HIRSIZ KARGA
Baharın gelişiyle birlikte bütün ağaçlarda olduğu gibi, Ceviz Ağacı da uyanıp en güzel kıyafeti olan taze yapraklarını giyinmişti. Güneşli günlerde gölgesine dinlenmek için gelen insanlar ve diğer canlılara kol kanat germek, ona büyük mutluluk veriyordu. Hele bir de besin değeri ile tadı süper olan meyvesini insanlara ve diğer canlılara sunuşu vardı ki, eğer kökleri toprakta olmasa sevinçten uçabilirdi.
Ceviz Ağacı, görevini en güzel şekilde yapmaya çalışıyordu.
Bütün çabası, çevresindeki canlıların hep dost ve arkadaşça yaşamaları içindi. Bir asır boyu yaşamış ve görmüş oldukları karşısında kazandığı tecrübe, ona ayrı bir değer katıyordu.
Sincaplara ev sahipliği yapması ise farklı bir özelliğiydi. Sincap ailesi için bu, büyük bir nimet sayılırdı. Gövdesini yuva olarak kullanmalarının yanı sıra, meyvesi olan ceviz ile de besleniyorlardı.
Yine bir gün sincap ailesi sabah erkenden kalktı. Anne Sincap ev işleriyle uğraşırken, Baba Sincap da yavru sincapların eğitimi ile ilgileniyordu. O günün ders konusu ise cevizlerin toplanmasıyla ilgiliydi. Baba Sincap, cevizin nasıl toplandığını anlattıktan sonra, uygulamasını göstermek için yakındaki bir cevize yaklaşıp yavrularına dönerek:
"Bakın yavrularım, şu görmüş olduğunuz cevizi iki elinizin arasına alıp bir yöne doğru çevireceksiniz. Bu iş zor olduğundan sabırla, dikkatli bir şekilde yapmalısınız." dedikten sonra çevirmiş olduğu cevizin dalından koptuğunu gören yavrular:
"Aaa, bu çok zevkliymiş!" diyerek hemen babalarından bu uygulamayı yapmak için izin istediler.
O gün akşama kadar epeyce ceviz toplayan yavruların ikinci dersleri ise, bu cevizleri ileride yemek üzere toprağa saklama şekliyle ilgiliydi. Çünkü bir sonraki baharda yeniden cevizler olana kadar, bu cevizlere ihtiyaçları olacaktı.
Sincap ailesi bu işlemi büyük bir gayretle sonbaharın ortalarına kadar tekrarladılar. Havaların soğumasıyla birlikte artık yuvasına çekilen aile, bundan sonra sadece ihtiyaçları olduğunda sakladıkları cevizler için çıkıyordu. Yavrularıyla birlikte çokça ceviz toplamanın keyfini çıkaran Baba Sincap:
"Bu sene her yılkinden çok ceviz topladık. Bahara kadar rahat ederiz." dedi.
Farkında olmadıkları bir şey vardı. Ceviz toplarken, meraklı bir çift göz sürekli onları izlemişti. Bu davetsiz misafirleri ise kötü niyetli bir karga idi. Tembelliği yüzünden kışa hazırlık yapması gereken zamanının çoğunu eğlenerek geçirmişti. Kışa tek hazırlığı ise başkalarının yiyeceklerinin yerlerini öğrenmek oldu. Bu hareketinden hırsız bir karga olduğu anlaşılıyordu. Her gün acıktıkça sincap ailesinin saklamış olduğu cevizleri birer ikişer yerinden çıkartıp yiyordu.
Geçen zaman içerisinde hırsız karganın bu davranışı, sincaplar tarafından önceleri fark edilemedi. Fakat kış sonlarına doğru sakladıkları yerdeki cevizlerin eksildiğini fark eden Baba Sincap evdekilere:
"Çocuklar, cevizlerimizi birileri almış ve epeyce eksilmiş, korkarım bu yıl aç kalabiliriz. Cevizlerimizi alanı göreniniz oldu mu?" diye sorunca, diğer sincaplar hep birlikte:
"Hayır, biz görmedik." dediler. Bunun üzerine Baba Sincap:
"Cevizlerimize ne olduğunu öğrenmeli ve bir çaresini bulmalıyız. Yoksa her yıl bu sıkıntıyı çekeriz." dedikten sonra hep birlikte düşünmeye başladılar.
