• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Etniklik (Etnisite)

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Etniklik (Etnisite) Nedir?

Genel anlamda bir sosyal gurubun ırk, dil veya millî kimliğidir. Kolektif kimliğin dini, millî, kültürel ve alt-kültürel gibi çeşitli formlarını bünyesinde toplayabilir. Terimin orijinal Yunanca anlamı ethnos, kabile veya ırktır. Sosyal bilimlerde bu kavram, kültürel mecranın biyolojik ve genetik belirleyiciliği dışına çıkarak, "ethos" (bir kavmin veya toplumsal bir kurumun özellikleri) ve "âdet" (sosyal öğrenme ve sosyal miras) anlamlarında kullanılmaktadır. Irk ve kültür unsurlarının mümkün bileşimleri, sosyal analizlerde bağımsız değişken olarak alınmaktadır. Etnik farklılıklar sosyal olarak üretilmekte ve korunmaktadır.

Millî ve etnik kimlikler bir ölçüde ırk faktörünün belirleyiciliğine dayanırlar. Ancak, diğer unsurlardan tecrit edilmiş yalnızca bir faktöre dayalı bir kimlik yapısı düşünülemez. Meselâ, Kıbrıs’ta yaşayan Türk ve Rum kesimi ırk, kültür, din, sosyal, ve linguistik kimliklerinin tümüyle ele alınmaktadır.Bundan dolayı salt Müslüman veya Türk kimliği yoktur. Mutlaka bu unsurların ve değerlerinin tarihî süreç içinde bir yorumu ve kombinasyonu gereklidir. Böylece millî kültürden bağımsız millî bir kimlik düşünülemez.

Etniklik, diğer bir yaklaşımla, siyasî etniklik ve kültürel etniklik olarak iki değişik mânâda ele alınabilir. Bunlardan ilki, etnik çerçevedeki bir gurubun siyasî hareketliliğini veya şuurunu, öbürü ise, başka kültürel değerlere olan bağlılığını veya uygulamalarını işaret eder. Her iki türde de ortak özellik, gurubun sahip olduğu farklılık bilincidir.

Siyasî ve kültürel etniklik, ırk gurupları, etnik azınlık statüsü, alt guruplar gibi birbirinden farklı anlamlarda analiz edilebilmektedir. Yaygın kullanımı son derece genel bir mânâ ifade etmekte, ve bu yüzden de büyük bir kavram kargaşası meydana gelmektedir. Bu durum, belli bir gurubun sosyal yapı içinde, ne tür bir yer işgal ettiğini de belirlemekte güçlük çıkarır. Nitekim, Amerikan kültürü içindeki Yahudi nüfusun durumu, bazen etnik gurup, bazen ırk gurubu, bazen de alt gurup olarak adlandırılmaktadır. Bu örneklerden en dikkat çekeni zencilerin durumudur. Amerika'daki zenci nüfusu tümüyle yaygın kültür içinde eritilmiş olmasına ve ırk farklılığından başka bir özellikleri kalmamış olmasına rağmen "ırk gurubu" olarak değil, etnik gurup olarak adlandırılmaktadırlar.

Batı ülkelerinde, kavramın işlenme süreci ve ifade ettiği anlam, toplum yapısı ve iktisadi gelişme farklarından dolayı, bazı değişiklikler arz etmektedir. Bunların en önemlilerinden biri, bu ülkelerin gelişme süreçleri boyunca, sömürge memleketlerden aldıkları göçtür. Böyle bir sosyal hareketliliğin belli başlı saiklerinden birisi, göç eden insanların bu yeni ülkenin bazı özelliklerini tercih etmeleridir. Tercih unsurunun oynadığı rol, bir süre sonra söz konusu gurubun, yaygın toplumsal yapı içinde erimesine ve neticede orijinal kültürel unsurlara katkıda bulunucu bir çeşni haline dönüşmesine sebep olmaktadır. Kısaca, yeni bir kimlik edinilmektedir.

Göç niteliğindeki toplumsal hareketlilikler etniklik bilincini artırır. Sanayileşme ve şehirleşme sürecinde, büyük nüfus kitleleri daha önceden belli bir dengeye oturmuş olan mevcut sosyal yapılarını bozmak zorunda kalarak göç etmekte, ve şehirlerdeki yeni iktisadi ve sosyal düzen içinde kendilerine bir yer bulmaya, kimlik edinmeye, çalışmaktadırlar. Böyle bir değişim süreci neticesinde, ferdî tutum ve davranışlarda iki değişik seçenek müşahede edilebilir; ya karşılaşılan yeni düzenin kültürel özelliklerini özümseyerek yaygın kimlik tipi benimsenecek , ya da sahip olunan geleneksel niteliklerin varlığından bir toplumsal güç elde etmek amacıyla bir araya gelinerek etnik gurup oluşturulacaktır. Genel olarak etnik farklılıkların korunmasının ve zaman zaman ön plâna çıkarılmasının, bu anlamda, fert veya gurubun tümü hakkında aslında bir avantaj teşkil ettiğini vurgulamak gerekir.

