Kadınların eşlerinde tahammül edemediği yönler ;
- Dinlenilmediğini düşünmek: Kadın konuşurken eşinin başka tarafa (televizyon vb) bakması
- Konuşurken sözünün kesilmesi ve konudan sapacak suçlamalarla cevap verilmesi: Örneğin konu eve sürekli geç gelmek ise erkeğin ‘kadın olsaydında gelseydim vb’ suçlayıcı cevabı
- Kadından hizmeti emir içeren kelimelerle talep etmesi: örneğin ‘çay koy’, ‘çocuğu sustur’ vb
- İlgi görememek: Eşi eve geldiğinde kadınla sohbet etmemesi, motive edici cümleler kurmaması ve buna gerekçe olarakta ‘biz artık evliyiz. Ne gerek var?’ yaklaşımını sergilemesi
- Çoraplarını, kirli giysilerini her tarafta çıkarması, bırakması, dağınıklığı
- Kendine danışmadan emrivaki olarak misafir davet etmesi
- Yalnız olmadıkları her türlü ortamda eleştirmesi: Toplum içinde eşinden ‘o bilmez’, ‘o anlamaz’, ‘o yapamaz’ vb şeklinde küçümseyici konuşması
- El, kol şakaları
- Şefkat eksikliği: Uyurken, uyumadan önce ve konuşmalarında şefkatli yaklaşım bulamaması
- Çalışan kadınların evde kocasından ev işlerinde yardım görememesi.
- Çalışan kadının maaş kartının elinden alınması ve bir haftalık harcamasını hesaplayarak harçlık verilmesi.
- Evin düzenine karışılması: Onu oraya koyma, illa şurada duracak. Bu bardak neden burada. Buzdolabının ve evin temizliğini kontrol etmek vb
- Ev ile ilgili ihtiyaçları müsriflik olarak değerlendirmesi, zamanında almaması, karşılamaktan kaçınması
- Ev ile ilgili ihtiyaçların bedelini karısından ‘fiş, fatura,’ ile belgelemesini talep etmesi
Yukarıda ana hatları ile saydığımız ve kadınların tahammül edemediği yönleri sergileyen erkek, ilk olarak karısının gözünde saygınlığını kaybediyor. Ardından kadında evliliğin ‘KATLANILMASI’ gereken MECBURİ bir kurum olduğu duygusu uyanmakta.
Bunun belirtilerini ise kadının eskiye göre daha az veya daha çok konuşmasında, ev ile ilgili hizmetleri adeta robotlaşmış şekilde yapmasında, pembe dizi olarak tabir ettiğimiz aşk içerikli film ve dizilere yoğun ilgisinde, karı koca ilişkisini unuturcasına kendini çocuklara adamasında görebiliriz.
O aşamada önlem alınmadığında zaman içinde eşler arasında duygusal bağlar gittikçe kopmakta ve kadın aile den çıkıp ev arkadaşlığına dönüşen davranışlar sergilemektedir.
İçten içe evlenmeden önceki baba evindeki hayatı ile evlendikten sonraki hayatını kıyaslamalar yaşanmakta, sonuçta baba evine daha çok gitme arzusu ve bekar olduğu günlere özlemin artışı ile mutsuz bir hayat sürdürülmeye, çocuklar varsa adeta sürüklenmeye çalışılmaktadır.
Erkeklerin eşlerinde tahammül edemediği yönler ise;
- Kadınların ısrarcı olmaları: Arada bir talepleri karşılanmazsa bile sürekli o talebi dillendirmeleri
- Vıdı vıdı yapmaları: Az ama öz konuşamamaları
- Çalışmayan bayanların eşinin alışkanlığını ve talebini bildiği halde hastalık, gece çocuk bakmak vb hariç kahvaltı hazırlamaması, kapıdan uğurlamaması
- Erkeği iş saatleri içinde zorunlu nedenler dışında sık sık arayarak ‘nerdesin?’ ‘ne yapıyorsun’ ‘yanında kim var’ sorularını yöneltmesi
- İkide bir ‘beni seviyor musun’ ‘ ne kadar seviyorsun’ sorgulaması
- Telefonunun sık sık kontrol edilmesi
- Tartışmalar sırası veya sonrasında aile büyüklerini arayarak, ağlama eşliğinde şikayet
- Yatak odasını cezalandırma aracı olarak görmesi
- Erkeğe özgürlük alanı tanımak istememesi
- Sosyal çevresine sık sık müdahale etmek istemesi: Şununla görüş, bununla görüşme vb.
- Annesinden kıskanması, annesini şikayet etmesi
- Ekonomik durum bozulduğunda harcamalarında kısıtlamaya gitmek istememesi, eleştirmesi ‘ senin yüzünden dara düştük’ vb demesi.
