Londra’daki College Üniversitesinden Francis Oliver adlı bilim adamı bataklık bir bölgeye doğru gelen kelebekleri izler. Kelebekler uzun ve yorucu yolculuklarından sonra renkleri parıldayan, güzel görünümlü Güneş çiçeği bitkisinin dallarına, tuzağa düştüklerinden habersizce konarlar. Tekrar uçmak istediklerinde ise kendilerini bitkinin yapraklarındaki parlak ve yapışkan damlacıklara kaptırıverirler. Bu damlacıklara yapışan kelebeğin bir veya birkaç uzvu kopar ve sırasıyla birçok kelebek bu tuzaklara yenik düşer. Bu harikulade bir titizlikle hazırlanmış tuzaklı çiçeklerin iki futbol sahası büyüklüğündeki bir alanda altı milyon hayvanı yakalayabildiği tahmin ediliyor. Güneş çiçeği bitkisi tabiattaki bu hünerleriyle de sınırlı kalmayıp yapıştırıcı madde üretiminde bir numara olarak insanlara hizmet etmektedir.
Güneş çiçeğinin yakalayıcı dalları yapışkan damlalarla sıvanmış olup dallarında bulunan kırmızı, toplu iğne başı şeklindeki bu yapılar, güneş ışığıyla parıldamakta ve kendine has kokusuyla avını cezbederek kendine çekmektedir. Güneş çiçeğinin dalı yuvarlanıp kapanarak kurbanını sarar ve sindirmeye başlar.
Etle beslenen diğer bir bitki ise yeşil sinek kapan’dır. Charles Darwin bile bu bitkilerden çok etkilenmişti. Ona göre bu bitkiler dünyanın en şahane bitkileriydi. Darwin’e kalan en zor iş ise çağındaki bilim adamlarına bitkilerin et yediğini kabul ettirme meselesiydi. Et yiyen bitkiler o zamanki biyoloji dünyasına bile uymuyordu. Bu yüzden Petersburg’daki botanik bahçesinin müdürü, Darwin’in bu bitkiler hakkındaki kitabını ilmi uydurma olarak görüyordu. Birçok bilim adamının etkilendiği Venüs sinekkapan bitkisi ise sadece Amerika’da Güney ve Kuzey Carolina eyaletinin turbalıklarında yaşar. Rozet şeklinde yerleşmiş eklemli yapraklarının tam ortasında bulunan üç dikenden herhangi birine bir böcek dokunduğu zaman, hayvanı içeride hapsederek bir kitap gibi kapanır. Daha sonra, öldürülen böcek, bitkinin salgıladığı pepsin yönünden zengin asitli sıvı tarafından yavaş yavaş sindirilir.
Birkaç gün sonra böceğin bütün etli kısımları sindirilip de yalnız işe yaramayan kısımları kaldığı zaman yaprak yaprak yeniden açılır ve başka bir avın gelip tuzağa düşmesini bekler.
Su ibriği bitkisinin de yakalama sistemi diğer et yiyen bitkiler kadar fevkalade bir düzen içersinde işler. Bu bitkilerin 300 çeşidi Almanya’da bulunur ve et yiyen bitkilerin başını çeker. Bu bitki köksüz büyümekte ve gıdasını su ile almaktadır. Yuvarlak tipteki kese küçük bir kapakla sıkı sıkıya kapalı durumdadır. Tuzak pusuya hazır durumda ise, iç tarafta vakum meydana gelmekte ve bitkiyi içi boş göstermektedir.
Böceğin bitkinin kıllarına değip geçmesi halinde birkaç saniye bile sürmeden bitki, kapağını açmakta ve uç kısmının etkisi ile av tuzağa düşmekte. Avını yakaladıktan sonra kapağı kapayıp kaçıp kurtulmayı imkansız hale getirir.
