Hukuk Sözlüğü

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
L


  • [*]lâ-akall:en azından; daha aşağı olmaz

    [*]lâfz (lafız):söz

    [*]lâhik :yetişen; ulaşan; eklenen; sonradan tayin edilen; yenisi

    [*]lâübâlî:ilişiksiz; kayıtsız; saygısız; senli benli

    [*]lâ-yete gayyer:sabit; değişmez; bozulmaz

    [*]layiha :Dilekçe; yazılı dilek; istek; tasarı

    [*]lede-l-hâce:hacet,ihtiyaç görüldüğü zaman

    [*]ledelicap :icap ettiğinde

    [*]levâzım :gerekli şeyler; malzeme; malzemeler

    [*]livâ' :bayrak; mülkî idarede kazâ ile vilâyet arasında bir derece; sancak

    [*]lokavt: İşveren tarafından kendi teşebbüsüyle veya bir işveren kuruluşun kararına uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasıdır

    [*]lükata:buluntu; sokakta bulunup alınan sahibi belli olmayan şey.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
M


  • [*]maada: …başka

    [*]maddi edim: borçlunun malvarlığı ile ifa edeceği edim türü

    [*]maddi mal: Taşınır ve taşınmaz mallar gibi fiziksel varlığı olan, gözle görülüp elle tutulabilen mal.

    [*]ma'dûd:sayılı;

    [*]madde-i sabıka :yukardaki hükümler; geçen hükümler; daha önce anılan maddeler

    [*]madrûb :Dövülmüş; darbolunmuş; vurulmuş

    [*]mafevk: üst

    [*]mağsûb :gasbedilmiş; zorla alınmış mahal yer

    [*]mahalli idareler: Köy, kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim alanlarındaki mahalli ihtiyaçları gidermek üzere çeşitli kamu hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlardır

    [*]mahcuz :haczedilen; hacizli; üzerine haciz konulmuş

    [*]mahcur: Vesayet altına alınmış kişi; kısıtlı

    [*]mahdut :sınırlanmış; tahdit edilmiş

    [*]mahfuz :saklı; gizli

    [*]mahiyet :nitelik; bir şeyin aslı, esası, içyüzü

    [*]mahkumunbih: hüküm konusu

    [*]mahlûl :hallolunmuş; çözülmüş; mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan

    [*]mahrum: yoksun; dilediğini, istediğini elde edemeyen

    [*]mahsulât:mahsuller; ürünler

    [*]mahsup :hesap edilmiş; hesaba dahil edilmiş

    [*]mahsus :özgü; özel; müstakil; özel olarak

    [*]makable şâmil:geçmişe dokunan; geçmişe etkili olan; geçmişteki olayları da etkileyen

    [*]makable teşmil:bir hükmün etkisinin geriye yürütülmesi

    [*]makrûn :yakınlaştırılmış; yaklaştırılmış; yakın; ulaşmış

    [*]maksûr :kasrolunmuş; kısıtlanmış; kısıtlı

    [*]maktu :götürü; belirli; miktarda; değeri biçilmiş; pazarlıksız

    [*]makule:çeşit; tür; soy

    [*]mal birliği: Eşlerin, (evlilik sözleşmesinde birliğe dahil olmayacaklarını belirttiği mallar istisna olmak üzere) evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı süresince mülk edindiği bütün malların dahil olduğu birlik üzerinde kocanın (karının şahsi malları hariç olmak üzere) mülkiyet hakkına sahip olduğu mal rejimi.

    [*]mal Ortaklığı: Eşlerin, ortaklığa girecek mal ve gelirleri sınırlandırmamış olduğu ve bunlar üzerindeki mülkiyet hakkını ortaklaşa kullanarak hiçbir payında bağımsızca tasarruf edemediği mal rejimi.

    [*]malik: Mülkiyet hakkı sahibi; bir şeye sahip olan kişi.

    [*]mamelek:malvarlığı

    [*]mansub :atanmış; nasbolunmuş

    [*]marifetiyle:yoluyla;aracılığıyla

    [*]maruz :arzolunmuş; bir şeyin karşısında etki altında bulunan

    [*]masarif:masraflar; giderler

    [*]maslahat:emir; buyruk; madde; husus; dirlik düzenlik; iş

    [*]masrûf :sarfedilmiş; harcanmış

    [*]masarifi muhakeme: muhakeme masrafları

    [*]matbu: Basılı; basılmış

    [*]matlab :talep olunan; istenen şey

    [*]matlubat:alacaklar; istenen şey

    [*]matrah: Bir verginin miktarını belirtmek için esas alınan değer.

    [*]matuf :yöneltilmiş; yönelik

    [*]mazarrat:zarar; zararlar; zarar verici; zarar verme

    [*]mazbata :tutanak

    [*]mazbut vakıf:yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıf

    [*]mazhar :erişen; bir şeyden yararlanma; ulaşma

    [*]mazireti sahiha: gerçek engel

    [*]mazmûn:ödenmesi gereken şey

    [*]maznun :zanlı; sanık

    [*]meail: sorunlar

    [*]me'cur :kiraya verilen şey; kiralanan

    [*]mebaliğ:meblağlar; tutarlar; ganimetler; paralar

    [*]mebânî :binalar; yapılar

    [*]mebde :evvel;başlangıç; prensip; ilk unsur

    [*]mebi :satılan şey

    [*]meblâğ: Para tutarı; akçe

    [*]mebnî :buna dayanan; ....den dolayı; ......den ötürü; bu sebeple; bu yüzden; üzerinde kurulu

    [*]mecâri :su yolları; akıntı yerleri; su yatakları; mecralar

    [*]meccanî: Parasız; bedava

    [*]mecmuu:tümü; tamamı; hepsi

    [*]mecra :bir işin gidiş, oluş yolu; akarsu yatağı; su yolu

    [*]meçhul:bilinmeyen; tanınmayan

    [*]meçzum: anlaşılan

    [*]medar :Dayanak; yardım; elverişli

    [*]medarı tatbik: uygulanabilir

    [*]medlûl :Delillendirilmiş; delil getirilmiş şey; bir kelimeden veya işaretten anlaşılan

    [*]mefhumu muhalif:karşıt kavram

    [*]mefruğunbih :Devir konusu şey

    [*]mefruğunleh :kendisine bir şey ya da hak devrolunan kimse

    [*]mefruşat: Döşeme; ev eşyası.