Bu arada havalar biraz ısınmaya başladı ve baharın ilk günü geldi. Cevizler bitmek üzereydi. Yeni cevizlerin olmasına daha çok zaman vardı. Baba Sincabı bir telâş sardı. En azından son cevizleri kurtarıp, idareli olmalıydılar.
Baharla birlikte yeniden uyanan Ceviz Ağacı Baba Sincabın bu telâşını görünce:
"Dostum Sincap, nedir bu telâşın?" dedi.
Baba Sincap:
"Geçen yıl daha çok toplamamıza rağmen cevizlerimiz bitmek üzere, sanırım birileri onları bizden çaldı. Ne yapacağımı bilemiyorum." deyince, Ceviz Ağacı:
"Hımm, sanırım ben biliyorum. Geçen bahar siz çalışırken, miskin bir karga kayaların arkasından sizi gözetliyordu da bir anlam verememiştim. Cevizlerinizi çalan herhâlde odur." dedi.
Ceviz ağacının bu sözleri üzerine Baba Sincap, hemen evdekileri toplayıp kalan cevizleri topraktan çıkarmaya başladılar. Çıkardıkları cevizleri ise yuvalarına çektiler. Artık yerde ceviz kalmadı.
Baba Sincap bir köşeye saklanıp, hırsız karganın gelmesini bekledi. Acıktığını fark eden karganın havada süzülerek geldiğini gören Ceviz Ağacı, Baba Sincap’ı uyardı. Hırsız Karga yere iner inmez, ceviz aramaya başlamıştı ki birden karşısında Baba Sincap’ı gördü. Kaçmak istedi fakat kaçamadı. Şaşırmıştı ve suçunu biliyordu.
Baba Sincap:
"Sen ne hakla bizim cevizlerimizi çalarsın? Bunu yaparken hiç utanmadın mı?" deyince,
Hırsız Karga:
"Ne yapsaydık yani, açlıktan ölsek iyi mi olurdu?" dedi.
Ceviz Ağacı kızmıştı:
"Hey karga! Hem suçlusun hem de kendini haklı çıkarmaya çalışıyorsun. Sen hırsızlık yaptığının farkında mısın? Hırsızlığın çok kötü bir şey olduğunu bilmiyor musun? Ayrıca sen benim cevizlerimi almak istedin de, ben vermedim mi?" deyince,
Karganın içine hırsızlık iyice işlemiş olmalı ki, onlara:
"Şimdi size bir de hesap mı vereceğiz? Canım ne isterse onu yaparım. Bundan sonra da hep yapacağım." dedikten sonra, uçarak oradan uzaklaştı.
Hırsız Karga’nın bu tavrı, Baba Sincap’ı iyiden iyiye düşündürmüştü. Buna bir çare bulamazsa her yıl aynı sıkıntıyı yaşayabilirdi.
Bu arada yeni cevizler tomurcuklanmış ve her geçen gün biraz daha büyüyordu. Baba Sincap ise bir çözüm bulamamış olmanın sıkıntısını yaşıyordu. Baba Sincap’ın bu hâline Ceviz Ağacı da üzülüyordu. Bir şeyler yapmak istiyordu. Aklına gelen ilk düşüncesini, yuvasındaki Baba Sincap’a seslenerek:
"Bak dostum, bu yıl cevizlerini akşamları saklarsın. Ayrıca, her ihtimale karşı alabildiği kadar yuvana da depolarsın, bu mesele çözülmüş olur. Gelelim Hırsız Karga’ya bir ders vermeye. Önce diğer ağaçlardaki Sincap dostlarınla görüş. Durumu onlara anlat. Cevizler büyüdüğünde Hırsız Karga yine gelecektir. O zaman onlar da gelsinler. Böylece başkalarının emeğine saygısı olmayan hırsıza güzel bir ders verebilirsiniz." dedi.
Ceviz Ağacı'nın bu sözlerine sevinen Baba Sincap:
"Verdiğin bu fikir için çok teşekkür ederim." deyip hemen kolları sıvadı. İlk işi diğer sincaplara ulaşmak ve bu durumu anlatmak oldu. Diğer sincaplar da planı güzel buldular.
Aralarında sözleştikten sonra yuvasına dönen Baba Sincap, Ceviz Ağacı'na her şeyin hazır olduğunu söyledi. Yapmaları gereken, cevizlerin sökülme zamanını beklemekti.
