1. ATTİLA’YI ARARKEN: “Büyük Hun Hükümdarı”
Attila’nın neşet ettiği toplumun yapısı, daha çocukluk devresinde iken mümeyyiz sıfatlara sahip olması anlatılıyor. 12 yaşındayken Attila Romalılara esir düşüyor, amcası Rua onun karşılığında Romalı soylu bir çocuğu esir alıyor. Attila, saraydayken Romalılara olan nefreti artıyor, daha sonra mücadeleyi bırakıp onların iç ve dış politikasını öğreniyor.
Hunların arasına dönüyor, komutanlarla iyi ilişkiler kurarak yükseliyor, onların kolay ganimet elde etme arzularını kamçılayarak onların bağlılığını sağlıyor.
Halk, Attila’ya “Tanrının kılıcı” diyor. Attila, Hunların başına geçiyor. Hunlarla ortak hedefler tayin ediyor ve savaşlar dönemi başlıyor.
Hayatında sadece bir yenilgisi var (451 yılında Châlon Savaşı). Bu yenilgiden ders alarak Roma üzerine yeniden yürür ve harp başlamadan önce Papa I. Leo ile görüşür. Bu görüşmeden sonra savaş yapmaya gerek duymadan ordusunu çeker.
2. ROMA SARAYINDA: “Liderlik Nitelikleri”
“Liderlik Özellikleri” üzerine Attila’nın görüşleri:
Her düzeyde, bulundukları yerin sorumluluklarını başarıya yüklenecek yetenek, beceri ve davranışlara sahip liderler bulunması Hun milleti için gereklidir.
Liderleri yetiştirmenin hızlı yolu yoktur. Hunlar öğrenciliği asla bir kenara bırakmadan, asla yeni görüşlerin, yöntemlerin üstünde olmadıklarını öğrenmelidirler.
Ülkemizi yönlendirmek için, tüm komutanlarımız deneyim yoluyla yetenek haline gelecek şu niteliklere sahip olmalıdırlar:
Bağlılık - Bir Hun, her şeyden önce sadık olmalıdır. Başkalarıyla aynı fikirde olmamak sadık olmamak değildir. Genel fikre katılmayan bir Hun’a, herkesin yararı için kulak verilmelidir.
Cesaret - Hunlara liderlik eden kişiler cesur ve korkusuz olmalıdır. Kendilerine verilen görevleri yerine getirecek cesaretleri olmalıdır. Liderliğin risklerini kabul edecek kadar kahraman olmalıdırlar. Engelleri görünce gerilememeli, bir düşman karşısında şaşırmamalıdırlar.
Arzu - Güçlü, kişisel arzuları olmaksızın pek az Hun kendilerini komutan olarak kabul ettirebilir. Bu arzu, insanları, işlemleri ve sonuçları etkileyebilmek için, içten gelen bir duygudur. Zayıf komutan, komutan olmak istemeyen kişidir.
Duygusal Güç - Liderlik düzeyi yükseldikçe, komutanların duyguları üzerindeki baskı da artar. Her rütbedeki komutanlarımızın düş kırıklığından, cesaretsizlikten bir an önce sıyrılıp, görüş açıları değişmeden bulundukları mevkiin sorumluluklarını sürdürmelerini sağlayamayız. Bu liderler zor koşullarda duygusal güçlerini kaybetmeden görevlerini sürdürmelidirler.
Fiziksel Güç - Hunların, görevlerini gerektirdiği zorluklara karşı koyabilecek derecede fiziksel yönden güçlü liderleri olmalıdır.
Sezgi - Komutanlar başkalarının değerini de anlayıp takdir edebilmelidirler. Bu, başka kültürlere, inanç ve geleneklere karşı da duyarlı olabilmektir. Yine de, sezgi sempati ile karıştırılmamalıdır. Sempati, ulus çıkarlarının ya da savaştaki hareketin kararlı bir diplomasi gerektirdiği zamanlarda çok akılsızca olabilir.
Kararlılık - Genç komutanlar ne zaman harekete geçeceklerini, ne zaman duracaklarını bilmeli, kararlı olmalıdırlar. İçinde bulundukları durumun tüm soyut ve somut gerçeklerini göz önüne alarak liderlik rolünü oynamalıdırlar.
