Frig Krallığı (İ. Ö. 1200 - 700)
İ. Ö. XII. yüzyıl başlarında Güneydoğu Avrupa’dan gelen Ege Göçleri ile Anadolu’ya giren Frigler Anadolu’nun önemli kentlerinin hemen hepsini yakıp yıkmış ve Hitit İmparatorluğunu ortadan kaldırarak Anadolu’yu yavaş yavaş egemenlikleri altına almaya başlamışlardır. Frigler’in esas yerleşim bölgesi Gordion merkez olmak üzere Sakarya bölgesi olup Afyon, Kütahya, Eskişehir bu bölgeye bağlıdır. Geride bıraktıkları çok az sayıdaki yazıtlar onların Hint - Avrupalı bir dil kullandıklarını göstermektedir. Yunan kaynakları özellikle Heredot onların büyük ve küçük Byriges’ler olarak Makedonya’dan geldikleri konusunda bilgi verirken Asur kaynaklarında Muşkili Mita’dan söz edilmektedir. Genellikle Mita ile Midas’ın aynı şahıs, Muşkilerin de Frigler oldukları kabul edilir.
İ. Ö. VIII. yüzyılın ikinci yarısında Frig Devleti büyük güç kazanmış, ancak İ. Ö. VII. yüzyılın başlarında Kimmer akınları ile zayıflamış; daha sonra Lidya egemenliğine girmiş ve 550 yıllarında da Pers istilası ile bağımsızlığını tamamen yitirmiştir.
Frigler’in siyasi yaşantıları ve sanatları Erken Evre (İ. Ö. VII. yüzyıldan önceki dönem) ve Geç Evre (İ. Ö. 695’teki Kimmer istilasından sonra başlıyan ve İ. Ö. IV. yüzyılın son çeyreğine kadar süren dönem) olarak iki evrede gelişmiştir. Frig sanatının ilk evresi hakkındaki bilgilerimiz az olup asıl bilgi İ. Ö. 750 yıllarından sonraya aittir.
Frigler’in başkentleri Gordion’dur. Gordion müstahkem bir şehir olup güçlü inşa edilmiş surlarla çevrilidir. Gordion’daki resmi yapılarda en gelişmiş örneklerini gördüğümüz dikdörtgen planlı, taş kerpiç ve ağaçla inşa edilmiş “Megaron” denilen yapı tipi Batı Anadolu’da İ. Ö. III. bin yılından beri kullanılan yapı tipidir. Frigler bu yapıların ön cephelerini Batı Anadolu gelenek ve göreneklerine göre pişmiş toprak bezekli levhalarla, bazılarının tabanlarını da yine geometrik motifli renkli mozaiklerle süslemişlerdir. Çeşitli motifler halinde karşımıza çıkan bu boyalı levhaların müzemizdeki en güzel örnekleri Gordion ve Pazarlı’da bulunanlardır. Bunlar; savaşçılar, aslan - boğa boğuşmaları, insan başlı at gövdeli veya kuş başlı varlıklar, hayat ağacının iki yanındaki keçileri gösteren figürler gibi konuları içermektedir.
Başkentleri olan Sakarya kenarındaki Gordion’dan başka Kızılırmak yayı içinde ve güneyindeki Alacahöyük, Boğazköy, Pazarlı, Kültepe, Eskiyapar, Maşathöyük gibi şehirler Frigler ve onların sanatı hakkındaki bilgilerimiz için en iyi kaynaklardır. Frigya ülkesindeki kaya anıtları ile diğer yerleşmelerde yapılan kazılar sonucu elde edilen buluntular. Frig mimarlığının ne denli gelişmiş ve köklü bir geleneğe sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Kral şehrinde yaşamış olan Frig kral ailesi ve asil zenginler öldükten sonra üzeri büyük toprak tümseklerle örtülü, ardıç ve sedir ağacı gibi kütüklerle yapılmış mezar odalarını içeren tümülüslere gömülüyorlardı. Bu tarzda yapılmış odaların ağaç, konstrüksüyonu ileri bir teknik göstermektedir. Çok defa toprağa geniş uzun çukurlar kazılıyor, içine tahtadan odalar yapılıyor ve etrafı moloz taşlarla dolduruluyordu. Ölü tahta odaya yerleştirildikten ve ölü hediyeleri konulduktan sonra üstüne çatı örtülüyor ve çatının üzerine büyük taş yığını konuluyordu. Bunun üzerine de toprak veya kil yığılmak sureti ile tümülüs yapılıyordu. Sayıları yüze yaklaşan ve bugün yirmibeş kadarı kazılan tümülüslerin mezar odalarındaki ölü hediyelerinin zenginliği ve çeşitliliği gömülen kişinin önemini belirtmektedir.
