Hayatın 17 Temel Yasası, Dan Millman’ın “Hayatınızın Amacı” kitabında yer alan ve hayata dair önemli ilke ve prensipleri ifade etmektedir. Aynı, yer çekimi yasasında olduğu gibi bu yasalar da, hayatın içinde amaçlarımıza doğru yol alırken daha emin adımlarla gidebilmemiz için bizlere rehberlik etmekte ve bu yolda karşılaştığımız sorunları görebilmemizde ışık tutmaktadır.
Hayat Yasaları, hayat yolumuzun en pozitif ifadesine doğru yönelmemize yardımcı olacak kaldıraçlar görevi gören spritüel ilke ve prensiplerdir. Bu yasalar doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü gibi kültürel kavramların ötesinde, evrensel bir düzenin ifadesini yansıtırlar.Bu yasalar, sadece şu anda dikkatimizi alan sorunlara değil, ortaya çıkabilecek her soruna uygulanabilirler. Hayat yasaları, sadece hoşnutsuzluk belirtilerini iyileştirmekle kalmazlar; onlar aynı zamanda, ister “ilişki sorunlarımız”, “sağlık sorunlarımız” ya da başka sorunlar olarak ortaya çıksınlar, zorluklarımızın kaynağını oluşturan eğilimlerimizi, itilimlerimizi ve korkularımızı da iyileştirir ve dengelerler.
Bu yararlı rehberliği, onu hatırlayarak ve sonra da yaparak, bilgiyi eyleme dönüştürerek uygulayabiliriz. Bu bilgeliği, ona en çok ihtiyaç olan anlarda uyguladıkça, bu anların niteliğinin daha da iyileştiği görülecektir.
Dan Millman, “Hayatınızın Amacı”
Esneklik Yasası
Robert Frost, “daima sizden kabul etmeniz istenen şeyi kabul edin. Kabul edin ve onu kendi yolunuza dönüştürün” demiştir. Esneklik, yaşanan an’a katı bir biçimde direnmek yerine, onu pragmatik bir biçimde kabullenmeyi ve kullanmayı içerir. Bu asla, hoşlanmadığımız şeye direnç göstermeden katlanmamız, haksızlığı görmezden gelmemiz ya da kurban edilmemize izin vermemiz anlamına gelmemektedir. Esneklik, uyanık bir farkındalık içinde, sadece “akışa uymayı” değil, onu benimsemeyi ve yapıcı bir biçimde kullanmayı gerektirir. Bu yasaya uygun davranarak, sorunları fırsatlara dönüştürmeyi başarabiliriz.
“Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sabır,
değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ve
aradaki farkı anlayabilmem için de bilgelik ver.”
Seçimler Yasası
Seçimler Yasası, koşullarmıza nasıl tepki göstereceğimizi seçme gücümüzü ve sorumluluğumuzu işaret eder. Bu yaşadığımız sürece asla yitirmediğimiz bir güçtür. Bu yasaya uygun davranarak, hayatlarımızı daha açık bir biçimde belli bir amaç doğrultusunda seçimler yaparak yaşayabilir ve hayatı sadece bizim başımıza gelen bir şey olarak görmek yerine, gitmeyi seçtiğimiz yönlerin sorumluluğunu üstleniriz.
Sorumluluk Yasası
Hayatınızda, kendinizi aşırı sorumlu hissettiğiniz ve aşırı yardım etme eğiliminde olduğunuz ya da içerleyerek geri çekildiğiniz alanları ve an’ları bir hatırlayın. Böylesi durumlarda sorumluluk yasasını ihlal etmiş olabilirsiniz. Bir kez sorumluluk sınırlarımızı oluşturduğumuzda, görevimiz olanın tüm sorumluluğunu üstlenebilir ve görevimiz olmayanı bırakabiliriz; böyle yaparak da, başkalarını desteklemekten daha çok zevk alır ve daha uyumlu bir işbirliği içeren ilişkiler yaratırız. Sorumluluk Yasası’nı uyguladığımızda, başkalarını destekleriz, ama aynı zamanda, bakalarının bize sundukları desteği de kabul ederiz; her ikisi arasında bir denge kurarız. Yapmaktan dolayı kendimizi içsel olarak iyi hissedebileceğimiz şeyleri yaparız; eğer içsel olarak kendimizi iyi hissetmezsek, duygularımızı belirtir ve bir uzlaşmaya varırız.
