Sezgilerinizi geliştirin
Sezgilerinizi kullanarak sorunlarınızı çözümleyebilirsiniz.
Halk arasında içime doğdu şeklinde tarif edilen sezgi, “altıncı his” olarak da bilinir. Hemen bütün insanlarda mevcut olan sezme yeteneği, günlük hayatın içinde az ya da çok olarak harekete geçer.
Ancak, insanlar tam bir koşuşturma içinde bulundukları için garip tesadüflerin farkına varamazlar. Farketseler bile tesadüf deyip geçer ve büyük bir hızla unuturlar.
GERÇEKTEN TESADÜF MÜ?
Bazen öyle ilginç tesadüfler arka arkaya gelir ki, insanın dikkatini çeker. Artık farkına varmamak imkansızdır. Tabii bunun üzerine düşünmeye başlar ve ne olduğunu anlamaya çalışırsınız. Fakat, işin içinden çıkamayacağınız, mantıklı (Bilinen) bir açıklama bulamayacağınızı anladığınız anda düşünmekten vazgeçersiniz. Kısa bir süre içinde de olup bitenleri unutursunuz.
Sonra bir gün sizin yaşadığınıza benzer ilginç tesadüfler yaşamış biri karşınıza çıkıp yaşadıklarını anlatmaya başlayınca dikkat kesilip daha önce unuttuklarınızı hatırlamaya başlarsınız.
Olaylar hafızanızda canlanmaya başlar ve size de zaman zaman benzer şeyler olduğunu düşünürsünüz.
NELER YAPABİLİRSİNİZ?
Şimdi bu yazdıklarımı okuyan pek çok kişinin daha okurken kendisinde var olan sezgi yeteneğini, geçmişte yaşadığı olayları hatırlamaya başlayacaktır. Ve tabii bu yaşadıklarının ne olduğunu da anlayabilecek.
Ayrıca kendinizde bulunan bu olağanüstü yeteneği geliştirebileceğiniz metotlar olduğunu öğreneceksiniz. Bu yöntemleri uygulayıp sezgilerinizi geliştirebilir, hatta bilmek istediğiniz konulara yönelik kararlı bir istekle bunlar hakkında sezgilere ulaşabilirsinz.
Önce “içinize doğması” şeklinde bilinen yeteneği uyandırmak için neler yapılabileceğine kısaca göz atalım.
Öyle uzun uzun sistemli, disiplinli çalışmalar yapmanıza gerek yok. Fakat, dikkatli bir düzenlilik her konuda başarıyı getirir. Bu nedenle dikkatinizi sezgilerinize yöneltip geliştirmek için çalışmaları aksatmamalısınız.
Sezgileri geliştirmek için işe zamanla başlayabilirsiniz. Yani zamanı saate bakmadan tahmin etmek.
İSABETLİ TAHMİNLER
Bunun için saatin kaç olduğunu merak ettiğiniz her an saate bakmadan zamanı belirlemeye çalışın. Sonra saatinize bakın. Önceleri tahminleriniz pek tutarlı olmayacak. Fakat, bunu sürekli uygulamaya başladıktan kısa bir süre sonra saati dakika farkıyla isabet ettirmeye başlayacaksınız. Daha sonra da tam isabetler yapabilir, zamanı tam olarak tahmin etmeye başlayabilirsiniz.
Zaman tahminlerini doğru tespit edebildiğinizi anladığınız zaman içsel duyularınızın gelişmeye başlamış demektir. Yani sezgileriniz güçlenmeye başlar.
Şimdi bu uygulamayı telefon çaldığı zaman ya da kapı ziline yönelerek sürdürebilirsiniz.
Telefonu açmadan kimin aradığını tahmin etmeye çalışın. Kapıyı açmadan kimin geldiğini bulmaya çalışın.
BU BİR OYUN
Bunu sürekli yapın. Bir çeşit oyun haline getirebilirsiniz. Böylece sezgilerinizi harekete geçirmiş olursunuz.
Daha sonra da sizi arayan kişinin hangi maksatla aradığını anlamaya çalışın. Yani dikkatinizi bu yöne kaydırın.
Telefonun ucundaki kişi ya da kapının ardında bulunanın kim ve ne maksatla geldiğini anlamaya çalışırken aklınıza ilk gelen isim ve nedenleri esas olarak kabul edin. Ve fazla düşünmeyin.
