Kadın, arkadaşına "Kocamı şöyle bir mum gibi yapamadım." diye dert yanıyordu. Arkadaşı derin bir 'ah' çekerek mırıldandı: "Kim kocasını mum gibi yapabilmiş ki?"
Kocalar veya hanımlar şekilden şekile sokulan bir mum gibi olursa evlilikler kurtulur mu, dersiniz? Eşler mutlu olur, ailelerdeki problemler biter mi? 'Bitmez' cevaplarını duyar gibiyim. Öyleyse eşleri muma çevirmeyi bir kenara bırakıp "evliliğimde nasıl mutlu olabilirim?" diye düşünelim. "Ben zaten mutluyum." diyorsanız bu mutluluğu öğleye kadar değil ölene kadar sürdürmenin yollarını arayalım.
Eşinizi muma çevirmekten vazgeçin
Şayet eşinizi mum gibi eritip istediğiniz şekle sokmayı düşünürseniz baştan kaybedersiniz. Çünkü eşinizin çocukluktan beri alışıp geldiği alışkanlıkları bir anda değiştirmek kolay olmadığı gibi; böyle bir şeye kalkışmak da doğru değildir. "Eşimi nasıl değiştirip istediğim şekle sokarım?" diye düşünen eşler, "Eşimle frekanslarımızı nasıl tutturabilirim? Onunla nasıl uyum sağlayabilirim?" diye düşünürlerse mutlu olmak için ilk adımı atmış olurlar. Diğer adımlar, arkadan kendiliğinden gelir.
Evliliğinizi güç savaşına çevirmeyin
Eşlerden birinin ötekine "istediğim gibi olacaksın. Her dediğime evet diyeceksin. Bu evde ben ne dersem o olacak" şeklindeki dayatmaları, eşini bir robot gibi görüp onu uzaktan kumandayla idare etmeye kalkışmasıdır. Hiçbir eş idare edilmekten hoşlanmaz. O zaman evlilik bir güç savaşına döner. Oysa evlilik güç savaşı değil ki, "ben güçlüyüm, idareyi elime geçireceğim" diye düşünülsün. Evlilikte, yan yana, el ele ve omuz omuza olunmalıdır.
Eşinizi boğmayın
Kimi eşler, "eşimin ipini sıkı sıkıya tutayım ki, bir yere kaçmasın" düşüncesine kapılıyor. Ne var ki, evlilik Hacivat-Karagöz oyunu olmadığından ipleri sıkı tutmak bir işe yaramaz. Eşler kendi dünyalarında ne kadar hür olur, eşlerinin olur olmaz soruları, yersiz kıskançlık ve evhamlarıyla boğulmazsa o kadar huzurlu yaşarlar. Yersiz evhamlar bir insanın başından naylon torba geçirmek gibidir. Havasızlıktan bunalan kişi ölüm tehlikesi geçirip can havliyle o torbayı paramparça edebilir.
Eşiniz, yenmeniz gereken düşman değildir
Evliliğinizi, savaşa çıkmak için kılıçların kuşanıldığı, silahlara mermilerin yerleştirildiği, makineli tüfeklerin hazır edildiği bir meydan olarak görmeyin. Hangi savaş insanı mutlu etmiş ki? Zaferi kazansanız bile kaybedenin can düşmanınız değil hayat arkadaşınız olduğunu unutmayın. Evliliğinizi saadet ülkesine yelken açılan bir huzur limanı olarak görün. Evlilik masasına savaş sonrası barış anlaşması imzalamak için değil, mutluluk yemeğini yemek için oturun. İşte o zaman eşinizi mum gibi yapabilirsiniz. Ama eritilip şekilden şekile sokulan değil, evlilik yolunun karanlığını aydınlatan bir mumdur o artık.
Kocalar veya hanımlar şekilden şekile sokulan bir mum gibi olursa evlilikler kurtulur mu, dersiniz? Eşler mutlu olur, ailelerdeki problemler biter mi? 'Bitmez' cevaplarını duyar gibiyim. Öyleyse eşleri muma çevirmeyi bir kenara bırakıp "evliliğimde nasıl mutlu olabilirim?" diye düşünelim. "Ben zaten mutluyum." diyorsanız bu mutluluğu öğleye kadar değil ölene kadar sürdürmenin yollarını arayalım.
Eşinizi muma çevirmekten vazgeçin
Şayet eşinizi mum gibi eritip istediğiniz şekle sokmayı düşünürseniz baştan kaybedersiniz. Çünkü eşinizin çocukluktan beri alışıp geldiği alışkanlıkları bir anda değiştirmek kolay olmadığı gibi; böyle bir şeye kalkışmak da doğru değildir. "Eşimi nasıl değiştirip istediğim şekle sokarım?" diye düşünen eşler, "Eşimle frekanslarımızı nasıl tutturabilirim? Onunla nasıl uyum sağlayabilirim?" diye düşünürlerse mutlu olmak için ilk adımı atmış olurlar. Diğer adımlar, arkadan kendiliğinden gelir.
Evliliğinizi güç savaşına çevirmeyin
Eşlerden birinin ötekine "istediğim gibi olacaksın. Her dediğime evet diyeceksin. Bu evde ben ne dersem o olacak" şeklindeki dayatmaları, eşini bir robot gibi görüp onu uzaktan kumandayla idare etmeye kalkışmasıdır. Hiçbir eş idare edilmekten hoşlanmaz. O zaman evlilik bir güç savaşına döner. Oysa evlilik güç savaşı değil ki, "ben güçlüyüm, idareyi elime geçireceğim" diye düşünülsün. Evlilikte, yan yana, el ele ve omuz omuza olunmalıdır.
Eşinizi boğmayın
Kimi eşler, "eşimin ipini sıkı sıkıya tutayım ki, bir yere kaçmasın" düşüncesine kapılıyor. Ne var ki, evlilik Hacivat-Karagöz oyunu olmadığından ipleri sıkı tutmak bir işe yaramaz. Eşler kendi dünyalarında ne kadar hür olur, eşlerinin olur olmaz soruları, yersiz kıskançlık ve evhamlarıyla boğulmazsa o kadar huzurlu yaşarlar. Yersiz evhamlar bir insanın başından naylon torba geçirmek gibidir. Havasızlıktan bunalan kişi ölüm tehlikesi geçirip can havliyle o torbayı paramparça edebilir.
Eşiniz, yenmeniz gereken düşman değildir
Evliliğinizi, savaşa çıkmak için kılıçların kuşanıldığı, silahlara mermilerin yerleştirildiği, makineli tüfeklerin hazır edildiği bir meydan olarak görmeyin. Hangi savaş insanı mutlu etmiş ki? Zaferi kazansanız bile kaybedenin can düşmanınız değil hayat arkadaşınız olduğunu unutmayın. Evliliğinizi saadet ülkesine yelken açılan bir huzur limanı olarak görün. Evlilik masasına savaş sonrası barış anlaşması imzalamak için değil, mutluluk yemeğini yemek için oturun. İşte o zaman eşinizi mum gibi yapabilirsiniz. Ama eritilip şekilden şekile sokulan değil, evlilik yolunun karanlığını aydınlatan bir mumdur o artık.