Enver Gökçe, Türk Şair

Suskun

V.I.P
V.I.P
200px-Envergokce.jpg

Enver Gökçe,
(d. 1920 Kemaliye Erzincan - ö. 19 Kasım 1981 Ankara),
Türk şair.​

1920 yılında Erzincan'ın Kemaliye (Eğin) ilçesine bağlı, Çit köyünde doğdu. 1929 yılında ailesiyle Ankara'ya göç ettiler. Burada özel bir ilkokulda okumaya başladı. Daha sonra Cebeci Ortaokulu' na girdi (1935). Ankara Gazi Lisesi'nin ardından Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu (1947). Türk dilinin tüm kolları, Türkmence, Kırgızca, Karaimce, Göktürk ve Oğuz lehçeleri, İstanbul ağzı vd. üzerinde çalıştı, Divan Edebiyatı'nı uzmanlık derecesinde öğrendi/hakim oldu. Pek çok halk öyküsünü, masalını, bu arada da, Dede Korkut Masalları'nı derleyerek bugünün Türkiye Türkçesine kazandırdı. Sosyalist düşünceye yakınlaşmaya başladı. Türkiye Gençler Derneği'nin (Ankara, 1946) kurucu üyeleri arasında yer aldı. Mezuniyet sonrası, öğretmen olarak atanması siyasî polisin engeline takıldığından, iş bulduğu Yurtlar Müdürlüğü'nün İstanbul öğrenci yurtlarında çalışmaya başladı. 1951 Türkiye Komünist Partisi Tevkifatı'nda tutuklandı ve mahkemede en yüksek cezayı alanlar arasında yer aldı. Tutukluluğu sırasında ve mahkumiyet sonrası tutulduğu İstanbul Sirkeci'deki Siyasî Şube, Sansaryan Hanı'nın tabutluklarında iki yıl süresince çok ağır işkence gördü. Fiziksel ve psikolojik sağlığını önemli ölçüde yokeden, pek çok şiirinin ve ünlü destanı, Yusuf İle Balaban'ın kaybolmasına neden olan tutukluluk, hapislik ve sürgünlerin sonunda (1959) bu kez de işsizlik ve yoksulluk yakasına yapıştı. İstanbul ve Ankara'da yaşadığı acı deneyimler onun çok zor koşullar altında yaşamak zorunda kalacağı köyüne gitmesine neden oldu. Ağırlaşan hastalığı nedeniyle tekrar Ankara'ya dönmek zorunda kaldı. Kısa bir süre Bulgaristan'da tedavi gördü (1977). Son yıllarını Ankara'daki bir huzurevinde tamamladı. Enver Gökçe, 19 Kasım 1981'de yeğeninin Ankara'daki evinde öldü.

Enver Gökçe, öğrencilik yıllarında, Nurullah Ataç, Ahmed Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer'in de katılımları olan, dönemin ünlü Halkevleri yayını, Ülkü Dergisi'nde görev aldı; ilk şiirleri (Ağıt, Bir Alıp Satıcı Gönül - 1943) ve yazısı (Çit Köyü - 1943) da burada yayımlandı. Ant dergisinde yayımlanan Köylülerime şiiri büyük yankı uyandırdı. Ant, Yağmur ve Toprak dergilerinin yayımında çalıştı. Daha sonra da şiirleri, 1940'lı yıllarda, Ant, Söz, Gün, Yağmur ve Toprak, Meydan, 1960'lı yıllarda şairin “yeniden keşfi”nin ardından, Türk Solu, Ant, nihayet 1970'lerde, Doğrultu, Yansıma, Yarına Doğru, Toplumcu Gerçekçiliğe Çağrı, Halkevi, Yapıt, Yaba, Yeni Adımlar, Türkiye Yazıları, Sanat Emeği gibi dergilerde yayımlandı.Toplumcu gerçekçi şiir akımının mensubudur. Mezuniyet tezi (1947) olan Eğin Türküleri, türünün ilk örnekleri arasındadır.

Bazı şiirleri Zülfü Livaneli, Timur Selçuk, Sadık Gürbüz, Kerem Güney ve Ahmet Kaya tarafından bestelendi.