Sonra tahminlerinizin ne derece doğru olduğunu anlamaya çalışır. Çok isabetli tahminler yapmak için kendinizi zorlamayın. Bunun bir çeşit oyun olduğunu düşünün. Sürekli oynayabileceğiniz bir oyun.
Zaman içinde sezgilerinizin kendiliğinden (Bu oyunun sonucunda) geliştiğinin farkına varacaksınız. Hatta yaptığınız tahminlerin ne derece isabetli olduğunu anlayıp şaşıracaksınız.
Bu oyunu hemen her ay için oynayabilirsiniz. Size gelen mektuplardan (Mektubun zarfını açmadan ellerinizin arasında tutup kimden geldiği ve mektubun konusunu tahmin etmeye çalışmak ve aklınıza gelen ilk fikirleri unutmadan mektubu açıp tahmininizin ne derece isabetli olduğunu anlamak) yapacağınız görüşmelere, karşılaştığınız kişilere kadar…
SEZGİLERİ DERİNLEŞTİRME ÇALIŞMALARI
Günlük çalışmalarınızda bir çeşit oyun haline getirdiğiniz sezgilerinizi uyandırma çalışmalarında başarılı sonuçlar almaya başladıktan sonra daha detaylı uygulamalara girebilirsiniz.
Tahminlerinizdeki tutarlılık düzenli çalışmalar sonucu artmaya başlar. Üstelik sezgilerinizin uyandığını kendiniz de fark edeceksiniz. Artık bazı sorunlarınızı çözümleyebilmek için sezgi yeteneğinizi harekete geçirebilirsiniz.
Mesleki ve ailevi sorunlarınızı çözümleyebilmek için sezgilerinizi nasıl kullanacaksınız;
Bunun için sorunu bütün açıklığı ile düşünmelisiniz. Bu hayli zamanınızı alabilir. Fakat, öncelikle sorunun ne olduğunu tüm açıklığı ile düşünüp belirlemeniz ve en iyi çözümün ne olabileceği hakkında araştırma yapmanız gerekiyor.
Böylece şuurlu biçimde inceleyip kabul ettiğiniz ve araştırdığınız olayı şuuraltına göndermiş olursunuz. Tıpkı bilgisayar sisteminde olduğu gibi… Önce araştırılacak konunun bilgilerini teker teker bilgisayarın hafızasına kaydedersiniz, daha sonra bu bilgilerin ışığında çözümü bilgisayardan istersiniz. Bilgisayar bütün verileri gözden geçirir, ihtimal hesaplarını kendiliğinden yapar ve en doğru sonucu bildirir.
Bilgisayar benzetmesi tam olarak uymamakla birlikte şuurlu algılamaların şuuraltına gitmesi ve tekrar şuurüstüne çıkmasının benzer biçimde olduğu söylenebilir.
Bu nedenle birçok kişi çözemedikleri bazı sorunlarının çözümünü rüyalarında görürler. Bütün gün mantık yürütüp nasıl olabileceği hakkında çeşitli fikirler üzerinde durmuş, incelemiş, fakat bir çözüme ulaşamamışlardır.
Zaten çözüm bulacağım diye kendinizi ne kadar zorlayacak olursanız, çözümden de o derece uzaklaşırsınız.
Halbuki bir süre kendinizi zorlayıp sorunu etraflıca düşündükten sonra zihninizi ve bedeninizi serbest bırakmanız gerekir. Buna kararlı bir istek doğrultusunda yapamadığınız için uyku, kendimizi doğal olarak serbest bıraktığımız bir hal oluyor.
Böylece uyurken zihnimiz serbest kaldığı için şuuraltına biriktirdiğimiz bilgiler ve bizi rahatsız eden sorun, şuurumuza rüya biçiminde yansıyor. Tabii çözülmüş olarak. Bu, kendiliğinden meydana gelen bir durum.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ
Halbuki sezgilerinizi harekete geçirdikten sonra bu durumu bilinçli bir istekle yaratabilirsiniz. Yani uyuyup rüya görmeyi beklemeden uyanık bir şuurla çözümleyebilirsiniz.
Az önce söylediğim gibi problemi etraflıca düşünüp düşünüp çözüm yollarını araştırdıktan sonra rahatsız edilmeyeceğinden emin olduğunuz sakin bir odaya çekilin.
Bir masa ya da sehpanın üzerine mum yerleştirin. Karşınıza mumun ışığını yansıtacak şekilde bir ayna asın. Şayet bunu yapamıyorsanız çok önemli değil. O zaman sadece mumu yakıp perdeleri sıkıca kapatın. Tabii bu çalışmayı gündüz yapacaksınız. Gece yapıyorsanız o zaman elektrikleri söndürün. Ve mumun karşısına geçip rahat biçimde oturun.
