Yaşam içinde bazı şeylerin para ile alınıp satılmadığını biliriz. Sevgi, ahlak, hoşgörü, merhamet ve güven gibi önemli değerler işte…
Bunlardan biri var ki aslında birçok şeyi içinde barındıran BÜTÜNSEL bir değer: Ne mi? “Güven” duygusu… Bize, bu devirde babana bile güvenmeyeceksin dediler. Bu suflör hiç değişmedi? Neden güven vermeyecektik, neden güvenemeyecektik, neden güvenilmezdik? Yaşamı ve kendimizi sorgulamazken bunları ve bu gibi değerleri hep ıskaladık belkide.
21.yüzyıl insanına neler oldu. Kimler kazıdı bu güvensizliği gönlümüze, ideolojimize. Kimler bu işten karlı çıktı, kimler kazandı? Kimler kaybetti? Kimler silahlara milyon dolarlık yatırımları yaptı bu sayede…
Oysa insan, Güvenmeliydi birbirine sevmeliydi de. daga, taşa, hissiz duygusuz metayamı güvenecektik. Sırtımız dayayacağımız dostumuz, omzuna yaslanıp ağlayacağımız bir sevdiğimiz olmayacak mıydı? İtimat edilmek, bazen sevilmekten daha önemli ve özeldir.
Ne garip. Oysa “güvendi” insanın birbirine kapıların açan, birbirine yaklaştıran… Bir kıt atadan başka bir kıtaya yatırım yapan bir holding sahibinin en önemli silahıydı güven. O kişilere, o mekânlara güvenmese yapmazdı elbette yatırımını. Ya yuvaların temeli nasıl kurulurdu. İki karşı cins, nasıl evlilik akdi yaptılar. Birbirlerinin geleceğini birbirlerin de garanti ederek, itimat duyarak attılar imzalarını.
İnsanlar bugün birçok ortamda, iş yerinde, sağda solda, maske takarak konuşuyorlar, güvenmiyorlar birbirine. Şüphe ile yaklaşıyor, kim ne dedi? ne düşündü? Ne yapar? Ne eder? Birçok vesvese hâkim kafalarımızda. Oysa güvenmek istiyor insan… Kim kirletti bu güven duygusunu, kim bozdu onu? Ve kim tamir edecek bu mistik yapıyı. “Bu devirde babana bile güvenmeyecek… sini kim dedi veya dedirttiler” Sen ona şüpheyle temkinle yaklaşırken o da sana aynı şekilde yaklaşacağını neden hesaba katamaz insan. Hiçbir şeye “güvenme” diyen insan, aslında kendini teşhir eden insandır. Banada asla güvenme mesajını yüzüne söyler.
Bu güvensizlik nereye kadar sürecek? Eşler birbirine güvenmez ise yuvalar çatırdayacak, öğretmen örgencisine, amir memuruna, devlet vatandaşına, komutan askerine güvenmez ise neler olacak? Bu paranoya insanı deli divane eder, manyak eder, psikopat eder?
Yüce yaratıcının izlerini kalbimizde taşıyan bir varlığız. Birbirimize güvenmeyi öğrenmeliyiz. Öğretmeliyiz gençlerimize ” pi sayısından, logaritmadan, fizik kanunlarından ve Dandanakan savasından” daha önemli ve özel olduğunu, elzem olduğunu… Analara balara öğretmenlere her kesime, her kuruma ne denli önemli işler düştüğünü anlamalıyız… Ve güven vermeli ve güvenebilmeliyiz, zor olsa da kolay olmayacağını bil sekte bunu denemeliyiz… Hz. Âlinin dediği şu cümle ne de hoş olsa gerek… Dostluğu öldüren en tehlikeli silah, güvensizliktir.
Nevzat ÖZER
Psikolojik Danışman-Eğitimci Yazar
Bunlardan biri var ki aslında birçok şeyi içinde barındıran BÜTÜNSEL bir değer: Ne mi? “Güven” duygusu… Bize, bu devirde babana bile güvenmeyeceksin dediler. Bu suflör hiç değişmedi? Neden güven vermeyecektik, neden güvenemeyecektik, neden güvenilmezdik? Yaşamı ve kendimizi sorgulamazken bunları ve bu gibi değerleri hep ıskaladık belkide.
21.yüzyıl insanına neler oldu. Kimler kazıdı bu güvensizliği gönlümüze, ideolojimize. Kimler bu işten karlı çıktı, kimler kazandı? Kimler kaybetti? Kimler silahlara milyon dolarlık yatırımları yaptı bu sayede…
Oysa insan, Güvenmeliydi birbirine sevmeliydi de. daga, taşa, hissiz duygusuz metayamı güvenecektik. Sırtımız dayayacağımız dostumuz, omzuna yaslanıp ağlayacağımız bir sevdiğimiz olmayacak mıydı? İtimat edilmek, bazen sevilmekten daha önemli ve özeldir.
Ne garip. Oysa “güvendi” insanın birbirine kapıların açan, birbirine yaklaştıran… Bir kıt atadan başka bir kıtaya yatırım yapan bir holding sahibinin en önemli silahıydı güven. O kişilere, o mekânlara güvenmese yapmazdı elbette yatırımını. Ya yuvaların temeli nasıl kurulurdu. İki karşı cins, nasıl evlilik akdi yaptılar. Birbirlerinin geleceğini birbirlerin de garanti ederek, itimat duyarak attılar imzalarını.
İnsanlar bugün birçok ortamda, iş yerinde, sağda solda, maske takarak konuşuyorlar, güvenmiyorlar birbirine. Şüphe ile yaklaşıyor, kim ne dedi? ne düşündü? Ne yapar? Ne eder? Birçok vesvese hâkim kafalarımızda. Oysa güvenmek istiyor insan… Kim kirletti bu güven duygusunu, kim bozdu onu? Ve kim tamir edecek bu mistik yapıyı. “Bu devirde babana bile güvenmeyecek… sini kim dedi veya dedirttiler” Sen ona şüpheyle temkinle yaklaşırken o da sana aynı şekilde yaklaşacağını neden hesaba katamaz insan. Hiçbir şeye “güvenme” diyen insan, aslında kendini teşhir eden insandır. Banada asla güvenme mesajını yüzüne söyler.
Bu güvensizlik nereye kadar sürecek? Eşler birbirine güvenmez ise yuvalar çatırdayacak, öğretmen örgencisine, amir memuruna, devlet vatandaşına, komutan askerine güvenmez ise neler olacak? Bu paranoya insanı deli divane eder, manyak eder, psikopat eder?
Yüce yaratıcının izlerini kalbimizde taşıyan bir varlığız. Birbirimize güvenmeyi öğrenmeliyiz. Öğretmeliyiz gençlerimize ” pi sayısından, logaritmadan, fizik kanunlarından ve Dandanakan savasından” daha önemli ve özel olduğunu, elzem olduğunu… Analara balara öğretmenlere her kesime, her kuruma ne denli önemli işler düştüğünü anlamalıyız… Ve güven vermeli ve güvenebilmeliyiz, zor olsa da kolay olmayacağını bil sekte bunu denemeliyiz… Hz. Âlinin dediği şu cümle ne de hoş olsa gerek… Dostluğu öldüren en tehlikeli silah, güvensizliktir.
Nevzat ÖZER
Psikolojik Danışman-Eğitimci Yazar