Bazen bir söz yeter kalbimin kırılmasına, bazen bir hareket, bazen sadece bir bakış… Öyle çıt kırıldım bir yüreğim de yokken üstelik, sessizce kanar yaralarım, kırmızıya boyanır düşlerim.
Sen ne zaman kırsan gönlümü, bir kuş terk eder bu şehri. Göçer gider daha sıcak ülkelere, başka mevsimlere, benim yanında duruşuma nispet edercesine…
Öyle bir söz edersin ki bazen, orta yerinde çırılçıplak kalmış gibi dünyanın, utanırım. Kahreder gündüzü de geceye sayarım.
Kolunda yürürken bile, bazen seni yok sanırım. Onca yolu yürüyen biz değilmişiz, bu ömürde sanki hiç şahitlik etmemişiz birbirimize gibi; ıssız, sözsüz, sessiz kalırım. Arkamda zannettiğim anlarda, dönüp yalnız kaldığımı görürüm. Eşim gibi, yoldaşım gibi, erim gibi duramayışın kırar gönlümü…
Sen beni öyle gözüme soka soka incitmezsin zaten! Öyle bir şey yapmazsın ki; bütün yaptıklarını silip atarsın. Sen, ele pırlanta gibi davranır alkışları toplarsın; eve gelince beni paçavra gibi kenara atarsın. Sen gönlümü öyle çaktırmadan yaralarsın ki; el gün beni suçlu sanır. Kendini millete güzel satarsın.
Sen gönlümü her kırdığında, bir yaprak düşer ağaçtan. Yeşiline aldırmadan, solan yaprakların arasına bırakır kendini; seni bırakamayışıma karşı çıkar gibi…
Oysa ben hep vefamı değerli kılarım, sevdamı üstün tutarım. Seni bırakmıyorsam, sebebi aşkıma sahip çıkmamdır. Geçmişi düşünürüm, hatırını sayarım yılların…
Senin aksine ben, gençliğimde benimle yürüdüğün yolların uzunluğunu sayarım, sadece bunun hatırına bile susarım.
Gitmeyişimi sen belki çaresizlik sanırsın. Oysa ben bütün yaşadıklarımızın anısına sana, sevdamıza ve anılarımıza sahip çıkarım.
Sen ne zaman kırsan gönlümü; yüreğimde bir bıçak acısı, kanar gece yarısında gözlerim, yüreğimde tüm ışıklar sönük. Üstelik sen yanımda uyursun, sırtın yüzüme dönük….
Sen ne zaman kırsan gönlümü, bir kuş terk eder bu şehri. Göçer gider daha sıcak ülkelere, başka mevsimlere, benim yanında duruşuma nispet edercesine…
Öyle bir söz edersin ki bazen, orta yerinde çırılçıplak kalmış gibi dünyanın, utanırım. Kahreder gündüzü de geceye sayarım.
Kolunda yürürken bile, bazen seni yok sanırım. Onca yolu yürüyen biz değilmişiz, bu ömürde sanki hiç şahitlik etmemişiz birbirimize gibi; ıssız, sözsüz, sessiz kalırım. Arkamda zannettiğim anlarda, dönüp yalnız kaldığımı görürüm. Eşim gibi, yoldaşım gibi, erim gibi duramayışın kırar gönlümü…
Sen beni öyle gözüme soka soka incitmezsin zaten! Öyle bir şey yapmazsın ki; bütün yaptıklarını silip atarsın. Sen, ele pırlanta gibi davranır alkışları toplarsın; eve gelince beni paçavra gibi kenara atarsın. Sen gönlümü öyle çaktırmadan yaralarsın ki; el gün beni suçlu sanır. Kendini millete güzel satarsın.
Sen gönlümü her kırdığında, bir yaprak düşer ağaçtan. Yeşiline aldırmadan, solan yaprakların arasına bırakır kendini; seni bırakamayışıma karşı çıkar gibi…
Oysa ben hep vefamı değerli kılarım, sevdamı üstün tutarım. Seni bırakmıyorsam, sebebi aşkıma sahip çıkmamdır. Geçmişi düşünürüm, hatırını sayarım yılların…
Senin aksine ben, gençliğimde benimle yürüdüğün yolların uzunluğunu sayarım, sadece bunun hatırına bile susarım.
Gitmeyişimi sen belki çaresizlik sanırsın. Oysa ben bütün yaşadıklarımızın anısına sana, sevdamıza ve anılarımıza sahip çıkarım.
Sen ne zaman kırsan gönlümü; yüreğimde bir bıçak acısı, kanar gece yarısında gözlerim, yüreğimde tüm ışıklar sönük. Üstelik sen yanımda uyursun, sırtın yüzüme dönük….