Bir süre mumun alevine bakın ve bu sırada bedeninizi gevşetin. Sonra gözlerinizi kapatın.
Daha önce dikkatle düşünüp yoğunlaşmış olduğunuz sorunu kuvvetle düşünmeye başlayın. Zihninizin içinde bu problemi resim olarak görmeye çalışın. Göremezseniz önemli değil, fazla uğraşmayın. Sonra bu düşünceleri terk edin.
Gözlerinizi açın ve mumun alevine dikkatinizi yönelterek düşüncelerin hepsinden sıyrılın.
KENDİNİZİ ZORLAMAYIN
Biliyorsunuz insan zihni hiçbir şey düşünmeden duramaz. Bu nedenle düşüncelerden kurtulmanıza mumun alevi yardımcı olacaktır. Aleve bakın ve hayat verici ateş olduğunu düşünün. Bu sırada burnunuzdan derin soluklar alın ve acele etmeden aldığınız nefesi verin.
Bu sırada bazı düşünceler zihninize gelebilir, bunları kendinizi fazla zorlamadan uzaklaştırın. Niyetinizle ilgili konunun dışında düşünceler devamlı zihninizi meşgul ediyorsa, kendinizi fazla zorlamayın ve bu çalışmayı başka bir gün tekrarlamak üzere bırakın.
Ertesi gün tekrar aynı çalışmayı uygulamak üzerine oturun. Gözlerinizi açıp mumun alevine bakarak bütün düşüncelerden kurtulmayı başardığınız anda kendinizi serbest bırakın, bu arada gözlerinizi kapatabilirsiniz veya açık da olabilir. Ve bir süre öyle kalın.
Sonra zihninizde konuyla ilgili fikirler uyanmaya başlayacaktır. Bunları dikkatle takip edin ve ilk aklınıza gelen fikirleri yanınızda bulundurduğunuz kağıda not edin.
Bu tip çalışmalarda şunu hiçbir zaman unutmayın. Sezgileriniz, kendinizi zorlamadığınız ve tamamen serbest bıraktığınız zaman harekete geçer
.Sezgilerinizi kullanarak sorunlarınızı çözümleyebilirsiniz.
Halk arasında içime doğdu şeklinde tarif edilen sezgi, “altıncı his” olarak da bilinir. Hemen bütün insanlarda mevcut olan sezme yeteneği, günlük hayatın içinde az ya da çok olarak harekete geçer.
Ancak, insanlar tam bir koşuşturma içinde bulundukları için garip tesadüflerin farkına varamazlar. Farketseler bile tesadüf deyip geçer ve büyük bir hızla unuturlar.
GERÇEKTEN TESADÜF MÜ?
Bazen öyle ilginç tesadüfler arka arkaya gelir ki, insanın dikkatini çeker. Artık farkına varmamak imkansızdır. Tabii bunun üzerine düşünmeye başlar ve ne olduğunu anlamaya çalışırsınız. Fakat, işin içinden çıkamayacağınız, mantıklı (Bilinen) bir açıklama bulamayacağınızı anladığınız anda düşünmekten vazgeçersiniz. Kısa bir süre içinde de olup bitenleri unutursunuz.
Sonra bir gün sizin yaşadığınıza benzer ilginç tesadüfler yaşamış biri karşınıza çıkıp yaşadıklarını anlatmaya başlayınca dikkat kesilip daha önce unuttuklarınızı hatırlamaya başlarsınız.
Olaylar hafızanızda canlanmaya başlar ve size de zaman zaman benzer şeyler olduğunu düşünürsünüz.
NELER YAPABİLİRSİNİZ?
Şimdi bu yazdıklarımı okuyan pek çok kişinin daha okurken kendisinde var olan sezgi yeteneğini, geçmişte yaşadığı olayları hatırlamaya başlayacaktır. Ve tabii bu yaşadıklarının ne olduğunu da anlayabilecek.
Ayrıca kendinizde bulunan bu olağanüstü yeteneği geliştirebileceğiniz metotlar olduğunu öğreneceksiniz. Bu yöntemleri uygulayıp sezgilerinizi geliştirebilir, hatta bilmek istediğiniz konulara yönelik kararlı bir istekle bunlar hakkında sezgilere ulaşabilirsinz.