    [*]Mefsuh: feshedilmiş

    [*]mehil :süre; önel

    [*]melhuz:muhtemel; gerekebilecek; umulur; beklenir

    [*]memalik: ülke

    [*]memnu :menedilmiş; yasaklanmış; yasak

    [*]memur: kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir.

    [*]men :yasak etme; bırakmama; durdurma; esirgeme; vermeme; önleme

    [*]men etmek:engellemek; yasaklamak

    [*]menafil: yararlar

    [*]men'i muaraza davası:bir mal üzerinde;başka bir kimse tarafından ileri sürülen hak veya yapıların el atmanın önlenmesi isteğiyle açılan dava

    [*]menâfi :menfaatler; yararlar; çıkarlar

    [*]menba' :kaynaklar; çıkış yeri

    [*]menfaati amme:kamu yararı

    [*]menfi edim: borçlunun bir şeyi yapmamak şeklinde icra edeceği edim türü.

    [*]menkul :taşınır; taşınır mal

    [*]menkuz: bozulan

    [*]menşe: kaynak; kök; başlangıç

    [*]mera :bir veya birkaç köy veya beldeye ayrı ayrı veya ortak olarak,hayvanları otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi

    [*]merbut:bağlı

    [*]merhun:rehnedilen mal

    [*]mer'i :yürürlükte; geçerli

    [*]meriyet:yürürlük

    [*]mersule: Gönderilen

    [*]mesağ :izin; ruhsat; cevaz

    [*]mesaha:ölçme; ölçümleme

    [*]mesail: meseleler

    [*]mesâkin:meskenler; oturulacak yerler

    [*]meskûn :içinde insan oturan; oturulan; yerleşilmiş

    [*]mesmu :Dinlenen; dinlenebilir; karar için incelenebilir

    [*]mesned :isnad edilen şey; dayanılan şey; dayanak; rütbe

    [*]mesul :sorumlu

    [*]meşfu :şuf'a (önalım) hakkının ilişkin olduğu mal

    [*]meşhudat: şahitlik

    [*]meşrut :şart koşulmuş; şartlı; şarta bağlı

    [*]meşruta tevliyet davası: vakfeden kişinin mütevelliği kime şart kıldığı yolundaki uyuşmazlıkla ilgili dava

    [*]mevdaddı mahsusa: özel hükümler

    [*]mevaşi :koyun,keçi,öküz,inek gibi hayvanlar; geviş getiren hayvanlar; hayvan

    [*]mevhûm: varsayılan; var olarak kabul edilen; kuruntuya dayanan

    [*]mevkuf : vakfedilen şey

    [*]mevrid : varacak yer

    [*]mevsukiyet: sağlamlık

    [*]mezkûr:zikredilen; sözü edilen; anılan

    [*]mezrûât:ekilip biçilmiş tohumlar; ekinler

    [*]mezun :izinli; yetkili; bir okulu (kursu) bitiren kişi

    [*]mezuniyet:izin; yetki; bir okulu (kursu) bitirip diploma alma

    [*]mikâp :bir şeyin küp olarak değeri (örneğin; metremikâp: metreküp)

    [*]milk :kudret; tasarruf; mülk

    [*]minval: şekil

    [*]miras Şirketi: Mirasın açılmasından, bölüştürülmesine kadar, mirasa dahil olan mal, hak ve borçların oluşturduğu topluluk.

    [*]misillû :benzer; örnek gibi

    [*]muaccel:ivedi; peşin; vadesi (eceli) gelmiş; ödenmesi gereken hale gelmiş.

    [*]muacceliyet:borcun vadesinin gelmiş olması

    [*]muaddel: değişik

    [*]muaddün-li-l-istiglâl:kiraya verilmek üzere yapılmış şey; kiralık eşya

    [*]muadil :Denk; eşit

    [*]muafiyet:affedilmiş olma; bağışıklık; yükümlülük dışında tutulmuş

    [*]muâhede: antlaşma; karşılıklı ant içme

    [*]muahhar :sonraya bırakılmış; tehir edilmiş; sonraki

    [*]muallak :havada boşta duran; sürüncemede kalmış

    [*]muamelat:muameleler; işlemler

    [*]muaraza :çekişme; sataşma; birbirine karşı gelme; bir hak talebi; kavga

    [*]muavin :yardımcı

    [*]muayyen:belirli; belli; saptanmış

    [*]muayyen mâ-adâ:başka; dışında

    [*]mubayaa :satın alma

    [*]mucibince:gereğince; uyarınca

    [*]mucip :gerektiren; gerektirici; icapcı; öneri sahibi

    [*]mucip sebepler:gerektirici sebepler; gerekçe

    [*]mugayir :aykırı; zıt; ters

    [*]muhakeme:yargılama

    [*]muhammen:tahmin edilen

    [*]muharrer :yazılı; yazılmış

    [*]muhassas:tahsis olunmuş; tayin edilmiş; özgü

    [*]muhatara :riziko; zarara uğrama tehlikesi; tehlike; zarar ve ziyan

    [*]muhayyerlik:bir sözleşme ile,belirlenen edimin yerine bir başkasını geçirmek yetkisi; seçimlik hak

    [*]muhdesat :sonradan yapılmış; sonradan meydana gelmiş şeyler; yeni şeyler

    [*]muhik :haklı; geçerli; uygun; gerekli

    [*]muhkem kaziye:kesin hüküm

    [*]muhtar:özerk; bağımsız; köyde devlet işlerini gören köyün başı

    [*]muhtelif:çeşitli; değişik; farklı

    [*]mukabil:karşılık; karşı

    [*]mukabeleihilmisil: karşılıklılık esası

    [*]mukaddem: önce; önce gelen; daha öncede bulunan

    [*]mukadderat:kader; yazgı; ölçülebilen,sayılabilen şeyler

    [*]mukarrer :kararlaştırılmış

    [*]mukarrerat:kararlar; kararlaştırılan şeyler

    [*]mukataa: arazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi; bağ,bahçe,arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi

    [*]mukavele:sözleşme; akit; bağıt

    [*]mukayyet :kayıtlı; sınırlı; kaydolunmuş; deftere geçirilmiş

    [*]mukriz :ikraz eden; borç veren; ödünç veren

    [*]muktazi:gerekli

    [*]munkati :kesilmiş; ara verilmiş

    [*]munkazi: bitmek

    [*]munsifane: insaflı ölçüde

    [*]muntafî: sönme; ortadan kalkma

    [*]muntazır:bekleyen; gözetleyen

    [*]murabaha: kanunun belirlediğinden fazla faiz alınması; tefecilik

    [*]murakabe: denetleme; kontrol; gözetme

    [*]muris: kazandıran; veren; miras bırakan, ölümüyle, hakkında miras hukuku hükümlerinin uygulandığı kişi; miras bırakan.