Denge Yasası
Yaşam dengeyi sever. Doğada her şey dengeye gelmek için bir çaba içindedir. Fiziksel, duygusal, zihinsel ve spritüel dengeye ulaşmak, insan potansiyeli çalışmasıyla ilgili dünya çapındaki birçok geleneğin hedefi olmuştur. Dengeyle ilgili olarak “verme ve alma” arasındaki denge durumu, en dikkat edilmesi gereken alandır. Evren bize, en çok ihtiyaç duyduğumuzu hissettiğimiz şeyin, en çok vermemiz gereken şey olduğunu hatırlatır. Denge Yasası, verdiğimiz şeyi alacağımızı bildirir. Ancak dikkat edilmesi gereken şey, koşullu şekilde verişlerin, alış enerjisini kesebileceği gerçeğidir.
Süreç Yasası
İnsanlar doğal bir içgüdü gereği amaçlarını gerçekleştirmek için oldukça büyük bir istek duyarlar. Ancak, bunun için gereken süreci göz ardı edebilirler. Özellikle sonuç odaklı insanların en büyük problemi budur. Hedefe giden yol, belirsiz kaldıkça, kuşkular artar ve sonuçta ilk adımı atmakta ve nereden başlayacağımız konusunda etkisiz kalırız. Amaca giden yolda, eğer A noktasından Z noktasına gitmek istiyorsak, oraya ulaşmanın en kesin yolu, önce B, sonra C ve sonra da D noktasına gitmektir.
Kalıplar Yasası
Kalıplar yasası, öncelikle işlevsiz, negatif ya da yıkıcı saydığımız alışkanlıklara; değiştirmeyi arzu ettiğimiz kalıplara hitap eder. Kendimizde her neyi değiştirmeyi istersek isteyelim, kalıbı kesintiye uğratacak farklı bir şey yapmadıkça, eski kalıbın kendisni öne sürme eğiliminde olacaktır. Önce hayatımızda söz sahibi olan kalıpları (düşünsel ve davranışsal alışanlıkları) fark edip bunun yerine, kendimizi daha olumlu kılacak farklı bir şey koymak gereklidir. Bunun için, bu kalıbın ilk nasıl başladığını fark edip, devam etmesine neden olan tetikleyicilerdeki ortak noktalara odaklanmanız gereklidir.
Disiplin Yasası
Disiplin, özgürlüğe ve bağımsızlığa giden anahtardır. Bu prensip hem iç, hem de dış özgürlük için geçerlidir. İçsel özgürlük, negatif, çalkantılı ve endişeli bir zihin halinden özgür olmayı içerirken, dışsal özgürlük ise, mali ve fiziksel yeterliliği ifade etmektedir. Disiplin Yasası bize, öncelikler oluşturmayı, her seferinde bir şey üzerinde odaklanmayı, şimdi yapmamız gereken faaliyetler üzerinde odaklanıp, daha sonra yapabileceklerimizi bir tarafa koymayı öğretir. Uzun süreli bir disiplin, aslında, “kararlılık” dediğimiz şeyin ta kendisidir. Eğer bir şeyi elde etmek ve ona ulaşmak istiyorsak, öz-disiplini uygulamak zorundayızdır.
Kusursuzluk Yasası
Sorunlar yaşadığımızda, sorunun bir parçasıyızdır ve onun içinde mücadele ederiz. Bu durum bizim büyük resmi görmemizi engeller. Sorunun dışından bakmayı başarabildiğimizde ve buna mizahi bir duyguyla yaklaştığımızda yaşadığımız her türlü şeyin, ona verdiğimiz anlamdan ibaret olduğunu ve aslında her bir şeyin bizim hayrımız için olduğunu görebiliriz. Bu, kabullenilmesi zor bir şey olsa da, yaşamda her şey, insanın tekamülü için mükemmel olandır.
