~meLek~
GalataSaray'ım
Her konunun temel isimleri vardır, işte dünyadışı yaşam
düşüncesinin daha da doğrusu geçmişte bizi ziyaret eden
dünyadışı canlılar fikrinin en popülist ismi Erich Von Daniken
bunların başında geliyor. Bu ilginç İsviçreli yurdumuzu daha
önce birkaç kez ziyaret etmesine rağmen, bu kadar ilgi
çekmemişti ya da pek haberdar olmamıştık. Oysa o yıllarda
kitapları çok satıyordu. Şimdilerde Daniken bir klasik
sayılabilir, kitapları dev satış rekorları kırdı ve 28 dilde
yayınlandı. Daniken´le Ankara, Hattuşaş, Derinkuyu, Kaymaklı
ve İstanbul´da beraber olduk. Çoğumuzun geçmişte etkisinde
kaldığı bu çizgidışı adam acaba nasıl biriydi merakıyla
doluyduk. Birkaç söyleşiden sonra ortaya farklı bir kişiliğin
çıktığını gördük, belki o da ilk kitaplarında yazdıklarından
öteye geçmişti veya artık fikirlerinde daha olgundu. Ama Von
Daniken, kesinlikle Türk magazin çizgisinde anlatıldığı gibi
değildi. O ne uyduruk haberlerde olduğu gibi Türkiye´de UFO
´ları arıyordu ne de saçma TV programlarında gösterildiği gibi
kıkır kıkır gülerek, "Burada UFO yokmuş", psikozlarına
giriyordu.
Daniken´in fikirleri sağlam, gelecekçi ve tutarlı. Cesurca
tutucu çevrelerin görmek istemedikleri veya çıkarlarına uygun
düşmeyen noktaları yakalıyor ve insanların gözlerine sokuyor.
Bu arada da çok açık bir şekilde de "Ben hiç UFO
görmedim.", diyebiliyordu. Kendisiyle yaptığımız söyleşide
bunun birçok örneğini bulacaksınız. "Tanrıların Arabaları"nı
görmeyen, ama varlıklarını ironik bir dille soruşturan bu akıllı
Avrupalıyla söyleşiye Kapadokya´daki yeraltı kentleriyle
başladık.
Von Daniken´le söyleşi
"Kanal" olduklarını iddia eden insanların
bir kısmı "ben bu mesajı veriyorum"
derken, bir ötekisi de "ben de şunu
getirdim" diyor. Öylesine karşıt, zıt
iddialar var ki, tüm kanalcıların iddiaları
çelişki içinde"...
" ERICH VON DANİKEN
SORU- Yeraltı kentlerini kimler inşa
etmiş olabilirler?
DANİKEN - Kesinlikle eminim, binlerce yıl
önce eski çağlarda uçan makineler vardı.
Bundan eminiz bazı eski metinler bu uçan
makineleri açık bir şekilde tanımlıyorlar.
Ayrıca, Etopya Kralları´nın kutsal kitabı
"The Capate Nedist" da aynı şekilde
referans veriyor. Öte yandan Tevrat´da
Kral Süleyman bölümünde de uçan
makineler tanımlanıyor. Bu uçan
makineler, dünyadışı yapımı araçlar
değiller, bunu karıştırmamak gerek. Söz
konusu uçan makinelerin pilotları bizim gibi dünyalıydılar.
Dünya dışından gelmediler. Ve hatta bu uçan makinelerin
pilotlarının bazıları gangster, haydut, soyguncuydular ve
bunlar zaman zaman Kapadokya´da da uçmuşlar ve insanlar
onlardan korkmuşlar. İşte o zaman uçan makinelerin
geldiklerini görünce, yeraltına inmişler.
SORU- Uçan kötüler veya düşmanlar mı vardı diyorsunuz?
DANİKEN - Evet, örneğin Vietnam Savaşı da böyle olmuştu.
ABD Vietnamlılara karşı savaştı, Vietnamlılar ne yaptılar?
Aynı şeyi... Kapadokya´da da böyle oldu. Vietnamlılar,
Amerikalılar´dan korktukları için yeraltına girdiler.
SORU- Resmi görüş olan Hıristiyanlar´ın yeraltı kentlerini
yaptıkları ve saklandıkları düşüncesine katılmıyor musunuz?
DANİKEN -Tabii ki değil, herkes biliyor ki tüm yeraltı
kentlerinde Hıristiyanlardan kalma freskler ve kiliseler var.
Ama bunlar sonradan yapılma, hiçbir şey Hıristiyanlar´ın
yaptığını kanıtlamıyor.
SORU- Peki, siz Türkiye´de Hititler´le de ilgilendiniz, neden?
DANİKEN- En eski Hitit Kralları, ilk Hitit Kralı aynı zamanda
tanrı olarak tanımlandılar. Tüm eski Hitit Kralları´nın
isimlerinin anlamı tanrı demekti. Ve ben ilk Hititlerin dünyadışı
varlıklar tarafından eğitildiklerini veya etkilendiklerini
düşünüyorum.
SORU -Hattuşaş Kaya Tapınağı, bu tür bir tapınak mı?
DANİKEN- Evet, bir tür kaya içine gömülmüş bir tapınak,
burada önemli olan uzun kafalı din görevlileridir.
Hatırlarsanız, Mısır firavunları da böyleydi, yani uzun
kafalıydılar yani kafatasının deformasyonu söz konusu. Bu
deformasyon dünya çapında bir fenomen, ne sadece burada
ne de Mısır´da, dünyanın her yerinde Amerika´da, Güney
Amerika´da görebilirsiniz. Ve işte buradaki de bu
deformasyonun bir sembolü. Bana göre, cennetteki
öğretmenler gibi görünmek, onlar gibi görünmek, onlara
benzemek istiyorlardı yani dünyadışı varlıkların kopyasını
çektiler. İşte semboller orada, aynı zamanda da uçan
kanatlarında sembollerini görüyorsunuz. Uçan kanatların
ortasında tekerleği de görüyorsunuz, yine Mısır´daki gibi...
SORU- Kristal Kafatası hakkında ne düşünüyorsunuz?
DANİKEN- Bunu iyi biliyorum, sahibi Anna Hedges´i hala
yaşıyor mu bilmiyorum ama tanıyorum. Bu kafatası onun
evindeydi.
