- Film Türü
- Dramatik komedi
- Yapım
- 10 Ağustos 2018 (1s 50dk)
- Yönetmen
- Jim Jarmusch
- Oyuncular
- Masatoshi Nagase, Yûki Kudô, Nicoletta Braschi, Screamin' Jay Hawkins, Elizabeth Bracco
Özet ve Detaylar
Gizem Treni, Memhis’te geçen üç ayrı hikayeyi konu ediyor. Aynı otelde mesken tutan ancak birbiriyle hiçbir şekilde karşılaşmayan üç insan, ayrı ayrı karşımıza geliyorlar. Filmde Carl Perkins hayranı bir adam olan Jun ile Kral Elvis Presley hayranı Mitsuko’nun; kocasının cenazesini Roma’ya götürmeye çalışan bir dul ile aynı otelde odasında kalan kaçak bir kadının ve eşi tarafından terk edilen bir adam ve onun kayınbiraderinin hikayesi anlatılıyor.
Elvis efsanesinin üzerinden başlayarak hiç dinmeyen mizahıyla izleyenini birkaç karakterin zihnine sokan Gizem Treni, kendi hayran kitlesini oluşturan, günümüz sinemasının en özel yönetmenlerinden biri olan Jim Jarmusch sinemasının kısa bir kılavuzu niteliğinde. Birbiriyle hiç karşılaşmayan kahramanların yer aldığı filmin kadrosunda Masatoshi Nagase, Yûki Kudô, Nicoletta Braschi, Screamin' Jay Hawkins, Elizabeth Bracco gibi isimler yer alıyor.
En sevdiğim filmlerden biri olan Coffee and Cigarettes’in yönetmen ve senaristi Jim Jarmusch’un yine yazıp yönettiği 1989 yapımı filmi, Gizem Treni’ni (Mystery Train) daha önce görme şansım olmamıştı. Elvis Presley anısına ülkemizde ilk kez vizyona taşınınca heyecanla izledim.
1989’da Cannes Film Festivali’nde En İyi Sanatsal Katkı Ödülü’ne layık görülen yapıt, diyalogların ağırlıkta olduğu bir akışta yarattığı dünya ile oldukça etkileyici. Sahneler ağırlıklı olarak minimal dekorlu otel odalarında geçse de, detayları takip etme isteği uyandıracak bir zekayla işlenmiş.
Film Elvis’in şehri Memphis’deki bir otelde, bir geceyi anlatan üç hikâyeden oluşuyor. Ana karakterleriyse filmdeki sırasıyla Japonyalı bir çift, yeni dul kalmış bir kadın ve yeni tanıştığı kaçak bir kadın, Elvis takma adlı bir İngiliz, zenci bir arkadaşı ve kayınbiraderi.
Tren yolculuğuyla başlayıp trende biten ve birbirlerine değen bu hikâyelerin anlatımı, kişisel ve karakterlerin derinine inen ilişkilerden aksiyona doğru yol alıyor.
Aynı şekilde Japon çiftin birbiriyle olan ilişkisinde, birebir ilgisi olmadığında tek bir kişiyi göremeyeceğiniz hayalet şehir izlenimi yaratan şehirde karakterlerin iç dünyasına yaklaşırken, yeni öyküler doğdukça şehir de nispeten dolmaya başlıyor ve en son öyküde karakterlerin temsil ettiği durumlara kafa yoruyoruz.
Bu da her öyküde filme bambaşka bir katman katıyor ve izleyiciye kendi deneyimlerine göre çıkarımlarda bulunmasına yol açıyor.
Rock&Roll’a saygı duruşunda olan bu film radyo DJ’i olarak Tom Waits’i ve Clash’in gitaristi Joe Strummer’la da güçleniyor. Fakat bugün de bizim Reservoir Dogs ve Fargo gibi filmlerden saygı duyduğumuz Steve Buscemi, yine en sevdiğim filmlerden biri olan Life Is Beautiful’dan çok sevdiğim Nicoletta Braschi ve dahası Masatoshi Nagase, Yûki Kudô, Screamin' Jay Hawkins, Elizabeth Bracco karakterlere ruh veriyor.
Sinefiller bu filmi büyük ekranda izleme fırsatını kaçırmayacaktır. Fakat kitap gibi okunacak mizahı yüksek diyalogları, minimal dünyasında Elvis Presley, Otis Reddingve Roy Orbison’ın efsane müzikleriyle süslenen muazzam kompozisyonuyla izlemek isteyenler için 1989 yapımı bu filmi beyaz perdede izlemek bir armağan. Çünkü hem zamanın ötesinde, hem de zamanın ruhunda tek vücut.
Filmle İlgili Birkaç Yorum
Yine ruhsuz, yine duygusuz, müthiş bir jarmusch filmi...
Özellikle ilk hikaye olan far from yokohama oldukça farklı, dokunaklı ve etkileyiciydi.Son hikayede ise Joe Strummer, Steve Buscemi gibi isimler karşımıza çıkıyor ve tabii ki nereden çıkacak diye beklediğimiz Tom Waits radyoda Dj olarak bizleri bekliyor.Es geçilmemesi gereken Jarmusch filmlerinden, gerçi hangisi öyleki.
***
Aynı anların tekrar tekrar edildiği film...örneğin, blue moon, gece trenin geçişi (ki ilk ve ikinci bölümlerde de üçüncü bölümde buscemi ve arkadaşlarının kamyonetle geçişi köşeden gözlenir), tabanca sesi, resepsiyondaki zencinin siyah gözlük takışı ve resepsiyondakilerin üniforma hakkında konuşmaları...
ayrıca, ilk bölümde elvis yoktur; ikincisinde ruh olarak ortaya çıkar; ve son bölümde de joe stummer aslında elvis'tir...
yine ruhsuz, yine duygusuz, müthiş bir jarmush filmi...
***
Japon kız'ın scrapbook'una yapıştırdığı "elvis'e benzeyen insanlar" fotoğrafları, bu fotoğrafları erkek arkadaşına gösterdikten sonra dönüp çocuğa bakması, ve bu sırada kendisi farketmese de duvarda asılı olan elvis fotoğrafına benzemesi de en hoş ayrıntılarından.
***
jun: çok fazla uyuyorsun. hayatının yarısı rüyalarda geçiyor.
mitsuko: evet... ama uyumak harika bir şey. öldüğünde bir daha hiç uyuyamayacaksın. bu da rüya göremeyeceksin anlamına geliyor.
Alıntıdır.