Bir yandan etnik kimlik hâkim kültür içinde eritilirken, öte yandan devam eden göç etnik kimlikte meydana gelen erozyonu gidermektedir. Önceden göç etmiş olanlar bir süre sonra hâkim kültüre uyum sağlamakta ve kültürel mesafeyi daraltmaktadırlar. Yaşayan etnik farklılıklar giderek azalmaktadır. Ancak, göçün devam etmesi halinde, yeni gelenlerle birlikte bu kesime etnik kültür akışı sürmektedir.[8] Böylece devam eden göç, aslında etnikliği besleyen bir hayat kaynağı olmaktadır.
 
Etnik Grup ve Irk Grubu Nedir?

Farklı bir tarihî kolektif şuurdan kaynaklanan kimliğin oluşturduğu bir tür sosyal guruptur. Etnik guruplar kendi kültür, âdet, norm, inanç ve geleneklerine sahiptirler. Ancak, ırk farklılıkları bu tür gurupların belirleyici bir özelliği olmakla beraber, gurup üyelikleri evlenme veya sosyal olarak kabul edilmiş diğer yollarla değişebildiğinden, "etnik gurup" kavramı "ırk gurubu" kavramıyla eş anlama gelmemektedir.

Etniklik kavram olarak "ırk gurubu"ndan farklı bir anlam ifade eder. Etniklik belli bir ırk özelliğine dayanabileceği gibi kültürel veya siyasî faktörlerden de oluşabilir. Ancak ırk özellikleri ağırlık kazandıkça, etnik gurup yerine, ırk gurubu terimini kullanmak daha doğrudur. Bu durumda ırk gurubu kavramının eş anlamlısı etnik azınlık gurubu olmaktadır.

Bazı kereler ırk özellikleri belirleyici veya güçlü bir faktör değildir. Meselâ, Amerikan zencileri beyaz Anglo-Saxon ırkından olmamalarına rağmen toplumda, bu kültürden ayrı kendilerine has farklı bir sosyal hayatları yoktur. Bu bakımdan, sosyoloji açısından kullanılabilir genel bir ölçü ancak, gurubun kültürel faktörlerle yansıttığı görünümü, başka bir deyişle kültürel uygulamalarıdır. Bir ırk, toplum hayatında birdenbire var olmaz. Yüzlerce, hatta binlerce yıllık orijinal geçmişin meydana getirdiği bir bünyenin (ve kültürün) mevcut olması gereklidir.
 
Etnik Milliyetçilik Nedir?

Yirminci yüzyılda önem kazanan milliyetçilik çerçevesinde etnik milliyetçiğin ayrı bir karakteristiği vardır. Genel olarak milliyetçilik, millet kavramına ve ortak millî kültür temeline dayanmasına rağmen etniklik çerçevesinde sadece gurubun ayırt edici özelliklerine dayandırılmaktadır. Esasen millet kavramı bazı yazarlara göre genişletilmiş aile yapılarına benzetilerek katılımlarla oluşan bir form olarak tasvir edilmektedir.

Kellas'a göre, müşahede edilen milliyetçilik tipleri şöyle özetlenebilir:

Etnik milliyetçilik; milletlerini zümre terimleriyle adlandırmakta ve doğuştan bu özelliklere sahip olmayanı dışlamaktadırlar. Genellikle ortak ırk özelliklerine dayalıdır. Bu tür milliyetçilikte dışarıdan bir kimse ne gurubun kültürüne adapte olabilir, ne de guruba üye olabilir. Yahudi milliyetçiliği bir örnektir.

Sosyal milliyetçilik; Kendini sosyal bağlarla ve ortak kültürle tarif eden bir milletin milliyetçiliğidir. Ortak millî kimlik, topluluk ve kültür vurgulanır; dışarıdan herhangi bir fert her zaman bu unsurları kabul ettiğinde milletle bütünleşebilir. Irk ayniyeti şart değildir. Etnik milliyetçiliğin dışlayıcı özellikler arz etmesine karşılık sosyal milliyetçilik kapsayıcıdır.

Resmî milliyetçilik; etniklik, millî kimlik ve kültür özelliklerine bakmaksızın vatandaşlık hukuku çerçevesinde kapsayıcı olan devlet milliyetçiliğidir. Temelde vatanseverliğe dayalıdır; kültürel ve etnik temeller gerektirmez.
 
Irkçılık Nedir?

