Her şey yıllar yıllar önce Orta Asya’da göçmen olarak yaşayan çekik gözlü Tatarlarla başlamış rivayete göre. Tatar erkeklerinin eşleri kocalarının uzun süren yolculukları öncesinde onların atlarının terkisine çiğ et koyarlar, lezzet versin diye de çeşitli baharatlarla süslerlermiş. Uzun yollar giden savaşçılar bu etlerin baharatlar ve sıcak ile zamanla daha da lezzetlendiğini ve yumuşadığını keşfetmişler.
Gel zaman git zaman bir gün Orta Asya topraklarına gelen bir Alman tüccar Tatar bifteğini keşfederek Hamburg’a götürmüş. Adının temelleri de Hamburg Bifteği olarak burada atılmış.
Bir gün Alman bir şef “Neden ben bu bifteği kızartmıyorum?” diyerek farklı bir yorum getirmiş ve adını da Hamburger olarak değiştirmiş.
Başarılı olan bu çalışma sonrası hamburger, dünyayı gezmeye karar vermiş ve İngiliz Dr. J. H. Salisbury tarafından İngilizlere tanıtılmış ardından da “Salisbury Bifteği” adı verilmiş. Aynı zamanda bir göçmen ile de Amerika’ya götürülen hamburger kültürü bu günkü formuna getirilerek iki ekmek arasına girmiş.
Günümüzde iki yuvarlak sandviç ekmeği arasına yerleştirilen irice bir köfteden oluşan hamburgerin patenti 1932 yılında Amerikalı John T. Gregore tarafından alınmış
Hamburgerin lezzet dünyasındaki ruh eşi patates kızartması. Mayonez, ketçap, hardal ve barbekü gibi soslar da en iyi arkadaşları.
Her şeyin fazlası zarar. Amerikalılar yılda 48 milyar adet hamburger tüketiyorlar. Dolayısıyla ülkede obezite oranı da yüksek.
Bilinen en pahalı hamburger Fleur de Lys in Las Vegas’ta kobe etinden yapılan, kaz ciğeri ve siyah trüf mantarı ile servis edilen FleurBurger 5000.
Wisconsin’de yer alan The Hamburger Hall’da her ağustos ayında hamburger festivali düzenleniyor.
Türkiye’de son yıllarda açılan butik hamburger mekanlarında daha sağlıklı, taze ve farklı hamburgerler deneyebiliyorsunuz.
Kaynak : Milliyet