Bir zamanlar, güneşin her gün daha da parlak doğduğu, çiçeklerin rengarenk kokularıyla havayı doldurduğu büyülü bir ormanın derinliklerinde küçük bir köy vardı. Bu köyde yaşayan diğer çocuklardan farklı, kocaman ela gözleri ve sevimli gamzeleriyle dikkat çeken minik bir kız çocuğu vardı. Adı Ayla'ydı. Ayla'nın gözleri o kadar güzeldi ki, bakan herkes büyülü bir dünyaya adım atmış gibi hissederdi.
Ayla, günlerini ormanda dolaşarak, ağaçlarla konuşarak ve hayvanlarla arkadaşlık ederek geçirirdi. Özellikle de sevimli bir sincap olan Çiko ile araları çok iyiydi. Çiko, Ayla'nın sırdaşı, oyun arkadaşı ve en yakın dostu olmuştu.
Bir gün, Ayla ormanda gezinirken hiç görmediği kadar büyük ve güzel bir çiçek gördü. Çiçek o kadar parlaktı ki, sanki güneşin bir parçasıymış gibiydi. Ayla, çiçeğe doğru yaklaştıkça kalbi hızla çarpmaya başladı. Çiçeğe dokunmak istedi ama birden çiçek konuşmaya başladı.
"Merhaba Ayla," dedi çiçek yumuşak bir sesle. "Ben Sihirli Çiçek'im. Seni çok uzun zamandır bekliyordum."
Ayla şaşkınlıkla çiçeğe baktı. "Sen konuşabiliyor musun?" diye sordu.
Sihirli Çiçek gülümsedi. "Evet, Ayla. Ben sihirli güçlere sahip bir çiçeğim. Senin gibi saf ve temiz bir kalbe sahip birini arıyordum."
Ayla'nın gözleri merakla parladı. "Neden beni arıyordun?" diye sordu.
Sihirli Çiçek, "Çünkü senin gözlerin çok güzel ve kalbin çok temiz. Senin gibi biriyle arkadaş olmak istiyorum," dedi.
O günden sonra Ayla ve Sihirli Çiçek her gün birlikte vakit geçirmeye başladılar. Sihirli Çiçek, Ayla'ya birçok şey öğretti. Doğayı sevmeyi, hayvanlara iyi davranmayı ve her zaman dürüst olmayı. Ayla da Sihirli Çiçek'ten birçok şey öğrendi. Sihirli Çiçek'in sayesinde Ayla, dünyayı daha farklı bir gözle görmeye başladı.
Bir gün, Ayla köyüne geri dönerken yakışıklı bir prens gördü. Prens, Ayla'nın gözlerinin güzelliğine hayran kaldı ve ona aşık oldu. Prens, Ayla'ya evlenme teklif etti. Ayla çok mutlu oldu ve prensi kabul etti.
Düğün günleri geldi çattı. Ayla, gelinliğiyle çok güzel görünüyordu. Düğün töreni sırasında, prens Ayla'nın gözlerine baktı ve birdenbire donakaldı. Ayla'nın gözleri, Sihirli Çiçek'in öğrettiği her şeyi yansıtıyordu. Prens, Ayla'nın kalbinin ne kadar güzel olduğunu anladı ve ona daha da aşık oldu.
Ayla ve prens, çok mutlu bir ömür sürdüler. Ayla, prense Sihirli Çiçek'ten öğrendiği her şeyi anlattı. Prens de Ayla gibi doğayı sevmeye ve hayvanlara iyi davranmaya başladı. Ve böylece, Ayla'nın gamzeli gözleri ve saf kalbi, bütün krallığa mutluluk getirdi.
Ayla, günlerini ormanda dolaşarak, ağaçlarla konuşarak ve hayvanlarla arkadaşlık ederek geçirirdi. Özellikle de sevimli bir sincap olan Çiko ile araları çok iyiydi. Çiko, Ayla'nın sırdaşı, oyun arkadaşı ve en yakın dostu olmuştu.
Bir gün, Ayla ormanda gezinirken hiç görmediği kadar büyük ve güzel bir çiçek gördü. Çiçek o kadar parlaktı ki, sanki güneşin bir parçasıymış gibiydi. Ayla, çiçeğe doğru yaklaştıkça kalbi hızla çarpmaya başladı. Çiçeğe dokunmak istedi ama birden çiçek konuşmaya başladı.
"Merhaba Ayla," dedi çiçek yumuşak bir sesle. "Ben Sihirli Çiçek'im. Seni çok uzun zamandır bekliyordum."
Ayla şaşkınlıkla çiçeğe baktı. "Sen konuşabiliyor musun?" diye sordu.
Sihirli Çiçek gülümsedi. "Evet, Ayla. Ben sihirli güçlere sahip bir çiçeğim. Senin gibi saf ve temiz bir kalbe sahip birini arıyordum."
Ayla'nın gözleri merakla parladı. "Neden beni arıyordun?" diye sordu.
Sihirli Çiçek, "Çünkü senin gözlerin çok güzel ve kalbin çok temiz. Senin gibi biriyle arkadaş olmak istiyorum," dedi.
O günden sonra Ayla ve Sihirli Çiçek her gün birlikte vakit geçirmeye başladılar. Sihirli Çiçek, Ayla'ya birçok şey öğretti. Doğayı sevmeyi, hayvanlara iyi davranmayı ve her zaman dürüst olmayı. Ayla da Sihirli Çiçek'ten birçok şey öğrendi. Sihirli Çiçek'in sayesinde Ayla, dünyayı daha farklı bir gözle görmeye başladı.
Bir gün, Ayla köyüne geri dönerken yakışıklı bir prens gördü. Prens, Ayla'nın gözlerinin güzelliğine hayran kaldı ve ona aşık oldu. Prens, Ayla'ya evlenme teklif etti. Ayla çok mutlu oldu ve prensi kabul etti.
Düğün günleri geldi çattı. Ayla, gelinliğiyle çok güzel görünüyordu. Düğün töreni sırasında, prens Ayla'nın gözlerine baktı ve birdenbire donakaldı. Ayla'nın gözleri, Sihirli Çiçek'in öğrettiği her şeyi yansıtıyordu. Prens, Ayla'nın kalbinin ne kadar güzel olduğunu anladı ve ona daha da aşık oldu.
Ayla ve prens, çok mutlu bir ömür sürdüler. Ayla, prense Sihirli Çiçek'ten öğrendiği her şeyi anlattı. Prens de Ayla gibi doğayı sevmeye ve hayvanlara iyi davranmaya başladı. Ve böylece, Ayla'nın gamzeli gözleri ve saf kalbi, bütün krallığa mutluluk getirdi.