Cevizler olgunlaşmıştı. Bütün sincaplar toplanmış ve Ceviz Ağacı’nın dallarına dağılarak, yaprakların arasına gizlendiler. Her bir sincap koparabildikleri kadar cevizi toplayıp, hazır bir şekilde beklemeye başladı. Birkaç tane cevizi ise ağacın altına karganın görebileceği şekilde attılar.
Hırsız Karga zamanı geldiğini düşünerek, yola koyuldu. Önceki yıl olduğu gibi kayaların yanına gelerek, büyükçe bir kayanın arkasına saklandı. Bir ara ağacın altındaki cevizler dikkatini çekti. Ağzı sulanan hırsız karga, daha fazla dayanamayıp, yerdeki cevizlere doğru ilerledi. Tam cevizleri alacakken o sesi işitti:
"Hücum! Sincap kardeşler, hücum!"
Bu, Baba Sincap’ın sesiydi. Bu sesin arkasından, yüzden fazla sincap ellerindeki cevizleri hırsız kargaya doğru fırlattılar. Ağaçtan adeta yağmur gibi ceviz yağıyordu. Karga daha olanları anlayamadan, ceviz yağmuruna yakalandı. Hırsızın başı büyüklüğündeki cevizler, teker teker yerine ulaşıyor ve her seferinde karga, çığlık atıyordu. Ama bu çırpınışı boşunaydı; çünkü sincapları bu işe kendisi zorladı. Kısa bir süre sonra ceviz darbelerine dayanamayan karga, olduğu yere baygın düştü.
Sincaplar, büyük bir zafer kazanmıştı. Birer birer ağaçtan inerek, hırsızın başında toplandılar. Ona verecekleri ders bununla da kalmadı. Tek tek başındaki bütün tüyleri de yoldular.
Nice zaman sonra, birazcık kendine gelen Hırsız Karga şaşkındı. Vücudunun her tarafında acılar hissediyordu. Acılar bir yana, başındaki tüylerin yolunmuş olması utanç vericiydi. Bu duruma düşmesi kendi suçuydu. Artık yapacağı bir şey yoktu. Uzun yıllar bu utancı taşımak ve bir daha dönmemek üzere oradan ayrıldı.
Baharın gelişiyle birlikte bütün ağaçlarda olduğu gibi, Ceviz Ağacı da uyanıp en güzel kıyafeti olan taze yapraklarını giyinmişti. Güneşli günlerde gölgesine dinlenmek için gelen insanlar ve diğer canlılara kol kanat germek, ona büyük mutluluk veriyordu. Hele bir de besin değeri ile tadı süper olan meyvesini insanlara ve diğer canlılara sunuşu vardı ki, eğer kökleri toprakta olmasa sevinçten uçabilirdi.
Ceviz Ağacı, görevini en güzel şekilde yapmaya çalışıyordu.
Bütün çabası, çevresindeki canlıların hep dost ve arkadaşça yaşamaları içindi. Bir asır boyu yaşamış ve görmüş oldukları karşısında kazandığı tecrübe, ona ayrı bir değer katıyordu.
Sincaplara ev sahipliği yapması ise farklı bir özelliğiydi. Sincap ailesi için bu, büyük bir nimet sayılırdı. Gövdesini yuva olarak kullanmalarının yanı sıra, meyvesi olan ceviz ile de besleniyorlardı.
Yine bir gün sincap ailesi sabah erkenden kalktı. Anne Sincap ev işleriyle uğraşırken, Baba Sincap da yavru sincapların eğitimi ile ilgileniyordu. O günün ders konusu ise cevizlerin toplanmasıyla ilgiliydi. Baba Sincap, cevizin nasıl toplandığını anlattıktan sonra, uygulamasını göstermek için yakındaki bir cevize yaklaşıp yavrularına dönerek:
"Bakın yavrularım, şu görmüş olduğunuz cevizi iki elinizin arasına alıp bir yöne doğru çevireceksiniz. Bu iş zor olduğundan sabırla, dikkatli bir şekilde yapmalısınız." dedikten sonra çevirmiş olduğu cevizin dalından koptuğunu gören yavrular:
"Aaa, bu çok zevkliymiş!" diyerek hemen babalarından bu uygulamayı yapmak için izin istediler.
