Arkadaşlarımızla falan saatte ve falan yerde buluşalım diyoruz, ne yazık ki söz verdiğimiz saati ve yeri unutuyoruz… Ailemiz, ev ihtiyaçları ile ilgili bir şeyler istiyor, o anda “evet” diyoruz, akşama eve gelirken, elimiz boş geliyor ve unutuyoruz. Özet olarak unutuyoruz, unutuyoruz ve unutuyoruz…
Bir genç hafız, Said Nursi Hazretleri’ne; “Bende unutkanlık hastalığı artıyor, ne yapayım?” diye sorar. Buna cevap olarak Üstad der ki:
“Mümkün oldukça namahreme bakma. Çünkü hadislerde, harama bakmak unutkanlığa sebep olur” buyurulur. Üstad, daha sonra şu değerlendirmeyi yapar:
“…Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan, kötü bakışların olması, umumî bir unutkanlık hastalığının oluşmasına sebep olmaktadır. Herkes, az veya çok bu konuda şikâyetçidir. Bu umumî hastalık, her geçen gün ziyadeleşmektedir…”
Hakkımız olmayan bakışların faturasını ödemek o kadar kolay olmasa gerek. Zamanımızda her şeyin değiştiği, gözlere, bakışlara sahip ve hâkim olmanın zorlaştığı gibi gerekçeler veya itirazlar, hiçbir zaman göz zinasını meşrulaştırmayacaktır.
Rabbimiz, kıyamet kopuncaya kadar olacak bütün hadiseleri, olumsuzlukları, işlenecek cins cins günah ve isyanları bilmekte, çözüm ve çare olarak kitabını göndermiştir.
Gözlere sahip olamamanın acı neticesi, kalplerin kirlenmesidir. Haram nazar çoğaldıkça, nefsin hevası heyecana gelir. Vücudun kötü yolda kullanımı ile israf devreye girer. Tıbben hafıza kuvveti zaafa uğrar.
Haram bakışların neticesinde oluşan unutkanlık ile alakalı fıkıh ulemasının yaklaşımı cidden her inanan insanı ilgilendirmektedir. “Kişinin iradesi dahilinde olan bu çeşit unutmak, insanı sorumlu tutar.”
Ayrıca buna ilaveten, önemsememezlikten, mesele ve hadiseleri ciddiye almamaktan kaynaklanan unutkanlık ele alınmış, bu tür unutkanlığın, kişinin gücü dahilinde olduğu bildirilerek, insanın çetin bir hesaba çekileceği ifade edilmiştir.
Her akşam okuduğumuz Amenenrasülü’nün devamında olan “Ey Rabbimiz, unutursak bizi hesaba çekme” mealindeki ayet, bu gibi zaaflardan sorumlu olunabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Konunun bir başka yönüne dikkat çekmek istiyoruz. O da çocuklar ile alakalı olan yönü. Bizlerdeki klişeleşmiş bir anlayışı, tasdik edecek dinden bir delil bulmakta hayli zorlandık. Meselâ, “Çocuğun avretine riayet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğün avreti gibidir. Allah, avretini açana rahmet nazarı ile bakmaz” buyurulur. (R.Ehadis/2864)
Nice anne ve babaların, “daha küçüktür” diyerek, çocuklarının hayâ hissini tahrip etmesinin farkında olmaması, ileride o çocukların ne hale geleceğini göstermeye kâfidir.
Çocuklarda hayâ (utanma) hissinin gelişmesi için terbiye vermek, çocuk terbiyesinde en önemli yeri tutar. Hayâ hissi, nasihatten daha çok, İslâmî adaba olgun yaşayış ile gelişir. Başta adaba uygun giyinmek, konuşmalarda ciddiyet ve ahlaksız durumlara karşı hassas olmak icap eder.
Büluğ öncesi çocukların küçük yaşta oluşları düşüncesiyle, kız çocuklarının başını örtmemek ve kısa giydirmek, erkek çocuklara da moda namı altında dar veya kısa pantolon gibi giyimlere göz yummak, hayâ hissinin gelişmesine manidir.
Netice: Kadınlar için hakkımız olmayan bakışlar, hadis dilinde göz zinasıdır. Kasıtlı, maksatlı olarak bakışlardan her biri, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Gerek canlı ve gerekse cansız açık kadın fotoğraflarına bakmak, iradeye dayalı olarak görsel yayınlarda, bakılması caiz olmayan şeylere bakmak, hakkımız değildir. Günahtır. Kalplerin manen kirlenmesinde göz zinasının payı da oldukça fazladır.
