ELİMDEN gelen her fırsatta engelli kardeşlerimizin sıkıntılarına yer verdiğimi; bu köşenin uğrakları iyi bilir. Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Her yıl olduğu gibi bizde de Türkiye'nin her yerinde engelli STK'ların öncülüğünde bir dizi etkinliklerle kutlanacak.
Her yıl olduğu gibi engelliler özellikle kent yaşamında önlerine konulan engelleri haykıracak. Ve hatta yine her yıl olduğu üzere engelin uzuvlarda değil; yürekte olmaması gerektiğini haykıracaklar.
Hal böyleyken aslında en çok can sıkan nokta; kentlerin onlara yönelik engellerle dolu olmasına rağmen STK'ların düzenlediği bu etkinliklere sıkılmadan koşanlarda...
Kürsülere çıkacaklar; yaptıkları bir kaç iyileştirmeyi engellilerin toplum içerisindeki sıkıntılarını kökünden çözmüş edasıyla şov yapacaklar.
Kentler gelişiyor; çünkü teknoloji gelişiyor. Fakat kentlerin kaçında engellileri düşünerek projeler yapılıyor?
Peki engelli derneklerini kaçımız ajitasyon yapan bu sayede para toplayan kurumlar olmanın ötesinde görebiliyoruz?
İki tekerlekli sandalye alabilmek için verilen onca emek nasıl salt bir ajitasyon olarak görülebilir bunu sorgulayan yok denecek kadar az.
Yani görüldüğü üzere engelli kardeşlerimize "ön yargı" ile yaklaşmak aslında sağlıklı olduğunu iddia eden bireyin en büyük ve en aşılmaz engelidir. Üzerine felsefe yapmaya gerek yok. Tersinden baktığınızda bunların tümünü aşmış engeli sadece her hangi bir uzvunda taşıyan insan engelli midir?
Yoksa engel üzerine basa basa vurgulandığı gibi yürekte midir?
Buyurun düşünün...
Kaan Özbek
Her yıl olduğu gibi engelliler özellikle kent yaşamında önlerine konulan engelleri haykıracak. Ve hatta yine her yıl olduğu üzere engelin uzuvlarda değil; yürekte olmaması gerektiğini haykıracaklar.
Hal böyleyken aslında en çok can sıkan nokta; kentlerin onlara yönelik engellerle dolu olmasına rağmen STK'ların düzenlediği bu etkinliklere sıkılmadan koşanlarda...
Kürsülere çıkacaklar; yaptıkları bir kaç iyileştirmeyi engellilerin toplum içerisindeki sıkıntılarını kökünden çözmüş edasıyla şov yapacaklar.
Kentler gelişiyor; çünkü teknoloji gelişiyor. Fakat kentlerin kaçında engellileri düşünerek projeler yapılıyor?
Peki engelli derneklerini kaçımız ajitasyon yapan bu sayede para toplayan kurumlar olmanın ötesinde görebiliyoruz?
İki tekerlekli sandalye alabilmek için verilen onca emek nasıl salt bir ajitasyon olarak görülebilir bunu sorgulayan yok denecek kadar az.
Yani görüldüğü üzere engelli kardeşlerimize "ön yargı" ile yaklaşmak aslında sağlıklı olduğunu iddia eden bireyin en büyük ve en aşılmaz engelidir. Üzerine felsefe yapmaya gerek yok. Tersinden baktığınızda bunların tümünü aşmış engeli sadece her hangi bir uzvunda taşıyan insan engelli midir?
Yoksa engel üzerine basa basa vurgulandığı gibi yürekte midir?
Buyurun düşünün...
Kaan Özbek