Tahmin - Gözlem ve önseziler yoluyla öğrenip, deneylerle zekâlarını geliştiren komutanlarımız düşünceleri, hareketleri ve sonuçları tahmin edebilmelidirler.
Zamanlama - Liderlik için gerekli olan bir özellik de tavsiyelerin ve hareketlerin zamanlamasıdır.
Rekabetçilik - Liderliğin gerektirdiği bir başka özellik kazanma arzusudur. Rekabetçi ruhu olmayan lider zayıftır ve en ufak bir sorun karşısında kolaylıkla pes eder.
Özgüven - Sahip oldukları özgüveni aşan bir liderlik görevi üstlenenler astlarına ve üstlerine bunu hissettirirler. O yüzden zayıf liderler ve yararsız komutanlar olurlar.
Sorumluluk - Kendisinin ve astlarının davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenmek, liderliğin temelidir.
İnanılırlık - Komutanlar inanılır kişiler olmalıdırlar. Sözlerine ve hareketlerine hem düşmanları, hem de dostları inanmalıdır. Doğru bilgi verecek kadar dürüst ve zeki oldukları herkesçe bilinmelidir.
Israrcılık - Zayıf insanlar, ancak işler kendi istedikleri gibi gittiği zaman direnirler. Güçlüler, herkes kendilerini bıraksa da, yenilgi ve cesaretini yitirme karşısında da direnir ve ısrar ederler.
Güvenilirlik - Bir komutanın tüm koşullarda sorumluluklarını yerine getireceğine güvenmiyorsanız, bu sorumlulukları ondan alın. Ben tüm komutanlarımın hareketini denetleyemem. Genç komutanlar, üst ve astlarının kendilerinin liderliğine güvendiğini bilmelidirler. Bu komutanlar kendilerine sorumluluk verildiğini bilmeli ve kendilerine güvenildiğini akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Koruyuculuk - Liderlerimizin, bir koruyucu özelliği olmalıdır. Astlara yol göstermeli, onları yetiştirmeli ve çalışmalarından ötürü ödüllendirilmelidirler. Ceza ancak son çare olarak düşünülmelidir.
3. LİDERLİK ARZUSU: “Baş Olmayı İstemelisiniz”
Attila’nın görüşleri: “Baş Olmayı İstemelisiniz”:
Hunlar için en kötü şeylerden biri, liderlik sorumluluklarına bağlı olmayan bir hükümdar ya da komutan tarafından yönetilmektir.
Çoğu ülkede liderlik sorumluluğu, hırs, cesaret ve yetenekten yoksun prenslerin omuzlarına yüklenmektedir. Bu gibi ilgisizlik, korkaklık ve yetersizlikler astların da cesaretini kırıp onları şaşırtan, düşmana güç veren şekil ve hareketlerde kendini gösterir.
Gerçekten lider olma arzusu taşıyan komutanları seçmek ve onları izlemek tüm Hunların sorumluluğudur. Bu gibi liderlerin kişilikleri belli bir kalıba sığmaz.
Komutan olmak isteyen Hunların arasında rahata kavuşturduklarında sık sık bu arzuyu kaybedenler olmuştur. Belki şimdi bana soracaksınız: “Attila, bir komutan olmak için yeterince isteğim olup olmadığını nasıl anlayacağım?” Benim fikrimi öğrenmek isteyenlere, şunları söyleyebilirim:
Lider olmak isteyen kişi, her şeyden önce kişisel olarak fark edilme arzusu taşımalı ve bunu kazanmak için de çalışmalıdır.
Lider olmak için muazzam bir arzuya, kişisel talihsizlikleri, cesaretsizliği, reddedilmeyi ve düş kırıklıklarını yenmek için isteğe sahip olmalısınız.
Astlarınızın dolaylı ya da dolaysız çabaları yoluyla sorumluluklarınızı yerine getirebilmek için gerekli cesaret, yaratıcılık ve enerjiye sahip olmalısınız.
Büyüklüğünüzün kişiliğinizdeki aşırılıklar sayesinde gerçekleşeceğini bilmeli ve kabul etmelisiniz.
Liderlik etme arzunuz sabırsız zorlamalarla gerçekleşemez. Hazırlıklı ve deneyimli olmak, liderlik arzularınıza gem vurmanızı gerektirir.
Görevinizdeki başarınızın çok çalışma hevesinize bağlı olduğunu unutmamalısınız. Alın teri, daima ilhamdan önce gelir!
