyor? Bu zorlukların üstesinden gelmek için hükümetler, kuruluşlar ve kurumlar ne yapabilir? Daha da önemlisi, iyi bir dünyaya nasıl katkıda bulunabiliriz? 2021 yılı etkinliklerinde kadınlar bu soruların cevabını vererek kolektif bir şekilde eylem planı oluşturacaklar.
8 Mart 1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan işçiler, insanlık dışı çalışma koşularını protesto etmek için grev başlattı
Polisin saldırısının ardından çıkan yangında çoğu kadın 129 kişi hayatını kaybetti. İşçilerin cenaze törenine yüz binden fazla kişi katıldı. Olayın üstünden yıllar geçse de bu olay hiçbir zaman unutulmadı. 1910 yılında Kopenhag’ta düzenenlenen uluslararası kadınlar toplantısında, öncü feminist kadınlardan Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren kadınlar anısına 8 Mart’ın Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını tavsiye etti. Zetkin’in bu tavsiyesi oy birliğiyle kabul edildikten sonra her yıl 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı.
Ancak Soğuk Savaş yıllarında kadınlar günü ve kadın hareketi unutulmaya yüz tuttu
20. yüzyılın ortasında dünya iki kutuplu bir düzen içine girdi. ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki rekabet günlük hayatta dahi kendini hissettiriyordu. Nükleer tehdit, uzay ve silahlanma yarışı ortasında kalan dünya vatandaşları 8 Mart’ı çoktan unutmuştu.1960’lı yılların sonunda Batı Bloğu ülkelerinde öğrenci ve kadın aktivizmi tekrar gündeme geldi
Bu süreçte kadınlar, “Kişisel olan politiktir” ve “Bedenimiz bizimdir” mottosuyla erkek egemen dünya düzenine başkaldırdı. Kate Millett, Simone de Beauvoir, Helene Cixous, Betty Friedan ve Carol Gilligan gibi isimler, kadınların toplumsal yaşamdaki düşük statüsünü eleştirerek düşüncel anlamda feminist harekete destek oldu. Kadınların seslerini daha güçlü duyurmaya başlamasıyla dünya genelinde kamuoyu oluşmaya başlamıştı. Böylece Birleşmiş Milletler, 1977 yılında 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü ilan etti. Birleşmiş Milletlerin bu kararından sonra 8 Mart her yıl ses getiren eylemlere sahne olmaya başladı. Günümüzde Almanya, Azerbaycan, Özbekistan, Rusya, Hırvatistan ve Küba gibi pek çok ülkede 8 Mart resmî tatil kabul ediliyor. Bu ülkelerin dışında Çin’de 8 Mart günü sadece kadınlar tatil yapabiliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde Mart aynın tamamında kadınlara özel etkinlikler düzenleniyor. İtalya’da ise 8 Mart gününe özel “La Festa della Donna” isimli bir gelenek bulunuyor. Peki Türkiye’de durum nasıl?Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında kutlandı
Bu tarihten sonra Türkiye’de de durum pek parlak değildi. Yeni bir ülke kurulmuştu. Henüz rejim belirlenmemiş, anayasa ilan edilmemiş, savaşlar son bulmamıştı. Kısacası Türkiye’nin önceliği tam bağımsız bir devlet kurmaktı. 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildikten sonra kadın haklarına yönelik bir dizi devrim niteliğinde kararlar alındı. Kadınlar, rejim tarafından toplumsal alana çekilmeye çalışıyordu. Bu nedenle kadınlar arasında örgütlü bir mücadele görülmedi. İlerleyen yıllarda ise darbeler ve siyasi kutuplaşmalar derken Dünya Kadınlar Günü daima görmezden gelindi.1975 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1975-1985 yılları arasını “kadın on yılı” ilan etti. Bu durum Türkiye’de de yankı buldu. 1975’ten sonra kadınlar kitlesel olarak 8 Mart’ı sokaklarda kutlamaya başlayacaktı. Ne yazık ki Türkiye’de 1980 yılında yapılan darbe sonucu demokrasi bir kere daha askıya alındı. Uzun bir dönem kitlesel sokak gösterileri yasaklandı. 1983 yılında kurulan feminist yayınevi “Kadın Çevresi Yayınları”, darbe sessizliği bozan ilk oluşum oldu. Sonrasında ise çoğunluğunu akademisyen kadınların oluşturduğu bir feminist hareket ortaya çıktı. Bilinç yükseltme grupları, kadın dernekleri, konferanslar, reklam kampanyaları ve sokak gösterileri birbirini izledi. Sonuç olarak 1980’li yılların ortasından sonra Dünya Kadınlar Günü kesintisiz olarak kutlanmaya başladı.
