• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Faturanın bir ispat vesikası olabilmesi için nelere dikkat edilmelidir?

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Faturanın bir ispat vesikası olabilmesi için nelere dikkat edilmelidir?

Fatura muhteviyatı itibarı ile Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu kapsamında ayrıntılı olarak yer almıştır. Faturanın Vergi Hukuku bağlamında anlamı ticari alım-satımların vergilendirilmesi hususunu açıklaması iken Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu kapsamında verilen malın veya hizmetin açıklamasını göstermesi bakımından önemlidir. Bu itibarla ticari işlemlerin sağlıklı olarak yürümesi doğru fatura düzenlenmesiyle paralellik gösterir.

Taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmalıdır.
Faturanın satıcı tarafından düzenlenmesi için, müşteriye bir mal satmış olması veya bir hizmet sunmuş olması, müşterinin de bu malı almış veya hizmetten yararlanmış olması gerekmektedir.
Hukuki ifadesi ile taraflar arasında temel borç ilişkisinin bulunması faturanın düzenlenmesi sonucunu doğurmaktadır.

Taraflar arasındaki ticari ilişki yazılı bir sözleşmeye dayanıyor ise faturanın bu sözleşmeye uygun olarak düzenlenmiş olması gerekmektedir. Yazılı bir sözleşmenin varlığı halinde, fatura içeriğinin aksini faturaya süresinde itiraz etmeyen taraf yazılı delillerle kanıtlama durumundadır. Ancak belirtmek gerekir ki yazılı sözleşmeye uygun düzenlenmeyen faturaya itiraz edilmemesi halinde fatura içeriği kabul edilmiş sayılmaz.

Temel borç ilişkisinin sözlü bir sözleşmeye dayanması halinde temel borç ilişkisinin faturayı veren kişi tarafından kanıtlanması gerektiği hakim görüş olarak ortaya çıkmıştır.

Fatura, sözleşmenin ifa safhası ile ilgili olup mutlaka bir sözleşmeye dayanmalıdır. Sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkarı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını kanıtlaması gerekir.

Faturanın karşı tarafa teslimi

Faturanın bir ispat vesikası olabilmesi için satıcı tarafından müşteriye gönderilmiş olması ve bu gönderilme eyleminin de ispat edilmesi gerekmektedir.
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesi “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” hükmünü taşımaktadır. Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesindeki “aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde” ifadesinden amaç, faturaya itiraz edilebilmesi için geçecek sürenin başlangıç tarihini tespittir. Bu tespitin yapılabilmesi için faturanın karşı taraf tarafından alındığının ispatı gerekmektedir. Karşı tarafa fatura çeşitli şekillerle verilebilir. (Tevdi edilebilir) Bunun için verilebilme çeşitleri ile içinde bulunulan yörenin şartlarına göre hareket edebilme olanağı bulunmaktadır. Burada önemli olan faturanın karşı tarafın eline geçtiği, diğer bir tanımla karşı taraf tarafından teslim alındığı tarihin tespitidir.
Bu sebeple faturanın karşı tarafa tebligatının bir ispat vesikası ile faturayı gönderen tarafa geri gelmesi şeklinde yerine getirilmesinin yaratılması en doğru yol alacaktır. Bu düşüncelere göre faturanın karşı tarafa iletilmesi eyleminin, iadeli taahhütlü, taahhütlü, kargo veya noter vasıtası ile gönderilmesini örnek olarak verebiliriz.

Ancak yukarıdaki paragrafta faturanın karşı tarafa iletilmesinde gönderilecek belgenin taahhütlü, iadeli taahhütlü, kargo yolları ile iletilmesini önermemize karşı, bu yollar ile karşı tarafa tebliğ edilen fatura, gene karşı tarafa gönderilen zarfın içinden çıkmadığı gerekçesiyle itiraz edilebilmektedir. Bu tip bir itiraza olanak bırakmamak gayesiyle önerimiz, faturanın karşı tarafa;
Faturanın elden teslim edilmesi, Faturanın bir suretinin karşı tarafın yetkilisi veya SSK’lı çalışan görevli personelinin ‘’malı eksiksiz teslim alan’’ kısmına, Adı, Soyadı (şirket kaşesi) yazılıp imzalatıldıktan sonra teslim edilmesidir.