Sorunlar ve muhalefet karşısında bile ısrarlı olmalısınız.
Karmaşık sorunları çözerken mutlaka sağduyunuzu kullanmalısınız.
Yetenekli rakiplerinizin ya da astlarınızın mevkiinizi tehdit ettiğini düşünmemelisiniz. Tam tersine zeki davranıp, bir komutan ancak güçlü astlar yoluyla başarıya ulaşacağını düşünerek, yetenekli yardımcılar seçmelisiniz.
Hizmet verdiğiniz ve liderlik ettiğiniz kişiler için kimseye fark ettirmeden ve teşekkür beklemeden kişisel özveride bulunmalısınız.
Başarılı olma ihtirasınız olmalıdır.
Bulunduğunuz düzeyin görevlerini yerine getirecek yetenek ve bilgiyi geliştirmek için öğrenmeye, dinlemeye hevesli olmalısınız.
Doğal davranmalı, mevkiinizin size getirdiği sahte bir gurura kapılmamalısınız.
Hatalarınız olduğu gerçeğini kabul etmeli ve dünkünden daha iyi bir komutan
4. LİDERLİK MEVKİİ: “Liderliğin Sorumlulukları”
olabilmek için her gün çalışmanız gerektiğini bilmelisiniz. Attila, görünüşte çok basit olan ilkeleri uygulayarak dağınık kavimleri güçlü bir ulus haline getirdi.
“Liderliğin Sorumlulukları” konusunda Attila’nın görüşleri:
Siz komutanlarım ve değerli savaşçılarım, görevlerinizin hangi sorumlulukları gerektirdiğini öğrenmelisiniz. Ben Attila, liderliğin sorumlulukları olarak kabul ettiğim noktalar konusunda şimdi size değerli öğütlerimden bahsedeceğim.
Bütün mevkilerdeki her komutan ve lider, kendi sorumluluğundaki bölgenin atmosferini hazırlamakla yükümlüdür. Bu atmosfer, tıpkı mevsimler gibi değişebilir. Liderler belki iklimleri değiştiremezler, ama kavimlerimizin moralini etkilemeli ve denetlemelidirler.
Liderler, emirlerindeki astlar arasında morali, dürüstlüğü ve adaleti sözlerle değil de hareketleriyle yerleştirirler.
Liderler, astları ve üstleri arasında yüksek bir güven duygusu yaratmalıdırlar.
Liderler, görevine bağlı olmayan kişilere asla hoşgörü göstermemelidir.
Komutanlar ve astları, üstlerine düşeni bilmelidirler. Bu bilgi olmaksızın onlardan görevlerini yerine getirmelerini nasıl bekleyebilirim?
Komutanlar, başarılan şeylerin beklenen işler olduğunu anlayabilmek için sık sık Hunları denetlemelidirler.
Başarı, her çeşit düş ve cesaret kırıklığını yenen muazzam zorlu bir çalışmanın sonucundur. Başarıya karmaşık strateji ve taktiklerle değil, ancak görevinizi sürekli yerine getirerek ve liderliğin sorumluluklarını uygulayarak ulaşabilirsiniz.
5. OBADA HUZUR: “Moral ve Disiplin”
Attila’nın Hun hükümdarı olarak görevi, kavimler arasında birlik sağlayacak yeni bir moral ve disiplin anlayışını benimsetmekti. Küçük, disiplinsiz ve bağımsız göçebe kavimlere ait eski geleneklerini bırakmalıydılar. Obada huzur yepyeni bir ulusal disiplin ve moral anlayışıyla sağlanacaktı. Attila’nınki zorlu bir görevdi.
Attila’nın “Moral ve Disiplin” konusundaki görüşleri:
Ahlak ve disiplin birliğin merkezidir.
Hunların morali, karşılarına çıkan engelleri geçerken gösterdikleri disiplinle ölçülür.
Disiplin baskı değildir; Hunlardan beklenen doğru davranışların kendilerine öğretilmesidir.
Hunlar her zaman disiplini hoş karşılamayabilirler.
Disiplin kişiliğin kaybı anlamına gelmez.
Moral ve disiplinden yoksun olmak obanıza gelebilecek en yıkıcı ve en bulaşıcı hastalıktır.
Moral ve disiplin komutanlara bağlıdır.