- Başkalarının eşlerine aldıklarından söz etmesi : ‘Leyla’ya kocası yeni televizyon almış, bilezik almış vb’
- Kapıdan girer girmez çocuklarla ilgilenmesini istemesi : ‘Al şu çocukları, bütün gün beni yedi bitirdi’ vb
- Eve gelişinde trafik vb nedenlerle geç kaldığında surat asması ve sorgulaması.
- Tartışmalarda erkeğin alesini kötülemesi
- Sürekli geçmişi gündem yapmaya çalışması
Erkek bu problemleri daha çok içinde yaşayarak kendince çözmeye çalışmaktadır. Yanılmaktadır. Bir süre sonra kendini kullanılmış, üstünde ağır yükler olan, bekarlık hayatının sorumsuz günlerine özlem duyan, ayakları her akşam adeta geri geri giderek, annesinin şefkatini arayan duygular içinde bulmaktadır.
Artık tartışmanın veya konuşmanın anlamsız ve çözüme ulaşmayacağınıdüşündüğünden iyice kendini kapatır. Kimisi ise daha dışa dönük olarak yaşamaya çalışır. Bazen iş yoğunluğu bazende arkadaşın problemini çözme vb gerekçelerle eve daha geç giderek aslında kaçmanın yolları aranmaktadır.
Bu tahammülsüzlük problemlerinin kaynağı tespit edilip, zamanında çözüldüğü taktirde oluşabilecek sadakatsizlik sonucuda ortadan kalkar. Aldatma olmasa bile erkek bir süre sonra çalışmak zorunda olduğunu, elaleme rezil olmamak ve çocuklar için bu evliliğe katlanmak zorunda olduğunu düşünerek yaşayan ölüden farksız hale dönüşür.
Yakın arkadaş veya akraba dışında kimseye danışmak istemiyorlar. Oysa, arkadaşlarının evliliği veya tecrübesi ne olursa olsun kendi evliliğine kes yapıştır tarzında uygulama hayaline girmemek gerekir. Çünkü kurduğu ailenin kadını kendine özel ve tektir. Başkasının eşi ile aynı duygu, beklenti, tepki, kültür içinde olması mümkün değildir.
Eşini tanımak, anlamak, tepkilerinin kaynağını tespit etmek şarttır. Belkide, eşi kendisinde bulamadığı beklentileri nedeniyle davranışlarında bu şekide rahatsız olmaktadır. Problemi bağırarak, bastırmaya çalışmak ise hataların en büyüğüdür.
- Dinlenilmediğini düşünmek: Kadın konuşurken eşinin başka tarafa (televizyon vb) bakması
- Konuşurken sözünün kesilmesi ve konudan sapacak suçlamalarla cevap verilmesi: Örneğin konu eve sürekli geç gelmek ise erkeğin ‘kadın olsaydında gelseydim vb’ suçlayıcı cevabı
- Kadından hizmeti emir içeren kelimelerle talep etmesi: örneğin ‘çay koy’, ‘çocuğu sustur’ vb
- İlgi görememek: Eşi eve geldiğinde kadınla sohbet etmemesi, motive edici cümleler kurmaması ve buna gerekçe olarakta ‘biz artık evliyiz. Ne gerek var?’ yaklaşımını sergilemesi
- Çoraplarını, kirli giysilerini her tarafta çıkarması, bırakması, dağınıklığı
- Kendine danışmadan emrivaki olarak misafir davet etmesi
- Yalnız olmadıkları her türlü ortamda eleştirmesi: Toplum içinde eşinden ‘o bilmez’, ‘o anlamaz’, ‘o yapamaz’ vb şeklinde küçümseyici konuşması
- El, kol şakaları
- Şefkat eksikliği: Uyurken, uyumadan önce ve konuşmalarında şefkatli yaklaşım bulamaması
- Çalışan kadınların evde kocasından ev işlerinde yardım görememesi.
- Çalışan kadının maaş kartının elinden alınması ve bir haftalık harcamasını hesaplayarak harçlık verilmesi.
- Evin düzenine karışılması: Onu oraya koyma, illa şurada duracak. Bu bardak neden burada. Buzdolabının ve evin temizliğini kontrol etmek vb
- Ev ile ilgili ihtiyaçları müsriflik olarak değerlendirmesi, zamanında almaması, karşılamaktan kaçınması
- Ev ile ilgili ihtiyaçların bedelini karısından ‘fiş, fatura,’ ile belgelemesini talep etmesi
Yukarıda ana hatları ile saydığımız ve kadınların tahammül edemediği yönleri sergileyen erkek, ilk olarak karısının gözünde saygınlığını kaybediyor. Ardından kadında evliliğin ‘KATLANILMASI’ gereken MECBURİ bir kurum olduğu duygusu uyanmakta.