‘Şimdiki An’ Yasası
Zaman diye bir şey yoktur; “geçmiş” ve “gelecek” dediğimiz şey, bizim zihinsel yapılarımızın dışında bir gerçekliğe sahip değildir. Zaman fikri, düşünce ve dilin üzerinde anlaştığı bir düzendir, bir sosyal anlaşmadır; gerçekte, sadece “şimdiki an” vardır. Zaman soyut bir kavram olsa da, Şimdiki An Yasası soyut bir kavram değildir. Bu, özellikle, geçmişle ilgili pişmanlıklara ya da gelecekle ilgili endişelere kapıldığımız zaman uygulamamaz gereken bir yasadır. Ebedi şimdi fikrine alışma suretiyle dikkatimizi yeniden şimdi’ye getirerek hayatımızı ebediyen değiştirebiliriz.
Yargısızlık Yasası
Yargılamak, insanoğlunun icadıdır. Evrende tam bir yargısızlık hali vardır. Her şey olur ve biter; iyi veya kötü değildir. Yargı, temel alındığı bir standardı da baraberinde getirir. Kendimizi, başkalarını ve olan her şeyi kendi yüksek ve ideal standartlarmızdan yargılarız. Sonuçta da, derin bir “yetersizlik” duygusuyla yüzleşmek durumunda kalırız. Yargısızlık Yasası bize, ahlakı, Tanrı’nın değil insaların icat ettiğini hatırlatır. Bu yasa, O’nun asla bizleri yargılamadığını, sadece bize dengeleme ve öğrenme fırsatları verdiğini anımsatır.
İnanç Yasası
Erich Fromm der ki, “ancak kendimize inanç duyduğumuz zaman, başkalarına da inanç duyabiliriz.” İnanç Yasası, bizim okuduğumuzdan, işittiğimizden ya da öğrendiğimizden daha çok şey bildiğimizi kabul temeline dayanır. Daha çok şey biliriz, çünkü biz daha ötede bir şeyiz; evrensel bilgelik ile direkt bir bağlantıya sahibiz; yapmamız gereken şey, sadece, bakmak, dinlemek ve itimat etmektir. Bazılarımız kendimize itimat ettiğimize inansa da, yakından bakıldığında, aslında bir kitaba, bir öğretmene, kuramlara ya da inançlara itimat ettiğimizi fark edebiliriz. İçsel bilgeliğimizi ıskartaya çıkartmaktan vazgeçtiğimizde ve kararlarımızın kaynağı olarak en derin sezgimize ve bilgeliğimize itimat etmeyi seçtiğimizde, nereye adım atarsak atalım, yolun ayaklarımızın altında belireceğini görebiliriz.
Beklentiler Yasası
İnandığımız ya da beklediğimiz şeyler, zaman içinde, en derin ya da bilinçaltı düzeylerde, dış realitemizi şekillendirir. Her şey enerji formudur ve zihnimiz bu enerjiyi tezahür formuna dönüştürür. “Kendi kendini gerçekleştiren kehanet” olarak tarif edilen bu olgu, beklediğimiz şeylerin hayatımızda ortaya çıkacağını, bu beklentilerimizi ve sonuçlarını kendimizin yarattığını ifade eder. Bu durum, bir araştırmayla ortaya konulmuş şu bilgiyi içerir. Araşırmada, uzun ömürlü olan insanların (rejim ve egzersiz uygulamalarının yanı sıra, daha az hastalığa yakalanmış, dinç bir görünüşe, mizah duygusuna ve zevk verici bir işe sahip kişiler olmakla birlikte) uzun yaşamalarında başlıca etkenin, kendi beklentileri olduğu; yani uzun süre yaşamayı bekleyen insanların daha uzun süre yaşamakta, bunu beklemeyen insanların ise diğer etkenlere rağmen uzun yaşamadıkları ortaya çıkmıştır. Ancak bunun gerçek olmasındaki anahtar, “bilinçaltı”dır. Yani, bilinçaltı düzeyinde böyle bir beklentimiz olmalıdır.