Akıllı komutanlar gereksiz derecede sert ya da fazla esnek disiplinin Hunların moralini bozacağını bilirler.
6. AQUİLEİA’DAKİ KEHANET: “Kararlılığın Temeli”
Harekete geçmenin en uygun anını sabırla beklemek kaderin tecelli etmemesini sağlar.
“Kararlığın Temeli” konusunda Attila’nın görüşleri:
Akıllı bir komutan, astlarına kendi düzeylerine uygun kararları verme ayrıcalığını tanımalıdır.
Kararsızlık, mevkiin sorumluluğunu kabul etmemek ve yenilgi anlamına gelir.
Mükemmel karar çok azdır. En iyi kararlar, mantıklı seçenekler arasından sağduyuya en yakın olanıdır. Kararınız için destek ararken karşınızdakini gereğinden fazla ikna etmeye çalışıyorsanız, kararınız genellikle kötüdür.
Karar vermenin belki de en önemli öğesi zamanlamadır.
Kuşku, olgunlaşmamış kararlar vermede önemlidir. Komutan, kararını veremiyorsa meseleyi yeniden tartmalıdır.
Komutanlar, astların vermesini istedikleri kararı onlara bırakmalıdırlar. Astları adına karar veren komutanlar, genç komutanların öğrenme ve deneyim yoluyla gelişmelerine engel olurlar.
Zayıf bir komutan, yenileceği korkusuyla karar verirken duraksayandır.
Kapasitelerini aşan mevkiine yükselmiş komutanlar genellikle karar verirken kuşkuya düşer ve kararı ertelerler.
Komutanlar, verilmiş bir kararın doğruluğunun zamanla değişebileceğini bilirler.
Başkalarının kararlarını eleştirmek değil, kendi kararınızı savunmak cesaret ister.
Bazen en iyi kararlar sorunun getirdiği duygusallığa kapılmadan verilendir.
Bir komutan görev olmaksızın zor durumlarda ne yapacağını bilemez.
Son olarak, ileriyi görebilme, enerji, tek amaca bağlılık, Hunların seçimi ve kullanımı, çabalara değecek bir hedefe bağlılık mükemmel bir komutanın özellikleri haline gelir.
7. SAVAŞ GİYSİSİ VE ZIRHI: “Komutanlar Kendi Hunlarına Nasıl Görünüyorsa, Öyledirler”
Attila nereye giderse gitsin varlığını belli ediyordu. O, sadece bir Hun değil tüm Hunlar arasındaki en farklı kişiydi.
Soylu Romalıların gösterişli giysilerini lanetleyen Attila, halkının geleneklerine göre sade deri giysiler giyiyordu. Hükümdar olarak tacı bile, tek bir tüyle süslü, sade, deriden yapılmış bir miğferdi. Bu miğfer, savaşçıların giydiklerine benziyordu.
Hunlar Attila’yı benimsediler. Giysileri, kendi giysilerine benziyordu. Yine de harika, siyah atı Villam ve kılıcı, onun kaderindeki önderliğin, peşinden gidilmesi gereken bir kişi olmasının ve seçkin, ayrıcalıklı, soylu görevine saygı duyulması gerektiğinin birer simgesiydi.
Attila: “Komutanlar Kendi Hunlarına Nasıl Görünüyorlarsa, Öyledirler”
Bir komutan asla Hunları pahasına giyinmez. Giysileri ve silahları, geleneksel ve hafifçe ayrıcalıklı olabilir.
Cesaretinizi göstermek ve zafer kazanmak amacıyla bazen vahşi görünmeniz gerekebilir.
Yabancılarla görüşürken ya da obanızı yönetirken barışçı giysiler içinde olmanız uygundur.
Komutanların giysilerinde cesaret, kahramanlık işaretleri olmalıdır. Mücevher ve altınla bezenmiş değil, iyi yapılmış, keskin bir kılıç seçin. Kılıç komutanın simgesidir. Giysileriniz altın ve gümüşle süslü olmasın. Gösterişli görüntüler nefret yaratır; savaşçılarınızın size kin duymalarına ve alaylarına neden olur.
Ava çıkınca avlanmaya hazır olun. Yanınıza en iyi ok ve yayınızı alın. Ormanda hayvanları kovalarken size en uygun olan giysileri giyin.
Soylu görünen bir komutan, hem Hunlar, hem de düşmanlar tarafından soylu bir davranış görür.