SORU- Biz bunu Londra´da bulduk.
DANİKEN- Hayır, aynısı değil, sanmıyorum.
SORU- İki tane var zaten, değil mi?
DANİKEN- Belki üç veya dört tane, ikisi Londra´da. British
Museum´daki hiç zarar görmemiş ve saf kristal. Orta Amerika
´da Lubaantum kentinde bulunmuş olan bu olmalı. Arada fark
vardır, Anna Hedges´in ki iki parçadır yani çenesi ayrıdır,
müzedeki ise tek parçadır. Ama asıl önemli olan kimin yaptığı,
hangi aletleri hangi metodlarla kullandığıdır. Kristali eksenine
doğru böylesine kesebilmek kimsenin harcı değil zira kristaller
eksenlerine doğru hareket ederler ama bunlar hakkında hiçbir
açıklamamız yok, neden yapıldığını bilmiyoruz.
SORU- Günümüzde, dünyadışı canlılarla ilişki kurduklarını ve
onlardan mesajlar aldıklarını iddia eden topluluklar, gruplar ve
insanlar var, siz ne düşünüyorsunuz?
DANİKEN- Çok şüpheliyim, her şeyden önce inanmak
zorundasınız ve ben inanmayı sevmiyorum, bilmek ve sonuç
istiyorum. Bu tür "kanal" olduklarını iddia eden insanların bir
kısmı "ben bu mesajı veriyorum" derken, bir ötekisi de "ben
de şunu getirdim" diyor. Öylesine karşıt, zıt iddialar var ki,
tüm kanalcıların iddiaları çelişki içinde. Eğer gerçekten
dünyadışı bir zeka ile telapatik ilişki içindeyseler, isteyin
bakalım Einstein´ınkine benzer bir formül versinler ve
anlaşılsın. Ama hiçbir şey gelmiyor, ben bu "kanal" insanlara
güvenmiyorum.
SORU- UFO´larla parapsikolojik olaylar arasında herhangi bir
ilişki varolabilir mi?
DANİKEN- Binlerce yıl önce dünyadışı canlılar kendi
şekillerine göre bizleri yarattılar. Bizler bu dünyanın
canlılarıyız, maymunlar gibi değiliz, onlardan farklıyız çünkü
akıllıyız. Maymunlar hala aptal, bu aileden sadece bizim
zekamız var. Tüm eski kutsal kitaplar der ki; "Tanrılar,
İnsanoğlu´nu kendi şekillerinde yarattılar.." Binlerce yıl önce
bir uzay aracı dünyaya raslantı olarak değil, kasıtlı olarak
geldi. Gezegenimizin ne sıcak, ne de soğuk olmadığını
biliyorlardı. atalarımızdan birisini örnek olarak yanlarına
aldılar, örneğin bir Neandertal´i. Hücredeki DNA´yı
değiştirdiler ve gelişmesini sağladılar ve sonra aynı türün dişisi
ile döllenmesini sağladılar. Böylece evrim başladı, işte Darwin
burada haklı ama suni döllenme nedeniyle farklı bir zeka ve
bilgiye sahip olundu.
Eğer yeni bir nesil istiyorsanız, en az iki kişiye yani bir kadın
ve bir erkeğe ihtiyaç duyarsınız. Arıtk Adem ve Havva
hikayesi sona eriyor, eğer tanrılar kendi şekillerine veya
zekalarına göre İnsanoğlu´nu yarattılarsa, bizim parapiskolojik
fenomenlere yani telepati, durugöre, telekinezi gibi yetilere
sahip olmamız gerekiyor. Zira bizim atalarımız bu yetilere
sahiptiler, kendim için konuşursam ben de telepatik güce
sahibim ama ancak sevdiğim insanlarla gerçekleştirebilirim.
Ama telepatide kelime veya cümle düşünemezsiniz ancak
resimler kullanabilir veya yollayabilirsiniz, susarsanız su resmi
düşünmeniz örneğinde olduğu gibi. Eskiler bunu biliyor ve
kullanıyorlardı.
John Mack
SORU- Biraz da dünyadaşı canlılar tarafından kaçırıldıklarını
iddia eden insanlara yönelelim. Kaçırılma olaylarına veya
iddialarına ne diyorsunuz?
DANİKEN- Kuşkularım var, on yıl önce bazı kadınlar bana
gelip kaçırıldıklarını ve yapay olarak döllendirildiklerini
anlattılar, hatta deli olduklarını bile düşündüm. Erkekler de
gelmeye başlayınca durakladım, çok güzel kadınların
hologramları onlara gösterilmiş, spermleri alınmıştı. Hepimizin
seksüel fantazileri vardır, böyle düşünüyordum. Ancak,
Pulitzer ödüllü saygın bir kişi olan Harward Üniversitesi´nden
John Mack 450 sayfalık bir kitap yazınca düşünmeye
başladım. Mack kitabın başında kitabına istek dışı başladığını
yazıyordu, bir kadın arkadaşının UFO´lar tarafından
kaçırıldıktan sonra gelip ondan yardım istemişti. Önce
kuşkulanan Mack, sonra kadının zengin olması ve çok normal
görünmesinden etkilenerek bir araştırmayı başlatmış ve
benzer 48 olay daha bulmuş. 48 olayın kahramanlarının
tümüne psikiyatrik, psikolojik testler uygulamış ve hatta
tomografilerini çektirtmiş, 28 olayda yapay döllenme
belirlemiş, iki erkek ve bir kadının cinsel organlarında fiber
gibi mikro parçalar bulmuş. Yapılan deneylerde parçaların
dünyasal elementlerden oluştuğu anlaşılmış. Ben Mack´i
yakından tanıyorum, ne yaptınız diye sorduğumda tutarlı
cevaplar aldım. Bizler kuşlara, balıklara, ayılara halkalar,
metal plakalar takıyoruz, diğer kuşlar, balıklar bunları görüp
hatta kokluyorlar ama birşey anlamıyorlar. Biz de aynı
konumdayız. John Mack´a inanıyorum ancak bu konuda çok az
gerçek var, çoğu fantazi ama gerçek olaylar var. Şu anda
birileri bizi gözlüyorlar. Mack´ın kitabında bu kişilerle yapılan
söyleşiyer de var, yazar "neden?" diye soruyor. "Neden bu
kişiler?" cevap genelde aynı, dünyamız büyük bir felaketle
karşı karşıya kalacak ama bu felaket çevresel değil,
astronomik olabilir. Galiba dünyadışı canlılar, dişilerden
bebekler alarak kendi genleriyle genetik bir karışım
yaratmakla meşguller ve bu felaketten sonra yeni bir nesil
yaşamaya devam edecek. Ama ben bu korkunç senaryoyu
sevmiyorum.
