CNNTÜRK Televizyonunda TAHA AKYOL'un sunduğu "Eğrisiyle Doğrusuyla" isimli programda Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ile ropörtaj.
"Eğrisiyle Doğrusuyla" - CNNTÜRK
Türk Tarih Kurumu Başkanı
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU: "1990 yılında uluslar arası alanda Ermeni iddialarıyla ilgili olarak yaptığımız tarih kongresi için Ermeni tezini savunan tarihçileri de Ankara'ya davet ettik. Bu çağrıya sadece soykırım olmadığını söyleyen Justin McCarthy, Sunfursio gibi tarihçiler cevap verdi. Ermeni tezini savunan ve dünyadaki Ermenleri örgütleyen tarihçilerden Maraşlıyan kongreye katıldı. O da konuşmasında ‘Türkler şunu öldürdü’ gibi bir iddiada bulunmadı. Biz bu konuda özgür olduklarını, istediklerini söyleyebileceklerini, Türk bilim adamlarının cevap vereceğini bildirmiştik. Vualisyan, Dadriyan, Jean-Paul Rounch, Anthony Briyer gibi Ermeni tezini savunan tarihçiler davetimize cevap bile vermedi."
Taha AKYOL: "Medyanın, sivil toplum örgütlerinin katılmasıyla, hükümetin, Dışişlerinin çağrısıyla, üniversitelere çağrı yapılarak daha dikkat çekici bir panel düzenlense ve Ermeni tezini savunanlar çağrılsa."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Böyle bir paneli organize ediyoruz. Daha özgür bir ortamın sağlanması amacıyla Bilkent Üniversitesinde düzenleyeceğimiz bir panel olacak. Güz aylarında düzenlenecek panele, Ermeni tezini savunanları da davet edeceğiz."
T. AKYOL: "Osmanlı arşivlerinin kapalı olduklarını söylüyorlar. Türkiye'deki arşivlerin bir kısmı açık, bir kısmı kapalı mı?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Bazı televizyon programlarında bazı bilim adamları çıkarak Osmanlı arşivlerinin bir kısmının kapalı olduğunu söylüyorlar. Bunu söyleyenler arşivlere uğramamışlardır. 1920 tarihinden itibaren Osmanlı arşivlerine yabancılar girmeye başlıyor. O dönemde bu izinler Bakanlar Kurulu kararıyla veriliyor. 2001 yılına girdiğimizde Osmanlı arşivlerine giren ve araştırma yapan tarihçilerin net sayısı 3040'tır. Yabancı bilim adamları son üç yılda 549 konuda araştırma yapmışlardır.
"Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Şinasi Ören başkanlığındaki bir heyetin Ermeniler ile ilgili olarak Osmanlı arşivlerindeki belgeleri doküman olarak yayınladıkları 39 ciltlik bir seridir. Bu serinin mikrofilmleri Amerika dahil bütün ülkelere gönderilmiştir. Yıldız Tasnif Evrakına bağlı olan Emniyeti Umumiye, Şifre Kalemi gibi bir takım belgeler de toparlanmaya çalışılmış ancak 1896 yılına kadar olan bölüm tamamlandıktan sonra devam edilmemiştir.
"Ermeni iddiaları konusunda Osmanlı arşivlerinin tamamı açıktır. Sadece Askeri Tarih Araştırmaları arşivi dediğimiz, Genelkurmay Başkanlığına bağlı arşivde tasnif çalışmaları olduğu için kapalıdır. Ancak bu konuyla ilgili en çok belge Osmanlı arşivinde mevcuttur."
T. AKYOL: "Ben Ermeni tezlerini savunan bir tarihçi olsam ve Genelkurmay Başkanlığından bu dönemdeki askeri tarih arşivini incelemek istediğimi söylesem arşive girebilir miyim?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Şu an ben bile araştırma için giremem. Çünkü tasnif edilmeyen belgeler sunulamıyor. Tasnifi yapılmamış yani numara verilmemiş belgeleri sunmak mümkün değil. Sunulması durumunda araştırmanızda kullandığınız belgeyi referans olarak gösteremezsiniz."
