Modern yaşamın gerçekleri insanlar üzerinde çok çeşitli etkiler yapıyor. Mikroplarla savaş da gelişen bu yaşam biçiminin yansımalarından. Her tür tehdide karşı üretilmiş kimyasal temizleyiciler, öldürücüler bu modern yaşam biçiminin en önemli silahlarından... Gözle bile göremediğimiz canlılara karşı ilan ettiğimiz bu savaşta bazılarımız işi ileri boyutlara vardırabiliyor da... İşte siz de tuhaf biri gözüyle bakılacak derecede temizlik hastası haline gelmiş bu kişilerden misiniz? Peki ya bu beyin kemirici hastalıktan kurtulmak ister misiniz? Eğer cevabınız evet ise bu yazıyı okumanızı öneririm...
Önce basit bir soruyla başlayalım: Evinizin en fazla mikrop barındıran yeri neresi desem, cevabınız ne olur? Tuvalet mi? Yok hayır cöp kutusu ya da banyo küveti, mutfak lavabosu? Yapılan testlerde evlerde en fazla mikrop barındıran bölgenin tuvalet olduğu inancının bir mitden öte olmadığı anlaşılmış. Ya doğru cevap: Banyo küveti! Çocuklarınızın girip saatlerce oynadığı banyo küveti. Kişisel hijyenin tarih boyu gelişimini inceleyecek olursak ortaya çıkan tablo hayli dengesiz. Eski Mısırlılar kişisel hijyeni çılgın boyutlara getirirken, aydınlanma Avrupasında sudan hastalık geçtiği inancı hakimmiş. 21. yüzyıl ise mikrop fobisi ve kişisel hijyen saplantısı ile meşhur hale gelmiş durumda. Bundan sadece 10 sene önce el dezenfekte jeli sadece hastanelerde bulunurken, şimdi köşe başındaki eczanemizin raflarını süslüyor. 2005 yılında 68 milyon dolar tutarında el dezenfekte jeli satılırken, bu rakam 2004den 2005e kadar geçen süre içinde yüzde 55 oranında bir artış gösteriyor.
PEKİ KORKUMUZ NEYE KARŞI?
Dünyadaki en büyük canlı kitlesine, mikroplara karşı tabii ki! İlk bakışta sanki haklı bir korku gibi gelmiyor değil. Fakat yapılan araştırmaların sonuçlarına baktığımızda durum hiç de öyle değil! Araştırmalar sürekli yıkanıp, dezenfekte edilmenin aynen çocukları sürekli koruyup cam fanusta büyütmenin sonuçlarına eşdeğer bir sonuç ortaya çıkardığını gösteriyor. Aşırı temizlik vücudumuzun bağışıklık sitemini ciddi şekilde zayıflatıyor! Alerjik reaksiyonlar ilave olarak astım, ve hatta depresyon bile görülebiliyor bunun sonucunda. Sağlıklı gelişim için enfeksiyon yapıcı ajanlarla (mikroplarla) temas kaçınılmaz bir gereklilik. Yine yapılan araçtırmalar çok kardeşli çocukların, çiftlikte yaşayan, yaşamlarının ilk yılında kreşe giden veya evinde kedi köpek gibi bir hayvan ile büyüyen kısaca havadan veya toprak yoluyla pislik, mikroplarla temas kuran çocuklarda çok daha az sıklıkta bağışıklık sistemine bağlı alerjik reaksiyonlar veya astım görülüyor.
Üstüne üstlük bir de kullandığımız temizlik malzemelerindeki kimyasalların olumsuz etkileri bu tabloya ekleniyor. Kaş yaparken göz çıkarmak işten bile değil bu durumda. Bir de daha önce dediğimiz gibi, mikropların yeryüzündeki en büyük canlı grubu olduğunu düşünecek olursak, bu savaşı kazanmanın pek mümkün olmadığı aşikar değil mi?