Saray soytarısı gibi görünene de öyle davranılır.
8. SAYGI: “Saygı Göstermek ve Görmek”
“Saygı Göstermek ve Görmek” konusunda Attila’nın görüşleri:
Bir komutan Hunlarından ve düşmanlarından saygı görmüyorsa, zayıf sayılır ve sahip olduğu rütbeyi hak etmiyordur.
Görevinizin sorumluluk ve ayrıcalıklarını daima ciddiye alın. Sorumluluğunuzu astlarınızın zararına asla kullanmayın. Onların size verebileceğinden daha fazla ayrıcalığı onlardan asla istemeyin.
Saygı korkudan doğuyorsa, hizmet etmekte isteksizliğe neden olur; otoriteye ve amaca karşı pasif direnişle sonuçlanır.
Saygıyı hak eden komutan, onu sadece ayrıcalığı için istemeyendir.
Kendinize de, başkalarına da sabır gösterin.
Astlarınıza gereken ilgiyi gösterin. Onlara karşı bunu yapmazsanız onlardan saygı göremezsiniz.
Hasımlarınıza da saygılı olmayı unutmayın. Onların yeteneklerini, etkilerini ve potansiyellerini anlamazsanız, size karşı avantaj kazanmalarını kendiniz sağlamış olursunuz.
9. BİR HUN OLMAK: “Gelenekler”
Hunlar, son derece bağımsız, birden fazla ırkın bir arada toplandığı, çeşitli dillerin konuşulduğu kavimler halinde yaşıyorlardı; belirli bir fiziksel özellikleri yoktu; benimsedikleri bir dinleri olup olmadığı da bilinmiyor.
Hunların hem dostlarını hem de düşmanlarını etkileyen büyülü bir çekiciliği vardı. Kendileri yabancı uluslara uyum sağlayabildikleri gibi, yabancıları da kendi kavimlerinde benimseyebiliyorlardı. Kendileriyle beraber olanların bir sentezi sonucu, karmaşık bir kültürün benzersiz insanlarıydılar.
“Gelenekler” konusunda Attila’nın görüşleri:
Gelenekler kişilere değil, uluslara aittir.
Tek ataya ve ırka dayanan bir ulus zayıftır.
Asla kendimiz için anıtlar dikmemeliyiz.
Yüksek idealler peşinde koşma ve iyimserlik geleneğimizi sürdürmeliyiz.
Şarkılarımız, dansımız, oyunlarımız ve kutlamalarımız varlığımızı ve kimliğimizi yansıtma fırsatıdır; olduğu gibi kalmalıdırlar.
10. SEYİSLER: “Yetki Verme Sanatı”
Atından inen ve yürümeye hazırlanan bir binicinin, atını tutacak bir seyise gereksinimi vardır. Attila’nın da omuzlarına yüklenen tüm sorumluluklarını yerine getirmesi için komutanlarının yardımına ihtiyacı vardı.
“Yetki Verme Sanatı” konusunda Attila’nın görüşleri:
Komutanlar doğrudan kendi hareket ve ilgilerini gerektiren sorumlulukları asla başkalarına yüklememelidirler.
Bir komutanın devredebileceği uygun sorumluluklar, göreve en iyi çözüm getirecek en yetenekli asta verilmelidir.
Akıllı komutanlar, görev verdikleri kişiye aynı zamanda yetki ve sorumluluk da verirler.
Değerli komutanlar, görevlerinin hepsinde, bu görevler astlara bile vermiş olsa, hükümdarına karşı tüm sorumluluğu üstlenirler.
Bir astınıza bir görev verdiyseniz, onların yetki ve sorumluluklarına karışmayın. Buna yetki vermek denmediği gibi, böylesine göstermelik bir yetki, astlarda öfke de yaratır.
Görevlerinizin tüm sorumluluğunu tek başınıza taşıyamayacağınızı kabul edin.
Başarılı bir komutan, astlarını yetiştirmek, görevini yerine getirmek, astlarına güvendiğini gösterip onların bağlılığını sağlamak için, en deneyimsiz astına bile yetki verir.
Komutanın çevresinde, yetki verirken kendini rahat hissedeceği astlar olmalıdır. Yoksa hem kendisinin hem de onların görevlerini yapmaya başlar.