T. AKYOL: "Arşivler konusunda çağdaş bir tasnif standardı kullanmada gecikmiş olmamız bazı arşiv belgelerini incelememizi engelliyor. Bu da bizim aleyhimizde kullanılıyor."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "1988 yılına kadar bu tabi ki büyük bir sıkıntıydı. Ancak bu tarihten sonra devletin son derecede ciddi bir çalışması oldu. Osmanlı arşivinde o döneme kadar 1,52 milyon belge tasnif edilmişti. Şu anda ise 50 milyon belge tasnif edilmiş durumda. Özellikle Ermeniler ve önemli dönemlere ait evrakların tasnifi hızla yapılmıştır.
"Arşivin hazırladığı yayınlar vardır ve bu yayınlarda herhangi bir yoruma gidilmemiş, doğrudan doğruya belgeler ortaya konulmuştur. Sn.Bilal Şimşir, İngiliz arşivlerinden elde edilen belgeleri 4 cilt halinde yayınlamıştır. Yine Osmanlı arşivinden çıkardığı belgelerle Kafkasya Bölgesindeki mezalimi anlatan 4 ciltlik bir eser yayınladı. Rus arşivine ait bazı belgeleri de yeni getirdik. Bu belgelerin 1912 yılına kadar olan kısmı tercüme edildi. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerine ait Rus arşivleri de şu anda tercüme edilmektedir.
"Hilmar Kayzen adında bir Alman, çeşitli dönemlerde Osmanlı arşivinde 10'a yakın araştırma yapmıştır. Bu kişi Avrupa'da şu an Ermeni meselesini en çok savunan kişilerden biridir. Örneğin Çukurova Tarihi (1870-1924) ve Ermeni Katliamları adlı kitabında bundan bahsediyor. Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili araştırma yapılıyor diye Osmanlı arşivlerinin açılmaması gibi bir durum söz konusu değil. Ara Sorafyan'a 3000 civarında, Kayzen'e 5974 adet belge verilmiştir. Onlar meseleyi siyasi olarak değerlendiriyorlar."
T. AKYOL: "Tehcir meselesi genel olarak biliniyor. Ermeniler Ruslarla işbirliği yaptıkları için Osmanlı hükümeti onları, Ruslarla işbirliği yapabilecekleri Doğu Anadolu Bölgesinden Suriye'ye gönderilmesi amacıyla tehcir yani göç ettirme kararı aldı. O sırada da büyük çapta çatışmalar yaşandı ve iki taraftan kitle halinde ölümler meydana geldi."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Tehcir Yasası 26 Mayıs 1915 tarihi itibarıyla alınan bir karardır. Ermeni Soykırımı olarak kutlanan gün ise 24 Nisan 1915'tir. Bunun sebebi 24 Nisan'da İstanbul'da elebaşı konumundaki Ermenilerden 2345 kişi tevkif edilmiştir. Bununla Ermeni hareketinin beli kırılmıştır. Ermeniler bu olaydan dolayı 24 Nisan gününü kutlama günü yapmışlardır. Ancak bu tarihten önce de çatışmalar meydana gelmiştir. Kafkaslarda bulunan Türk ordularına karşılık olarak Ermeniler savunmasız yerleri basmışlar, halk da misilleme yaparak karşı harekette bulunmuştur. Ermeniler kendi yayınladıkları gazete veya dergilerde bu olaylarda Türkleri nasıl kestiklerini anlatmışlardır.
"Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Osmanlı Devleti'ne dikte ettirdikleri ve 8 Şubat 1914'te kabul ettirdikleri bir Islahat Anlaşması vardır. Bu anlaşmayla Ermeni vilayeti olarak adlandırılan yerlerde bir otonom Ermenistan kurulmak istenmiştir. Osmanlı Devleti, Batılıların teklif ettiği kişileri bu bölgelere vali atayarak otonom Ermenistan kurulmasını kabul etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca bu bölgede Ermenice resmi dil olarak kabul edilmiştir. Aslında Tehcir Yasasının bir kısmı da bu anlaşmaya dayanmaktadır. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki Ermenilerin tekrar başına bela olmaması için bu bölgeden uzaklaştırmak istemiştir. Enver Paşa'nın teklifi ile 27 Mayıs 1915 yılında alınan karar ile bölgede zararlı olan Ermeniler Doğu Anadolu'dan Suriye'ye gönderilmiştir. Ermeni kafileleri yola çıktığında Osmanlı Devleti tarafından zaptiye ve koruma verilmeyenleri halkın saldırısına uğramıştır. Bütün Anadolu'da tehcire uğrayan Ermenilerin net sayısı 438.758'dir. Vilayetlere göre rakamlar Osmanlı arşivlerinde yer almaktadır. 382.148 kişi iskan bölgelerine varmıştır. Arada 56.610 kişilik bir fark vardır. Bunlardan 500'ü Erzurum-Erzincan arasıda eşkıya grupları tarafından öldürülmüştür. 2000 civarında kişi, Urfa'dan Halep'e giden yol üzerinde Meskene'de Urban eşkıyaları tarafından katledilmiştir. 2000 kişi de Mardin'de eşkıya tarafından öldürülmüştür. Dersim bölgesinden geçen kafilelere bölge halkının saldırıları sonucunda yaklaşık 5-6 bin kişi öldürülmüştür. Ancak bunun kesin rakamları Osmanlı arşivlerinde yer almamaktadır. Toplam 9-10 bin kişinin ötmüş olduğu diğer verilerden tespit edilmektedir."
T. AKYOL: "Burada aşağı yukarı 500 bin Ermeni'den bahsettiniz. Oysa Osmanlı istatistiklerine göre 1.4 milyon Ermeni nüfusu var. Geri kalanlara ne oldu?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Tehcir edilen 458 bin kişinin dışında Kafkasya'ya, İran'a, ABD'ye, Fransa'ya giden Ermeniler var. Osmanlı arşivlerindeki Ermenice mektuplarda ABD'de 100 bin civarında Ermeni'nin olduğu söyleniyor. Ermeni Delegasyonu Başkanı Mubar Paşa Fransız Dışişleri Bakanına gönderdiği mektupta Kafkasya'ya 250 bin, Iran'a 40 bin Ermeni'nin sürgün edildiğini söylemektedir. Mubar Paşa kurulacak muhtemel Ermenistan'ın da cumhurbaşkanı olacaktı. Onun verdiği rakamlarla Osmanlı arşivindeki rakamlar birbirini tutmaktadır."
T. AKYOL: "Peki bu bilgiler Maraşlıyan gibi Ermeni tezini savunan tarihçilere aktarıldı mı?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Hayır çünkü bu rakamlar ilk defa söyleniyor. Bu rakamlarla yakında yayınlanacak"
T. AKYOL: "Morgenthau'nun anıları Türkiye aleyhine Ermeni yanlısı tarihçiler tarafından çok kullanılıyor. Bu kişi, 1913-1916 yılları arasında İstanbul'da ABD Büyükelçiliği yapmış. Anılarında Türklerin Ermenileri katlettiğini söylüyor."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Morgenthau, 1915 Ekim'ine kadar herhangi bir şekilde Ermenilerin soykırıma tutulduğuna dair bir iddia içerisinde değil. 1918'de yayınladığı hatıralarındaki ifadelerle ABD'ye gönderdiği raporlar birbirinden farklılık gösteriyor. Nitekim bununla ilgili olarak E.Lorry, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsünün Perde Arkası isimli bir kitap yayınladı. Amerikalı bir tarihçi olan E.Lorry şu anda Bilkent Üniversitesinde çalışıyor. 1990 yılında İngilizce olarak yayınlanan bu kitap, 1995'te yine kendi çevirisiyle Türkçe olarak yayınlandı. Lorry, Morgenthau ABD'ye gönderdiği dokümanları hatıraları ile karşılaştırmış.