O gün akşama kadar epeyce ceviz toplayan yavruların ikinci dersleri ise, bu cevizleri ileride yemek üzere toprağa saklama şekliyle ilgiliydi. Çünkü bir sonraki baharda yeniden cevizler olana kadar, bu cevizlere ihtiyaçları olacaktı.
Sincap ailesi bu işlemi büyük bir gayretle sonbaharın ortalarına kadar tekrarladılar. Havaların soğumasıyla birlikte artık yuvasına çekilen aile, bundan sonra sadece ihtiyaçları olduğunda sakladıkları cevizler için çıkıyordu. Yavrularıyla birlikte çokça ceviz toplamanın keyfini çıkaran Baba Sincap:
"Bu sene her yılkinden çok ceviz topladık. Bahara kadar rahat ederiz." dedi.
Farkında olmadıkları bir şey vardı. Ceviz toplarken, meraklı bir çift göz sürekli onları izlemişti. Bu davetsiz misafirleri ise kötü niyetli bir karga idi. Tembelliği yüzünden kışa hazırlık yapması gereken zamanının çoğunu eğlenerek geçirmişti. Kışa tek hazırlığı ise başkalarının yiyeceklerinin yerlerini öğrenmek oldu. Bu hareketinden hırsız bir karga olduğu anlaşılıyordu. Her gün acıktıkça sincap ailesinin saklamış olduğu cevizleri birer ikişer yerinden çıkartıp yiyordu.
Geçen zaman içerisinde hırsız karganın bu davranışı, sincaplar tarafından önceleri fark edilemedi. Fakat kış sonlarına doğru sakladıkları yerdeki cevizlerin eksildiğini fark eden Baba Sincap evdekilere:
"Çocuklar, cevizlerimizi birileri almış ve epeyce eksilmiş, korkarım bu yıl aç kalabiliriz. Cevizlerimizi alanı göreniniz oldu mu?" diye sorunca, diğer sincaplar hep birlikte:
"Hayır, biz görmedik." dediler. Bunun üzerine Baba Sincap:
"Cevizlerimize ne olduğunu öğrenmeli ve bir çaresini bulmalıyız. Yoksa her yıl bu sıkıntıyı çekeriz." dedikten sonra hep birlikte düşünmeye başladılar.
Bu arada havalar biraz ısınmaya başladı ve baharın ilk günü geldi. Cevizler bitmek üzereydi. Yeni cevizlerin olmasına daha çok zaman vardı. Baba Sincabı bir telâş sardı. En azından son cevizleri kurtarıp, idareli olmalıydılar.
Baharla birlikte yeniden uyanan Ceviz Ağacı Baba Sincabın bu telâşını görünce:
"Dostum Sincap, nedir bu telâşın?" dedi.
Baba Sincap:
"Geçen yıl daha çok toplamamıza rağmen cevizlerimiz bitmek üzere, sanırım birileri onları bizden çaldı. Ne yapacağımı bilemiyorum." deyince, Ceviz Ağacı:
"Hımm, sanırım ben biliyorum. Geçen bahar siz çalışırken, miskin bir karga kayaların arkasından sizi gözetliyordu da bir anlam verememiştim. Cevizlerinizi çalan herhâlde odur." dedi.
Ceviz ağacının bu sözleri üzerine Baba Sincap, hemen evdekileri toplayıp kalan cevizleri topraktan çıkarmaya başladılar. Çıkardıkları cevizleri ise yuvalarına çektiler. Artık yerde ceviz kalmadı.
Baba Sincap bir köşeye saklanıp, hırsız karganın gelmesini bekledi. Acıktığını fark eden karganın havada süzülerek geldiğini gören Ceviz Ağacı, Baba Sincap’ı uyardı. Hırsız Karga yere iner inmez, ceviz aramaya başlamıştı ki birden karşısında Baba Sincap’ı gördü. Kaçmak istedi fakat kaçamadı. Şaşırmıştı ve suçunu biliyordu.
Baba Sincap:
"Sen ne hakla bizim cevizlerimizi çalarsın? Bunu yaparken hiç utanmadın mı?" deyince,
Hırsız Karga:
"Ne yapsaydık yani, açlıktan ölsek iyi mi olurdu?" dedi.