    [*]murtabit:bağlantılı

    [*]musaddak:tasdikli; onaylı

    [*]musakkaf :üstü tavanla örtülmüş; tavanı,damı olan;

    [*]musakkafat:gelir getiren kapalı (damlı) binalar

    [*]mutad :alışılmış; âdet olunmuş; normal

    [*]mutalebe:talepte bulunma; istemde bulunma

    [*]mutasarrıf:tasarruf eden; sancakların en büyük mülki amiri

    [*]mutavassıt:aracı; aracılık eden; vasıta olan

    [*]mutazammın:içine alan, üstüne alan; kefil olan; ödemeyi üstlenen

    [*]mutazarrır :zarar gören kimse

    [*]muteber :geçerli; itibarlı; hatırı sayılır; güvenilir; sağlam

    [*]muteberiyet:geçerlik; geçerlilik

    [*]mutlak muvazaa: tarafların gerçekte herhangi bir muamele yapmayı düşünmedikleri halde, sadece üçüncü şahısları yanıltmak amacıyla, aralarında bir muamele yapılmış gibi göstermeleri

    [*]muttali :öğrenme; haberdar olma; bilgilenme

    [*]muvâcehe:yüzleştirme; yüz yüze gelme

    [*]muvafakat :uygun görme; onama; razı olma; rızası olma

    [*]muvafık :uygun; yerinde

    [*]muvakkat:geçici; süreksiz

    [*]muvâzaa :Danışıklı işlem

    [*]muvâzene:Denge

    [*]muzâf : izafe edilmiş; bağlı; bağlanmış; katılmış; yönelik

    [*]mübâdele:bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi; değiştirme; değiş-tokuş; değişim

    [*]mübayaa :satın alma

    [*]mübâyenet:birbirine zıt olan şeyler, kaideler, iddialar, hükümler arasındaki görünüş

    [*]mübâyin :zıt; aykırı; ters

    [*]mübeyyin:gösterir

    [*]mücâvir :komşu olan; yanında bulunan

    [*]mücbir :zorlayıcı; zorlayan

    [*]mücerred :soyut; genel

    [*]mücmel :kısa ve öz olarak anlatılmış; açıklanmadıkça ne anlama geldiği anlaşılamayan ibare

    [*]müctemian:topluca; toplu olarak

    [*]müdafi :savunucu; savunan

    [*]müdahalenin men'i: Taşınır veya taşınmaz bir mala karşı yapılan maddi elatma veya sataşmanın, ayni hakka dayanılarak önlenmesi.

    [*]müddea:Davacının dava ettiği şey; dava konusu

    [*]müddeaaleyh:Davalı; hakkında dava açılan kişi

    [*]müddeabih :Dava konusu

    [*]müddei :Davacı; iddia eden kişi

    [*]müddei aleyh:Davalı; hakkında dava açılan kişi

    [*]müddei umumi:savcı

    [*]müebbet :sonsuz; süresiz

    [*]müeccel : vadeli; vadeye bağlanmış; zamanı henüz gelmemiş

    [*]müeddî :tediye eden; eda eden; doğuran

    [*]müesses:kurulmuş; kurulu; tesis edilmiş

    [*]müessir :tesir eden; etkili; tesirli

    [*]müeyyid :teyid eden; doğrulayan; kuvvetlendiren

    [*]müeyyide:yaptırım; destek; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; bir kuralın emir ve yasaklarına uyulmadığı zaman karşılaşılacak olan tepkidir.

    [*]müflis :iflas eden kişi; mahkemelerce iflasına karar verilen kimsedir

    [*]mühür: Bazı kişi ve kurumların, yaptıkları işlemi veya koruma altına aldıkları eşyayı belgelendirmek için kullandıkları kazılı damga vb. araç.

    [*]mükellef:yükümlü; ödevli; görevli

    [*]mükellefiyet:yükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm; görev

    [*]müktesip :iktisap eden; kazanan; edinen

    [*]mülâhaza :Düşünce; görüş

    [*]mülâhazât :Düşünceler

    [*]mülhak evkaf(vakıf): vakıf yöneticileri(mütevelliler) tarafından yönetilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen vakıflar

    [*]mülki :ülke ile ilgili; ülke yönetimine ilişkin

    [*]mülkiyet hakkı:Kişiye, kanunların öngördüğü sınırlar içinde, sahibi olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı.

    [*]mültezem: gerekli görülen; kayırılan

    [*]mülzem :bağlı

    [*]mümâselet:benzeme; benzeyiş; andırma

    [*]mümasil :örnek; misâl; benzeyen; andıran

    [*]mümellek-ün-leh: kendisine bir şey temlik olunan kimse

    [*]mümellik :temlik eden; mülk olarak veren kişi

    [*]mümessil :temsil eden; temsilci

    [*]mümeyyiz :sezgin; temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma yeteneğine (temyiz gücüne) sahip kimse.

    [*]mümtâz :üstün; ayrıcalıklı; imtiyazlı

    [*]mümteni :çekinen; imtina eden; olamaz;

    [*]mün'akit olmak: bir sözleşmenin kurulması; akdin oluşması; üzerinde anlaşma yapılmak

    [*]münâzaa :uyuşmazlık; çekişme; anlaşmazlık

    [*]münaziünfih:niza konusu; uyuşmazlık konusu olan şey; dava konusu

    [*]münbais: doğan; ileri gelen

    [*]müncer: sonuçlanan; şu veya bu sonuca varan

    [*]mündemic: içinde bulunan; (içinde)yatan

    [*]münderecat:içerik; kapsam; içindekiler

    [*]münferiden: tek tek; ayrı ayrı; tek başına

    [*]münfesih: infisah etmiş; bozulmuş; dağılmış

    [*]münhasır: ..ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış

    [*]münkasem: bölünmüş

    [*]münkati: kesilen; kesilmiş; kesik; aralıklı

    [*]münkir: inkar eden

    [*]münselip: kaybetme, keybeden

    [*]müntakil:intikal eden; geçen

    [*]müntehî: nihayet bulan; sona eren; son; en son; bir şeyi tamamlayan

    [*]mürâdif: eş anlam; aynı anlam

    [*]mürafaa:murafaa)
    [*]sözlü duruşma; genellikle Yargıtay'da veya İdare Mahkeme’lerinde yapılan duruşmaya verilen ad