Dürüstlük Yasası
Gerçek iç realitemizi tanımak, kabul etmek ve ifade etmek dürüstlüğün kalbini oluşturur; ancak kendimize karşı dürüst olduğumuz zaman, başkalarına karşı da dürüst davranabiliriz. Bütünlük anlamında, dürüstlük, negatif dürtülere rağmen yüksek yasalara uygun davranmayı gerektirir. Bu yasa her insan için, özellikle de bahanelerle kendilerini aldatma eğiliminde olanlarımız için oldukça yararlıdır. Bu yasa, oynanan daha büyük bir drama hitap eder; kendimizden başka kimseyi gerçekten kandıramayacağmız bir drama. Eğer eylemlerimizi kıskançlık, hırs ya da kurnazca yönetme dürtülerimizin belirlemesine izin verirsek, içimizdeki yüksek enerji ve ilham kapılarının kapanması sonucuyla karşılaşırız.
Yüksek İrade Yasası
Kendimizi ve irademizi yüksek bir iradenin rehberliğine teslim ettiğimiz ve eylemlerimizi ilgili herkesin en yüksek hayrına adadığımızda, hayatımızın merkezinde ilhamlı bir şevk hissederiz. Yüksek İrade Yasası, özellikle, kanılarını veya inançlarını nihai gerçeklerle karıştıranlarımız ve başkalarının kendi yollarını izlemeleri gerektiğini unutarak, kendi inançlarını onlara empoze edenlerimiz için önemlidir. Ayrıca, kendi kendini baltalama eğiliminde olanlarımıza, kendi iyiliğinden ya da niyetlerinden gizlice kuşkulananlarımıza ve hayatına daha derin bir anlam kazandırmanın yolunu arayanlarımıza yararlı olur. Kendini ayrı düşmüş, yalnız hissedenlerimiz için de bir bağlantı duygusu meydana getirir.Yüksek bir iradeye çağrıda bulunmak, kişisel tercihleri ve çıkarları aşan güdülerle, ilgili herkesin yüksek hayrı adına hareket etmeyi içermektedir.
Sezgi Yasası
Sezgi Yasası, bu dünyaya güçlü bir kimlik, merkez veya içsel bir yön duygusu olmadan gelenlerimiz için gerekli kaldıraç gücünü sağlayabilir. O aynı zamanda eleştiriye karşı son derece duyarlı olan ve genellikle bir başkası tarafından belirlenen, doğru şeyi yapıp yapmadığını merak eden kişilerin ihtiyaçlarına ve sorunlarına hitap eder. Her iki durumda da, başka insanların fikir ve kanılarını izlemekle çok meşgul olduğumuzdan, kendi sezgi duygumuzla teması yitirmek kolaydır. Başka insanlara ya da başvuru kaynaklarına kulak vermek bazen gereklidir, ama bu sadece perspektif sağlar, idare etmemelidir.
Eylem Yasası
Ne hissedersek hissederlim, ne bilirsek bilelim, potansiyel yeteneklerimiz ne olursa olsun, sadece eylem onları hayata geçirir. Kararlılık, cesaret ve sevgi gibi kavramları anladığını düşünenler, bir gün, ancak yaptığmız zaman bildiğimizi keşfederler; yapmak anlamaya dönüşür. Kendinden kuşkuyu, uyuşukluğu, kayıtsızlığı, mazeretleri ve mevcut durumu sarsacak bir şey yapmamak gibi yüzlerce nedeni aşarak, güvensizliğin ve engellerin üstesinden gelmemiz gerekir. Şunu hep hatırlayın; yapmamız gereken şeyi yapmamaız, onu yapmayıp iyi bir neden bulmaktan daha iyidir.
Devreler Yasası
Evrende her şey bir enerji formu olduğundan, her şey Devreler Yasası’nın hakimiyet alanına girer. Güneşi doğuşu ve batışı, dalgaların gel-giti, yılın mevsimleri ve gündüz ve gecenin olması gibi her şey bu yasaya göre oluşur. Her şeyin uygun bir zamanı ve düzeni vardır. Hayatlarımızın enerji devrelerini değerlendirmemiz, iyi zamanlama yapmamıza ve kendimiz için daha bir “şans” yaratmamaıza yardımcı olur. Bir zaman yükselen bir devreden yararlanmamız, başka bir zaman da içimize dönüp, sabırla bekleyerek, bir sonraki dalgaya hazırlanmamız gereklidir. Bizler için çok az şey, doğru şeyi yanlış zamanda yapmaktan daha düş kırıklığı yaratıcı olabilir.