1977 yılında, Devrimci Sanatçılar Derneği tarafından banda kaydedilen, "Kendi Sesinden Yaşamı" ve "Kendi Sesinden, Seçtiği Şiirleri ve Pablo Neruda Çevirileri", sürekli güncellenen bir Enver Gökçe bibliyografyasının, Enver Gökçe üzerine yazılanları ve kendi ürünlerini içeren bir kitaplığın bulunduğu, belgelerin, Enver Gökçe'nin fotoğraflarının ve Enver Gökçe'nin kendi çektiği bazı fotoğrafların izlenebildiği, www.envergokce.org web sitesinde dinlenebilmektedir.

Enver Gökçe'nin bazı kişisel eşyaları köyünde, köylüleri tarafından anısına kurulan müzede sergilenmektedir.

Eserleri

Yazıları (bilinenler): Çit Köyü (Ülkü Dergisi, 1943), Sanat ve Sanatçı Üzerine (Yeryüzü Dergisi, 1951), Aşık Veysel'e Dair

Kitapları: Kemâlettin Kamu (biyografi)-"Mustafa Gökçe" adıyla-(1958), Ömer Bedrettin Uşaklı (biyografi)-"Mustafa Gökçe" adıyla-(1958) Dost Dost İlle Kavga (1973), Panzerler Üstümüze Kalkar (1977), Yaşamı Bütün Şiirleri (1981), Eğin Türküleri (yazımı: 1947, kitap halinde ilk yayını: 1982).

Çevirileri (bilinenler): Antil Masalları (1958), Hint Masalları (1958), Çin Masalları (1958), Mısır Masalları -"Mustafa Gökçe" adıyla- (1959), Çağımızın Büyük Şairlerinden Pablo Neruda’nın Şiirlerinden Seçmeler -"Mustafa Gökçe" adıyla- (1961), Dede Korkut Masalları -"Aydın Tataroğlu" takma adıyla- (1968), Pugaçef Ayaklanması/A. Gesinoviç (1969), Çocuk/Vera Panova (1972), Pablo Neruda Seçmeler (1975), Ömer Hayyam Rubailer (Dost Dost İlle Kavga'nın 1975'teki 2. baskısına ve 1977'deki 3. baskısına ek), Kelile ve Dimne/Beydaba (-"Aydın Tataroğlu" takma adıyla- ilk basım 1969; Enver Gökçe adıyla basımı, 2003).

Kayıp çalışmaları (bilinenler): Yusuf ile Balaban Destanı (şiir/destan), Usta Nazar (masal), Şehzade ve Üç Turunçları (masal), Dünya Masal ve Efsaneleri (çeviri). Ve tutuklamalarda, gözaltılarda, aramalarda kaybolan, yokedilen sayısı bilinmeyen şiirler.
 
1909 - 1946
Şair: Enver Gökçe
( Saffet Korkut için )
Bir Saffet Hoca vardı dost bağında
Hürriyet yoktu sağlığında
Gün geldi gitti incecikken
Yiğitken, güzelken, gencecikken.
Şimdi ne kadar dost varsa arkasında
Hasatçı, öğrenci, öğretmen
Ne kadar gül varsa toprağımızda:
Daldırma gül, ak gül, gonca gül;
Ne kadar sevgili varsa arkasında:
Tiyatro, iş, kitap, şiir, marş
Yanar yanar ağlaşır cümlesi,
Çoban ateşi hatırasında.
Gavur müslüman demezdi
"Kendisi için bir şey istemezdi"
Yatak ölümü beklemezdi"
Gitti vadesiz, gencecikken
Yiğitken, güzelken, incecikken
Ölüm, adın kalleş olsun!
 