Irk nedir?
İnsanlar deri ve saç rengi, boy uzunluğu, vücut biçimi gibi fiziksel özelliklerine ve genetik olarak incelenebilen kan grubu gibi biyolojik öğelere göre belli gruplara ya da ırklara ayrılır. Günümüzde biyologlar fiziksel farklılıklardan çok ırklar arasındaki genetik farklılıkların incelenmesiyle ilgilenirler. Irk incelemeleri biyoloji biliminin yeni bir dalı olan nüfus genetiği alanına girer.

Irklara ilişkin ilk sınıflandırmalardan birini, Alman anatomi ve fizyoloji bilgini Johann Friedrich Blumenbach (1752-1840) yaptı. Kafatası ölçümlerine dayanarak insan türünü beş gruba ayırdı: Kafkasyalı(beyaz ırk), Moğol, Etiyopyalı, Amerika Yerlisi ve Malayalı. Daha sonra bütün canlıları sınıflandıran İsveçli biyolog Carolus Linnaeus (1707-78) deri rengine göre ayırt ettiği dört değişik ırk tanımladı. Onu izleyen biyologlar da fiziksel özellikleri temel alan ırk grupları üstünde çalıştılar. Ne var ki, bu tür sınıflandırmaların bilimsel ve kesin olmadığı daha sonra anlaşıldı.

Irksal Farklılıkların Kökeni
Bilim adamları ilk insanların 350-500 milyon yıl önce Afrika'da yaşadığı, buna karşılık ırksal farklılıkların ancak 100 bin yıl önce ortaya çıktığı konusunda birleşiyorlar. Böylece insanların aynı kökten türediği, önce Eskidünya'ya ardından da Yenidünya'ya yayıldığı öne sürülmektedir. Asıl yurtlarından uzaklara göç edince insanlar arasında farklılaşmalar doğdu. Değişik fiziksel özellikleri olan halklar ya da ırklar oluştu.

Irkçılık
Irklar arasındaki fiziksel farklılıkların insanların yeteneklerinde farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu savunan görüş ya da ön yargıdır. Bu görüşler insanları derilerinin rengine göre beyaz, siyah, sarı, esmer ve kızıl olarak ayıran sınıflandırmaları temel almıştır.

Fransız etnoloji uzmanı Joseph-Arthur Gobineau (1816-82)ve sonradan Alman uyruğuna geçen İngiliz siyaset bilimcisi H. S. Chamberlain (1855-1927) ırklar arasında bir sınıflandırma yaparak, bunu beyaz ırkın üstünlüğünü kanıtlayacak bir kurama dönüştürmek istediler. "Ari ırk" kavramını ortaya atarak, bu ırkın insanlığın gerçekleştirdiği tüm uygarlıkların tek yaratıcısı olduğunu savundular. Bu tezler Batı Avrupa'da ırkçılığın körüklenmesine yol açtı. Bugün artık önemini yitirmiş olan bu savlar arasında beyaz ırkın, başka ırklarla karışmadığı sürece gelişeceği de vardı.

Bu türden değerlendirmelere dayanan ırkçılara göre, beyaz ırktan olmayan insanlar geri zekalı, yeteneksiz ve ahlaksızdır. Irkçılar kendilerinden aşağı gördükleri insanlara karşı ayrımcılık uygular, onlara hak ve fırsat eşitliği tanımazlar.

Irklar Konusunda Önyargılı Görüşler
Irklar konusunda en yaygın önyargılardan biri "saf" ırkların olduğu ve bunların aşağı ya da saf olmadığı düşünülen ırktan insanlarla karışması durumunda zayıflayacağı ve yok olacağı düşüncesidir. Nazi Almanya'sında Ari ırkın üstünlüğüne ve saflığına, bütün Almanların da bu ırktan olduklarına inanıldı. Naziler, Almanların Yahudiler ve Çingenelerle evlenmeleri durumunda kendi ırklarının bozulacağını öne sürdü. Bu anlayış bütünüyle bilim dışıdır. İlk olarak, Yahudiler ve Çingeneler ırk değildir. İkincisi, hiçbir ırk öbürlerinden daha iyi ya da daha saf olarak tanımlanamaz. Bütün ırklar birbiriyle karışmıştır ve yavaş yavaş değişmektedir. Bu değişim bir yanda çevresel etkenlerden öte yandan genlerde birdenbire ortaya çıkan değişikliklerden(mutasyon) ileri gelir. Saf ve üstün ırk olmadığına göre, farklı ırk gruplarının birbirleriyle karışmasının bozucu bir etkisi de yoktur.