Alıntı
Hayat Yasaları, hayat yolumuzun en pozitif ifadesine doğru yönelmemize yardımcı olacak kaldıraçlar görevi gören spritüel ilke ve prensiplerdir. Bu yasalar doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü gibi kültürel kavramların ötesinde, evrensel bir düzenin ifadesini yansıtırlar.Bu yasalar, sadece şu anda dikkatimizi alan sorunlara değil, ortaya çıkabilecek her soruna uygulanabilirler. Hayat yasaları, sadece hoşnutsuzluk belirtilerini iyileştirmekle kalmazlar; onlar aynı zamanda, ister “ilişki sorunlarımız”, “sağlık sorunlarımız” ya da başka sorunlar olarak ortaya çıksınlar, zorluklarımızın kaynağını oluşturan eğilimlerimizi, itilimlerimizi ve korkularımızı da iyileştirir ve dengelerler.
Bu yararlı rehberliği, onu hatırlayarak ve sonra da yaparak, bilgiyi eyleme dönüştürerek uygulayabiliriz. Bu bilgeliği, ona en çok ihtiyaç olan anlarda uyguladıkça, bu anların niteliğinin daha da iyileştiği görülecektir.
Dan Millman, “Hayatınızın Amacı”
Esneklik Yasası
Robert Frost, “daima sizden kabul etmeniz istenen şeyi kabul edin. Kabul edin ve onu kendi yolunuza dönüştürün” demiştir. Esneklik, yaşanan an’a katı bir biçimde direnmek yerine, onu pragmatik bir biçimde kabullenmeyi ve kullanmayı içerir. Bu asla, hoşlanmadığımız şeye direnç göstermeden katlanmamız, haksızlığı görmezden gelmemiz ya da kurban edilmemize izin vermemiz anlamına gelmemektedir. Esneklik, uyanık bir farkındalık içinde, sadece “akışa uymayı” değil, onu benimsemeyi ve yapıcı bir biçimde kullanmayı gerektirir. Bu yasaya uygun davranarak, sorunları fırsatlara dönüştürmeyi başarabiliriz.
“Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sabır,
değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ve
aradaki farkı anlayabilmem için de bilgelik ver.”
Seçimler Yasası
Seçimler Yasası, koşullarmıza nasıl tepki göstereceğimizi seçme gücümüzü ve sorumluluğumuzu işaret eder. Bu yaşadığımız sürece asla yitirmediğimiz bir güçtür. Bu yasaya uygun davranarak, hayatlarımızı daha açık bir biçimde belli bir amaç doğrultusunda seçimler yaparak yaşayabilir ve hayatı sadece bizim başımıza gelen bir şey olarak görmek yerine, gitmeyi seçtiğimiz yönlerin sorumluluğunu üstleniriz.
Sorumluluk Yasası
Hayatınızda, kendinizi aşırı sorumlu hissettiğiniz ve aşırı yardım etme eğiliminde olduğunuz ya da içerleyerek geri çekildiğiniz alanları ve an’ları bir hatırlayın. Böylesi durumlarda sorumluluk yasasını ihlal etmiş olabilirsiniz. Bir kez sorumluluk sınırlarımızı oluşturduğumuzda, görevimiz olanın tüm sorumluluğunu üstlenebilir ve görevimiz olmayanı bırakabiliriz; böyle yaparak da, başkalarını desteklemekten daha çok zevk alır ve daha uyumlu bir işbirliği içeren ilişkiler yaratırız. Sorumluluk Yasası’nı uyguladığımızda, başkalarını destekleriz, ama aynı zamanda, bakalarının bize sundukları desteği de kabul ederiz; her ikisi arasında bir denge kurarız. Yapmaktan dolayı kendimizi içsel olarak iyi hissedebileceğimiz şeyleri yaparız; eğer içsel olarak kendimizi iyi hissetmezsek, duygularımızı belirtir ve bir uzlaşmaya varırız.