39 Harbi
Şair: Enver Gökçe
Gitsem de gitsem...
Bir an için terk-i diyar etsem
Biliyorum şu giden yoldur
Nehirdir, ordudur
Ve insanlara ait bir macera, bir sefer
Ama
Hicret mi, zafer mi, bozgun mu görsem
Görsem
Dost dediklerime zincir vuranlar kimdir?
Açık ve Türkiyeli avuçlarımı
Sıcak sakladım
Buz tutmuş
Eller içindi,
Şimdi sargısız, merhemsiz, çaresiz geliyorum
Şarapnel yarası kollar!
Şimdi uzaklardan teklifsiz ve senin için geliyorum
Kurşun yaralarından haber beklediğim
Yabancı değilim yoksa
Bir tanışmazlığım vardır
Ve unutulmuşluğum.
Çıksam, çıksam dağ olsa da yücesine
Duyar mıyım, duyar mıyım top seslerini
At boynundan aşan yiğidim
Şu terkedilmiş toprak
Şu yanan köy
Şu devrilmiş araba
Şu tank altındaki
Senin sevdiklerin mi?
Kömür işlenirdi,
Kalem oynardı, yol döşenirdi,
Güneşe selam durulurdu,
Her gün başında
Varsam görsem
Görsem her şey yerli yerinde mi?
Sana düşman oldum
939 harbi
Beni dostlarımdan ettin,
Beni mahzun ettin
Sefil ettin
Şair ettin!
Sana bin teşekkür
Büyük ızdırap
Bana sevmeyi
Bana hakikatı
Bana insanları öğrettin.
 
Başlangıç
Şair: Enver Gökçe
Zaman akar, zaman geçer,
Zaman zindan içinde;
Biz mapusta gürül gürül yatardık
Yılan çıyan içinde.
Getirdiler ite kaka bir yiğit,
Ayak çıplak
Ak bir mintan içinde.
Zaman zaman içinde
Işık duman içinde
Ve raviyan-i ahbar
Ve muhaddisan-i ruzigar
Şöyle rivayet
Ve hikayet ederler kim:
Beni adem zor bezirgan içinde
Vardı bir Balaban.
 
Bir Milli Kurtuluş Türküsü
Şair: Enver Gökçe
Zalım!
Hemi de kötü dinli gavur,
Nasıl da bağdaş kurmuş toprağıma
Gülümü harmanımı savurur!
Kara gözlerini
Sevdiğim oğlan,
Bize oldu olan
Topla Antep'i, Çukurova'yı
İzmir'i, Urfa'yı, Konya'yı,
Haydi ha!
Ne durursun Munzur!
Engini de deli gönül engini
Kutluyalım şol kurtuluş cengini
Hayını,
Kompradoru, pezevengini,
Vur
Kara yeğenim vur!
 
Bir İhtiyar
Şair: Enver Gökçe
Gidiyorlar!
Atları, terkileri,
Göğüslerinde gümüş köstekleri yoktur.
Gidiyorlar!
Baş açık, yalın ayak, ardı arkasına
Ümitten gayri ekmekleri yoktur
Sen
Vermişsin de sırtını meşeye
Koca ihtiyar!
Yolların, yolcuların
Akşamla değişen şeylerin haricindesin.
Hatıralarınla yaşıyorsun :
İşte yine
Getirdiler bohçasını önüne
İşliği, çakmağı, tabakası,
Çorabı, çakısı, ayakkabısı
Ve Zonguldak treni,
Zonguldak madeni, kömür havzası,
Çakmağı, işliği, ayakkabısı.
Ötede insanlar gidiyorlar.
İşte yine getirdiler bohçasını önüne :
Sarsan bir cigara daha
Vursalar orta telden Emrah'ı
Yüreğin tutar mı söylemeğe
Başa gelen halleri?
Bir buçuk ay gezdin dağları
Avutmadı gönlünü
Toprak kokusu, keklik kokusu, çiğdem, çiçekler.
Keklikler konardı
Bir o taşa bir bu taşa
Ha deyip de çekemediğim tetiği.
Kınasını oynatamadığın
Düğününde oynayamadığın
Körpe kuzu düştü yadına,
İndin bahçeye :
Dayadın sırtını duta.
Domatesler kızarmıştı,
Yılı değildi bal armudunun,
Adam boyunu geçmemişti tınaz
Sonra malum...
Şimdi toprağa bakamıyorsun.
Çifte salsan kara öküzü
Gözlerine bakamıyorsun.
Bütün gözler onun gözleri
Bütün çalışanların emeği,
Onun emeği,
Sonra malum...
Zonguldak treni
Kömür dağları, kömür madeni
..........
İnsanlar gidiyorlar
Gurbete,
Şehire,
Kara,
Sen bir efkar gelmiş de ağlıyorsun.
 