"Başkan Wilson, ABD'nin 1. Dünya Savaşına katılımı için kamuoyu oluşturulması amacıyla bir kitap yayınlanmasını istiyor. Morgenthau'nun hatıraları ABD Dışişleri Bakanı ve bir gazeteci tarafından hazırlanıyor. Bu kitap, ABD'ye gönderilen dokümanların dışında abartılarak ve farklılaştırılarak hazırlanmıştır. Ancak Ermeniler, soykırım iddialarıyla ilgili olarak hazırladıkları bütün yayınlarda bu kitaptan yararlanıyorlar. Bu hatırattan yararlananlar, Lord Brist, Alfred Toyomby ve Alman Papazı Lepsiyus. Lord Brist'in raporları adıyla İngilizce yayınlanan kitap aynı zamanda Mavi Kitap'ın temelini teşkil ediyor."
T. AKYOL: "Bu hatıratlar doğru değil, değil mi?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Osmanlı belgelerinde çok ilginç bilgiler var bununla ilgili. Ancak ABD Temsilciler Meclisi Kütüphanesindeki belgelerle karşılaştırmak ve doğrulamak gerekir. Osmanlı arşiv belgelerinde tehcirin tam içinde bulunan ABD konsoloslarının raporları var. Morgenthau'a gönderilen raporlar, Osmanlı istihbaratı tarafından incelenmiş, kopya edilmiş ve tekrar gönderilmiş. Örneğin Mersin konsolosu Edward Natan, tehcir büyük sıkıntılara
rağmen başarılı gittiğine, devletin bütün göçmenlere tren bileti ve yiyecek verdiğine dair bir rapor gönderiyor. Ancak Morgenthau kitabında bunun gibi raporlardan bahsetmiyor."
T. AKYOL: "Bu anıların gerçeği yansıtmadığını ve amaçlı olarak Türk aleyhtarı duygularla kaleme alındığını ortaya koyan da Amerikalı bir tarihçi olan Lorry. Morgenthau'un hatıralarında yazdıkları ile Büyükelçi sıfatıyla gönderdiği raporlar arasında çelişki var mı?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Raporlar ve anıları birbirini tutmuyor. Lorry, bunu incelememiş ve karşılaştırmıştır. Tamamen yanlış, duygusallıklarla, ABD'nin o dönemki Avrupa üzerindeki çıkar ilişkileri üzerine yazılmış bir kitaptır.
T. AKYOL: "Fransa ile meydana gelen Adana olaylarının nedeni nedir?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Osmanlı Devleti üzerindeki Şark meselesi konusu siyasi ve ticari çıkar ilişkileri nedeniyle Rusya ve Ingiltere'nin yanına Fransa'yı da ilgilendiriyordu. Fransa, Adana-Antep bölgelerini siyasi bölgesi olarak görüyor. Bu çerçeve içerisinde 1856 yılından itibaren özellikle Zeytun Ermenilerini desteklemeye başlıyorlar. Ceyhan tabularına göre Ermeniler, ABD ve Fransa gibi ülkelerden mali yardım alarak Adana'nın Sarıçam bölgesinde 800 bin dönüm arazi satın aldı. Ermenilerin elindeki bu kişiye ait mülklere el konulamayacağı için zamanla bir Ermenistan halinde teşkilatlandırılmak isteniyor. Ancak 2. Abdülhamit bu arazileri devletleştiriyor. Fransızlar buradaki Ermenileri kullanarak büyük katliamların yapılmasını sağlıyorlar. Bu türden katliamlara kendi arşivlerinde de rastlanıyor."
T. AKYOL: "Türkiye tezlerini savunan Bernard Lewis, Standford Show gibi tarihçiler şimdi sustular."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Zor duruma düştükleri dönemlerde biz onları desteklemedik. Özellikle yurtdışında ilim adına sizi destekleyen insanları yalnız bırakmamak gerekir. Onlar bunu, Türkiye'ye hizmet etmek amacıyla değil, tarihi gerçekler adına yapmışlardır."