Telefon ahizesi, otobüsler, kapı tokmakları, bankamatikler vs. İnsan vücudu yaklaşık olarak 100 trilyon hücreden oluşuyor. Fakat bu rakamın sadece yüzde 10u gerçekte bize ait hücre. Harvard Üniversitesi mikrobiyologlarından Lynn Bry Eğer vücudunuzun mikroplardan arınması mümkün olsa sadece iki haftalık bir ömrünüz olurdu! diyor. Örneğin bağırsaklarımızda yaşayan mikroplar çok önemli katkılarda bulunuyorlar sağlığımıza: K vitamininin üretilmesinde ve kanın gerekli şekilde pıhtılaşmasında çok önemli olan görevleri ve yanı sıra bir sürü fayda. Profesör Bry Hijyen ve temizlik tabii ki çok önemli; pişmemiş tavuğu elinize alıp temizledikten sonra parmaklarınızı yalamayın, ama elinizi yıkamak da yeterli olacaktır diyor. O zaman niye mikroplardan kurtulmak için verdiğimiz bu ölümüne savaş? Uzmanlar aşırı temizlik ve hijyen düşkünü insanların esasen kendi anksiyetelerinden (ruhsal sorunlarda yaygın bir belirti, endişe, korku hali) kurtulup, biraz olsun rahatlayabilmek için bu şekilde davrandıklarını düşünüyor. İstatistikler hijyen ve temizlik sabit fikrinin ciddi şekilde anksiyete problemi yaşayan insanlarda olduğuna dikkati çekiyor! Çoğumuzun hayatın risklerini ve belirsizliklerini olduğu gibi kabul ettiğini, ancak anksiyeteli kişinin bütün riskleri önlemeye çalıştığını belirten psikolog Leahy, bunu yaparken de bütün risklerin olasılık değerlerini yanlış hesapladıklarını ekliyor...
NEDEN ANKSİYETE BU KADAR YAYGIN?
San Diego State Üniversitesinden psikolog Jean Twengenin, 1952 ila 1993 yılları arasında gençlerde anksiyete düzey ölçümlerini inceleyerek yaptığı araştırmaların sonuçları ilginç bir bakış açısı getiriyor bu konuya. Twengenin elde ettiği sonuçlar, günümüzde buluğ çağındaki ortalama bir çocuğun anksiyete düzeyinin, bundan 50 sene önce psikiyatrik bozukluk nedeniyle tedavi gören bir hastanın anksiyete düzeyine eşit olduğunu gösteriyor. Twenge sonucu iki faktöre bağlıyor: 1. Sosyal izolasyon: Bundan 20 yıl öncesine göre çok daha az sayıda arkadaş ediniyoruz ve arkadaşa çok daha az zaman ayırıyoruz. Sosyal ilişkileri kuvvetli olanlarda anksiyete çok daha az görülüyor. 2. Olumsuz davranış özellikleri gösterenlerde (yalan söyleme, ihanet, hırsızlık vs.) fiziksel olarak pis olma duygusuna sık rastlanıyor. Örneğin el yıkama bu tip suçluluk duygusu hisseden insanlarda sık görülebiliyor.
RİSKLERİ AZALTMAK İÇİN NE YAPMALI?
- Tuvalete girdikten sonra elleri 20 saniye boyunca ılık su ve sabun ile yıkamak mikropların yüzde 80ini yok ediyor.
- Elleriniz temiz değilse yüzünüze dokunmayın. Unutmayın ki; mikroplar ağız, göz ve burun yoluyla giriyor vücudumuza.
- Kritik noktaları tanıyın: Mutfakta bulaşık süngerleri, kurulama bezleri, çalışmakta olan bir elektrik süpürgesinden gelen hava, çamaşır makinesi, tuvalet rezervuarı çekerkenki an, çöp kutusu.
- Her hafta bulaşık süngerini yenileyin.
- Elektrik süpürgesinin toz toplama torbasını her ay bir kez değiştirin.
- Çamaşırlarınızı antimikrobik deterjan ile yıkayın.
- Tuvaletin rezervuarını çekerken klozet kapağını mutlaka kapatın.
- Çöp kutusunun kılıfını değiştirirken mutlaka kutuyu dezenfekte edin.
- Kesme tahtanızı sık sık temizleyin. Unutmayın ki; kesme tahtanızda klozet kapağının tam 200 katı mikrop var.
- Islak ellerinizle dokunduğunuz yerlere dikkat edin ve de özellikle çiğ ete elledikten sonra ellerinizi hemen yıkamaya özen gösterin.
- Çamaşırlarınızı soğuk suyla yıkamayın. Kurutucu mikropların bir kısmını öldürüyor; salmonella bakterisi ve hepatit A virüsünü değil!
- Telefonları ve uzaktan kumandaları da arada bir temizlemekte fayda var.