Av yakalama ve herhangi bir canlının varlığından haberdar olup ona karşı harekete geçme ancak sinir dokusu dediğimiz duyu alıcı,değerlendirip cevap verici çok özel hücrelerle yapılır ve sinir hücreleri ancak hayvanlarda bulunan sinir dokusunu teşkil eder.Bitkilerde sinir dokusu olmadığı halde böcekleri hissedip yakalaması nasıl olmaktadır?
Bitkiler, bu sistemi nasıl kurabilir ve bu sistemlerdeki güzel kokuların böcekleri cezbedeceğini nasıl bilebilir. Elbetteki bu harikulade sistem kör, sağır olan bitkilere verilemez. Bu tuzak sistemini kurmak için yalnız bitki veya yalnız böceğin değil her ikisinin özellikleri ve davranışlarının aynı anda bilinmesi gerekir. Aynı zamanda bu harika bitkiler çeşitli hastalıklara da iyi gelmektedirler. Mesela Güneş bitkisinin yapraklarından elde edilen çayın tüberküloz, astım, boğmaca, damar tıkanıklığı, göz- kulak iltihabı, ve diş ağrılarına faydalı olduğu bilinmektedir. Yine bu bitki homeopatik öksürük ilacının temelini oluşturmaktadır.
Bu bitkiler üzerinde diğer bir önemli konu da şudur ki: Nesli tehlikede olan canlılar denildiğinde insanların aklına ya mavi balina ya kelaynak gelir. Bu bitkiler hiç göz önünde tutulmaz veya önemsenmez. Venüs böcek kapanı da nesli tehlikede olan canlılar arasındadır. Bu bitkilere gereken önem verilmediği takdirde ise dünya bir canlı türünü daha yitirecek ki belki bu canlı ileride çıkacak bir hastalığa çare olacaktır
“Sinekkapan”, yani “Venüs Sinek Kapanı (Dionaea Muscipula)”, aslında diğer bitkiler gibi besinlerinin çoğunu fotosenaaa yaparak temin ediyor. Onu sinek avlamak durumunda bırakan şey yaşadığı toprak. Bu pek özel bitkiler, Carolina topraklarını kendine yuva edinmişler. Bu bataklık bölge, orman yangınları yüzünden çok seyrek bir bitki örtüsüne sahip. Dolayısıyla toprakta nitrojen çok az. Ancak sinekkapan, evrim geçire geçire toprakta bulunmayan nitrojen ve fosforu başka türlü elde etmeyi öğrenmiş.
Güneş çiçeğinin yakalayıcı dalları yapışkan damlalarla sıvanmış olup dallarında bulunan kırmızı, toplu iğne başı şeklindeki bu yapılar, güneş ışığıyla parıldamakta ve kendine has kokusuyla avını cezbederek kendine çekmektedir. Güneş çiçeğinin dalı yuvarlanıp kapanarak kurbanını sarar ve sindirmeye başlar.
Etle beslenen diğer bir bitki ise yeşil sinek kapan’dır. Charles Darwin bile bu bitkilerden çok etkilenmişti. Ona göre bu bitkiler dünyanın en şahane bitkileriydi. Darwin’e kalan en zor iş ise çağındaki bilim adamlarına bitkilerin et yediğini kabul ettirme meselesiydi. Et yiyen bitkiler o zamanki biyoloji dünyasına bile uymuyordu. Bu yüzden Petersburg’daki botanik bahçesinin müdürü, Darwin’in bu bitkiler hakkındaki kitabını ilmi uydurma olarak görüyordu. Birçok bilim adamının etkilendiği Venüs sinekkapan bitkisi ise sadece Amerika’da Güney ve Kuzey Carolina eyaletinin turbalıklarında yaşar. Rozet şeklinde yerleşmiş eklemli yapraklarının tam ortasında bulunan üç dikenden herhangi birine bir böcek dokunduğu zaman, hayvanı içeride hapsederek bir kitap gibi kapanır. Daha sonra, öldürülen böcek, bitkinin salgıladığı pepsin yönünden zengin asitli sıvı tarafından yavaş yavaş sindirilir.