SORU- Tarihin kendisini tekrar ettiğini söyleyebilir miyiz?
DANİKEN- Kesinlikle, her zaman.
SORU- Bazı kaçırılma olaylarında fiziksel izler var, bazıları ise
ruhsal olarak kaçırıldıkları iddiasındalar ve hatta bazıları ölüm
ötesi deneylerine çok benziyorlar?
DANİKEN- Bunun için bir açıklamam yok. Bunu yapanların
bizim anlamadığımız bir teknolojileri olması gerekiyor. Bir
başka boyut, bilmediğimiz bir fizik, bizler anlamıyoruz.
Düşünün 30 yıl öncesini, örneğin bir meleğin hologramını
düşünün, büyükbabanız hareket eden, renkli ve konuşan bu
resmin gerçek olduğuna inanır, tanrıdan bir elçi geldiğini
sanırdı. Ama bu sadece teknolojik bir gerçek yani hologram ve
onlar da bizim anlamadığımız bir tekniği kullanıyorlar.
SORU- Sizden önce bu yaklaşımlarda bulunan Bergier,
Charroux, Pauwels gibileri vardı, ilginiz ne düzeyde?
DANİKEN - Bergier, uzun zaman önce öldü, Pauwels yaşıyor ve
Figaro magazinin başı, hepimiz zaman zaman Ancient
Astronaut Society´de (Antik Astronotlar Derneği) buluşuyor,
konuşuyoruz.
SORU- Yönetmen Spielberg, Roswell olayını konu alan bir film
yapmayı düşünüyormuş ve filmdeki otopsi olayının yayınlanan
değil gerçek olanını kullanacakmış, olabilir mi?
DANİKEN- Duydum ama yapacağından emin değilim. Spielberg
çok zeki bir insan ama bir musevi. Dini kesimlerin onun böyle
bir şey yapmasına izin vereceklerinden kuşkuluyum.
SORU- Ama, "Schindler´in Listesi"inde belgesel görüntüler
vardı?
DANİKEN - Evet, ama bu farklı, bunlar dünyadışı canlıların
belgeseli olacaktır.
SORU - ABD´de UFO´ların üssü olarak varsayılan ve yeri çok
gizli tutulan bir 51. Bölge iddiası var, biliyor musunuz?
DANİKEN- Fazla birşey bilmiyorum, görmedim, ama yıllar
önce Colorado Springs Uzay Merkezi´nde bulundum. Oradan
yakın uzayı ve dünyayı gözlüyorlardı. Tüm uydulardan bilgi
geliyordu, uydu hangi ulustan olursa olsun bilgi alabiliyorlardı.
Çok etkileyici bir yerdi, görevlilere UFO´lara rasladınız mı diye
sordum. Evet, dediler, hem de birçok kez. Dünya dışı mı yoksa
dünyalı mı, dedim, dünyadan yollanan herhangi bir cisme UFO
demiyorlardı çünkü ne olduklarını biliyorlardı. Eğer dışardan
geliyorlarsa UFO diyorlardı, anlayamadıklarını söylediler,
özellikle de çılgın manevralarını ve aniden yok olmalarını
anlayamıyorlardı.
SORU- Geçen yıllarda, Britanya UFO Araştırma Birliği Genel
Sekreteri John Spencer ile bir söyleşi yapmıştık, Spencer,
Pentagon´da bir dünyadışı canlının bulunduğunu ve bu konuda
Beyaz Saray´ın bir açıklama yapacağını söylüyordu, sizce bu
mümkün olabilir mi?
DANİKEN- Hiçbirine inanmıyorum, hiçbir zaman doğruları
söylemiyorlar. Halktan korkuyorlar, dinsel ve bilimsel şok
onları korkutuyor.
SORU- Bir de dünyadışı teknolojik yardım iddiaları var,
örneğin kanatsız ve radarda görülmeyen NASA´nın son
çalışması X-36´nın bu tür bir yardımla yapıldığı söyleniyor?
DANİKEN- Bu grubu ve çalışanları tanıyorum, böyle bir kanıt
yok.
SORU- Dünyadışı canlıların Amerikalılar ve Ruslar´a yardım
ettikleri iddiaları aynı çizgide eğer doğruysa acaba neden
Avrupalılar´a veya diğer ülkelere yardım etmiyorlar?
DANİKEN- Gerçekten bilmiyorum ama bu çok komik.
Amerikalılar´a yardım ettiklerini sanmıyorum, belki
Amerikalılar gerçekten bir UFO düşürmüş olabilirler. Belki de
Türk Hava Kuvvetleri bir UFO düşürmediği için böyledir.
Amerikalılar, böyle bir olayı yaşadıkları için dünyadışı
canlılarla biraraya gelmiş olabilirler. Bu tür iddiaların
gerçekliğini bilmiyorum.
SORU- Uzun yıllardır, tüm dünyada pek çok yere gittiniz, sizce
hangi ülkeler veya coğrafik bölgelerde dünyadışı ziyaretler
veya kaçırılmalar geçmişte veya günümüzde daha yoğun?