Gordion’dan başka en önemli Frig tümülüsleri Orta Anadolu’nun güney batısında Afyon Eskişehir yöresinde ve Ankara civarında bulunmuşlardır. Ankara’dakiler Anıtkabir ve Orman Çiftliği alanı içindedir. Tümülüsler İ. Ö. VIII ve VII. yüzyıllara ait olup bugüne kadar rastlananların yükseklikleri 3 m. ile 50 m. arasında değişmektedir. Ölüler erken dönemlerde yakılmadan, sonraki dönemlerde yakılarak ve külleri urna (ölü külü konulan kap) lara konularak tümülüslere bırakılmışlardır. Frig yığma mezarlarının en büyüğü Gordion’da 50 m. yüksekliğinde ve 300 m. çapındaki tümülüstür. Buradaki ağaç mezar odasının iç kısımda uzunluğu 6.20 m. ve genişliği 5,15 m. dir. Alınlığı üçgen biçiminde olan odanın kapısı yoktur. Odanın bir köşesindeki ağaçtan yapılmış büyük bir kerevet üzerinde yaşı altmıştan fazla ve boyu 1,59 m. olan bir iskelet bulunmuştur. Kral Midas’a ait olduğu sanılan mezar anıtında oymalı ve kakmalı geometrik motiflerle süslü tahta panoların yanında duran, üç ayaklı masaların üzerinde, içlerini daha küçük kapların doldurduğu büyük tunç kazanlar sıralanmış durumda bulunmuştur. Tunç kazanlar içindeki kapların, omphaloslu taslar, makara kulplu çanaklar, helke, küçük kazancıklar, kepçeler ve çok sayıda tunçtan yapılmış fibulalar (çengelli iğne) olduğu saptanmıştır. Aynı çağlarda Doğu Anadolu’da egemen olan ve maden işçiliğinde çok ileri bir düzeye varmış olan Urartular’dan ithal ettikleri tunç kazanlara kendi anlayışlarını katarak yeni bir stil geliştirmişlerdir. Urartular’da kazanların ağız kenarlarında aslan ve boğa başları kullanılmasına karşın Frigler Asur tipi insan başları kullanmışlardır. Ayrıca tahta eşya üstünde oyma ve kakma tekniği ile yapılan geometrik motifler tekniğin yüksekliğini, Friglerin maden işçiliğinde olduğu kadar ağaç işçiliğinde de çok ileri gittiklerini göstermektedir. Yapılan tümülüs kazıları, onların ağacı geometrik motiflerle bezeyerek eşsiz mobilyalar yaptıklarını, tahtadan küçük boğa - aslan boğuşması, at heykelcikleri, mitolojik sahnelerin yer aldığı ahşap kabartma levhaların yanı sıra kendi sanat üsluplarını yansıtan fildişinden figürler de yaptıklarını ortaya koymuştur.