Önce “içinize doğması” şeklinde bilinen yeteneği uyandırmak için neler yapılabileceğine kısaca göz atalım.
Öyle uzun uzun sistemli, disiplinli çalışmalar yapmanıza gerek yok. Fakat, dikkatli bir düzenlilik her konuda başarıyı getirir. Bu nedenle dikkatinizi sezgilerinize yöneltip geliştirmek için çalışmaları aksatmamalısınız.
Sezgileri geliştirmek için işe zamanla başlayabilirsiniz. Yani zamanı saate bakmadan tahmin etmek.
İSABETLİ TAHMİNLER
Bunun için saatin kaç olduğunu merak ettiğiniz her an saate bakmadan zamanı belirlemeye çalışın. Sonra saatinize bakın. Önceleri tahminleriniz pek tutarlı olmayacak. Fakat, bunu sürekli uygulamaya başladıktan kısa bir süre sonra saati dakika farkıyla isabet ettirmeye başlayacaksınız. Daha sonra da tam isabetler yapabilir, zamanı tam olarak tahmin etmeye başlayabilirsiniz.
Zaman tahminlerini doğru tespit edebildiğinizi anladığınız zaman içsel duyularınızın gelişmeye başlamış demektir. Yani sezgileriniz güçlenmeye başlar.
Şimdi bu uygulamayı telefon çaldığı zaman ya da kapı ziline yönelerek sürdürebilirsiniz.
Telefonu açmadan kimin aradığını tahmin etmeye çalışın. Kapıyı açmadan kimin geldiğini bulmaya çalışın.
BU BİR OYUN
Bunu sürekli yapın. Bir çeşit oyun haline getirebilirsiniz. Böylece sezgilerinizi harekete geçirmiş olursunuz.
Daha sonra da sizi arayan kişinin hangi maksatla aradığını anlamaya çalışın. Yani dikkatinizi bu yöne kaydırın.
Telefonun ucundaki kişi ya da kapının ardında bulunanın kim ve ne maksatla geldiğini anlamaya çalışırken aklınıza ilk gelen isim ve nedenleri esas olarak kabul edin. Ve fazla düşünmeyin.
Sonra tahminlerinizin ne derece doğru olduğunu anlamaya çalışır. Çok isabetli tahminler yapmak için kendinizi zorlamayın. Bunun bir çeşit oyun olduğunu düşünün. Sürekli oynayabileceğiniz bir oyun.
Zaman içinde sezgilerinizin kendiliğinden (Bu oyunun sonucunda) geliştiğinin farkına varacaksınız. Hatta yaptığınız tahminlerin ne derece isabetli olduğunu anlayıp şaşıracaksınız.
Bu oyunu hemen her ay için oynayabilirsiniz. Size gelen mektuplardan (Mektubun zarfını açmadan ellerinizin arasında tutup kimden geldiği ve mektubun konusunu tahmin etmeye çalışmak ve aklınıza gelen ilk fikirleri unutmadan mektubu açıp tahmininizin ne derece isabetli olduğunu anlamak) yapacağınız görüşmelere, karşılaştığınız kişilere kadar…
SEZGİLERİ DERİNLEŞTİRME ÇALIŞMALARI
Günlük çalışmalarınızda bir çeşit oyun haline getirdiğiniz sezgilerinizi uyandırma çalışmalarında başarılı sonuçlar almaya başladıktan sonra daha detaylı uygulamalara girebilirsiniz.
Tahminlerinizdeki tutarlılık düzenli çalışmalar sonucu artmaya başlar. Üstelik sezgilerinizin uyandığını kendiniz de fark edeceksiniz. Artık bazı sorunlarınızı çözümleyebilmek için sezgi yeteneğinizi harekete geçirebilirsiniz.
Mesleki ve ailevi sorunlarınızı çözümleyebilmek için sezgilerinizi nasıl kullanacaksınız;
Bunun için sorunu bütün açıklığı ile düşünmelisiniz. Bu hayli zamanınızı alabilir. Fakat, öncelikle sorunun ne olduğunu tüm açıklığı ile düşünüp belirlemeniz ve en iyi çözümün ne olabileceği hakkında araştırma yapmanız gerekiyor.
Böylece şuurlu biçimde inceleyip kabul ettiğiniz ve araştırdığınız olayı şuuraltına göndermiş olursunuz. Tıpkı bilgisayar sisteminde olduğu gibi… Önce araştırılacak konunun bilgilerini teker teker bilgisayarın hafızasına kaydedersiniz, daha sonra bu bilgilerin ışığında çözümü bilgisayardan istersiniz. Bilgisayar bütün verileri gözden geçirir, ihtimal hesaplarını kendiliğinden yapar ve en doğru sonucu bildirir.