DANİKEN- Kaçırılmalar ABD´da daha yoğun, ancak eski
zaman ilişkilerinin daha çok eski Peru ve Orta Amerika´da
yaşandığını sanıyorum. Bu arada ilk kez bir açıklamada
bulunmak istiyorum. Peru´daki ünlü Nazca Düzlüğü ile yeni bir
araştırmam var. Uçaktan yeni fotoğraflar çekildi, daha hiç
kimse görmedi, dağın tepesinde pistler var, bilinen Nazca
Düzlüğü´den 40 km daha yukarda. Bu çalışmada Nazca yaylası
merkez alınarak uçakla konsantre daireler çizildi, beşer km´lik
gittikçe genişleyen daireler böylece tüm Nazca´nın kuşbakışı
resmi ele geçirildi ve hiç keşfedilmemiş yerler görüldü. Dağı
bile düzlemişler, 280 metrelik bir figür var, üç ay önce
belirlendi, merdiven gibi yükseltiler var, 23 km uzunluğunda
çizgiler var. İlk kez birşey dikkatimizi çekti, yerdeki çizgilerin
eskileri ve yenileri var yani eski bir pistin üstüne yenisi
yapılmış. Eskisi belki 3000 yıllıktı onların altında geometrik
bulmaca gibi şekiller vardı. Bu yenilerde tam tersi, şekiller
üstte bu sefer. Ama bu garip pistte birer metrelik çukurlar
dolu. Neden olduğu bilinmiyor zaten Nazca´nın sırrı hiçbir
zaman çözülmedi. Bilimin tüm yaklaşımları çöplük, bu resimleri
bile göremiyorlar, tüm bildikleri Nazca Düzlüğü´ndeki kuş,
maymun gibi resimleri göstermek ve onları eski seramik vazo
resimleriyle karşılaştırmak. Bu çok aptalca, neden bu kadar
kocaman resimler için uğraşılsın ki? Bir şey daha var, Nazca
Düzlüğü´nde dolaşan bir sürü insan arabalarıyla,
motorsikletleriyle pek çok yeri harap ettiler. Yedi yıldan bu
yana Peru Hükümeti bölgeyi yasak ilan etti, şimdi düzlüğe
gidebilmek için bir milyor ABD $´ı ödemek zorundasınız. Ayrıca
5 yıl hapis cezası da var, ancak havadan on metre kadar
yakına alçalabilirsiniz ama yayan gitmek mümkün değil. Bu
alana gidip örnekler alamıyoruz. Yakında Amerikan ABC Tv´si
ile Nazca´ya gidip, helikopterle bu görüntüleri alacağız. Bu
yeni bir tv dizisinin çalışması.
SORU- Nemrut Dağı için ne düşünüyorsunuz?
DANİKEN- İki, üç kez gittim ama dağın içinde ne olduğunu
bilmiyorum. Siz bilmelisiniz, neler olduğunu araştırmalısınız.
Belki de tanrılarla ilgili bazı yazılar vardır.
SORU- Dünyadışı canlıları araştırmaya başlamadan evvel ne
yapıyordunuz?
DANİKEN- Yaşamımı sürdürmek için para kazanmaya
çalışıyordum. Altı yıl paralı bir Latin-Yunan okulunda okudum,
ailem İsviçre´de otelcilik yapıyordu, okuldan sonra otelcilik
okullarına gittim, 1966´da "Tanrıların Arabaları" nı
yazdığımda otelcilik okulunun birinci sınıfındaydım.
SORU- Sizin gibi İsviçreli olan ve uzaylılarla ilişkisi olduğunu
iddia eden ve sayısız fotoğraf ve film çeken Billy Meier
hakkında fikriniz ne?
DANİKEN- Biliyorum, o bir geri zekalıdır. Meier bir yalancıdır,
dinsel içerikli bir uzaylı mezhebi kurarak çok para kazandı,
hepsi bu. Ben tutucu olmak istemiyorum ama bunlar benim
fikir ve düşüncelerim. Tarih doğruyu gösterebilir, insanların
daima dünyadışı yaşam olasılığını düşünmesini istedim ama
asla fikirlerimin tutucu, kesin ve dinsel olmasını istemiyorum.
Erich Von Daniken işi gerçek bir fenomendir, neden benim
fikirlerim bu kadar popüler oldu? Çünkü insanlar buna
inanmaya hazırdılar, Hindistan´daki konuşmalarıma
inanamayacağınız kadar çok öğrenci katıldı. Profesör´e,
neden bu konuyla bu kadar ilgililer, diye sorduğumda, bana
onların hissettiklerini ve düşündüklerini anlattığımı söyledi.
Daniken´le yaptığımız söyleşiyi açıkçası bitiremedik, daha
konuşacak ve konuşulan bir çok konu var. Ama Daniken hızını
aldı gitti, biraz da onu hayret ve hayranlıkla izledik, bir gün
içinde onlarca söyleşi yaptı, imza günlerinde konuştu durdu.
Aynı fikirleri, aynı dikkatle bıkmadan usanmadan anlatıyordu.
Kısacası Erich Von Daniken, çizgi dışı bir adam.
Ata Nirun, Daniken işbirliği için Cep Kitapları sahibi Sn. Osman
Deniztekin´e teşekkür eder
"Kapadokya´nın asıl heyecan uyandıran yanı yerin altında
saklıdır. Toprağın altında kurulmuş çok büyük kentler vardır,
binlerce ve binlerce insanın barındırmış dev boyutlu kentlerdir
bunlar. En ünlüsü de bugün Derinkuyu kentinde olanıdır...
burada 52 havalandırma bacası, ayrıca 15.000 kadar da daha
küçük çapta kuyu vardır, en büyüğü 85 m. derinliğe
inmektedir... bu arazide keşfedilen yeraltı kentlerinin sayısı
36 kadar... Kaymaklı ile Derinkuyu yeraltı kentleri arasındaki
bağlantıı sağlayan galeri on km. uzunluğundadır... Peki ama
kim kurmuş bu kentleri? Ne zaman kazmış yerin altını?...