(Bu ropörtaj CNNTÜRK televizyonundan aynen alınmıştır.)
"Eğrisiyle Doğrusuyla" - CNNTÜRK
Türk Tarih Kurumu Başkanı
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU: "1990 yılında uluslar arası alanda Ermeni iddialarıyla ilgili olarak yaptığımız tarih kongresi için Ermeni tezini savunan tarihçileri de Ankara'ya davet ettik. Bu çağrıya sadece soykırım olmadığını söyleyen Justin McCarthy, Sunfursio gibi tarihçiler cevap verdi. Ermeni tezini savunan ve dünyadaki Ermenleri örgütleyen tarihçilerden Maraşlıyan kongreye katıldı. O da konuşmasında ‘Türkler şunu öldürdü’ gibi bir iddiada bulunmadı. Biz bu konuda özgür olduklarını, istediklerini söyleyebileceklerini, Türk bilim adamlarının cevap vereceğini bildirmiştik. Vualisyan, Dadriyan, Jean-Paul Rounch, Anthony Briyer gibi Ermeni tezini savunan tarihçiler davetimize cevap bile vermedi."
Taha AKYOL: "Medyanın, sivil toplum örgütlerinin katılmasıyla, hükümetin, Dışişlerinin çağrısıyla, üniversitelere çağrı yapılarak daha dikkat çekici bir panel düzenlense ve Ermeni tezini savunanlar çağrılsa."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Böyle bir paneli organize ediyoruz. Daha özgür bir ortamın sağlanması amacıyla Bilkent Üniversitesinde düzenleyeceğimiz bir panel olacak. Güz aylarında düzenlenecek panele, Ermeni tezini savunanları da davet edeceğiz."
T. AKYOL: "Osmanlı arşivlerinin kapalı olduklarını söylüyorlar. Türkiye'deki arşivlerin bir kısmı açık, bir kısmı kapalı mı?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Bazı televizyon programlarında bazı bilim adamları çıkarak Osmanlı arşivlerinin bir kısmının kapalı olduğunu söylüyorlar. Bunu söyleyenler arşivlere uğramamışlardır. 1920 tarihinden itibaren Osmanlı arşivlerine yabancılar girmeye başlıyor. O dönemde bu izinler Bakanlar Kurulu kararıyla veriliyor. 2001 yılına girdiğimizde Osmanlı arşivlerine giren ve araştırma yapan tarihçilerin net sayısı 3040'tır. Yabancı bilim adamları son üç yılda 549 konuda araştırma yapmışlardır.
"Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, Şinasi Ören başkanlığındaki bir heyetin Ermeniler ile ilgili olarak Osmanlı arşivlerindeki belgeleri doküman olarak yayınladıkları 39 ciltlik bir seridir. Bu serinin mikrofilmleri Amerika dahil bütün ülkelere gönderilmiştir. Yıldız Tasnif Evrakına bağlı olan Emniyeti Umumiye, Şifre Kalemi gibi bir takım belgeler de toparlanmaya çalışılmış ancak 1896 yılına kadar olan bölüm tamamlandıktan sonra devam edilmemiştir.
"Ermeni iddiaları konusunda Osmanlı arşivlerinin tamamı açıktır. Sadece Askeri Tarih Araştırmaları arşivi dediğimiz, Genelkurmay Başkanlığına bağlı arşivde tasnif çalışmaları olduğu için kapalıdır. Ancak bu konuyla ilgili en çok belge Osmanlı arşivinde mevcuttur."
T. AKYOL: "Ben Ermeni tezlerini savunan bir tarihçi olsam ve Genelkurmay Başkanlığından bu dönemdeki askeri tarih arşivini incelemek istediğimi söylesem arşive girebilir miyim?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Şu an ben bile araştırma için giremem. Çünkü tasnif edilmeyen belgeler sunulamıyor. Tasnifi yapılmamış yani numara verilmemiş belgeleri sunmak mümkün değil. Sunulması durumunda araştırmanızda kullandığınız belgeyi referans olarak gösteremezsiniz."