Ana tanrıça “Kybele” heykel ve kabartmalarında ve “Kybele” kült yerlerindeki betimlemelerde de küçük buluntulara paralel stil özellikleri görülür. Frigler’in baş tanrıça olarak kutsadıkları Kybele. İ. Ö. II. binde Hitit panteonunda “Kubaba” olarak yer almıştır. Bereketi, çoğalmayı temsil eden, genellikle yanlarında aslanla betimlenen anatanrıça daha sonra Frigler aracılığıyla Sardes üzerinden batı dünyasına, Hellenistik ve Roma çağlarına geçmiştir. Müzedeki Kybele heykel ve kabartmaları Boğazköy’de, Ankara ve Gordion da bulunmuştur. Müzemizde bulunan bir diğer eser grubu ise Ankara civarında bulunmuş olan, Ankara taşından (andezit) işlenmiş kabartmalardır. Geç Hitit ve Asur sanatının etkisinin görüldüğü bu kabartmalar ortostad biçiminde yapılmış aslan, at, boğa, griffon ve sfenks kabartmalarıdır. Ve bu eser grubu Friglerin bir yandan Batı Anadolu, öte yandan Geç Asur ve Geç Hitit sanatından etkilendiklerini gösteren canlı örneklerdir.
Çarkta biçimlendirilmiş Frig seramiği tek renkli ve çok renkli boya bezekli olmak üzere iki gruba ayrılır. Siyah ya da gri astarlı ve tek renkli türde, madeni kapların etkisinde kalarak yapılmış örnekler çok yaygındır. Bezekli olanlarda motifler genellikle kırmızımsı kahverengi ve açık renk astar üzerine çeşitli biçimlerde uygulanmaktadır. Çok sevilen geometrik bezekler arasında dikdörtgenler, üçgenler, dalgalı yada zikzak hatlar, tek merkezli daireler, satranç tahtası motifleri fazla kullanılanlardır. Kabın tümünü kaplayan geometrik bezemeli olanların yanında panolara bölünmüş ve panoların içi hayvan figürleri ile doldurulmuş olanlar da vardır. Frigli ustanın hayal gücünü ve yaratıcılığını sergileyen küçük heykel görünümünde hayvan biçimli törensel içki kapları (riton), Anadolu’da tarih öncesi çağlardan buyana kullanılagelmiştir.
İ. Ö. XII. yüzyıl başlarında Güneydoğu Avrupa’dan gelen Ege Göçleri ile Anadolu’ya giren Frigler Anadolu’nun önemli kentlerinin hemen hepsini yakıp yıkmış ve Hitit İmparatorluğunu ortadan kaldırarak Anadolu’yu yavaş yavaş egemenlikleri altına almaya başlamışlardır. Frigler’in esas yerleşim bölgesi Gordion merkez olmak üzere Sakarya bölgesi olup Afyon, Kütahya, Eskişehir bu bölgeye bağlıdır. Geride bıraktıkları çok az sayıdaki yazıtlar onların Hint - Avrupalı bir dil kullandıklarını göstermektedir. Yunan kaynakları özellikle Heredot onların büyük ve küçük Byriges’ler olarak Makedonya’dan geldikleri konusunda bilgi verirken Asur kaynaklarında Muşkili Mita’dan söz edilmektedir. Genellikle Mita ile Midas’ın aynı şahıs, Muşkilerin de Frigler oldukları kabul edilir.
İ. Ö. VIII. yüzyılın ikinci yarısında Frig Devleti büyük güç kazanmış, ancak İ. Ö. VII. yüzyılın başlarında Kimmer akınları ile zayıflamış; daha sonra Lidya egemenliğine girmiş ve 550 yıllarında da Pers istilası ile bağımsızlığını tamamen yitirmiştir.
Frigler’in siyasi yaşantıları ve sanatları Erken Evre (İ. Ö. VII. yüzyıldan önceki dönem) ve Geç Evre (İ. Ö. 695’teki Kimmer istilasından sonra başlıyan ve İ. Ö. IV. yüzyılın son çeyreğine kadar süren dönem) olarak iki evrede gelişmiştir. Frig sanatının ilk evresi hakkındaki bilgilerimiz az olup asıl bilgi İ. Ö. 750 yıllarından sonraya aittir.