Burası 2. ve 3. Yüzyıllar´da ilk Hıristiyanların saklandıkları
yerdir... Ne var ki, buranın asıl yapımcıları Hıristiyanlar
değildi, onlar burayı hazır buldular... Kimi yerde kentler 13
kattır, alta katlarda Hitit çağından kalma öteberi
bulunmuştur... Bir düşman ordusunun geldiğini varsayalım ama
bu ordu eğer yerde olsaydı yani karadan gelseydi, yeraltı
kentlerinde yaşayanların izlerini, bacalardan gelen yemek
kokularını farkedebilirlerdi.... Bu nedenle diyorum ki,
yeraltına gizlenen bu insanlar yalnızca dünyalı düşmanlardan
değil, uçan düşmanlardan korkuyorlardı... Bu bir teori ama
savunabilirim... Habeşlerin kutsal kitabı Kebra Negest´de,
Tevrat ve Kuran´daki Hz. Süleyman bölümlerinde ve Hint
Destanları´nda sayısız örnek vardır..." (Erich von Daniken/
Yüce Tanrı´nın İzinde-Cep Kitapları 1995)
düşüncesinin daha da doğrusu geçmişte bizi ziyaret eden
dünyadışı canlılar fikrinin en popülist ismi Erich Von Daniken
bunların başında geliyor. Bu ilginç İsviçreli yurdumuzu daha
önce birkaç kez ziyaret etmesine rağmen, bu kadar ilgi
çekmemişti ya da pek haberdar olmamıştık. Oysa o yıllarda
kitapları çok satıyordu. Şimdilerde Daniken bir klasik
sayılabilir, kitapları dev satış rekorları kırdı ve 28 dilde
yayınlandı. Daniken´le Ankara, Hattuşaş, Derinkuyu, Kaymaklı
ve İstanbul´da beraber olduk. Çoğumuzun geçmişte etkisinde
kaldığı bu çizgidışı adam acaba nasıl biriydi merakıyla
doluyduk. Birkaç söyleşiden sonra ortaya farklı bir kişiliğin
çıktığını gördük, belki o da ilk kitaplarında yazdıklarından
öteye geçmişti veya artık fikirlerinde daha olgundu. Ama Von
Daniken, kesinlikle Türk magazin çizgisinde anlatıldığı gibi
değildi. O ne uyduruk haberlerde olduğu gibi Türkiye´de UFO
´ları arıyordu ne de saçma TV programlarında gösterildiği gibi
kıkır kıkır gülerek, "Burada UFO yokmuş", psikozlarına
giriyordu.
Daniken´in fikirleri sağlam, gelecekçi ve tutarlı. Cesurca
tutucu çevrelerin görmek istemedikleri veya çıkarlarına uygun
düşmeyen noktaları yakalıyor ve insanların gözlerine sokuyor.
Bu arada da çok açık bir şekilde de "Ben hiç UFO
görmedim.", diyebiliyordu. Kendisiyle yaptığımız söyleşide
bunun birçok örneğini bulacaksınız. "Tanrıların Arabaları"nı
görmeyen, ama varlıklarını ironik bir dille soruşturan bu akıllı
Avrupalıyla söyleşiye Kapadokya´daki yeraltı kentleriyle
başladık.
Von Daniken´le söyleşi
"Kanal" olduklarını iddia eden insanların
bir kısmı "ben bu mesajı veriyorum"
derken, bir ötekisi de "ben de şunu
getirdim" diyor. Öylesine karşıt, zıt
iddialar var ki, tüm kanalcıların iddiaları
çelişki içinde"...
" ERICH VON DANİKEN
SORU- Yeraltı kentlerini kimler inşa
etmiş olabilirler?
DANİKEN - Kesinlikle eminim, binlerce yıl
önce eski çağlarda uçan makineler vardı.
Bundan eminiz bazı eski metinler bu uçan
makineleri açık bir şekilde tanımlıyorlar.
Ayrıca, Etopya Kralları´nın kutsal kitabı
"The Capate Nedist" da aynı şekilde
referans veriyor. Öte yandan Tevrat´da
Kral Süleyman bölümünde de uçan
makineler tanımlanıyor. Bu uçan
makineler, dünyadışı yapımı araçlar
değiller, bunu karıştırmamak gerek. Söz
konusu uçan makinelerin pilotları bizim gibi dünyalıydılar.
Dünya dışından gelmediler. Ve hatta bu uçan makinelerin
pilotlarının bazıları gangster, haydut, soyguncuydular ve
bunlar zaman zaman Kapadokya´da da uçmuşlar ve insanlar
onlardan korkmuşlar. İşte o zaman uçan makinelerin
geldiklerini görünce, yeraltına inmişler.
SORU- Uçan kötüler veya düşmanlar mı vardı diyorsunuz?
DANİKEN - Evet, örneğin Vietnam Savaşı da böyle olmuştu.
ABD Vietnamlılara karşı savaştı, Vietnamlılar ne yaptılar?
Aynı şeyi... Kapadokya´da da böyle oldu. Vietnamlılar,
Amerikalılar´dan korktukları için yeraltına girdiler.
SORU- Resmi görüş olan Hıristiyanlar´ın yeraltı kentlerini
yaptıkları ve saklandıkları düşüncesine katılmıyor musunuz?
DANİKEN -Tabii ki değil, herkes biliyor ki tüm yeraltı
kentlerinde Hıristiyanlardan kalma freskler ve kiliseler var.
Ama bunlar sonradan yapılma, hiçbir şey Hıristiyanlar´ın
yaptığını kanıtlamıyor.
SORU- Peki, siz Türkiye´de Hititler´le de ilgilendiniz, neden?
DANİKEN- En eski Hitit Kralları, ilk Hitit Kralı aynı zamanda
tanrı olarak tanımlandılar. Tüm eski Hitit Kralları´nın
isimlerinin anlamı tanrı demekti. Ve ben ilk Hititlerin dünyadışı
varlıklar tarafından eğitildiklerini veya etkilendiklerini
düşünüyorum.
SORU -Hattuşaş Kaya Tapınağı, bu tür bir tapınak mı?
DANİKEN- Evet, bir tür kaya içine gömülmüş bir tapınak,
burada önemli olan uzun kafalı din görevlileridir.
Hatırlarsanız, Mısır firavunları da böyleydi, yani uzun
kafalıydılar yani kafatasının deformasyonu söz konusu. Bu
deformasyon dünya çapında bir fenomen, ne sadece burada
ne de Mısır´da, dünyanın her yerinde Amerika´da, Güney
Amerika´da görebilirsiniz. Ve işte buradaki de bu
deformasyonun bir sembolü. Bana göre, cennetteki
öğretmenler gibi görünmek, onlar gibi görünmek, onlara
benzemek istiyorlardı yani dünyadışı varlıkların kopyasını
çektiler. İşte semboller orada, aynı zamanda da uçan
kanatlarında sembollerini görüyorsunuz. Uçan kanatların
ortasında tekerleği de görüyorsunuz, yine Mısır´daki gibi...
SORU- Kristal Kafatası hakkında ne düşünüyorsunuz?
DANİKEN- Bunu iyi biliyorum, sahibi Anna Hedges´i hala
yaşıyor mu bilmiyorum ama tanıyorum. Bu kafatası onun
evindeydi.
SORU- Biz bunu Londra´da bulduk.