    [*]müraselât:gönderilen şeyler; mektuplar; yazışmalar

    [*]mürettep: tertip edilmiş; düzenlenmiş

    [*]mürtebit: bağlantılı; ilişkili; ilgili

    [*]mürtefi: kaldırma kaldırılmış

    [*]mürtehin:rehin alacaklısı; ipotek hakkına sahip

    [*]mürur hakkı:geçit hakkı

    [*]müruru zaman:zaman aşımı; bir davanın açılması veya hükmün yerine getirilmesi için kanunen belirli zamanın geçmesi

    [*]müsaade: izin; yardım; uygun olma; serbestlik

    [*]müsadere:zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması

    [*]müsamaha:hoş görme; göz yumma; tolerans tanıma

    [*]müsâvât :eşitlik

    [*]müsavi :eşit; eş düzeyde; aynı seviyede

    [*]müseccel:tescilli; yazılmış; kayıtlı; damgalanmış

    [*]müspet edim: borçlunun, belli bir şeyi yapmak ya da vermek şeklinde olumlu bir davranış biçimi ile yerine getireceği edim türü

    [*]müstacel: ivedi; tez; hemen yapılması gerekli

    [*]müstacelen:ivedi olarak; acele olarak

    [*]müstaceliyet:ivedilik; acil olma hali

    [*]müstagallât-ı mevkufe:hayır kurumlarına gerekli geliri sağlamak üzere vakfedilmiş mallar

    [*]müstehak :hak eden

    [*]müstehik :istihkak sahibi; hak kazanmış; haketmiş; layık

    [*]müstelzim:gerektirici; doğurucu; sonuç doğurucu

    [*]müsteniden:Dayanarak; bir şeye dayanarak; delil göstererek

    [*]müstesna :ayrık; istisna olan; kural dışı

    [*]müşâ' : Ortaklar arasında beraberce kullanıldığı halde paylara ayrılmamış şey; ortak mal

    [*]müşâbehet:benzeyiş; benzeme

    [*]müşâbih :benzeyiş; benzeme

    [*]müşârün-ileyh:adı geçen; anılan; ilim ve resmi mevkii yüksek olan kimse

    [*]müşkilât :zorluk; güçlük

    [*]müştemilât:eklenti

    [*]müşterâ :iştira edilmiş; satın alınmış

    [*]müşterek mülkiyet: Birden çok kişinin, kanun veya hukuki işlem nedeniyle, bir mala, fiilen bölüşmedikleri belirli paylar oranında malik olmaları.

    [*]mütâlaa :görüş; irdeleme; düşünce

    [*]müteaddit:birden fazla; çeşitli

    [*]müteahhidünbih:taahüt edilen,yapılması istenilen şey

    [*]müteahhit :taahhüt eden; yüklenici; belli bir inşaatı (eseri) yapmayı üstlenen

    [*]müteallik :ilişkin; bir şeye dair; ilgili

    [*]müteamel :alışılagelmiş

    [*]mütebaki :geriye kalan; artan

    [*]mütedâir :Dair olan; ilişkin; değin

    [*]mütedavil:elden ele geçen; dönen; dolaşan; tedavül eden

    [*]müteferri :eklenti; eklenmiş; ekli; ilişkin; aynı kökten

    [*]müteferriât:teferruat; ayrıntı

    [*]müteferrik :Dağınık; çeşitli; ayrı ayrı; türlü

    [*]mütegayyib:kaybolmuş; yitmiş

    [*]mütehammil:tahammüllü; dayanıklı

    [*]mütehassıl :Doğan; hasıl olan; meydana gelen

    [*]mütehavvil :Değişken; kararsız

    [*]mütekabiliyet: karşılıklılık

    [*]mütekabiliyet Esası: Bir devletin, başka bir devletin vatandaşlarına uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık, diğer devletin de aynı şekilde davranması.

    [*]mütemâyil :eğilimli; taraflı görünen

    [*]mütemerrid:temerrüde düşen (kimse); yapması gereken bir şeyi yapmamakta direnen

    [*]mütemmim cüz:tamamlayıcı parça; mahalli örf ve adete göre, bir nesnenin esaslı unsuru olan, o nesne yok edilmedikçe veya parçalanmadıkça yahut niteliği bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün olmayan parçalar, o nesnenin tamamlayıcı parçasıdır.

    [*]mütenakıs: çelişik

    [*]mütenasip :uygun; denk

    [*]müterâfik :beraber bulunan; karışık; birlikte

    [*]müterettib :sıralanmış; ait olan; .....üstüne düşen; gereken; meydana gelen; dolayı; meydana gelen

    [*]mütesarlülfesat: çabuk bozulan

    [*]müteselsil :zincirleme; dayanışmalı; ardı ardına

    [*]müteselsil Sorumluluk: Birden çok kimsenin, bir borcun veya zararın (tamamının) ödenmesinden, zincirleme olarak ve tek başına sorumlu olması.

    [*]mütevakkıf :bağlı

    [*]müteveffâ : vefat etmiş; miras bırakan

    [*]mütevelli :bir vakfın yönetiminin kendisine verildiği kişi; vakıf yönetim kurulu

    [*]mütevellit :Doğan; ileri gelen

    [*]müttefik-un-aleyh: üzerine ittifak edilmiş; anlaşma sağlanmış

    [*]müttehaz : verilen; ittihaz olunan; kabul edilen; yürürlükte bulunan

    [*]müttehit: birleşik

    [*]müvekkil: Kendisini vekil ile temsil ettiren kişi; vekil eden.

    [*]Müvezzi: dağıtıcı

    [*]müzaheret:yardım; koruma

    [*]müzayede :artırma; açık artırma
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
N


  • [*]nafaka yükümü: bir kimsenin kanunun öngördüğü yoksulluğa düşmüş olan yakınlarına yardım etmekle yükümlü olmasıdır.