Bir komutan, kendisine verilen sorumluluğu elinden geldiğince iyi yapmaya çalışan bir astını asla cezalandırmamalıdır.
Astlarınızı, verdiğiniz görevleri nasıl yerine getireceklerini göstererek yetiştiremezsiniz.
Akıllı bir komutan etki gücünü ve yeteneklerini ancak yetki verme sanatı yoluyla geliştirebilir.
11. GANİMET: “Hunlarınızı Ödüllendirirken”
“Hunların Ödüllendirilmesi” konusunda Attila’nın görüşleri:
Bir Hun’u kendisinden beklenenin daha azını gerçekleştirdiği zaman asla ödüllendirmeyin.
Hunlarınızı doğru yaptıkları her iş için de ödüllendirmeyin.
Kolay görevler için küçük ödüller verin.
İyi Hunlara vakit ayırıp onları övün.
Hunlara içten ilgi göstermek ve aralarına katılmak, onları sevindirir, ruhlarını zenginleştirir.
Hunların aileleri ile ilgilenin, dükkânlarının durumunu sorun, size sadık ve ihtiyacı olanlarla zenginliklerinizi paylaşın. Bir gün gerekirse, sizin peşinizden cehenneme bile gideceklerdir.
Asla bir Hun’a sizin için kişisel değeri olmayan bir ödül vermeyin.
Küçük takdirlerinizde cömert olun. Bunlar insanların bağlılığı ve hizmeti şeklinde artarak size dönecektir.
12. İÇ SAVAŞLAR: “Kavimlerdeki Hile ve Şeytanlık”
“Kavimlerde Hile ve Şeytanlık” üzerine Attila’nın görüşleri:
Herkes içinde bağlılık yemini edip, sonradan şikâyet eden Hun’a dikkat edin.
Hunlara çok fazla boş vakit tanımayın. Bu boş zamanlar huzursuzluklara neden olur.
Suçsuzları asla suçlamayın, yenilgiyi onların omuzlarına yüklemeyin.
Başkalarının başarılarından ilgisi olmayan kişilerin pay koparmalarına asla izin vermeyin.
Sonucuyla başa çıkamayacaksanız, asla başka bir Hun’un güvenliğini ya da gururunu tehdit etmeyin.
Yaklaşılabilir kişi olun. Hunlardan hem iyi hem de kötü haberleri dinleyin. Yoksa mırıltıların yükselmesine neden olursunuz.
Katı olmayın, ilke sahibi olun.
Ulusunuzun, kavminizin ve komutanınızın ilkeleriyle uyum içinde olun.
Tüm Hunların davranış ve uygulamalarında birlik ruhu en önemli ilkedir. Bir kez bölünürsek, yabancı ülkelere tutsak oluruz.
13. AETİUS: “Düşmanlarınızı Akıllıca Seçin”
Attila gibi Aetius da çocukken yabancı bir saraya gönderilmişti. Attila Roma’ya gitmişti, karşılığında Aetius hükümdar Rua’nın sarayı tarafından şerefle karşılanmıştı.
Aetius Rua’nın sarayında Hun halkının yaşantısını, geleneklerini öğrendi ve onlar hakkında bilgi edindi. Bu öğrenim, ileride Hunlarla temaslarında, özellikle Attila ile karşılaşmalarında işine yarayacaktı.
Aetius daha sonra Katalonya meydanında Roma ordusuna komutanlık edecekti. Orada savaş sanatındaki ustalığını Hunların savaş düzeni ve taktik bilgisiyle birleştirip, Attila’ya ilk ve son kez yenilgiyi tattıracaktı.
Aetius, Attila’nın tüm Roma İmparatorluğu’nda saygı duyduğu tek adamdı.
“Düşmanları Akıllıca Seçme” konusunda Attila’nın görüşleri:
Hükümdar bile olsanız, herkesin sizinle aynı fikirde olmasını beklemeyin.
Sizinle hemfikir duruma getiremeyeceğiniz kişilerle duygusal enerjinizi boşuna harcamayın; onları daha etkili yollardan fethedin.
Astınıza yetki verip sonra o görevi kendiniz yapmaya kalkışmayın. Aksi halde astınızı kendinize düşman edersiniz.
Mantıklı bir neden olmadan öfkelenip sinirlenmeyin.
Ne kadar büyük ya da küçük olursa olsun, düşmanınızın gücünü hafife almayın, bir gün zararınıza olabilir.