DANİKEN- Hayır, aynısı değil, sanmıyorum.
SORU- İki tane var zaten, değil mi?
DANİKEN- Belki üç veya dört tane, ikisi Londra´da. British
Museum´daki hiç zarar görmemiş ve saf kristal. Orta Amerika
´da Lubaantum kentinde bulunmuş olan bu olmalı. Arada fark
vardır, Anna Hedges´in ki iki parçadır yani çenesi ayrıdır,
müzedeki ise tek parçadır. Ama asıl önemli olan kimin yaptığı,
hangi aletleri hangi metodlarla kullandığıdır. Kristali eksenine
doğru böylesine kesebilmek kimsenin harcı değil zira kristaller
eksenlerine doğru hareket ederler ama bunlar hakkında hiçbir
açıklamamız yok, neden yapıldığını bilmiyoruz.
SORU- Günümüzde, dünyadışı canlılarla ilişki kurduklarını ve
onlardan mesajlar aldıklarını iddia eden topluluklar, gruplar ve
insanlar var, siz ne düşünüyorsunuz?
DANİKEN- Çok şüpheliyim, her şeyden önce inanmak
zorundasınız ve ben inanmayı sevmiyorum, bilmek ve sonuç
istiyorum. Bu tür "kanal" olduklarını iddia eden insanların bir
kısmı "ben bu mesajı veriyorum" derken, bir ötekisi de "ben
de şunu getirdim" diyor. Öylesine karşıt, zıt iddialar var ki,
tüm kanalcıların iddiaları çelişki içinde. Eğer gerçekten
dünyadışı bir zeka ile telapatik ilişki içindeyseler, isteyin
bakalım Einstein´ınkine benzer bir formül versinler ve
anlaşılsın. Ama hiçbir şey gelmiyor, ben bu "kanal" insanlara
güvenmiyorum.
SORU- UFO´larla parapsikolojik olaylar arasında herhangi bir
ilişki varolabilir mi?
DANİKEN- Binlerce yıl önce dünyadışı canlılar kendi
şekillerine göre bizleri yarattılar. Bizler bu dünyanın
canlılarıyız, maymunlar gibi değiliz, onlardan farklıyız çünkü
akıllıyız. Maymunlar hala aptal, bu aileden sadece bizim
zekamız var. Tüm eski kutsal kitaplar der ki; "Tanrılar,
İnsanoğlu´nu kendi şekillerinde yarattılar.." Binlerce yıl önce
bir uzay aracı dünyaya raslantı olarak değil, kasıtlı olarak
geldi. Gezegenimizin ne sıcak, ne de soğuk olmadığını
biliyorlardı. atalarımızdan birisini örnek olarak yanlarına
aldılar, örneğin bir Neandertal´i. Hücredeki DNA´yı
değiştirdiler ve gelişmesini sağladılar ve sonra aynı türün dişisi
ile döllenmesini sağladılar. Böylece evrim başladı, işte Darwin
burada haklı ama suni döllenme nedeniyle farklı bir zeka ve
bilgiye sahip olundu.
Eğer yeni bir nesil istiyorsanız, en az iki kişiye yani bir kadın
ve bir erkeğe ihtiyaç duyarsınız. Arıtk Adem ve Havva
hikayesi sona eriyor, eğer tanrılar kendi şekillerine veya
zekalarına göre İnsanoğlu´nu yarattılarsa, bizim parapiskolojik
fenomenlere yani telepati, durugöre, telekinezi gibi yetilere
sahip olmamız gerekiyor. Zira bizim atalarımız bu yetilere
sahiptiler, kendim için konuşursam ben de telepatik güce
sahibim ama ancak sevdiğim insanlarla gerçekleştirebilirim.
Ama telepatide kelime veya cümle düşünemezsiniz ancak
resimler kullanabilir veya yollayabilirsiniz, susarsanız su resmi
düşünmeniz örneğinde olduğu gibi. Eskiler bunu biliyor ve
kullanıyorlardı.
John Mack
SORU- Biraz da dünyadaşı canlılar tarafından kaçırıldıklarını
iddia eden insanlara yönelelim. Kaçırılma olaylarına veya
iddialarına ne diyorsunuz?
DANİKEN- Kuşkularım var, on yıl önce bazı kadınlar bana
gelip kaçırıldıklarını ve yapay olarak döllendirildiklerini
anlattılar, hatta deli olduklarını bile düşündüm. Erkekler de
gelmeye başlayınca durakladım, çok güzel kadınların
hologramları onlara gösterilmiş, spermleri alınmıştı. Hepimizin
seksüel fantazileri vardır, böyle düşünüyordum. Ancak,
Pulitzer ödüllü saygın bir kişi olan Harward Üniversitesi´nden
John Mack 450 sayfalık bir kitap yazınca düşünmeye
başladım. Mack kitabın başında kitabına istek dışı başladığını
yazıyordu, bir kadın arkadaşının UFO´lar tarafından
kaçırıldıktan sonra gelip ondan yardım istemişti. Önce
kuşkulanan Mack, sonra kadının zengin olması ve çok normal
görünmesinden etkilenerek bir araştırmayı başlatmış ve
benzer 48 olay daha bulmuş. 48 olayın kahramanlarının
tümüne psikiyatrik, psikolojik testler uygulamış ve hatta
tomografilerini çektirtmiş, 28 olayda yapay döllenme
belirlemiş, iki erkek ve bir kadının cinsel organlarında fiber
gibi mikro parçalar bulmuş. Yapılan deneylerde parçaların
dünyasal elementlerden oluştuğu anlaşılmış. Ben Mack´i
yakından tanıyorum, ne yaptınız diye sorduğumda tutarlı
cevaplar aldım. Bizler kuşlara, balıklara, ayılara halkalar,
metal plakalar takıyoruz, diğer kuşlar, balıklar bunları görüp
hatta kokluyorlar ama birşey anlamıyorlar. Biz de aynı
konumdayız. John Mack´a inanıyorum ancak bu konuda çok az
gerçek var, çoğu fantazi ama gerçek olaylar var. Şu anda
birileri bizi gözlüyorlar. Mack´ın kitabında bu kişilerle yapılan
söyleşiyer de var, yazar "neden?" diye soruyor. "Neden bu
kişiler?" cevap genelde aynı, dünyamız büyük bir felaketle
karşı karşıya kalacak ama bu felaket çevresel değil,
astronomik olabilir. Galiba dünyadışı canlılar, dişilerden
bebekler alarak kendi genleriyle genetik bir karışım
yaratmakla meşguller ve bu felaketten sonra yeni bir nesil
yaşamaya devam edecek. Ama ben bu korkunç senaryoyu
sevmiyorum.