Frigler’in başkentleri Gordion’dur. Gordion müstahkem bir şehir olup güçlü inşa edilmiş surlarla çevrilidir. Gordion’daki resmi yapılarda en gelişmiş örneklerini gördüğümüz dikdörtgen planlı, taş kerpiç ve ağaçla inşa edilmiş “Megaron” denilen yapı tipi Batı Anadolu’da İ. Ö. III. bin yılından beri kullanılan yapı tipidir. Frigler bu yapıların ön cephelerini Batı Anadolu gelenek ve göreneklerine göre pişmiş toprak bezekli levhalarla, bazılarının tabanlarını da yine geometrik motifli renkli mozaiklerle süslemişlerdir. Çeşitli motifler halinde karşımıza çıkan bu boyalı levhaların müzemizdeki en güzel örnekleri Gordion ve Pazarlı’da bulunanlardır. Bunlar; savaşçılar, aslan - boğa boğuşmaları, insan başlı at gövdeli veya kuş başlı varlıklar, hayat ağacının iki yanındaki keçileri gösteren figürler gibi konuları içermektedir.
Başkentleri olan Sakarya kenarındaki Gordion’dan başka Kızılırmak yayı içinde ve güneyindeki Alacahöyük, Boğazköy, Pazarlı, Kültepe, Eskiyapar, Maşathöyük gibi şehirler Frigler ve onların sanatı hakkındaki bilgilerimiz için en iyi kaynaklardır. Frigya ülkesindeki kaya anıtları ile diğer yerleşmelerde yapılan kazılar sonucu elde edilen buluntular. Frig mimarlığının ne denli gelişmiş ve köklü bir geleneğe sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Kral şehrinde yaşamış olan Frig kral ailesi ve asil zenginler öldükten sonra üzeri büyük toprak tümseklerle örtülü, ardıç ve sedir ağacı gibi kütüklerle yapılmış mezar odalarını içeren tümülüslere gömülüyorlardı. Bu tarzda yapılmış odaların ağaç, konstrüksüyonu ileri bir teknik göstermektedir. Çok defa toprağa geniş uzun çukurlar kazılıyor, içine tahtadan odalar yapılıyor ve etrafı moloz taşlarla dolduruluyordu. Ölü tahta odaya yerleştirildikten ve ölü hediyeleri konulduktan sonra üstüne çatı örtülüyor ve çatının üzerine büyük taş yığını konuluyordu. Bunun üzerine de toprak veya kil yığılmak sureti ile tümülüs yapılıyordu. Sayıları yüze yaklaşan ve bugün yirmibeş kadarı kazılan tümülüslerin mezar odalarındaki ölü hediyelerinin zenginliği ve çeşitliliği gömülen kişinin önemini belirtmektedir.
Gordion’dan başka en önemli Frig tümülüsleri Orta Anadolu’nun güney batısında Afyon Eskişehir yöresinde ve Ankara civarında bulunmuşlardır. Ankara’dakiler Anıtkabir ve Orman Çiftliği alanı içindedir. Tümülüsler İ. Ö. VIII ve VII. yüzyıllara ait olup bugüne kadar rastlananların yükseklikleri 3 m. ile 50 m. arasında değişmektedir. Ölüler erken dönemlerde yakılmadan, sonraki dönemlerde yakılarak ve külleri urna (ölü külü konulan kap) lara konularak tümülüslere bırakılmışlardır. Frig yığma mezarlarının en büyüğü Gordion’da 50 m. yüksekliğinde ve 300 m. çapındaki tümülüstür. Buradaki ağaç mezar odasının iç kısımda uzunluğu 6.20 m. ve genişliği 5,15 m. dir. Alınlığı üçgen biçiminde olan odanın kapısı yoktur. Odanın bir köşesindeki ağaçtan yapılmış büyük bir kerevet üzerinde yaşı altmıştan fazla ve boyu 1,59 m. olan bir iskelet bulunmuştur. Kral Midas’a ait olduğu sanılan mezar anıtında oymalı ve kakmalı