Son yılların popüler mesleklerinden biri olan genetik mühendisliği, geleceğin de popüler mesleklerinden biri olmaya aday bir dalı teşkil etmektedir. Genetik mühendisliğinin ana meşgalesi, canlıların sahip olduğu kalıtsal özellikleri değiştirmek suretiyle onlara yeni işlevler kazandırmaktır. Bu ana meşgalenin uygulayıcıları da genetik mühendisleridir.
Genetik mühendisi, gen detayında analizler yapan, genleri yalıtarak bireysel anlamda incelemeye tabi tutan, genlerin aktarılması, çoğaltılması, klonlanması, farklı genlerin birleştirilmesi, vb. şekillerde genlerle ilgili çalışmaları gerçekleştiren bilim adamıdır.
Gen, canlı organizmaların hücrelerinde yer alan kromozomlarda bulunarak, o organizmanın bireysel özelliklerini taşıyan, bu özelliklerin nesilden nesile aktarılması yönünde önemli bir rol icra eden küçük yapıtaşlarıdır. Bu yapıtaşlarına ilişki farkındalık eski yıllara dayanıyor olsa da gen ismi ile bu konuyu ele alan ilk kişi Johannsendir.
Genlerin organizmanın kalıtsal özelliklerini taşıyan canlı bir birim olduğunun anlaşılması üzerine genlerle ilgili olarak yapılabilecek çalışmalar da her geçen gün genişletilmiştir. Bu kapsamda çalışmalara başlayıp bir anlamda genetik mühendisliğinin de babası olan kişi ise Mendeldir. Avusturyalı bir rahip ve bilim adamı olan Gregor Mendelin çalışmalarına destk veren birçok bilim adamı ile 1900′lü yılların başında genetik mühendisliği mesleği de oluşmuş oldu. DNAnın genetik bilgiyi taşıyıcı yapısı ve özellikleri ile ilgili keşiflerle birlikte 1940′lı yıllardan itibaren yoğun bir şekilde DNA üzerine çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Genetik mühendisleri ilk olarak bitkiler üzerinde gen taşıma, gen birleştirme gibi işlemleri gerçekleştirmişlerdir. Daha sonra genetik alanındaki çalışmalar hayvanlara doğru gelişme göstermiştir. 1997 yılında klonlanan ilk hayvan olan Dolly adlı koyun genetik mühendisliği mesleğinin de çığır açtığı bir olay olmuştur. Ian Willmut ve ekibi tarafından gerçekleştiren bu klonlama o dönem çok ciddi bir tepkinin de oluşmasına sebebiyet vermiştir. Zira, genetik mühendisliği mesleğinden beklenti canlı organizmaların orijinal yapılarının bozulması, yeni organizma türleri yaratılması değil; insan hayatı için ekonomik anlamda önem taşıyan canlıların korunması, ürünlerinin geliştirilmesi için uygulamalar yapılmasıdır.
Genetik mühendisleri bilimsel anlamda büyük çalışmalara ve katkılara imza atmaktadırlar. Moleküler biyoloji ile genetik mühendisliği bu alanda birbirleri ile önemli bir işbirliği içindedirler. Genetik mühendisliği mesleğinin en fazla katma değeri yarattığı ve yaratması beklenen alan tıp ve endüstridir. Tıp alanında kalıtsal hastalıkların anlaşılması ve tedavi edilmesi için genetik mühendislerinden önemli oranda yararlanılırken, endüstri alanında da endüstriyel ürünlerin (ilaç, gıda, vb.)niteliklerinin daha ihtiyacı karşılar hale gelmesi, daha hijyenik ve daha güvenli olması için gerekli çalışmalar yapılmaktadır.
Genetik mühendisi, gen detayında analizler yapan, genleri yalıtarak bireysel anlamda incelemeye tabi tutan, genlerin aktarılması, çoğaltılması, klonlanması, farklı genlerin birleştirilmesi, vb. şekillerde genlerle ilgili çalışmaları gerçekleştiren bilim adamıdır.
Gen, canlı organizmaların hücrelerinde yer alan kromozomlarda bulunarak, o organizmanın bireysel özelliklerini taşıyan, bu özelliklerin nesilden nesile aktarılması yönünde önemli bir rol icra eden küçük yapıtaşlarıdır. Bu yapıtaşlarına ilişki farkındalık eski yıllara dayanıyor olsa da gen ismi ile bu konuyu ele alan ilk kişi Johannsendir.
Genlerin organizmanın kalıtsal özelliklerini taşıyan canlı bir birim olduğunun anlaşılması üzerine genlerle ilgili olarak yapılabilecek çalışmalar da her geçen gün genişletilmiştir. Bu kapsamda çalışmalara başlayıp bir anlamda genetik mühendisliğinin de babası olan kişi ise Mendeldir. Avusturyalı bir rahip ve bilim adamı olan Gregor Mendelin çalışmalarına destk veren birçok bilim adamı ile 1900′lü yılların başında genetik mühendisliği mesleği de oluşmuş oldu. DNAnın genetik bilgiyi taşıyıcı yapısı ve özellikleri ile ilgili keşiflerle birlikte 1940′lı yıllardan itibaren yoğun bir şekilde DNA üzerine çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Genetik mühendisleri ilk olarak bitkiler üzerinde gen taşıma, gen birleştirme gibi işlemleri gerçekleştirmişlerdir. Daha sonra genetik alanındaki çalışmalar hayvanlara doğru gelişme göstermiştir. 1997 yılında klonlanan ilk hayvan olan Dolly adlı koyun genetik mühendisliği mesleğinin de çığır açtığı bir olay olmuştur. Ian Willmut ve ekibi tarafından gerçekleştiren bu klonlama o dönem çok ciddi bir tepkinin de oluşmasına sebebiyet vermiştir. Zira, genetik mühendisliği mesleğinden beklenti canlı organizmaların orijinal yapılarının bozulması, yeni organizma türleri yaratılması değil; insan hayatı için ekonomik anlamda önem taşıyan canlıların korunması, ürünlerinin geliştirilmesi için uygulamalar yapılmasıdır.
Genetik mühendisleri bilimsel anlamda büyük çalışmalara ve katkılara imza atmaktadırlar. Moleküler biyoloji ile genetik mühendisliği bu alanda birbirleri ile önemli bir işbirliği içindedirler. Genetik mühendisliği mesleğinin en fazla katma değeri yarattığı ve yaratması beklenen alan tıp ve endüstridir. Tıp alanında kalıtsal hastalıkların anlaşılması ve tedavi edilmesi için genetik mühendislerinden önemli oranda yararlanılırken, endüstri alanında da endüstriyel ürünlerin (ilaç, gıda, vb.)niteliklerinin daha ihtiyacı karşılar hale gelmesi, daha hijyenik ve daha güvenli olması için gerekli çalışmalar yapılmaktadır.