SORU- Tarihin kendisini tekrar ettiğini söyleyebilir miyiz?
DANİKEN- Kesinlikle, her zaman.
SORU- Bazı kaçırılma olaylarında fiziksel izler var, bazıları ise
ruhsal olarak kaçırıldıkları iddiasındalar ve hatta bazıları ölüm
ötesi deneylerine çok benziyorlar?
DANİKEN- Bunun için bir açıklamam yok. Bunu yapanların
bizim anlamadığımız bir teknolojileri olması gerekiyor. Bir
başka boyut, bilmediğimiz bir fizik, bizler anlamıyoruz.
Düşünün 30 yıl öncesini, örneğin bir meleğin hologramını
düşünün, büyükbabanız hareket eden, renkli ve konuşan bu
resmin gerçek olduğuna inanır, tanrıdan bir elçi geldiğini
sanırdı. Ama bu sadece teknolojik bir gerçek yani hologram ve
onlar da bizim anlamadığımız bir tekniği kullanıyorlar.
SORU- Sizden önce bu yaklaşımlarda bulunan Bergier,
Charroux, Pauwels gibileri vardı, ilginiz ne düzeyde?
DANİKEN - Bergier, uzun zaman önce öldü, Pauwels yaşıyor ve
Figaro magazinin başı, hepimiz zaman zaman Ancient
Astronaut Society´de (Antik Astronotlar Derneği) buluşuyor,
konuşuyoruz.
SORU- Yönetmen Spielberg, Roswell olayını konu alan bir film
yapmayı düşünüyormuş ve filmdeki otopsi olayının yayınlanan
değil gerçek olanını kullanacakmış, olabilir mi?
DANİKEN- Duydum ama yapacağından emin değilim. Spielberg
çok zeki bir insan ama bir musevi. Dini kesimlerin onun böyle
bir şey yapmasına izin vereceklerinden kuşkuluyum.
SORU- Ama, "Schindler´in Listesi"inde belgesel görüntüler
vardı?
DANİKEN - Evet, ama bu farklı, bunlar dünyadışı canlıların
belgeseli olacaktır.
SORU - ABD´de UFO´ların üssü olarak varsayılan ve yeri çok
gizli tutulan bir 51. Bölge iddiası var, biliyor musunuz?
DANİKEN- Fazla birşey bilmiyorum, görmedim, ama yıllar
önce Colorado Springs Uzay Merkezi´nde bulundum. Oradan
yakın uzayı ve dünyayı gözlüyorlardı. Tüm uydulardan bilgi
geliyordu, uydu hangi ulustan olursa olsun bilgi alabiliyorlardı.
Çok etkileyici bir yerdi, görevlilere UFO´lara rasladınız mı diye
sordum. Evet, dediler, hem de birçok kez. Dünya dışı mı yoksa
dünyalı mı, dedim, dünyadan yollanan herhangi bir cisme UFO
demiyorlardı çünkü ne olduklarını biliyorlardı. Eğer dışardan
geliyorlarsa UFO diyorlardı, anlayamadıklarını söylediler,
özellikle de çılgın manevralarını ve aniden yok olmalarını
anlayamıyorlardı.
SORU- Geçen yıllarda, Britanya UFO Araştırma Birliği Genel
Sekreteri John Spencer ile bir söyleşi yapmıştık, Spencer,
Pentagon´da bir dünyadışı canlının bulunduğunu ve bu konuda
Beyaz Saray´ın bir açıklama yapacağını söylüyordu, sizce bu
mümkün olabilir mi?
DANİKEN- Hiçbirine inanmıyorum, hiçbir zaman doğruları
söylemiyorlar. Halktan korkuyorlar, dinsel ve bilimsel şok
onları korkutuyor.
SORU- Bir de dünyadışı teknolojik yardım iddiaları var,
örneğin kanatsız ve radarda görülmeyen NASA´nın son
çalışması X-36´nın bu tür bir yardımla yapıldığı söyleniyor?
DANİKEN- Bu grubu ve çalışanları tanıyorum, böyle bir kanıt
yok.
SORU- Dünyadışı canlıların Amerikalılar ve Ruslar´a yardım
ettikleri iddiaları aynı çizgide eğer doğruysa acaba neden
Avrupalılar´a veya diğer ülkelere yardım etmiyorlar?
DANİKEN- Gerçekten bilmiyorum ama bu çok komik.
Amerikalılar´a yardım ettiklerini sanmıyorum, belki
Amerikalılar gerçekten bir UFO düşürmüş olabilirler. Belki de
Türk Hava Kuvvetleri bir UFO düşürmediği için böyledir.
Amerikalılar, böyle bir olayı yaşadıkları için dünyadışı
canlılarla biraraya gelmiş olabilirler. Bu tür iddiaların
gerçekliğini bilmiyorum.
SORU- Uzun yıllardır, tüm dünyada pek çok yere gittiniz, sizce
hangi ülkeler veya coğrafik bölgelerde dünyadışı ziyaretler
veya kaçırılmalar geçmişte veya günümüzde daha yoğun?