T. AKYOL: "Arşivler konusunda çağdaş bir tasnif standardı kullanmada gecikmiş olmamız bazı arşiv belgelerini incelememizi engelliyor. Bu da bizim aleyhimizde kullanılıyor."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "1988 yılına kadar bu tabi ki büyük bir sıkıntıydı. Ancak bu tarihten sonra devletin son derecede ciddi bir çalışması oldu. Osmanlı arşivinde o döneme kadar 1,52 milyon belge tasnif edilmişti. Şu anda ise 50 milyon belge tasnif edilmiş durumda. Özellikle Ermeniler ve önemli dönemlere ait evrakların tasnifi hızla yapılmıştır.
"Arşivin hazırladığı yayınlar vardır ve bu yayınlarda herhangi bir yoruma gidilmemiş, doğrudan doğruya belgeler ortaya konulmuştur. Sn.Bilal Şimşir, İngiliz arşivlerinden elde edilen belgeleri 4 cilt halinde yayınlamıştır. Yine Osmanlı arşivinden çıkardığı belgelerle Kafkasya Bölgesindeki mezalimi anlatan 4 ciltlik bir eser yayınladı. Rus arşivine ait bazı belgeleri de yeni getirdik. Bu belgelerin 1912 yılına kadar olan kısmı tercüme edildi. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerine ait Rus arşivleri de şu anda tercüme edilmektedir.
"Hilmar Kayzen adında bir Alman, çeşitli dönemlerde Osmanlı arşivinde 10'a yakın araştırma yapmıştır. Bu kişi Avrupa'da şu an Ermeni meselesini en çok savunan kişilerden biridir. Örneğin Çukurova Tarihi (1870-1924) ve Ermeni Katliamları adlı kitabında bundan bahsediyor. Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili araştırma yapılıyor diye Osmanlı arşivlerinin açılmaması gibi bir durum söz konusu değil. Ara Sorafyan'a 3000 civarında, Kayzen'e 5974 adet belge verilmiştir. Onlar meseleyi siyasi olarak değerlendiriyorlar."
T. AKYOL: "Tehcir meselesi genel olarak biliniyor. Ermeniler Ruslarla işbirliği yaptıkları için Osmanlı hükümeti onları, Ruslarla işbirliği yapabilecekleri Doğu Anadolu Bölgesinden Suriye'ye gönderilmesi amacıyla tehcir yani göç ettirme kararı aldı. O sırada da büyük çapta çatışmalar yaşandı ve iki taraftan kitle halinde ölümler meydana geldi."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Tehcir Yasası 26 Mayıs 1915 tarihi itibarıyla alınan bir karardır. Ermeni Soykırımı olarak kutlanan gün ise 24 Nisan 1915'tir. Bunun sebebi 24 Nisan'da İstanbul'da elebaşı konumundaki Ermenilerden 2345 kişi tevkif edilmiştir. Bununla Ermeni hareketinin beli kırılmıştır. Ermeniler bu olaydan dolayı 24 Nisan gününü kutlama günü yapmışlardır. Ancak bu tarihten önce de çatışmalar meydana gelmiştir. Kafkaslarda bulunan Türk ordularına karşılık olarak Ermeniler savunmasız yerleri basmışlar, halk da misilleme yaparak karşı harekette bulunmuştur. Ermeniler kendi yayınladıkları gazete veya dergilerde bu olaylarda Türkleri nasıl kestiklerini anlatmışlardır.
"Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Osmanlı Devleti'ne dikte ettirdikleri ve 8 Şubat 1914'te kabul ettirdikleri bir Islahat Anlaşması vardır. Bu anlaşmayla Ermeni vilayeti olarak adlandırılan yerlerde bir otonom Ermenistan kurulmak istenmiştir. Osmanlı Devleti, Batılıların teklif ettiği kişileri bu bölgelere vali atayarak otonom Ermenistan kurulmasını kabul etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca bu bölgede Ermenice resmi dil olarak kabul edilmiştir. Aslında Tehcir Yasasının bir kısmı da bu anlaşmaya dayanmaktadır. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki Ermenilerin tekrar başına bela olmaması için bu bölgeden uzaklaştırmak istemiştir. Enver Paşa'nın teklifi ile 27 Mayıs 1915 yılında alınan karar ile bölgede zararlı olan Ermeniler Doğu Anadolu'dan Suriye'ye gönderilmiştir. Ermeni kafileleri yola çıktığında Osmanlı Devleti tarafından zaptiye ve koruma verilmeyenleri halkın saldırısına uğramıştır. Bütün Anadolu'da tehcire uğrayan Ermenilerin net sayısı 438.758'dir. Vilayetlere göre rakamlar Osmanlı arşivlerinde yer almaktadır. 382.148 kişi iskan bölgelerine varmıştır. Arada 56.610 kişilik bir fark vardır. Bunlardan 500'ü Erzurum-Erzincan arasıda eşkıya grupları tarafından öldürülmüştür. 2000 civarında kişi, Urfa'dan Halep'e giden yol üzerinde Meskene'de Urban eşkıyaları tarafından katledilmiştir. 2000 kişi de Mardin'de eşkıya tarafından öldürülmüştür. Dersim bölgesinden geçen kafilelere bölge halkının saldırıları sonucunda yaklaşık 5-6 bin kişi öldürülmüştür. Ancak bunun kesin rakamları Osmanlı arşivlerinde yer almamaktadır. Toplam 9-10 bin kişinin ötmüş olduğu diğer verilerden tespit edilmektedir."
T. AKYOL: "Burada aşağı yukarı 500 bin Ermeni'den bahsettiniz. Oysa Osmanlı istatistiklerine göre 1.4 milyon Ermeni nüfusu var. Geri kalanlara ne oldu?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Tehcir edilen 458 bin kişinin dışında Kafkasya'ya, İran'a, ABD'ye, Fransa'ya giden Ermeniler var. Osmanlı arşivlerindeki Ermenice mektuplarda ABD'de 100 bin civarında Ermeni'nin olduğu söyleniyor. Ermeni Delegasyonu Başkanı Mubar Paşa Fransız Dışişleri Bakanına gönderdiği mektupta Kafkasya'ya 250 bin, Iran'a 40 bin Ermeni'nin sürgün edildiğini söylemektedir. Mubar Paşa kurulacak muhtemel Ermenistan'ın da cumhurbaşkanı olacaktı. Onun verdiği rakamlarla Osmanlı arşivindeki rakamlar birbirini tutmaktadır."
T. AKYOL: "Peki bu bilgiler Maraşlıyan gibi Ermeni tezini savunan tarihçilere aktarıldı mı?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Hayır çünkü bu rakamlar ilk defa söyleniyor. Bu rakamlarla yakında yayınlanacak"
T. AKYOL: "Morgenthau'nun anıları Türkiye aleyhine Ermeni yanlısı tarihçiler tarafından çok kullanılıyor. Bu kişi, 1913-1916 yılları arasında İstanbul'da ABD Büyükelçiliği yapmış. Anılarında Türklerin Ermenileri katlettiğini söylüyor."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Morgenthau, 1915 Ekim'ine kadar herhangi bir şekilde Ermenilerin soykırıma tutulduğuna dair bir iddia içerisinde değil. 1918'de yayınladığı hatıralarındaki ifadelerle ABD'ye gönderdiği raporlar birbirinden farklılık gösteriyor. Nitekim bununla ilgili olarak E.Lorry, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsünün Perde Arkası isimli bir kitap yayınladı. Amerikalı bir tarihçi olan E.Lorry şu anda Bilkent Üniversitesinde çalışıyor. 1990 yılında İngilizce olarak yayınlanan bu kitap, 1995'te yine kendi çevirisiyle Türkçe olarak yayınlandı. Lorry, Morgenthau ABD'ye gönderdiği dokümanları hatıraları ile karşılaştırmış.