    [*]nâfıa: bayındırlık işleri

    [*]nağahani: ansızın

    [*]nahiye:bucak; bölge; kenar; kısım; çevre

    [*]nail olmak:erişmek; kavuşmak

    [*]naiplik: vekâlet

    [*]nâkız :bozma; kaldırma;

    [*]nâm-ı müstear:takma ad; eğreti ad nasb atama; tayin etme; dikme; saplama

    [*]nâsıb :nasbeden; diken; tayin eden; atayan

    [*]nâşî :neşet eden; ileri gelen; ötürü; dolayı; sebebiyle

    [*]nâtık :bildiren; bildirici; gösterici; söyleyen; konuşan; idrak eden; düşünen nazara almak göz önüne almak

    [*]navlun: deniz yoluyla yapılan taşıma karşılığında ödenen ücret

    [*]navlun mukavelesi: deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmedir.

    [*]nazarı dikkat: göz önüne almak

    [*]nebât:bitki

    [*]nef'î :çıkar ile ilgili; faydacı

    [*]nema:büyüme; gelişme; kazanç; kâr; getiri; faiz

    [*]neseben: soyla ilgili; soy bakımından

    [*]nesep: ana baba ile çocuklar arasındaki hukuki bağ.

    [*]neşet etmek:Doğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak

    [*]nevi :çeşit; tür

    [*]nez' :sökme; kaldırma; yoketme

    [*]nezaret:Denetim; gözetim; bakanlık

    [*]nezetmek: kaldırmak; ayırmak; ilişiği koparmak

    [*]nısf :yarım; yarı; yarısı

    [*]nidâ :çağırma; bağırma; ünlem

    [*]nisap:Derece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir araya gelmiş olması

    [*]nispi muvazaa: yapılan asıl muamelenin şartlarını ya da konusunu farklı şekilde göstermeleri

    [*]niyâbet: vekillik;

    [*]niza :ihtilaf; çekişme; uyuşmazlık

    [*]nizâm-nâme:tüzük

    [*]nizasız ve fasılasız:uyuşmazlık konusu olmadan ve hiç ara vermeden; ihtilâfsız ve arasız

    [*]nokta-i nazar :görüş; bakış açısı

    [*]nukud :nakitler; paralar

    [*]nükûl : vazgeçme; cayma; kaçınma

    [*]nümune:örnek
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
O


  • [*]Olveche: o şekilde

    [*]orta malları: Yollar, köprüler, camiler gibi herkesin kullanabileceği kamu malları.

    [*]ortak Yerler: Kat mülkiyetine tabi anagayrimenkulün, kat maliklerince ortaklaşa kullanılıp yararlanılan yerleri.

    [*]otlak: bkz. yaylak, kışlak.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Ö

  • ölüme bağlı tasarruf: Gerçek kişilerin, ölümünden sonra hukuki etki ve hükümler doğurmak üzere yapmış olduğu hukuki işlem.

    [*]ölünceye Kadar bakma akdi: Taraflardan birinin, ölünceye dek bakma ve kendisini görüp gözetme koşuluyla, malvarlığını veya bir kısım malları öbürküne geçirme (intikal ettirme) borcu altına girdiği sözleşme.

    [*]özel haklar: şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından,yani özel hukukundan doğan haklardır.

    [*]özel hukuk: Kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
P

  • pafta: Kadastrosu yapılan yerlerin ada ve parsellerinin, belli ölçülerle çizilmiş haritaları.

    [*]parsel: İmar düzeni bakımından belli ölçüler gözönüne alınarak sınırlandırılmış arazi parçalarından her biri.

    [*]paydaş: Bir bütünün belli bir kısmından (paydan) yararlanan; hissedar.

    [*]pedavra:köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta; hartama.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
R

  • râbıta :bağlantı; bağ; düzen; tertip

    [*]râci :rücu eden; geri dönen; ilgisi olan

    [*]rahin:rehin veren; rehneden

    [*]rakabe:Devri ve devir alınması olanaklı bulunan şeyin kendisi; örneğin tarla,köle gibi; mala(şeye) hakim olabilme kudreti; çıplak mülkiyet

    [*]rapt :bağlama; bağlanma; iliştirme; bağlaç

    [*]rayiç :sürüm değeri; geçerli olan

    [*]rayiç Değer: Bir iktisadi kıymetin, değerleme günündeki normal alım-satım değeri; piyasa değeri.

    [*]ref etmek:kaldırmak; örneğin itirazın ref'i (kaldırılması)

    [*]refik:arkadaş

    [*]rehin: Bir borcun yerine getirilmemesi halinde, alacaklarının teminatı olmak üzere ve paraya çevirtme hakkıyla birlikte alacaklı lehine verilen taşınır veya taşınmaz mal güvencesi.

    [*]Reisievvel: birinci reis

    [*]resen :kendiliğinden; herhangi bir isteğe gerek olmadan; otomatikman

    [*]resim: Devlet daire ve kurumlarında görülen hizmet ve yapılan giderlerin karşılığı olarak, sadece o işle ilgisi bulunan kişilerden alınan bir gelir.

    [*]resmi gazete: Başbakanlık tarafından çıkarılan ve kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, tüzüklerin ve bazı yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi için yayımladığı gazetedir.

    [*]resmi Senet: Resmi bir makam ve görevlinin, usulüne göre düzenlediği veya onayladığı belge.

    [*]resülmâl :anamal; sermaye

    [*]reşit :ergin; rüşt yaşını doldurmuş; onsekiz yaşını dolduran veya onsekiz yaşını doldurmamasına rağmen evlenen veya yasal olarak erginliğine mahkemece karar verilen kişi

    [*]rücu :Dönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma; bir ödemede bulunan kimsenin, bu bedeli, asıl ödeme yapması gereken kişiden istemesi;

    [*]rüçhan: öncelik; üstünlük; imtiyaz

    [*]rüsum :resimler; devlet dairelerinde ve diğer kamu kuruluşlarında görülen hizmet ve harcamaların karşılığı olarak alınan vergiler

    [*]rûz-nâme:gündem; yevmiye defteri; takvim

    [*]rü'yet :Davanın bakılmakta olması.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
S


  • [*]sâdır olmak:çıkmak

    [*]sahih :sıhhatli; gerçek; düzgün; doğru; legal; hukuka uygun

    [*]sâkıt :susan; herhangi bir görüş bildirmeyen; düşen; düşücü; hükümsüz

    [*]salâhiyet:yetki; bir davaya bakabilme

    [*]salahiyetname: temsilciye verilen yetkiyi üçüncü şahıslara ispatlaması için verilen yazılı belgedir.