DANİKEN- Kaçırılmalar ABD´da daha yoğun, ancak eski
zaman ilişkilerinin daha çok eski Peru ve Orta Amerika´da
yaşandığını sanıyorum. Bu arada ilk kez bir açıklamada
bulunmak istiyorum. Peru´daki ünlü Nazca Düzlüğü ile yeni bir
araştırmam var. Uçaktan yeni fotoğraflar çekildi, daha hiç
kimse görmedi, dağın tepesinde pistler var, bilinen Nazca
Düzlüğü´den 40 km daha yukarda. Bu çalışmada Nazca yaylası
merkez alınarak uçakla konsantre daireler çizildi, beşer km´lik
gittikçe genişleyen daireler böylece tüm Nazca´nın kuşbakışı
resmi ele geçirildi ve hiç keşfedilmemiş yerler görüldü. Dağı
bile düzlemişler, 280 metrelik bir figür var, üç ay önce
belirlendi, merdiven gibi yükseltiler var, 23 km uzunluğunda
çizgiler var. İlk kez birşey dikkatimizi çekti, yerdeki çizgilerin
eskileri ve yenileri var yani eski bir pistin üstüne yenisi
yapılmış. Eskisi belki 3000 yıllıktı onların altında geometrik
bulmaca gibi şekiller vardı. Bu yenilerde tam tersi, şekiller
üstte bu sefer. Ama bu garip pistte birer metrelik çukurlar
dolu. Neden olduğu bilinmiyor zaten Nazca´nın sırrı hiçbir
zaman çözülmedi. Bilimin tüm yaklaşımları çöplük, bu resimleri
bile göremiyorlar, tüm bildikleri Nazca Düzlüğü´ndeki kuş,
maymun gibi resimleri göstermek ve onları eski seramik vazo
resimleriyle karşılaştırmak. Bu çok aptalca, neden bu kadar
kocaman resimler için uğraşılsın ki? Bir şey daha var, Nazca
Düzlüğü´nde dolaşan bir sürü insan arabalarıyla,
motorsikletleriyle pek çok yeri harap ettiler. Yedi yıldan bu
yana Peru Hükümeti bölgeyi yasak ilan etti, şimdi düzlüğe
gidebilmek için bir milyor ABD $´ı ödemek zorundasınız. Ayrıca
5 yıl hapis cezası da var, ancak havadan on metre kadar
yakına alçalabilirsiniz ama yayan gitmek mümkün değil. Bu
alana gidip örnekler alamıyoruz. Yakında Amerikan ABC Tv´si
ile Nazca´ya gidip, helikopterle bu görüntüleri alacağız. Bu
yeni bir tv dizisinin çalışması.
SORU- Nemrut Dağı için ne düşünüyorsunuz?
DANİKEN- İki, üç kez gittim ama dağın içinde ne olduğunu
bilmiyorum. Siz bilmelisiniz, neler olduğunu araştırmalısınız.
Belki de tanrılarla ilgili bazı yazılar vardır.
SORU- Dünyadışı canlıları araştırmaya başlamadan evvel ne
yapıyordunuz?
DANİKEN- Yaşamımı sürdürmek için para kazanmaya
çalışıyordum. Altı yıl paralı bir Latin-Yunan okulunda okudum,
ailem İsviçre´de otelcilik yapıyordu, okuldan sonra otelcilik
okullarına gittim, 1966´da "Tanrıların Arabaları" nı
yazdığımda otelcilik okulunun birinci sınıfındaydım.
SORU- Sizin gibi İsviçreli olan ve uzaylılarla ilişkisi olduğunu
iddia eden ve sayısız fotoğraf ve film çeken Billy Meier
hakkında fikriniz ne?
DANİKEN- Biliyorum, o bir geri zekalıdır. Meier bir yalancıdır,
dinsel içerikli bir uzaylı mezhebi kurarak çok para kazandı,
hepsi bu. Ben tutucu olmak istemiyorum ama bunlar benim
fikir ve düşüncelerim. Tarih doğruyu gösterebilir, insanların
daima dünyadışı yaşam olasılığını düşünmesini istedim ama
asla fikirlerimin tutucu, kesin ve dinsel olmasını istemiyorum.
Erich Von Daniken işi gerçek bir fenomendir, neden benim
fikirlerim bu kadar popüler oldu? Çünkü insanlar buna
inanmaya hazırdılar, Hindistan´daki konuşmalarıma
inanamayacağınız kadar çok öğrenci katıldı. Profesör´e,
neden bu konuyla bu kadar ilgililer, diye sorduğumda, bana
onların hissettiklerini ve düşündüklerini anlattığımı söyledi.
Daniken´le yaptığımız söyleşiyi açıkçası bitiremedik, daha
konuşacak ve konuşulan bir çok konu var. Ama Daniken hızını
aldı gitti, biraz da onu hayret ve hayranlıkla izledik, bir gün
içinde onlarca söyleşi yaptı, imza günlerinde konuştu durdu.
Aynı fikirleri, aynı dikkatle bıkmadan usanmadan anlatıyordu.
Kısacası Erich Von Daniken, çizgi dışı bir adam.
Ata Nirun, Daniken işbirliği için Cep Kitapları sahibi Sn. Osman
Deniztekin´e teşekkür eder
"Kapadokya´nın asıl heyecan uyandıran yanı yerin altında
saklıdır. Toprağın altında kurulmuş çok büyük kentler vardır,
binlerce ve binlerce insanın barındırmış dev boyutlu kentlerdir
bunlar. En ünlüsü de bugün Derinkuyu kentinde olanıdır...
burada 52 havalandırma bacası, ayrıca 15.000 kadar da daha
küçük çapta kuyu vardır, en büyüğü 85 m. derinliğe
inmektedir... bu arazide keşfedilen yeraltı kentlerinin sayısı
36 kadar... Kaymaklı ile Derinkuyu yeraltı kentleri arasındaki
bağlantıı sağlayan galeri on km. uzunluğundadır... Peki ama
kim kurmuş bu kentleri? Ne zaman kazmış yerin altını?...
Burası 2. ve 3. Yüzyıllar´da ilk Hıristiyanların saklandıkları
yerdir... Ne var ki, buranın asıl yapımcıları Hıristiyanlar
değildi, onlar burayı hazır buldular... Kimi yerde kentler 13
kattır, alta katlarda Hitit çağından kalma öteberi
bulunmuştur... Bir düşman ordusunun geldiğini varsayalım ama
bu ordu eğer yerde olsaydı yani karadan gelseydi, yeraltı
kentlerinde yaşayanların izlerini, bacalardan gelen yemek
kokularını farkedebilirlerdi.... Bu nedenle diyorum ki,
yeraltına gizlenen bu insanlar yalnızca dünyalı düşmanlardan
değil, uçan düşmanlardan korkuyorlardı... Bu bir teori ama
savunabilirim... Habeşlerin kutsal kitabı Kebra Negest´de,
Tevrat ve Kuran´daki Hz. Süleyman bölümlerinde ve Hint
Destanları´nda sayısız örnek vardır..." (Erich von Daniken/
Yüce Tanrı´nın İzinde-Cep Kitapları 1995)