"Başkan Wilson, ABD'nin 1. Dünya Savaşına katılımı için kamuoyu oluşturulması amacıyla bir kitap yayınlanmasını istiyor. Morgenthau'nun hatıraları ABD Dışişleri Bakanı ve bir gazeteci tarafından hazırlanıyor. Bu kitap, ABD'ye gönderilen dokümanların dışında abartılarak ve farklılaştırılarak hazırlanmıştır. Ancak Ermeniler, soykırım iddialarıyla ilgili olarak hazırladıkları bütün yayınlarda bu kitaptan yararlanıyorlar. Bu hatırattan yararlananlar, Lord Brist, Alfred Toyomby ve Alman Papazı Lepsiyus. Lord Brist'in raporları adıyla İngilizce yayınlanan kitap aynı zamanda Mavi Kitap'ın temelini teşkil ediyor."
T. AKYOL: "Bu hatıratlar doğru değil, değil mi?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Osmanlı belgelerinde çok ilginç bilgiler var bununla ilgili. Ancak ABD Temsilciler Meclisi Kütüphanesindeki belgelerle karşılaştırmak ve doğrulamak gerekir. Osmanlı arşiv belgelerinde tehcirin tam içinde bulunan ABD konsoloslarının raporları var. Morgenthau'a gönderilen raporlar, Osmanlı istihbaratı tarafından incelenmiş, kopya edilmiş ve tekrar gönderilmiş. Örneğin Mersin konsolosu Edward Natan, tehcir büyük sıkıntılara
rağmen başarılı gittiğine, devletin bütün göçmenlere tren bileti ve yiyecek verdiğine dair bir rapor gönderiyor. Ancak Morgenthau kitabında bunun gibi raporlardan bahsetmiyor."
T. AKYOL: "Bu anıların gerçeği yansıtmadığını ve amaçlı olarak Türk aleyhtarı duygularla kaleme alındığını ortaya koyan da Amerikalı bir tarihçi olan Lorry. Morgenthau'un hatıralarında yazdıkları ile Büyükelçi sıfatıyla gönderdiği raporlar arasında çelişki var mı?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Raporlar ve anıları birbirini tutmuyor. Lorry, bunu incelememiş ve karşılaştırmıştır. Tamamen yanlış, duygusallıklarla, ABD'nin o dönemki Avrupa üzerindeki çıkar ilişkileri üzerine yazılmış bir kitaptır.
T. AKYOL: "Fransa ile meydana gelen Adana olaylarının nedeni nedir?"
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Osmanlı Devleti üzerindeki Şark meselesi konusu siyasi ve ticari çıkar ilişkileri nedeniyle Rusya ve Ingiltere'nin yanına Fransa'yı da ilgilendiriyordu. Fransa, Adana-Antep bölgelerini siyasi bölgesi olarak görüyor. Bu çerçeve içerisinde 1856 yılından itibaren özellikle Zeytun Ermenilerini desteklemeye başlıyorlar. Ceyhan tabularına göre Ermeniler, ABD ve Fransa gibi ülkelerden mali yardım alarak Adana'nın Sarıçam bölgesinde 800 bin dönüm arazi satın aldı. Ermenilerin elindeki bu kişiye ait mülklere el konulamayacağı için zamanla bir Ermenistan halinde teşkilatlandırılmak isteniyor. Ancak 2. Abdülhamit bu arazileri devletleştiriyor. Fransızlar buradaki Ermenileri kullanarak büyük katliamların yapılmasını sağlıyorlar. Bu türden katliamlara kendi arşivlerinde de rastlanıyor."
T. AKYOL: "Türkiye tezlerini savunan Bernard Lewis, Standford Show gibi tarihçiler şimdi sustular."
Prof. Dr. HALAÇOĞLU: "Zor duruma düştükleri dönemlerde biz onları desteklemedik. Özellikle yurtdışında ilim adına sizi destekleyen insanları yalnız bırakmamak gerekir. Onlar bunu, Türkiye'ye hizmet etmek amacıyla değil, tarihi gerçekler adına yapmışlardır."
(Bu ropörtaj CNNTÜRK televizyonundan aynen alınmıştır.)