Ceviz Ağacı kızmıştı:
"Hey karga! Hem suçlusun hem de kendini haklı çıkarmaya çalışıyorsun. Sen hırsızlık yaptığının farkında mısın? Hırsızlığın çok kötü bir şey olduğunu bilmiyor musun? Ayrıca sen benim cevizlerimi almak istedin de, ben vermedim mi?" deyince,
Karganın içine hırsızlık iyice işlemiş olmalı ki, onlara:
"Şimdi size bir de hesap mı vereceğiz? Canım ne isterse onu yaparım. Bundan sonra da hep yapacağım." dedikten sonra, uçarak oradan uzaklaştı.
Hırsız Karga’nın bu tavrı, Baba Sincap’ı iyiden iyiye düşündürmüştü. Buna bir çare bulamazsa her yıl aynı sıkıntıyı yaşayabilirdi.
Bu arada yeni cevizler tomurcuklanmış ve her geçen gün biraz daha büyüyordu. Baba Sincap ise bir çözüm bulamamış olmanın sıkıntısını yaşıyordu. Baba Sincap’ın bu hâline Ceviz Ağacı da üzülüyordu. Bir şeyler yapmak istiyordu. Aklına gelen ilk düşüncesini, yuvasındaki Baba Sincap’a seslenerek:
"Bak dostum, bu yıl cevizlerini akşamları saklarsın. Ayrıca, her ihtimale karşı alabildiği kadar yuvana da depolarsın, bu mesele çözülmüş olur. Gelelim Hırsız Karga’ya bir ders vermeye. Önce diğer ağaçlardaki Sincap dostlarınla görüş. Durumu onlara anlat. Cevizler büyüdüğünde Hırsız Karga yine gelecektir. O zaman onlar da gelsinler. Böylece başkalarının emeğine saygısı olmayan hırsıza güzel bir ders verebilirsiniz." dedi.
Ceviz Ağacı'nın bu sözlerine sevinen Baba Sincap:
"Verdiğin bu fikir için çok teşekkür ederim." deyip hemen kolları sıvadı. İlk işi diğer sincaplara ulaşmak ve bu durumu anlatmak oldu. Diğer sincaplar da planı güzel buldular.
Aralarında sözleştikten sonra yuvasına dönen Baba Sincap, Ceviz Ağacı'na her şeyin hazır olduğunu söyledi. Yapmaları gereken, cevizlerin sökülme zamanını beklemekti.
Cevizler olgunlaşmıştı. Bütün sincaplar toplanmış ve Ceviz Ağacı’nın dallarına dağılarak, yaprakların arasına gizlendiler. Her bir sincap koparabildikleri kadar cevizi toplayıp, hazır bir şekilde beklemeye başladı. Birkaç tane cevizi ise ağacın altına karganın görebileceği şekilde attılar.
Hırsız Karga zamanı geldiğini düşünerek, yola koyuldu. Önceki yıl olduğu gibi kayaların yanına gelerek, büyükçe bir kayanın arkasına saklandı. Bir ara ağacın altındaki cevizler dikkatini çekti. Ağzı sulanan hırsız karga, daha fazla dayanamayıp, yerdeki cevizlere doğru ilerledi. Tam cevizleri alacakken o sesi işitti:
"Hücum! Sincap kardeşler, hücum!"
Bu, Baba Sincap’ın sesiydi. Bu sesin arkasından, yüzden fazla sincap ellerindeki cevizleri hırsız kargaya doğru fırlattılar. Ağaçtan adeta yağmur gibi ceviz yağıyordu. Karga daha olanları anlayamadan, ceviz yağmuruna yakalandı. Hırsızın başı büyüklüğündeki cevizler, teker teker yerine ulaşıyor ve her seferinde karga, çığlık atıyordu. Ama bu çırpınışı boşunaydı; çünkü sincapları bu işe kendisi zorladı. Kısa bir süre sonra ceviz darbelerine dayanamayan karga, olduğu yere baygın düştü.
Sincaplar, büyük bir zafer kazanmıştı. Birer birer ağaçtan inerek, hırsızın başında toplandılar. Ona verecekleri ders bununla da kalmadı. Tek tek başındaki bütün tüyleri de yoldular.
Nice zaman sonra, birazcık kendine gelen Hırsız Karga şaşkındı. Vücudunun her tarafında acılar hissediyordu. Acılar bir yana, başındaki tüylerin yolunmuş olması utanç vericiydi. Bu duruma düşmesi kendi suçuydu. Artık yapacağı bir şey yoktu. Uzun yıllar bu utancı taşımak ve bir daha dönmemek üzere oradan ayrıldı.