Neden kadınlar gününü kutlamaya ihtiyaç duyuyoruz?
Kadınlar günü etkinliği ilk başta New York’ta ölen işçi kadınları anmak için düzenleniyordu. Ancak sonradan kadınlar; toplumsal, siyasal ve ekonomik alanda erkeklerle eşit haklara sahip olma isteğini 8 Mart aracılığıyla dile getirmeye başladı. Son yüz yıldır kadın hakları adına birçok kazanım elde edilmiş olsa da henüz kadın erkek eşitliğinden söz etmek mümkün değil. Örneğin dünyanın pek çok ülkesinde kadınlar eşit işe eşit ücret alamıyor. Toplumsal alanda hala çeşitli kalıp yargılara maruz kalıyorlar. Kadınların cinselliği bastırılıyor hatta bazı ülkelerde kadın sünneti gibi vahşetler yaşanmaya devam ediyor.Her türlü ayrımcılığın ötesinde kadın cinayetlerinin gösterdiği gibi kadınların yaşam hakları elinden alınıyor. Örneğin Türkiye’de kadın cinayetlerine bakıldığında suçu normalleştirmek için “kıskançlık”, “aldatılma” ve “ayrılık talebi” gibi nedenlerin ön plana çıktığı görülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre, Türkiye’de sadece 2020 yılında 300 kadın cinayeti işlendi ve 171 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu.
Kadın cinayetleri, şiddet ve ayrımcılık ne yazık ki sadece 8 Mart gününde kamuoyunun dikkatini çekiyor. Medya kuruluşları kadın cinayetlerinin vahşet olduğunu sadece 8 Mart günü dile getiriyor. Bu nedenle kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde var gücüyle seslerini duyurmaya çalışıyor. Başka bir ifadeyle kadınlar için her yıl 8 Mart kutlamaları, cinsiyet eşitliğini sağlamak için eylem çağrısı anlamına geliyor.
8 Mart 2021 Dünya Kadınlar Günü teması nedir?
Bu yıl Corona virüsü nedeniyle Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri geçtiğimiz yıllara kıyasla biraz daha farkı gerçekleşecek. Ancak dünya çapında planlanan sanal etkinliklerle kadınlar seslerini duyurmaya devam edecek. 2021 yılının 8 Mart teması #ChooseToChallenge. Kadınlar bu tema altında tüm cinsiyet eşitsizliklerine meydan okuyacak.#ChooseToChallenge etiketiyle kadınlar başarı hikayelerini anlatacak ve var olduklarını göstermek için ellerini havaya kaldırarak sosyal medyada seslerini duyuracak. Tüm bunların dışında sanal etkinliklerde şu soruların yanıtı aranacak:
2021’de bir kadın olarak karşılaştığınız adaletsizlikler ve eşitsizlikler nelerdir? Neyin değişmesi gerekiyor? Bu zorlukların üstesinden gelmek için hükümetler, kuruluşlar ve kurumlar ne yapabilir? Daha da önemlisi, iyi bir dünyaya nasıl katkıda bulunabiliriz? 2021 yılı etkinliklerinde kadınlar bu soruların cevabını vererek kolektif bir şekilde eylem planı oluşturacaklar.