Bu Balabanın Dünyadan Göçtüğüdür
Şair: Enver Gökçe
Aklı karalı seçilirken su,
Aklı karalı seçilirken ova,
Aklı karalı seçilirken dağ
Çakal, kurt, kuş, yılan ve tosbağa
Ve ışırken ıpıl ıpıl üzümler
Işırken orman
Yusuf kuytuda otururdu
Gözünü kekitmeden
Eline filinta tüfek...
Karşıdan gelirdi Balaban
Ak yelek, gümüş köstek
Atı zorlayı zorlayı.
Yusuf bağırttı barutu
Yalağın kenarından :
"Al" dedi "lan"
Düştü Balaban
Karnı şorlayı şorlayı
 
Dost
Şair: Enver Gökçe
Ben berceste mısraı buldum
Hey ömrümce söylerim
Gözden, gezden, arpacıktan olsun
Hey ömrümce söylerim!
Bizsiz Ilgaz'ın çam ormanları güzel değildir.
Hayda günlerim hayda
Sırtını düşmana verdikçe
Murat dagları güzel değildir,
Dost dost ille kavga!
Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm,
Biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz;
Biz olmasak göz ile kaş, öpücük, nar içi dudak;
Biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday,
Ayın onbeşi;
Biz olmasak Taşova'nın tütünü, Kütahya'nın çinisi,
Yani bizsiz
Anne dizi, kardeş dizi, yar dizi
Güzel değildir.
Gel günlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim,
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan!
Adana'nın pamuğu dokumada;
Diyarbakır, Afyon, Kütahya fabrikada
Ümit işkencede mahzun
Tenim, ayaklarım uryan
Ekmek işkencede mahzun
Ve Divrik'in demiri arabada
İşçi-köylü ve işçi birarada
Söyle türküler yadigarı kardeş
Söyle ağrılar yadigarı kardeş
Neden alınterleri
Nimetler, haklar haram oldu sana
Gel gunlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan, Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan
Sana selam olsun
Hürriyetlerin meçhul olduğu dünya
Canım Türkiye,
Memleketimiz!
Calısşn halklarıyla ümmi
Calışan halklarıyla garip,
Irgadı, esnafı, madencisi, iptidai aletleri
Kadınları, erkekleri, hapishaneleri;
Başı boş suları, dumanlı vadileri, yoz topraklarıyla,
İşşizleri, realist şairleri, mücahitleri,
Sokak şarkısı, keten helvası,
Akşam Haberleri satanlarıyla memleketim
Sana selam olsun
Sürgünler, mahkumlar, hastalar
Alacağın olsun
Seni İstanbul seni
Seni Bursa, Çankırı, Malatya,
Sizlere selam olsun üniversiteler!
Öğretmenleri alınmış kürsüler,
Öğretmenler
Sizlere selam olsun
Hürriyeti yazan eller, dizen eller
Sizlere selam olsun makineler
Entertipler, rotatifler, bobinler
Bu gülünç, aşağılık,
Namussuz şeyler dışında,
Sana selam olsun
Zincirin zulmün kar etmediği,
Kırbacın kar etmediği
Büyük tahammül!
Gel günlerim gel de dol!
Gel Aydınlım, İzmirlim,
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan, Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan
 
Gelmeyen Bahar
Şair: Enver Gökçe
Gel kardeşim, gel beri
Hey kurt hey kuş hey börtü böcek
Ah gidenler gelir mi geri
Açar mı bugun dört bahardır kanayan çicek
Demek
Daha bizim yaşımızda
İnsanlar ölecek.
 
Görüş Günü
Şair: Enver Gökçe
Bugün görüş günümüz
Dost kardeş bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba !
İzin olsun hapisane içinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarım döner cıgaranın ateşi
Gitme dayanamam
 
Geri
Top