Denge Yasası
Yaşam dengeyi sever. Doğada her şey dengeye gelmek için bir çaba içindedir. Fiziksel, duygusal, zihinsel ve spritüel dengeye ulaşmak, insan potansiyeli çalışmasıyla ilgili dünya çapındaki birçok geleneğin hedefi olmuştur. Dengeyle ilgili olarak “verme ve alma” arasındaki denge durumu, en dikkat edilmesi gereken alandır. Evren bize, en çok ihtiyaç duyduğumuzu hissettiğimiz şeyin, en çok vermemiz gereken şey olduğunu hatırlatır. Denge Yasası, verdiğimiz şeyi alacağımızı bildirir. Ancak dikkat edilmesi gereken şey, koşullu şekilde verişlerin, alış enerjisini kesebileceği gerçeğidir.
Süreç Yasası
İnsanlar doğal bir içgüdü gereği amaçlarını gerçekleştirmek için oldukça büyük bir istek duyarlar. Ancak, bunun için gereken süreci göz ardı edebilirler. Özellikle sonuç odaklı insanların en büyük problemi budur. Hedefe giden yol, belirsiz kaldıkça, kuşkular artar ve sonuçta ilk adımı atmakta ve nereden başlayacağımız konusunda etkisiz kalırız. Amaca giden yolda, eğer A noktasından Z noktasına gitmek istiyorsak, oraya ulaşmanın en kesin yolu, önce B, sonra C ve sonra da D noktasına gitmektir.
Kalıplar Yasası
Kalıplar yasası, öncelikle işlevsiz, negatif ya da yıkıcı saydığımız alışkanlıklara; değiştirmeyi arzu ettiğimiz kalıplara hitap eder. Kendimizde her neyi değiştirmeyi istersek isteyelim, kalıbı kesintiye uğratacak farklı bir şey yapmadıkça, eski kalıbın kendisni öne sürme eğiliminde olacaktır. Önce hayatımızda söz sahibi olan kalıpları (düşünsel ve davranışsal alışanlıkları) fark edip bunun yerine, kendimizi daha olumlu kılacak farklı bir şey koymak gereklidir. Bunun için, bu kalıbın ilk nasıl başladığını fark edip, devam etmesine neden olan tetikleyicilerdeki ortak noktalara odaklanmanız gereklidir.
Disiplin Yasası
Disiplin, özgürlüğe ve bağımsızlığa giden anahtardır. Bu prensip hem iç, hem de dış özgürlük için geçerlidir. İçsel özgürlük, negatif, çalkantılı ve endişeli bir zihin halinden özgür olmayı içerirken, dışsal özgürlük ise, mali ve fiziksel yeterliliği ifade etmektedir. Disiplin Yasası bize, öncelikler oluşturmayı, her seferinde bir şey üzerinde odaklanmayı, şimdi yapmamız gereken faaliyetler üzerinde odaklanıp, daha sonra yapabileceklerimizi bir tarafa koymayı öğretir. Uzun süreli bir disiplin, aslında, “kararlılık” dediğimiz şeyin ta kendisidir. Eğer bir şeyi elde etmek ve ona ulaşmak istiyorsak, öz-disiplini uygulamak zorundayızdır.
Kusursuzluk Yasası
Sorunlar yaşadığımızda, sorunun bir parçasıyızdır ve onun içinde mücadele ederiz. Bu durum bizim büyük resmi görmemizi engeller. Sorunun dışından bakmayı başarabildiğimizde ve buna mizahi bir duyguyla yaklaştığımızda yaşadığımız her türlü şeyin, ona verdiğimiz anlamdan ibaret olduğunu ve aslında her bir şeyin bizim hayrımız için olduğunu görebiliriz. Bu, kabullenilmesi zor bir şey olsa da, yaşamda her şey, insanın tekamülü için mükemmel olandır.