    [*]sâlif-üz-zikr:zikri geçen; bildirilen

    [*]salih :elverişli; uygun

    [*]saniyen :ikinci olarak

    [*]sarahat :açıklık; netlik; sarihlik; aydınlık

    [*]sarfiyat :harcamalar; giderler

    [*]sari :bulaşan; bulaşıcı

    [*]satış vaadi : Bir kimsenin, taşınmaz malını bir başkasına satmayı (ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme.

    [*]satış Vaadi : Bir kimsenin, taşınmaz malını bir başkasına satmayı (ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme.

    [*]savcılık: Devlet adına kamu davasını açan makamdır.

    [*]sây :emek; çalışma

    [*]sebketmek: vâki olmak; yapılmak; olmak; ileri geçmek

    [*]sehim: pay; hisse

    [*]selb :zorla alma; kaldırma; giderme

    [*]selef: önce gelen kimse

    [*]semen:satış parası; satış sözleşmesinde, satana mal teslimine karşılık olarak ödenecek para

    [*]semere:bir maldan elde edilen ürünler; Tabii Semere:Bir şeyin kendisinden oluşan ürün; Medeni Semere:tabii olmayan semere, hukuki işlemlerden doğan semere

    [*]senedât:senetler

    [*]sened-i hâkanî:tapu senedi

    [*]senevî :senelik; yıllık

    [*]serdetmek:ileri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek

    [*]seyrân-gâh:gezme yeri; dolaşma yeri

    [*]sigorta primi : Sigorta ettirenin sigortacıya ödemekle yükümlü olduğu ücrettir.

    [*]sin: yaşanılan süre

    [*]sirayet :bulaşma; yayılma; geçme

    [*]sirkat :hırsızlık; çalma; çalınma

    [*]siyanet:koruma

    [*]siyasi haklar: Herhangi bir biçimde devletin yönetimine ve siyasi kuruluşlarına katılmaya yönelik haklardır

    [*]sosyal devlet: fertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir.

    [*]sosyal ilişkiler: Şahısların birbirleriyle veya toplumla olan ilişkileridir.

    [*]sosyal kurallar: sosyal ilişkileri düzenleyen din, ahlak, görgü ve hukuk kurallarıdır.

    [*]sosyal ve ekonomik haklar: Kişinin sosyal ve ekonomik faaliyetleriyle ilgili bulunan hak ve hürrriyetlerdir.

    [*]sözleşme: İki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla, karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit.

    [*]sözleşme: İki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla, karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit.

    [*]sözleşmeden Dönme: Taraflardan birinin, mevcut sözleşmeden cayması; sözleşmeden rücu.

    [*]Sudur: verilen ; çıkan

    [*]suiniyet:kötüniyet

    [*]sukut :Düşme; düşüş

    [*]sureti mahsusa: özel olarak; özellikle; belli amaçla

    [*]sureti mümtaze: öncelikli

    [*]suveri müsaddaka: Onanmış örnek

    [*]sübût : sabit olma; gerçekleşme; ispatlama; ispatlanma; kanıtlama

    [*]sükna: oturma yeri; oturulacak yer; konut

    [*]sükna hakkı:bir evde veya evin bir bölümünde oturma hakkı veren kişiye bağlı bir irtifak hakkı; oturma hakkı, bir evde veya evin bir bölümünde oturma imkanı veren bir irtifak hakkı.

    [*]sülüsân :üçte iki

    [*]sürekli edim: borçluyu belli bir süre, belli davranış ya da davranış biçimleri ile bağlı bulunmakla yükümlü kılan edim

    [*]süreli icap: bir kimsenin, belli bir süre bağlı olmak niyeti ile beyan ettiği icap.

    [*]süresiz icap: kabul haberinin kendisine ulaşması ile ilgili olarak herhangi bir süre tayin etmediği icap
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Ş

  • şagil :meşgul eden; meşgul olmayı gerektiren; işgal eden; bir mülkte oturan

    [*]şahâdet:tanıklık

    [*]şahbender: konsolos

    [*]şahsi edim: borçlunun bizzat bedeni ya da fikri gücü ya da yeteneği ile icra edeceği edim türü

    [*]şahsi haklar: Ayni hakların aksine, herkese karşı ileri sürülemeyen haklar; kişisel haklar.

    [*]şahsiyet hakları: şahısların maddi,manevi ve ekonomik bütünlüğü üzerindeki mutlak haktır.

    [*]şahsı âhar (âher): başkası; üçüncü kişi

    [*]şamil :içine alan; kapsayan; çevreleyen

    [*]şâmil olmak:kapsamak; içine almak

    [*]şârih: şerhçi; şerh eden; bir konuyu ayrıntılarıyla açıklayan

    [*]şayi: pay; hisse

    [*]şâyi hisse: ortak (müşterek) mülkiyette, ortaklardan herbirine ait pay

    [*]şayian: ortaklaşa

    [*]şefi :şufa (önalım) hakkı bulunan kişi; önalımcı

    [*]şerait:şartlar; koşullar

    [*]şerh :kişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin, tapu siciline yazılmasını gösteren terim

    [*]şerik: ortak; iştirakçi

    [*]şerh: Şahsi hakları, temlik (devir) sınırlamalarını ve geçici tescilleri tapu kütüğünde belirten yazıların (kayıtların) genel adı.

    [*]şibh (şibih):benzer; benzeme; benzeyiş

    [*]şifahî beyan:sözlü açıklama

    [*]şufa :önalım; öncelikli alım

    [*]şufa hakkı:önalım hakkı; mükellefin, hakkın konusu olan şeyi bir üçüncü kişiye satması durumunda, hak sahibine tek taraflı bir irade beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren haktır, yenilik doğuran haklardandır.

    [*]Şuhut: şahitler

    [*]şümul :kapsam; içine alma; kapsama

    [*]şüyu aydaşlık; hissedarlık
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
T

  • taaddüd: birden çok

    [*]taahhütname: Kişinin kendi ad ve hesabına, bir gerçek kişi veya tüzel kişiye karşı, sözleşmeli ya da sözleşmesiz olarak, bir işin yapılmasını veya bir şeyin teslimini üstlendiğini gösterir belge.