Sizi tamamen etkisiz hale getirecek çabaları göstermenize neden olacak kadar değersiz kişileri kendinize düşman edinmeyin.
Düşmanın zayıf yönlerini kendi avantajınıza kullanın.
Ciddi değilseniz, hareket etmeyin.
14. YENİLGİDEN SAĞ ÇIKMAK: “Yarın Yeni Bir Gündür”
Attila: “Yarın Yeni Bir Gündür!”
Hiçbir komutan her mücadeleyi kazanamaz. Savaşta ya da barışta, bazen kaybettiğiniz de olacaktır.
Savaşta ya da barışta yenilirseniz, bunu inkâr etmeye kalkışmayın. Yenilgiyi derhal kabullenin ve hasmınızın kazancını en aza indirerek, amacınıza geri dönün.
Savaşla ya da önünüzdeki konuyla mücadeleyi sürdürmek kaynaklarınızın tamamen tükenmesi ya da daha fazla kayıp anlamına geliyorsa, geri çekilmek soyluluktur.
Kişisel kayıpla birlikte gelen cesaret kırıklığı, kendinize verdiğiniz değer ve kararlılığı yitirmeniz, normal duygulardır.
Savaş ya da anlaşmaya başlamadan önce, tüm olasılıkları göz önüne almak akıllılıktır.
Yenilgiden ders alın!
En değerli amaçlara çok zor ulaşıldığını unutmayın. Zafer kolay kazanılıyorsa kendi isteklerinizin değerli olup olmadığını sorgulamalısınız.
En değerli çabalarınızın arkadaşlarınız tarafından lanetleneceğini bilin. Siz mükemmel oldukça en çok acıyı çekecek onlardır. Eğer hareket ve istekleriniz onları tehdit etmiyorsa, önemsiz biri olma yolundasınız demektir.
Zafer için elinizdeki en son kaynağı kıllanmanızın gerekeceği günler için duygusal enerjinizin bir kısmını saklayın. Geri çekilip, yeniden toparlanma döneminde asla tüm enerjinizi ve çabanızı harcamayın.
15. ATTİLA VE PAPA: “Pazarlık Sanatı”
“Pazarlık Sanatı” konusunda Attila’nın görüşleri:
Pazarlığın teknikleri kolayca öğretilemez. Hem Hunlar, hem de onların komutanı olan sizler pazarlıkta yararlı olacak noktaları iyi öğrenmelisiniz. Bunlar ancak deney yoluyla edinilen yeteneklerdir.
Bir hükümdar ya da komutan tüm pazarlık ve anlaşmalarda diplomatik inisiyatifi elinde tutmalıdır.
Pazarlığa mümkün olduğunca küçük meselelerden başlayın. Böylece, küçük işlerin halledilmesi sağlanacak.
Pazarlığı asla şansa bırakmayın. Her görüşmeye düşmanların güçlü ve zayıf yanlarını bilerek girin.
Pazarlığı gizli yapın!
Pazarlıklarda zaman sizin dostunuzdur. Öfkeyi yatıştırır ve daha mantıklı bir bakış açısı sağlar. O yüzden sakın ecele etmeyin.
Asla hakem tayin etmeyin; bu, üçüncü bir kişinin sizin kaderinizi belirlemesidir. Böyle bir seçim zayıfın yararına olur.
Daha büyük bir sonuç pahasına, daha yakın ama daha az yararlı şeyler için pazarlığa oturmayın. Daha önemsiz konulara sapmak, hasmınızın kalbini yumuşatır.
Pazarlıkta, hesaplı riskleri göze almalısınız.
Düşmanınızın saflarındaki genel havayı anlayın. Pazarlık sırasında olabilecek kargaşadan yararlanmasını bilin.
Kendi becerikliliğinizi gözünüzde fazla büyütmeyin. Belki zayıf bir rakiple masaya oturdunuz. Ama bu durum sürekli sizin yararınıza olmayabilir.
Karşınızdakini kesinlikle küçümsemeyin.
Kaçınılmazı kabullenirken cesur olun.
Zamanın çok iyi bilincinde olun. Uygun anda düşmanınız için çekici olan pazarlıklara harekete geçin. Yoksa önerilerinizi reddeder.