Bilgisayar benzetmesi tam olarak uymamakla birlikte şuurlu algılamaların şuuraltına gitmesi ve tekrar şuurüstüne çıkmasının benzer biçimde olduğu söylenebilir.
Bu nedenle birçok kişi çözemedikleri bazı sorunlarının çözümünü rüyalarında görürler. Bütün gün mantık yürütüp nasıl olabileceği hakkında çeşitli fikirler üzerinde durmuş, incelemiş, fakat bir çözüme ulaşamamışlardır.
Zaten çözüm bulacağım diye kendinizi ne kadar zorlayacak olursanız, çözümden de o derece uzaklaşırsınız.
Halbuki bir süre kendinizi zorlayıp sorunu etraflıca düşündükten sonra zihninizi ve bedeninizi serbest bırakmanız gerekir. Buna kararlı bir istek doğrultusunda yapamadığınız için uyku, kendimizi doğal olarak serbest bıraktığımız bir hal oluyor.
Böylece uyurken zihnimiz serbest kaldığı için şuuraltına biriktirdiğimiz bilgiler ve bizi rahatsız eden sorun, şuurumuza rüya biçiminde yansıyor. Tabii çözülmüş olarak. Bu, kendiliğinden meydana gelen bir durum.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ
Halbuki sezgilerinizi harekete geçirdikten sonra bu durumu bilinçli bir istekle yaratabilirsiniz. Yani uyuyup rüya görmeyi beklemeden uyanık bir şuurla çözümleyebilirsiniz.
Az önce söylediğim gibi problemi etraflıca düşünüp düşünüp çözüm yollarını araştırdıktan sonra rahatsız edilmeyeceğinden emin olduğunuz sakin bir odaya çekilin.
Bir masa ya da sehpanın üzerine mum yerleştirin. Karşınıza mumun ışığını yansıtacak şekilde bir ayna asın. Şayet bunu yapamıyorsanız çok önemli değil. O zaman sadece mumu yakıp perdeleri sıkıca kapatın. Tabii bu çalışmayı gündüz yapacaksınız. Gece yapıyorsanız o zaman elektrikleri söndürün. Ve mumun karşısına geçip rahat biçimde oturun.
Bir süre mumun alevine bakın ve bu sırada bedeninizi gevşetin. Sonra gözlerinizi kapatın.
Daha önce dikkatle düşünüp yoğunlaşmış olduğunuz sorunu kuvvetle düşünmeye başlayın. Zihninizin içinde bu problemi resim olarak görmeye çalışın. Göremezseniz önemli değil, fazla uğraşmayın. Sonra bu düşünceleri terk edin.
Gözlerinizi açın ve mumun alevine dikkatinizi yönelterek düşüncelerin hepsinden sıyrılın.
KENDİNİZİ ZORLAMAYIN
Biliyorsunuz insan zihni hiçbir şey düşünmeden duramaz. Bu nedenle düşüncelerden kurtulmanıza mumun alevi yardımcı olacaktır. Aleve bakın ve hayat verici ateş olduğunu düşünün. Bu sırada burnunuzdan derin soluklar alın ve acele etmeden aldığınız nefesi verin.
Bu sırada bazı düşünceler zihninize gelebilir, bunları kendinizi fazla zorlamadan uzaklaştırın. Niyetinizle ilgili konunun dışında düşünceler devamlı zihninizi meşgul ediyorsa, kendinizi fazla zorlamayın ve bu çalışmayı başka bir gün tekrarlamak üzere bırakın.
Ertesi gün tekrar aynı çalışmayı uygulamak üzerine oturun. Gözlerinizi açıp mumun alevine bakarak bütün düşüncelerden kurtulmayı başardığınız anda kendinizi serbest bırakın, bu arada gözlerinizi kapatabilirsiniz veya açık da olabilir. Ve bir süre öyle kalın.
Sonra zihninizde konuyla ilgili fikirler uyanmaya başlayacaktır. Bunları dikkatle takip edin ve ilk aklınıza gelen fikirleri yanınızda bulundurduğunuz kağıda not edin.
Bu tip çalışmalarda şunu hiçbir zaman unutmayın. Sezgileriniz, kendinizi zorlamadığınız ve tamamen serbest bıraktığınız zaman harekete geçer