    [*]taalluk:ilişiği olma; asılma; ilgi

    [*]taayyün:tayin olunma; belli olma; belirme

    [*]tabiyet: kişi veya şeyleri devlete bağlayan siyasi ve hukuki bağ; vatandaşlık. yurttaşlık; bağımsızlık

    [*]tacir :ticaretle uğraşan; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir.

    [*]tadât :sayma; sayılma; sayım

    [*]tadil :Değiştirme; değişiklik

    [*]tağyir:başkalaştırma; değiştirme; bozma tahakkuk gerçekleştirme; gerçekleşme

    [*]tahaddüs: ortaya çıkmak

    [*]tahassul:hasıl olma; sonuç olarak ortaya çıkma

    [*]tahavvül :Değişme; dönme

    [*]tahdîdât :sınırlamalar; kısıntılar

    [*]tahfif :hafifletme; azaltma

    [*]tahkikat: soruşturma

    [*]tahlif: yemin

    [*]tahliye taahhütnamesi: Kiracının, kiralananı belli bir tarihte boşaltacağına ilişkin yaptığı yazılı irade beyanı.

    [*]tahliye: Boşaltma; salıverme; serbest bırakma.

    [*]tahrir: yazım

    [*]tahsin: beğenme

    [*]tahsis: Emrine verme; özgüleme.

    [*]tahşiye: çıkıntı yapmak

    [*]takas: Vadesi gelmiş, aynı cinsten ve karşılıklı iki alacağın birbirine sayışılması.

    [*]taksim: Ortak mülkiyette bulunan bir malın, ortaklar arasında yapılan bir sözleşmeyle veya dava açmak suretiyle bölüştürülmesi.

    [*]takyit: kısıtlama

    [*]ta'lık :geciktirme; askıda bırakılma

    [*]tahmil:yükleme

    [*]tahrip :harabetme; yıkma; kırma; bozma

    [*]tahrir :yazma; yazım

    [*]tahriren:yazılı olarak

    [*]taht :alt; aşağı

    [*]tahtani:binanın alt kısmı

    [*]tahtani fevkani: altlı üstlü

    [*]tahvil :Değiştirme; değiştirilme; borç senedi

    [*]tahvilat:tahviller

    [*]takaddüm: önce gelme; önde gelme

    [*]takarrür etmek: kararlaşmak; kararlaştırmak; istikrar kazanan kararlar

    [*]takrîr :önerge; anlatma; anlatış; tapuda malını sattığını veya ipotek ettiğini söyleme

    [*]takrir etmek:sağlamlaştırmak

    [*]taksir: iradi olarak işlenen bir icra ya da ihmal eyleminden, fail tarafından istenmemiş olmalarına rağmen, kanunun cezalandırdığı sonuçların meydana gelmesi hali

    [*]takyit :sınırlama; kayıtlama; şarta bağlama; kısıtlama

    [*]talâk: islâm hukukunda boşanma

    [*]talîmâtnâme:yönetmelik

    [*]tapuyu misil :tarafsız bilirkişinin belirteceği tapu; bedel; değer baha

    [*]tarik :yol; yöntem

    [*]târik :terkeden; bırakan

    [*]tariki âmm: herkesin geçebilmesi için bırakılan yol; kamunun yararlandığı yol;

    [*]tasarruf: Bir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde fiili veya hukuki işlem yapabilme gücü.

    [*]tashih:Düzeltme; resmi bir kütüğün, bir hukuki işlemin düzeltilmesi

    [*]tasnif: düzen

    [*]tasrih etmek: açıklamak; belirtmek

    [*]tasvib :Doğru bulma; uygun görme; onaylama

    [*]tatbika medar imza:uygulamaya elverişli imza

    [*]tathir :temizleme

    [*]tavassut:aracılık; ara bulma; aracı olma

    [*]tavazzuh: aydınlanma

    [*]tavzîh :açıklama

    [*]tavzif: görevlendirme

    [*]tazammun etmek:öngörmek; sonucu doğurmak; içine almak; kapsamak

    [*]tazminat: Maddi veya manevi zarara karşılık ödenen bedel; zarar ödencesi;hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların ödetilmesi biçiminde müeyyidedir.

    [*]teadül :beraberlik; denklik; birbirine denk gelme

    [*]teahhur(teehhür):gecikme; temerrüt

    [*]teâmül :örf ve adet; öteden beri olagelen, insanlar arasında yapılagelen belli bir davranış.

    [*]teati: karşılıklı gönderme

    [*]tebaa :uyruk; bir devletin hükmü altında bulunan kimseler

    [*]tebâdür:akla gelme; hatırlanma

    [*]tebârüz ettirme:belirtme; ortaya koyma

    [*]tebdil :Değişme; değiştirilme

    [*]tebeddül:Değişiklik

    [*]tebellüğ :bir tebliği alma; tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim alma

    [*]tebellür :netleşme; net olarak ortaya çıkma; aydınlanma

    [*]tebeyyün etmek: saptanmak ; ortaya çıkmak; aydınlanmak

    [*]tebligat: Bir hukuki işlemin yetkili makamca, ilgili kişinin bilgisine sunulmak üzere, kanun ve usule uygun olarak yazı veya ilanla bildirilmesi.

    [*]tecdit :yenileme; tazeleme, açıkça anlaşılacak şekilde önceki borcun, yeni bir borç kurarak ortadan kaldırılması; yenileme.

    [*]tecezzî: bölünme; doğranma

    [*]tecvîz :ceza verme; caiz görme

    [*]tedabir:tedbirler önlemler

    [*]tedarik :sağlama; temin etme

    [*]tedavül :sürüm; elden ele gezme; dolaşma; kullanılma

    [*]tedip hakkı: ana babalara tanınmış çocuğa öğüt vermek, ihtirada bulunmak

    [*]tebdil : değiştirmek

    [*]tebeddül : değişiklikler

    [*]tebeyyün ortaya çıkmak

    [*]tediye :ödeme; bir borcun ödenmesi

    [*]tedricen:azar azar; yavaş yavaş; aşamalı olarak

    [*]tedvîn :hukuku birleştirmek amacıyla,hukukun bir dalı ile ilgili yasa halinde kurallar koyma

    [*]teehhür:gecikme; sonraya kalma

    [*]teemmül:Düşünüp taşınma; etraflıca düşünme

    [*]teessüs :kuruluş; kurulma; yapılma; yapılanma

    [*]tefehhüm:anlamak; akıl erdirmek

    [*]teferruat :ayrıntı; bölgesel töreye (örfe) veya malikin açık isteğine göre, bir şeyin işletilmesi veya korunması veya ondan yararlanılması için sürekli olarak ona tahsis olunan ve kullanışta o şeye bağlı kılınan yada takılan veya onunla birleştirilen taşınır mallar, asıl şeyin teferruatıdır.