geometrik motiflerle süslü tahta panoların yanında duran, üç ayaklı masaların üzerinde, içlerini daha küçük kapların doldurduğu büyük tunç kazanlar sıralanmış durumda bulunmuştur. Tunç kazanlar içindeki kapların, omphaloslu taslar, makara kulplu çanaklar, helke, küçük kazancıklar, kepçeler ve çok sayıda tunçtan yapılmış fibulalar (çengelli iğne) olduğu saptanmıştır. Aynı çağlarda Doğu Anadolu’da egemen olan ve maden işçiliğinde çok ileri bir düzeye varmış olan Urartular’dan ithal ettikleri tunç kazanlara kendi anlayışlarını katarak yeni bir stil geliştirmişlerdir. Urartular’da kazanların ağız kenarlarında aslan ve boğa başları kullanılmasına karşın Frigler Asur tipi insan başları kullanmışlardır. Ayrıca tahta eşya üstünde oyma ve kakma tekniği ile yapılan geometrik motifler tekniğin yüksekliğini, Friglerin maden işçiliğinde olduğu kadar ağaç işçiliğinde de çok ileri gittiklerini göstermektedir. Yapılan tümülüs kazıları, onların ağacı geometrik motiflerle bezeyerek eşsiz mobilyalar yaptıklarını, tahtadan küçük boğa - aslan boğuşması, at heykelcikleri, mitolojik sahnelerin yer aldığı ahşap kabartma levhaların yanı sıra kendi sanat üsluplarını yansıtan fildişinden figürler de yaptıklarını ortaya koymuştur.
Ana tanrıça “Kybele” heykel ve kabartmalarında ve “Kybele” kült yerlerindeki betimlemelerde de küçük buluntulara paralel stil özellikleri görülür. Frigler’in baş tanrıça olarak kutsadıkları Kybele. İ. Ö. II. binde Hitit panteonunda “Kubaba” olarak yer almıştır. Bereketi, çoğalmayı temsil eden, genellikle yanlarında aslanla betimlenen anatanrıça daha sonra Frigler aracılığıyla Sardes üzerinden batı dünyasına, Hellenistik ve Roma çağlarına geçmiştir. Müzedeki Kybele heykel ve kabartmaları Boğazköy’de, Ankara ve Gordion da bulunmuştur. Müzemizde bulunan bir diğer eser grubu ise Ankara civarında bulunmuş olan, Ankara taşından (andezit) işlenmiş kabartmalardır. Geç Hitit ve Asur sanatının etkisinin görüldüğü bu kabartmalar ortostad biçiminde yapılmış aslan, at, boğa, griffon ve sfenks kabartmalarıdır. Ve bu eser grubu Friglerin bir yandan Batı Anadolu, öte yandan Geç Asur ve Geç Hitit sanatından etkilendiklerini gösteren canlı örneklerdir.
Çarkta biçimlendirilmiş Frig seramiği tek renkli ve çok renkli boya bezekli olmak üzere iki gruba ayrılır. Siyah ya da gri astarlı ve tek renkli türde, madeni kapların etkisinde kalarak yapılmış örnekler çok yaygındır. Bezekli olanlarda motifler genellikle kırmızımsı kahverengi ve açık renk astar üzerine çeşitli biçimlerde uygulanmaktadır. Çok sevilen geometrik bezekler arasında dikdörtgenler, üçgenler, dalgalı yada zikzak hatlar, tek merkezli daireler, satranç tahtası motifleri fazla kullanılanlardır. Kabın tümünü kaplayan geometrik bezemeli olanların yanında panolara bölünmüş ve panoların içi hayvan figürleri ile doldurulmuş olanlar da vardır. Frigli ustanın hayal gücünü ve yaratıcılığını sergileyen küçük heykel görünümünde hayvan biçimli törensel içki kapları (riton), Anadolu’da tarih öncesi çağlardan buyana kullanılagelmiştir.