Birkaç gün sonra böceğin bütün etli kısımları sindirilip de yalnız işe yaramayan kısımları kaldığı zaman yaprak yaprak yeniden açılır ve başka bir avın gelip tuzağa düşmesini bekler.
Su ibriği bitkisinin de yakalama sistemi diğer et yiyen bitkiler kadar fevkalade bir düzen içersinde işler. Bu bitkilerin 300 çeşidi Almanya’da bulunur ve et yiyen bitkilerin başını çeker. Bu bitki köksüz büyümekte ve gıdasını su ile almaktadır. Yuvarlak tipteki kese küçük bir kapakla sıkı sıkıya kapalı durumdadır. Tuzak pusuya hazır durumda ise, iç tarafta vakum meydana gelmekte ve bitkiyi içi boş göstermektedir.
Böceğin bitkinin kıllarına değip geçmesi halinde birkaç saniye bile sürmeden bitki, kapağını açmakta ve uç kısmının etkisi ile av tuzağa düşmekte. Avını yakaladıktan sonra kapağı kapayıp kaçıp kurtulmayı imkansız hale getirir.
Av yakalama ve herhangi bir canlının varlığından haberdar olup ona karşı harekete geçme ancak sinir dokusu dediğimiz duyu alıcı,değerlendirip cevap verici çok özel hücrelerle yapılır ve sinir hücreleri ancak hayvanlarda bulunan sinir dokusunu teşkil eder.Bitkilerde sinir dokusu olmadığı halde böcekleri hissedip yakalaması nasıl olmaktadır?
Bitkiler, bu sistemi nasıl kurabilir ve bu sistemlerdeki güzel kokuların böcekleri cezbedeceğini nasıl bilebilir. Elbetteki bu harikulade sistem kör, sağır olan bitkilere verilemez. Bu tuzak sistemini kurmak için yalnız bitki veya yalnız böceğin değil her ikisinin özellikleri ve davranışlarının aynı anda bilinmesi gerekir. Aynı zamanda bu harika bitkiler çeşitli hastalıklara da iyi gelmektedirler. Mesela Güneş bitkisinin yapraklarından elde edilen çayın tüberküloz, astım, boğmaca, damar tıkanıklığı, göz- kulak iltihabı, ve diş ağrılarına faydalı olduğu bilinmektedir. Yine bu bitki homeopatik öksürük ilacının temelini oluşturmaktadır.
Bu bitkiler üzerinde diğer bir önemli konu da şudur ki: Nesli tehlikede olan canlılar denildiğinde insanların aklına ya mavi balina ya kelaynak gelir. Bu bitkiler hiç göz önünde tutulmaz veya önemsenmez. Venüs böcek kapanı da nesli tehlikede olan canlılar arasındadır. Bu bitkilere gereken önem verilmediği takdirde ise dünya bir canlı türünü daha yitirecek ki belki bu canlı ileride çıkacak bir hastalığa çare olacaktır
Sinekkapanlar neden sinek kaparlar?
Sinekkapanlar, görünüş itibariyle, zevk için avlanan vahşi ve acımasız yaratıklar gibi görünseler de, aslında tek istedikleri karınlarının gurultusu yüzünden diğer sinekkapanlar arasında alay konusu olmamak.“Sinekkapan”, yani “Venüs Sinek Kapanı (Dionaea Muscipula)”, aslında diğer bitkiler gibi besinlerinin çoğunu fotosenaaa yaparak temin ediyor. Onu sinek avlamak durumunda bırakan şey yaşadığı toprak. Bu pek özel bitkiler, Carolina topraklarını kendine yuva edinmişler. Bu bataklık bölge, orman yangınları yüzünden çok seyrek bir bitki örtüsüne sahip. Dolayısıyla toprakta nitrojen çok az. Ancak sinekkapan, evrim geçire geçire toprakta bulunmayan nitrojen ve fosforu başka türlü elde etmeyi öğrenmiş.