‘Şimdiki An’ Yasası
Zaman diye bir şey yoktur; “geçmiş” ve “gelecek” dediğimiz şey, bizim zihinsel yapılarımızın dışında bir gerçekliğe sahip değildir. Zaman fikri, düşünce ve dilin üzerinde anlaştığı bir düzendir, bir sosyal anlaşmadır; gerçekte, sadece “şimdiki an” vardır. Zaman soyut bir kavram olsa da, Şimdiki An Yasası soyut bir kavram değildir. Bu, özellikle, geçmişle ilgili pişmanlıklara ya da gelecekle ilgili endişelere kapıldığımız zaman uygulamamaz gereken bir yasadır. Ebedi şimdi fikrine alışma suretiyle dikkatimizi yeniden şimdi’ye getirerek hayatımızı ebediyen değiştirebiliriz.
Yargısızlık Yasası
Yargılamak, insanoğlunun icadıdır. Evrende tam bir yargısızlık hali vardır. Her şey olur ve biter; iyi veya kötü değildir. Yargı, temel alındığı bir standardı da baraberinde getirir. Kendimizi, başkalarını ve olan her şeyi kendi yüksek ve ideal standartlarmızdan yargılarız. Sonuçta da, derin bir “yetersizlik” duygusuyla yüzleşmek durumunda kalırız. Yargısızlık Yasası bize, ahlakı, Tanrı’nın değil insaların icat ettiğini hatırlatır. Bu yasa, O’nun asla bizleri yargılamadığını, sadece bize dengeleme ve öğrenme fırsatları verdiğini anımsatır.
İnanç Yasası
Erich Fromm der ki, “ancak kendimize inanç duyduğumuz zaman, başkalarına da inanç duyabiliriz.” İnanç Yasası, bizim okuduğumuzdan, işittiğimizden ya da öğrendiğimizden daha çok şey bildiğimizi kabul temeline dayanır. Daha çok şey biliriz, çünkü biz daha ötede bir şeyiz; evrensel bilgelik ile direkt bir bağlantıya sahibiz; yapmamız gereken şey, sadece, bakmak, dinlemek ve itimat etmektir. Bazılarımız kendimize itimat ettiğimize inansa da, yakından bakıldığında, aslında bir kitaba, bir öğretmene, kuramlara ya da inançlara itimat ettiğimizi fark edebiliriz. İçsel bilgeliğimizi ıskartaya çıkartmaktan vazgeçtiğimizde ve kararlarımızın kaynağı olarak en derin sezgimize ve bilgeliğimize itimat etmeyi seçtiğimizde, nereye adım atarsak atalım, yolun ayaklarımızın altında belireceğini görebiliriz.
Beklentiler Yasası
İnandığımız ya da beklediğimiz şeyler, zaman içinde, en derin ya da bilinçaltı düzeylerde, dış realitemizi şekillendirir. Her şey enerji formudur ve zihnimiz bu enerjiyi tezahür formuna dönüştürür. “Kendi kendini gerçekleştiren kehanet” olarak tarif edilen bu olgu, beklediğimiz şeylerin hayatımızda ortaya çıkacağını, bu beklentilerimizi ve sonuçlarını kendimizin yarattığını ifade eder. Bu durum, bir araştırmayla ortaya konulmuş şu bilgiyi içerir. Araşırmada, uzun ömürlü olan insanların (rejim ve egzersiz uygulamalarının yanı sıra, daha az hastalığa yakalanmış, dinç bir görünüşe, mizah duygusuna ve zevk verici bir işe sahip kişiler olmakla birlikte) uzun yaşamalarında başlıca etkenin, kendi beklentileri olduğu; yani uzun süre yaşamayı bekleyen insanların daha uzun süre yaşamakta, bunu beklemeyen insanların ise diğer etkenlere rağmen uzun yaşamadıkları ortaya çıkmıştır. Ancak bunun gerçek olmasındaki anahtar, “bilinçaltı”dır. Yani, bilinçaltı düzeyinde böyle bir beklentimiz olmalıdır.