    [*]teferruğ :satın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması, tapu kaydını kendi üzerine çevirme

    [*]teffiz :bkz. tefvîz

    [*]tefhim: verilmiş olan kararın veya hükmün,duruşmada hazır bulunan taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesi

    [*]tefrişat:Döşeme araçları; bir yeri döşemek için kullanılan eşya

    [*]tefvîz :ihale; sipariş etme; havale etme; dağıtım; ısmarlama; bir taşınmazı belli bedel karşılığında üçüncü kişinin üzerinde bırakma

    [*]tehâlüf:yargıcın iki tarafa da yemin vermesi; birbirine zıt olma

    [*]tehir erteleme: ara verme

    [*]tek taraflı irade beyanı: Hukuki bir ilişkide taraflardan birinin, o ilişki bakımından hüküm ve sonuç doğurmaya yetecek şekilde iradesini açıklaması.

    [*]tekabül etmek:karşılamak; karşılık olmak

    [*]tekaüd :emeklilik

    [*]tekâyüd:birbirine hile yapma

    [*]tekeffül :birine kefil olma; kefalet verme; garanti etme

    [*]tekemmül:tamamlanma; olgunlaşma

    [*]tekevvün etme: yaratılma; meydana gelme

    [*]telâfi: zararı karşılama; giderme; eksikliği giderme

    [*]telâhuk: birbirine katılma; yarışma; hakların yarışması

    [*]telhîs: hülasa etme; özetleme; özet

    [*]telif: yazma; uzlaştırma

    [*]telif hakları : fikir ürünü eserler üzerinde yaratıcısının sahip bulunduğu haktır.

    [*]telvis etmek: kirletmek

    [*]temadi: sürüp gitme; süregelme; devamedegelme; sürme; uzama

    [*]temellük:mülk edinme; kendine mal etme; sahip olma; sahiplenme; devralma

    [*]temerrüd:Direnme; borcun ifasında gecikme, bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde oluşan gecikme; direnme

    [*]temettü: kâr; kazanç payı; yarar

    [*]teminat: Belli bir hukuksal durumu (genellikle borcun ödenmesini) sağlamak için verilen garanti.
    [*]teminat akçesi: bir sözleşmenin kurulması için taraflardan birinin diğerine vermek yükümlülüğünde bulunduğu para

    [*]temlik: devir
    [*]temlik: Bir malın veya hakkın, bir hukuki işlemle başkasına devredilmesi; mülkiyetin nakli.

    [*]temyiz Kudreti: İyiyi kötüden ayırma ve makul biçimde davranışta bulunma yeteneği.

    [*]tenâküz: çelişki

    [*]tenbih: uyarma; uyarı

    [*]tenezzül: inme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya durumu kabul etme

    [*]tenkis: indirme; azaltma; eksiltme

    [*]tenmiye: nemalandırma; artırma; işletme

    [*]tensip: uygun görme

    [*]tenvîrât: aydınlatma; ışıklandırma

    [*]tenzil: indirtme; azaltma

    [*]terâküm: birikme; biriktirme

    [*]tercihe şayan: üstün tutulan; yeğlenen; tercih edilen

    [*]tereke (terike): miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı; kalıt; mirasçılara kalan malvarlığı

    [*]terekküp etmek: oluşmak

    [*]teressübât :tortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar

    [*]terettüp etmek: düşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek

    [*]terhin :rehin olarak verme; emanet bırakma

    [*]terkin :silme; çizme; resmi kütük veya defterde yazılı bulunan bir konunun (şerhin) çizilmesi

    [*]termim: tamir etme; onarma; düzeltme; iyileştirme

    [*]tersîmât: resmetmeler; resmini yapmalar; çizmeler

    [*]tertip :sıra; düzen; düzenleme

    [*]tesâhub: sahip çıkma; koruma

    [*]tescil: Resmi kütük veya defterlere bir konunun (hakkın) yazılması, kayıt düşülmesi.

    [*]tesellüm :teslim alma

    [*]tesmiye :ad koyma; isimlendirme; belirleme

    [*]tesviye :sonuca bağlama; çözümleme; gereğini yapma; seviye; düzdüzeltme

    [*]teşevvüş: karışıklık; kargaşalık

    [*]teşmil :kapsamına alma; yayma

    [*]tevakkuf: bağlı olma; durma

    [*]tevarüs :bir kimseden miras kalma; mirasa konma; kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme

    [*]tevdi etmek: vermek; bırakmak; sunmak

    [*]teveccüh :yönelme; yakınlık duyma; sevgi

    [*]tevellüt: doğum; doğma

    [*]tevessül etmek: başvurmak; kalkışmak; girişmek

    [*]tevfik :uydurma; uygunlaştırma

    [*]tevfikan: uyarınca; (ona) göre

    [*]tevhid :birleştirme

    [*]tevkif: tutuklama

    [*]tevkil: Vekil olarak tayin edilmiş kimsenin, vekillik yetkisini bir başkasına devretmesi.

    [*]tevlit etmek: doğurmak

    [*]tevliyet : vakfın işlerini yönetmek

    [*]tevliyet davası: mütevellilik davası; vakfın işlerine bakma göreviyle ilgili dava

    [*]tevsî' :genişleme

    [*]tevsîk :belgelendirme

    [*]tevzi :Dağıtma

    [*]tezâyüd: artış; çoğalma

    [*]tezkere-i sâmiyye: sadrazamlık makamından yazılan tezkere

    [*]tezyinat :süslemeler

    [*]toplu iş sözleşmesi: işçi sendikaları ile işveren veya işveren sendikaları arasında yapılan ve iş şartlarını, tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı bir anlaşmadır.

    [*]trampa: Bir malın başka bir malla veya bir hakkın başka bir hakla değiştirilmesini konu alan sözleşme.

    [*]tüzel Kişi: Kendisini oluşturan gerçek kişilerin üzerinde ve onlardan bağımsız bir varlığı ve belirli bir amacı bulunan.

    [*]tüzük : Bir kanunun uygulamasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştayın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan yazılı hukuk kurallarıdır.
 
Top