• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Hukuk'un En Zorlandığı Dava (Tuzlu Bulamaç Olayı)

Oğuz15

Üye
TÜRKİYE'DE GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK İŞKENCE OLAYI

Altınların Yerini Söyletmek İçin Günahsız 3 Kişiye Tuzlu Bulamaç Yedirerek Öldürmek
Tuzun işkence aracı olarak kullanılması.yargıtay kararlarına geçmiş bir olay.işin acı veren bir yanı da işkenceye jandarmalarla birlikte birhekimin de bizzat katılması .yargıtay ceza genel kurulu’nun (cgk)4.4.1983 gün ve 8/64 e.156 k.sayılı kararı, bu olayı detaylı olarak(5 sahife) anlatmaktadır.olduğu gibi aktarmak istemiyorum.iki sebebi var: birincisi, 5 sayfa çok uzun.ikincisi,ayrıntılar sizleri sinirlendirip öfkelendirebilir.onun yerine özetleyip yazmayı deneyeceğim.

Adana’nın bir köyünde bir çobanın dağda kazı yapıp çok miktarda altın bulup ,bir kısmını sattığı,bir kısmını da satma teşebbüsünde bulunduğuihbar edilir.jandarma astsubay başçavuş olayı araştırır.çoban ve 2 kişiyi yakalar,nezarete atar.altınların yerlerini söylemeleri için el ve ayak parmakları ile tenasül uzuvlarına elektrik verip,dövmek ve sövmek suretiyle işkence eder.gerçekte böyle bir olay ve altın olmadığı için sanıkların “bilmiyoruz “ feryadına karşılık işkencelere devam eder.

Olayı baştan itibaren bilen ve takip eden merkez karakol komutanı yüzbaşı ,sanıkları merkeze getirmelerini emreder.merkezde bu yüzbaşı da çeşitli işkencelerle altınların yerini söyletmeye çalışır.bu arada bölük komutan yardımcısı teğmen de başka türlü işkence dener.fakat ,hem sanık 3 kişide işkenceye dayanacak hal kalmaz hem de sanıklar gerçekte olmayan altınların yerini söyliyemezler. mecburen evrak düzenleyip savcılığa göndereceklerdir.önce dr.muayenesi gerekir.sanıkları dinleyen adli tabip “patalojik bulgu yok” diye rapor verir ve sanıkları geçiren başçavuş’a “ siz jandarmasınız ben sizin işinizden anlamam .ama ben doktorum,siz de benim işimden anlamazsınız.ben altınları bir dakikada çıkarttırırım ,git alay komutanına söyle izin verirse bu gece altınları çıkarttırırım” der.bölük komutanlığı “altınların yerinin tespiti için tıp ilmi yönünden gerekli işlemin yapılması” mealinde 9.7.1980 tarihli yazı yazar.

Gece saat 3.30 da doktor nezaretteki üç sanığa 2 kilo una 2 kilo tuz karıştırıp bulamaç yaptıktan sonra zorla yedirir. direnince başçavuş ve erlerin dövmeleri ve coplamaları ile kusturuncaya kadar tekrar yedirir.bir süre sonra bu 3 şahıs alttan ve üstten yediklerini çıkarmaya başlar.etraf pislik içinde kalır.bu halde iken doktor bir kaptan diğer kaba su boşaltarak susuzluklarını kamçılar ve “altınlar nerde” diye sorup bu işleme sabaha kadar devam eder.3 kişi kendilerini kaybederler.bahçeye çıkarıp başlarına su döker.fakat sanıklar düzelmez ve doktor “adliyede işim var” diyerek karakoldan ayrılır.

Bir süre sonra bu üç kişi ölür.

adli tıp meclisi bu üç kişi hakkında “ 10 gün müddetle başaşağı durumda dövme,elektrik cereyanına bağlama gibi muamelelere maruz bırakıldıkları bu müddetin son gecesinde ise çok yoğun tuz ihtiva eden bir bulamacı yedirdikten sonra aynı gece kendilerini kaybederek ertesi gün öldükleri , maktullerin bir taraftan merkezi sinir sistemi kanaması diğer taraftan aşırı tuzlu bulamacın meydana getirdiği elektrolik denge bozukluğuna bağlı beyin harabiyeti sonucu öldükleri,bunların her birinin tek başına dahi ölümü tevlit edebilecek nitelikte bulunduğunu”na dair rapor vermiştir.

İşkence yapanlar ağır cezalar almıştır.

NOT: İçlerinden Doktor olan zat Ziya Bey Yargıtay cezaları onayladıktan sonra Adana ceazevinde kendini iple asarak yaşamına son vermiştir. Birde (Görevimi kötüye kullandım) diye bir not bırakmıştır.
 
Düzenleyen yönetici:
Yavuz DONAT Mater KABAN

ADANA'DA BİR OLAY
Madem "ayrıntıya" girdik.
Dilerseniz "fi tarihine" kadar uzanabiliriz.
Adana'da 3 kişi "tuzlu bulamaç yedirilerek" öldürülmüştü. Dönem "zor" bir dönemdi.
"Sıkıyönetim" vardı.
"Olay" Adana Ağır Ceza'ya intikal etti. Devletin "derinlikleri" bu olayla fazlaca ilgiliydi."Sanıkların tutuklanmaması" isteniyordu. Yargı "etki altına alınmaya" çalışılıyordu. Ama yine de "sanıklar" tutuklandılar. Fakat dava "Adana'da görülemedi."
"İzmir'e"
havale edildi.

DERİN DEVLET
İzmir'de de "derin devlet" devredeydi ama...
"Bağımsız yargı" bu etkileri aştı. Kararını açıkladı:
"Bir yüzbaşı, bir üsteğmen, bir astsubay ile bir adli tabibin, işkence yapmaktan dolayı 36'şar yıl mahkumiyetine..."

TEMYİZ

İzmir'in kararı "temyiz edildi." Derin devlet "Yargıtay nezdinde de" girişimlerde bulundu ama... Sonuç değişmedi. Fakat Yargıtay, İzmir'in "36 yıl"olarak belirlediği mahkumiyeti "20 yıla" indirdi.

İTİRAZ
İşte bu sırada "savcı kimliğiyle" Mater Kaban, Türk yargı tarihi için önemli olan bir çıkışta bulundu:
- İtiraz ediyorum.
Üç kez "tebliğname" yazdı. Yargıtay "Ceza Genel Kurulu'nun" toplanmasını sağladı. Ve orada dedi ki:
- Kimse yasalardan üstün değildir... İşkence bir insanlık suçudur... Sanıklara, her ölüm için ayrı ceza verilmelidir... Bu ceza da 30'ar yıl hapistir.
Ceza Genel Kurulu "kararını" açıkladı:
- Sanıkların 30'ar yıl hapsine.

HAKİMLER VAR

Mater beyin itirazı ve Ceza Genel Kurulu'nun kararı Türkiye'de "bazı çevreleri" çok rahatsız etti. Ama Batı'da "Türkiye'de hakimler var" yorumları yapıldı. Türkiye'nin işkence ile mücadelede samimi olduğuna bugün Batı inanıyorsa, bu inancın kaynağı "işte bu sözünü ettiğimiz olaydır.

1-9-2004
Yavuz DONAT
Gazeteci-Yazar
SABAH GAZETESİ
 
Geri
Top