Gidiş Alayı Nedir?
Padişahların saray dışındaki gezintileri münasebetiyle tertip edilen alaylar hakkında kullanılan bir tabir. Padişah, muhafız ve saraylılardan meydana gelen bir kalabalıkla herhangi bir yere gittikleri için bu isim verilirdi.
Padişahlar; resmî ve belli günler dışında, şehir içi veya haricinde gayri resmî olarak bir tarafa gittikleri zaman, geçit yerlerine asker dizmek ve halka ilan etmek âdet değildi. Bu durum, oldukça sade bir şekilde olup, sadece görevli bulunan hizmetliler padişaha refakat ederdi.
Yolda halktan birisi atın önüne yatar, yahut yolun bir noktasından yüksek sesle hâlinden şikâyetçi olursa ve gerçekten adam fakirse, kâfi miktarda para ve hediyeler verilerek gönlü alınırdı. Bu gibi müracaatlara mahal kalmaması için padişahların gidişleri mümkün mertebe gizli tutulurdu.
Teşrîf-i hümâyûn (padişah gezisi) biraz resmîce olursa, çavuş ve çizmeciden başka, yeniçeri ağası, kapıcıbaşı, mîr-i alem, mirahur, çavuşbaşı ile üzengi ağaları da bulunurdu. Gidilen yerde gecelenecek ve çadırda kalınacak ise aşçıbaşı ve çadırları kurup kaldıracak görevliler ve mehter takımı, erzak ve malzeme taşıyan atlar ve esterler (katır) de götürülürdü. Ava çıkışlarda ise avla ilgili olan, samsoncu, zağarcı, doğancı gibi ağalar da bulunurdu.
Padişahların gittikleri yerlerde bazen pehlivan güreşleri ve at koşuları gibi oyunlar düzenlenip seyredilirdi. Sultan Birinci Ahmed Han, Kandilli Bahçesine giderek orada kayık yarışları tertip ettirip seyrederdi.
Resmî olmayan gidişlerde otağın önüne tuğ dikilmez, mehter götürülmezdi. Kayıkla gidişlerde padişahın dümenini bostancıbaşı tutardı. Kayıkla gidişlerin en parlak merasimleri, Lâle Devri'nde yapılmıştır. Bu merasimleri şairler, kasidelerinde en güzel şekilde terennüm etmişlerdir. Tanzimat'tan sonra hususî gidişlerin bir kısmı at, bir kısmı araba, bazen da kayıkla yapılırdı. Sarayda padişahın gidiş işlerini düzenleyen bir “gidiş müdürü” vardı.
Padişahların saray dışındaki gezintileri münasebetiyle tertip edilen alaylar hakkında kullanılan bir tabir. Padişah, muhafız ve saraylılardan meydana gelen bir kalabalıkla herhangi bir yere gittikleri için bu isim verilirdi.
Padişahlar; resmî ve belli günler dışında, şehir içi veya haricinde gayri resmî olarak bir tarafa gittikleri zaman, geçit yerlerine asker dizmek ve halka ilan etmek âdet değildi. Bu durum, oldukça sade bir şekilde olup, sadece görevli bulunan hizmetliler padişaha refakat ederdi.
Yolda halktan birisi atın önüne yatar, yahut yolun bir noktasından yüksek sesle hâlinden şikâyetçi olursa ve gerçekten adam fakirse, kâfi miktarda para ve hediyeler verilerek gönlü alınırdı. Bu gibi müracaatlara mahal kalmaması için padişahların gidişleri mümkün mertebe gizli tutulurdu.
Teşrîf-i hümâyûn (padişah gezisi) biraz resmîce olursa, çavuş ve çizmeciden başka, yeniçeri ağası, kapıcıbaşı, mîr-i alem, mirahur, çavuşbaşı ile üzengi ağaları da bulunurdu. Gidilen yerde gecelenecek ve çadırda kalınacak ise aşçıbaşı ve çadırları kurup kaldıracak görevliler ve mehter takımı, erzak ve malzeme taşıyan atlar ve esterler (katır) de götürülürdü. Ava çıkışlarda ise avla ilgili olan, samsoncu, zağarcı, doğancı gibi ağalar da bulunurdu.
Padişahların gittikleri yerlerde bazen pehlivan güreşleri ve at koşuları gibi oyunlar düzenlenip seyredilirdi. Sultan Birinci Ahmed Han, Kandilli Bahçesine giderek orada kayık yarışları tertip ettirip seyrederdi.
Resmî olmayan gidişlerde otağın önüne tuğ dikilmez, mehter götürülmezdi. Kayıkla gidişlerde padişahın dümenini bostancıbaşı tutardı. Kayıkla gidişlerin en parlak merasimleri, Lâle Devri'nde yapılmıştır. Bu merasimleri şairler, kasidelerinde en güzel şekilde terennüm etmişlerdir. Tanzimat'tan sonra hususî gidişlerin bir kısmı at, bir kısmı araba, bazen da kayıkla yapılırdı. Sarayda padişahın gidiş işlerini düzenleyen bir “gidiş müdürü” vardı.