Bir ırk grubunun bütün üyelerinin birbirine benzediği, aynı zihinsel oluşumu paylaştığı ve bir ırkın üyelerinden daha zeki olduğu gerçek değildir. Örneğin, bazı kimseler Avrupalıların teknolojik gelişmesini Afrikalıların görece geri teknolojileriyle karşılaştırarak Avrupalıların genetik olarak Afrikalılar' dan üstün olduğunu ileri sürmüştür. Bu yanlış bir varsayım ya da önyargıdır. Aralarındaki temel ekonomik farklılıklar, Avrupalıların yüzyıllarca Afrika'yı sömürmesi sürecinde yaratılmıştır. Herhangi bir ırkın bir başkasına göre zeka üstünlüğünü gösteren hiçbir genetik bulguda yoktur.

Irk olarak tanımlanan bazı grupların ırk sayılamayacaklarını belirtmek gerekir. Örneğin, Yahudiler bir ırk değil, dinsel bir topluluktur. Almanlar da ırk değil bir ulustur. Nazilerce Alman halkının ırkı olarak yüceltilen Ari ırk da özünde bir dil grubudur.

Irkçılığın Gelişimi
Avrupalılar kendileri gibi beyaz olmayan insanlarla ilk kez keşifler sırasında karşı karşıya geldiler. Beyaz ırkın üstünlüğü düşüncesi sömürge savaşları ve köle ticaretine paralel olarak gelişti ve zamanımıza kadar geldi. Irk ayrımcılığı nedeniyle, bazı ülkelerde bir arada yaşayan değişik ırktan insanlar arasındaki düşmanlıklar kıyımlara yol açtı.

ABD'de, Afrika'dan getirttikleri köleleri kırbaçla, boğaz tokluğuna çalıştıran güneyli çiftçiler, acımasız davranışlarını haklı göstermek için köleliğin aşağı ırktan olan Siyahlar için doğal olduğunu ileri sürdüler. Köleliğin 1865'te kaldırılmasıyla ırkçılık sona ermedi. Özellikle güneyde okullarda, otobüslerde, lokantalarda, hapishanelerde Siyahlara karşı ayrımcılık uygulandı. Siyahlar sosyal hizmetlerden beyazlar ölçüsünde yararlandırılmadı. Bunun sonucu olarak yoksulluk yaygınlaştı ve Siyahlar arasında suç oranı arttı. Ayrıca ırkçı önyargılardan dolayı çoğu zaman Siyahlar işlemedikleri suçlardan bile sorumlu tutuldu. Oy hakkı kazanmalarının üzerinden 100 yıl geçmesine karşın, Siyahlar bugün hala ekonomik, kültürel ve siyasal açıdan beyaz ABD'lilerden daha geri konumdadır. Almanya'da Adolf, Hitler'in öncülüğünde 1993'te yönetime geçen Naziler, H. S Chamberlainin Ari ırk kuramına sahip çıktılar. En katışıksız Ari topluluğunun Germenler, yani safkan Almanlar olduğunu öne sürerek, Almanya'nın içinde bulunduğu bunalımdan kurtulabilmesi için Ari olmayan Yahudiler' den, Çingenelerden ve öteki yabancı ırklardan arındırılması gerektiğini savundular. Bunun için, Almanya'da ve II. Dünya Savaşı sırasında işgal edilen topraklarda toplama kampları kurdular. Açlıkla yüz yüze bıraktıkları tutuklulara işkence ve şiddet uyguladılar. Yaşlı genç demeden milyonlarcasını gaz odalarında ölüme gönderdiler.

Günümüzde Irkçılık
Bugün Güney Afrika'da ekonomik ve siyasal gücü elinde tutan küçük bir beyaz azınlık Siyahlara ve öbür azınlıklara karşı şiddetli bir ayrımcılık uyguluyor. Son yıllarda İngiltere'ye Batı Hint Adaları'ndan, Hindistan dan ve Pakistan'dan gelen göçmen sayısındaki artış bu ülkede de ırkçı davranışların artmasına yol açtı. Almanya Federal Cumhuriyeti'nde ise Neo-Naziler özellikle Türk göçmen işçilere karşı şiddet uygulamaktan geri kalmıyorlar. Aynı ülkede yaşayan değişik ırklardan insanların yaşama biçimlerinin ve kültürünün o ülkeye zenginlik getireceği ve hoş bir değişiklik yaratacağı düşüncesi henüz gerçek olmaktan çok uzaktır. Sömürge imparatorluklarının kurulmasıyla ortaya çıkan ırklar arası eşitsizlikler, bu imparatorlukların ortadan kalkmasıyla yeryüzünden silinmesi. Ne var ki, 20. yüzyılın son çeyreğinde ırkçı düşünce ve uygulamalar daha çok tepki çekiyor ve yasal düzenlemelerle önü alınmaya çalışılıyor.
 
Geri
Top