Bunun belirtilerini ise kadının eskiye göre daha az veya daha çok konuşmasında, ev ile ilgili hizmetleri adeta robotlaşmış şekilde yapmasında, pembe dizi olarak tabir ettiğimiz aşk içerikli film ve dizilere yoğun ilgisinde, karı koca ilişkisini unuturcasına kendini çocuklara adamasında görebiliriz.
O aşamada önlem alınmadığında zaman içinde eşler arasında duygusal bağlar gittikçe kopmakta ve kadın aile den çıkıp ev arkadaşlığına dönüşen davranışlar sergilemektedir.
İçten içe evlenmeden önceki baba evindeki hayatı ile evlendikten sonraki hayatını kıyaslamalar yaşanmakta, sonuçta baba evine daha çok gitme arzusu ve bekar olduğu günlere özlemin artışı ile mutsuz bir hayat sürdürülmeye, çocuklar varsa adeta sürüklenmeye çalışılmaktadır.
Erkeklerin eşlerinde tahammül edemediği yönler ise;
- Kadınların ısrarcı olmaları: Arada bir talepleri karşılanmazsa bile sürekli o talebi dillendirmeleri
- Vıdı vıdı yapmaları: Az ama öz konuşamamaları
- Çalışmayan bayanların eşinin alışkanlığını ve talebini bildiği halde hastalık, gece çocuk bakmak vb hariç kahvaltı hazırlamaması, kapıdan uğurlamaması
- Erkeği iş saatleri içinde zorunlu nedenler dışında sık sık arayarak ‘nerdesin?’ ‘ne yapıyorsun’ ‘yanında kim var’ sorularını yöneltmesi
- İkide bir ‘beni seviyor musun’ ‘ ne kadar seviyorsun’ sorgulaması
- Telefonunun sık sık kontrol edilmesi
- Tartışmalar sırası veya sonrasında aile büyüklerini arayarak, ağlama eşliğinde şikayet
- Yatak odasını cezalandırma aracı olarak görmesi
- Erkeğe özgürlük alanı tanımak istememesi
- Sosyal çevresine sık sık müdahale etmek istemesi: Şununla görüş, bununla görüşme vb.
- Annesinden kıskanması, annesini şikayet etmesi
- Ekonomik durum bozulduğunda harcamalarında kısıtlamaya gitmek istememesi, eleştirmesi ‘ senin yüzünden dara düştük’ vb demesi.
- Başkalarının eşlerine aldıklarından söz etmesi : ‘Leyla’ya kocası yeni televizyon almış, bilezik almış vb’
- Kapıdan girer girmez çocuklarla ilgilenmesini istemesi : ‘Al şu çocukları, bütün gün beni yedi bitirdi’ vb
- Eve gelişinde trafik vb nedenlerle geç kaldığında surat asması ve sorgulaması.
- Tartışmalarda erkeğin alesini kötülemesi
- Sürekli geçmişi gündem yapmaya çalışması
Erkek bu problemleri daha çok içinde yaşayarak kendince çözmeye çalışmaktadır. Yanılmaktadır. Bir süre sonra kendini kullanılmış, üstünde ağır yükler olan, bekarlık hayatının sorumsuz günlerine özlem duyan, ayakları her akşam adeta geri geri giderek, annesinin şefkatini arayan duygular içinde bulmaktadır.
Artık tartışmanın veya konuşmanın anlamsız ve çözüme ulaşmayacağınıdüşündüğünden iyice kendini kapatır. Kimisi ise daha dışa dönük olarak yaşamaya çalışır. Bazen iş yoğunluğu bazende arkadaşın problemini çözme vb gerekçelerle eve daha geç giderek aslında kaçmanın yolları aranmaktadır.
Bu tahammülsüzlük problemlerinin kaynağı tespit edilip, zamanında çözüldüğü taktirde oluşabilecek sadakatsizlik sonucuda ortadan kalkar. Aldatma olmasa bile erkek bir süre sonra çalışmak zorunda olduğunu, elaleme rezil olmamak ve çocuklar için bu evliliğe katlanmak zorunda olduğunu düşünerek yaşayan ölüden farksız hale dönüşür.
Yakın arkadaş veya akraba dışında kimseye danışmak istemiyorlar. Oysa, arkadaşlarının evliliği veya tecrübesi ne olursa olsun kendi evliliğine kes yapıştır tarzında uygulama hayaline girmemek gerekir. Çünkü kurduğu ailenin kadını kendine özel ve tektir. Başkasının eşi ile aynı duygu, beklenti, tepki, kültür içinde olması mümkün değildir.
Eşini tanımak, anlamak, tepkilerinin kaynağını tespit etmek şarttır. Belkide, eşi kendisinde bulamadığı beklentileri nedeniyle davranışlarında bu şekide rahatsız olmaktadır. Problemi bağırarak, bastırmaya çalışmak ise hataların en büyüğüdür.