Dürüstlük Yasası
Gerçek iç realitemizi tanımak, kabul etmek ve ifade etmek dürüstlüğün kalbini oluşturur; ancak kendimize karşı dürüst olduğumuz zaman, başkalarına karşı da dürüst davranabiliriz. Bütünlük anlamında, dürüstlük, negatif dürtülere rağmen yüksek yasalara uygun davranmayı gerektirir. Bu yasa her insan için, özellikle de bahanelerle kendilerini aldatma eğiliminde olanlarımız için oldukça yararlıdır. Bu yasa, oynanan daha büyük bir drama hitap eder; kendimizden başka kimseyi gerçekten kandıramayacağmız bir drama. Eğer eylemlerimizi kıskançlık, hırs ya da kurnazca yönetme dürtülerimizin belirlemesine izin verirsek, içimizdeki yüksek enerji ve ilham kapılarının kapanması sonucuyla karşılaşırız.
Yüksek İrade Yasası
Kendimizi ve irademizi yüksek bir iradenin rehberliğine teslim ettiğimiz ve eylemlerimizi ilgili herkesin en yüksek hayrına adadığımızda, hayatımızın merkezinde ilhamlı bir şevk hissederiz. Yüksek İrade Yasası, özellikle, kanılarını veya inançlarını nihai gerçeklerle karıştıranlarımız ve başkalarının kendi yollarını izlemeleri gerektiğini unutarak, kendi inançlarını onlara empoze edenlerimiz için önemlidir. Ayrıca, kendi kendini baltalama eğiliminde olanlarımıza, kendi iyiliğinden ya da niyetlerinden gizlice kuşkulananlarımıza ve hayatına daha derin bir anlam kazandırmanın yolunu arayanlarımıza yararlı olur. Kendini ayrı düşmüş, yalnız hissedenlerimiz için de bir bağlantı duygusu meydana getirir.Yüksek bir iradeye çağrıda bulunmak, kişisel tercihleri ve çıkarları aşan güdülerle, ilgili herkesin yüksek hayrı adına hareket etmeyi içermektedir.
Sezgi Yasası
Sezgi Yasası, bu dünyaya güçlü bir kimlik, merkez veya içsel bir yön duygusu olmadan gelenlerimiz için gerekli kaldıraç gücünü sağlayabilir. O aynı zamanda eleştiriye karşı son derece duyarlı olan ve genellikle bir başkası tarafından belirlenen, doğru şeyi yapıp yapmadığını merak eden kişilerin ihtiyaçlarına ve sorunlarına hitap eder. Her iki durumda da, başka insanların fikir ve kanılarını izlemekle çok meşgul olduğumuzdan, kendi sezgi duygumuzla teması yitirmek kolaydır. Başka insanlara ya da başvuru kaynaklarına kulak vermek bazen gereklidir, ama bu sadece perspektif sağlar, idare etmemelidir.
Eylem Yasası
Ne hissedersek hissederlim, ne bilirsek bilelim, potansiyel yeteneklerimiz ne olursa olsun, sadece eylem onları hayata geçirir. Kararlılık, cesaret ve sevgi gibi kavramları anladığını düşünenler, bir gün, ancak yaptığmız zaman bildiğimizi keşfederler; yapmak anlamaya dönüşür. Kendinden kuşkuyu, uyuşukluğu, kayıtsızlığı, mazeretleri ve mevcut durumu sarsacak bir şey yapmamak gibi yüzlerce nedeni aşarak, güvensizliğin ve engellerin üstesinden gelmemiz gerekir. Şunu hep hatırlayın; yapmamız gereken şeyi yapmamaız, onu yapmayıp iyi bir neden bulmaktan daha iyidir.
Devreler Yasası
Evrende her şey bir enerji formu olduğundan, her şey Devreler Yasası’nın hakimiyet alanına girer. Güneşi doğuşu ve batışı, dalgaların gel-giti, yılın mevsimleri ve gündüz ve gecenin olması gibi her şey bu yasaya göre oluşur. Her şeyin uygun bir zamanı ve düzeni vardır. Hayatlarımızın enerji devrelerini değerlendirmemiz, iyi zamanlama yapmamıza ve kendimiz için daha bir “şans” yaratmamaıza yardımcı olur. Bir zaman yükselen bir devreden yararlanmamız, başka bir zaman da içimize dönüp, sabırla bekleyerek, bir sonraki dalgaya hazırlanmamız gereklidir. Bizler için çok az şey, doğru şeyi yanlış zamanda yapmaktan daha düş kırıklığı yaratıcı olabilir.
Alıntı