Uydurduğumuz bazı mazeret ve itirazları, günümüz şartları dediğimiz tuzakları bir tarafa bırakarak, “Ey mü’minler, gözlerinizi harama bakmaktan koruyun” emrine uymaktan başka alternatifimiz yoktur.
Rabbim şaşıran kullarından eylemesin inşallah..
Bir genç hafız, Said Nursi Hazretleri’ne; “Bende unutkanlık hastalığı artıyor, ne yapayım?” diye sorar. Buna cevap olarak Üstad der ki:
“Mümkün oldukça namahreme bakma. Çünkü hadislerde, harama bakmak unutkanlığa sebep olur” buyurulur. Üstad, daha sonra şu değerlendirmeyi yapar:
“…Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan, kötü bakışların olması, umumî bir unutkanlık hastalığının oluşmasına sebep olmaktadır. Herkes, az veya çok bu konuda şikâyetçidir. Bu umumî hastalık, her geçen gün ziyadeleşmektedir…”
Hakkımız olmayan bakışların faturasını ödemek o kadar kolay olmasa gerek. Zamanımızda her şeyin değiştiği, gözlere, bakışlara sahip ve hâkim olmanın zorlaştığı gibi gerekçeler veya itirazlar, hiçbir zaman göz zinasını meşrulaştırmayacaktır.
Rabbimiz, kıyamet kopuncaya kadar olacak bütün hadiseleri, olumsuzlukları, işlenecek cins cins günah ve isyanları bilmekte, çözüm ve çare olarak kitabını göndermiştir.
Gözlere sahip olamamanın acı neticesi, kalplerin kirlenmesidir. Haram nazar çoğaldıkça, nefsin hevası heyecana gelir. Vücudun kötü yolda kullanımı ile israf devreye girer. Tıbben hafıza kuvveti zaafa uğrar.
Haram bakışların neticesinde oluşan unutkanlık ile alakalı fıkıh ulemasının yaklaşımı cidden her inanan insanı ilgilendirmektedir. “Kişinin iradesi dahilinde olan bu çeşit unutmak, insanı sorumlu tutar.”
Ayrıca buna ilaveten, önemsememezlikten, mesele ve hadiseleri ciddiye almamaktan kaynaklanan unutkanlık ele alınmış, bu tür unutkanlığın, kişinin gücü dahilinde olduğu bildirilerek, insanın çetin bir hesaba çekileceği ifade edilmiştir.
Her akşam okuduğumuz Amenenrasülü’nün devamında olan “Ey Rabbimiz, unutursak bizi hesaba çekme” mealindeki ayet, bu gibi zaaflardan sorumlu olunabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Konunun bir başka yönüne dikkat çekmek istiyoruz. O da çocuklar ile alakalı olan yönü. Bizlerdeki klişeleşmiş bir anlayışı, tasdik edecek dinden bir delil bulmakta hayli zorlandık. Meselâ, “Çocuğun avretine riayet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğün avreti gibidir. Allah, avretini açana rahmet nazarı ile bakmaz” buyurulur. (R.Ehadis/2864)
Nice anne ve babaların, “daha küçüktür” diyerek, çocuklarının hayâ hissini tahrip etmesinin farkında olmaması, ileride o çocukların ne hale geleceğini göstermeye kâfidir.
Çocuklarda hayâ (utanma) hissinin gelişmesi için terbiye vermek, çocuk terbiyesinde en önemli yeri tutar. Hayâ hissi, nasihatten daha çok, İslâmî adaba olgun yaşayış ile gelişir. Başta adaba uygun giyinmek, konuşmalarda ciddiyet ve ahlaksız durumlara karşı hassas olmak icap eder.
Büluğ öncesi çocukların küçük yaşta oluşları düşüncesiyle, kız çocuklarının başını örtmemek ve kısa giydirmek, erkek çocuklara da moda namı altında dar veya kısa pantolon gibi giyimlere göz yummak, hayâ hissinin gelişmesine manidir.
Netice: Kadınlar için hakkımız olmayan bakışlar, hadis dilinde göz zinasıdır. Kasıtlı, maksatlı olarak bakışlardan her biri, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Gerek canlı ve gerekse cansız açık kadın fotoğraflarına bakmak, iradeye dayalı olarak görsel yayınlarda, bakılması caiz olmayan şeylere bakmak, hakkımız değildir. Günahtır. Kalplerin manen kirlenmesinde göz zinasının payı da oldukça fazladır.
Uydurduğumuz bazı mazeret ve itirazları, günümüz şartları dediğimiz tuzakları bir tarafa bırakarak, “Ey mü’minler, gözlerinizi harama bakmaktan koruyun” emrine uymaktan başka alternatifimiz yoktur.
Rabbim şaşıran kullarından eylemesin inşallah..