Defterlerin delil olma hali

1. Türk Ticaret Yasası Açısından

a. Türk Ticaret Yasasının 82, 83/1, 85 ve 86 maddelerinde tacirlerin tutmakta oldukları defterlerin kendi lehlerine delil olarak kullanılması ile ilgili hükümlere yer vermiş bulunmaktadır. Ancak bu hükümlere göre defterlerin, tacirlerin kendi lehlerinde delil olabilmesi için yasaya uygun olarak tutulması zorunluluğu bulunmaktadır. Defterlerin yasaya uygun olarak tutulması tabirinin içinde defterlerin yasalarda gösterildiği şekilde düzgün tutulmasının yanında açılış ve kapanış tasdiklerinin de yasalarda gösterildiği şekilde yapılmış olması gereği de bulunmaktadır.
Bu nedenle tasdike tabi defterlerin kapanış tasdikinin (Türk Ticaret Yasası’nın 70. maddesine göre Yevmiye Defterinin yeni senenin en geç Ocak ayı sonuna kadara kapanış tasdikinin yaptırılması gerekmektedir) yapılmaması halinde bu defterlerin tacirlerin kendi lehlerinde delil olarak kullanılabilmesine olanak bulunmamaktadır.

b. Türk Ticaret Yasasının 67. maddesinin 3. ve 4. bentlerinde defterlerin tutulması ile ilgili cezai hükümler açıklanmıştır. Bunlara göre Türk Ticaret Yasasının 66. maddesinin 1 ila 3. bentlerinde tutulması mecburiyeti bulunan defterlerin yasaya uygun şekilde yerine getirilmemesi halinde bu konudan sorumlu olanlar yüz liradan bin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar. Ayrıca diğer yasalarda bulunan cezai hükümler saklı bulunmaktadır. (TTY. Md. 67/3)

Hâkimler, noterler, sicil memurları ve diğer memurlar, resmi muameleler dolayısıyla bir tacirin defter tutma mükellefiyetine aykırı hareket ettiğini öğrenince keyfiyeti savcılığa bildirmek zorundadırlar. (TTY. Md: 67/4).

c. Türk Ticaret Yasasının 68. maddesinin son fıkrası, tacirlerin saklamakla mükellef oldukları defterleri, yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi afetler sebebiyle kaybetmeleri halinde tacirin bu durumu öğrenmesinden itibaren 15 gün içinde mahkemeden zayi belgesi alabilmesine olanak sağlayıcı hükümler ifade etmektedir. Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.11.1992 Tarih ve Esas: 1991/3729, Karar: 1992/10671 Sayılı Kararı gereğince ticari defterlerini onaylatmayan tacirlerin Türk Ticaret Yasasının 68/4 maddesinde sözü edilen zayi belgesini alma imkânları bulunmamaktadır. Türk Ticaret Yasası hükümlerine göre tasdik mecburiyeti açılış ve kapanış tasdiklerini kapsadığından kapanış tasdiki bulunmayan defterler içinde zayi belgesi alma olanağı bulunmamaktadır.

2. İcra İflas Yasası Açısından

a. İcra İflas Yasası’nın 310. maddesinin 5. fıkrası “Ticaret Kanununun 66’ncı maddesinin birinci fıkrasının 1 ilâ 3’üncü bentlerinde sayılan defterleri hiç veya Kanunun emrettiği şekilde tutmamış ise” hükmü kendisinde bulunan kimsenin iflas etmesi halinde taksirli sayılacağını açıklamakta ve bunların Türk Ceza Yasası’nın göre cezalandırılacağını bildirmektedir. Bu durumda kapanış tasdiki yaptırmamış bir tacirin iflas etmesi halinde “taksirli müflis” sayılacak ve Türk Ceza Yasası hükümlerine göre cezalandırılacaktır.
b. İcra İflas Yasası’nın 285. maddesi konkordato talebinde bulunan bir tacirin, tetkik merciine defterlerinin vaziyetini bildiren bir cetvel vermesi mecburiyetini getirmiştir. Bu maddede “Bu cetvelde, bilhassa Ticaret Kanununun 66’ncı maddesi hükmünce tutulması mecburi defterlerin hepsinin tutulmuş olup olmadıkları gösterilir” hükmü yer almaktadır. Defterlerin tutulmuş olup olmamasına yukarıdaki maddelerde de açıklandığı üzere defterlerin açılış tasdiklerinin yapılmış olması gereğinin yanında kapanış tasdikinin de yapılmış olması gereği bulunmaktadır. Defterlerin kapanış tasdiki yapılmamışsa tetkik mercii tacirin konkordato talebini reddedebilmektedir.




Kemal TATAR - Ahmet FIRAT
SMMM​

 
Geri
Top