16. GEÇİP GİDEN KERVANLARIN KALINTILARI: “Alınan Dersler”
“Alınan Dersler” konusunda Attila’nın görüşleri:
Bilmediğimiz durumlarda, öfkeyle ileri atılmaktan kaçınmalıyız.
Düşmanın uygulayacağı yeni taktiklere hazırlıklı olmalıyız. Onu yakından izlemeli, zekâmızı kullanarak başvurabileceği olası yöntemleri değerlendirmeliyiz.
Geleceğimizi geçmişin gücü üzerine kurmalıyız. Yine de yeni sorunları ve fırsatları tahmin etmeliyiz.
Geçmişi incelemekten asla vazgeçmemeliyiz. Hiçbir radikal değişiklik kolay değildir. Böyle bir değişiklik geleceği tahmin ederken geçmişi değerlendirmediğimiz zaman, gereklidir. Geçmişimizin beceriksizliğini bir kenara bırakırken karşımıza çıkacak tehlikelerin en büyüğü, tüm Hunların iyiliği için yeni bir yol çizen hükümdarınıza, tüm kalbinizle destek olmamanızdır.
17. GERİYE KALAN: “Soylu Bir Elveda”
“Soylu Bir Elveda” konusunda Attila’nın sözleri:
Göreve geldikten bir süre sonra yeni komutan astlarının, üstlerinin ve kendi düzeyindeki arkadaşlarının gözlerinde ya büyür ve da küçülür. Komutan yetkisini iyi kullanırsa, bir bağlılık ruhu gösterirse tüm sorumlulukların yerine getirilmesini temin ederse, yücelir.
Akıllı bir komutan, zamanın dolup yerine yeni birinin geleceği gün için hazırlık yapar.
Ayrılan komutan, kendi yerine gelen Komutanın Hunlara iyi hizmet edeceğine inandığını dile getirmeli, belki de geçmişe kıyasla daha iyi olacağını belirtmelidir.
Ayrılan komutan asla geri dönüp bir zamanlar hizmetinde olan Hunları etkilemeye çalışmamalıdır. Hunlardan böyle bir istek gelse bile böyle bir hareketin yıkıcı sonuçları olabilir. Bu çeşit istekler geri çevrilmeli, eski komutan Hunlara yeni komutanlarından yardım istemelerini söylemelidir.
Eski komutan ne tür koşullar altında görevinden ayrılırsa ayrılsın, yeni lider onun hakkındaki olumsuz konuşmalara izin vermemelidir. Durum ne kadar şerefsiz olursa olsun, bitmiştir. Kötü sözler söylemek geçmişteki olayları değiştirmez. Yeni önderin de durumunu daha iyi yapmaz.
Attila’nın neşet ettiği toplumun yapısı, daha çocukluk devresinde iken mümeyyiz sıfatlara sahip olması anlatılıyor. 12 yaşındayken Attila Romalılara esir düşüyor, amcası Rua onun karşılığında Romalı soylu bir çocuğu esir alıyor. Attila, saraydayken Romalılara olan nefreti artıyor, daha sonra mücadeleyi bırakıp onların iç ve dış politikasını öğreniyor.
Hunların arasına dönüyor, komutanlarla iyi ilişkiler kurarak yükseliyor, onların kolay ganimet elde etme arzularını kamçılayarak onların bağlılığını sağlıyor.
Halk, Attila’ya “Tanrının kılıcı” diyor. Attila, Hunların başına geçiyor. Hunlarla ortak hedefler tayin ediyor ve savaşlar dönemi başlıyor.
Hayatında sadece bir yenilgisi var (451 yılında Châlon Savaşı). Bu yenilgiden ders alarak Roma üzerine yeniden yürür ve harp başlamadan önce Papa I. Leo ile görüşür. Bu görüşmeden sonra savaş yapmaya gerek duymadan ordusunu çeker.
2. ROMA SARAYINDA: “Liderlik Nitelikleri”
“Liderlik Özellikleri” üzerine Attila’nın görüşleri:
Her düzeyde, bulundukları yerin sorumluluklarını başarıya yüklenecek yetenek, beceri ve davranışlara sahip liderler bulunması Hun milleti için gereklidir.
Liderleri yetiştirmenin hızlı yolu yoktur. Hunlar öğrenciliği asla bir kenara bırakmadan, asla yeni görüşlerin, yöntemlerin üstünde olmadıklarını öğrenmelidirler.
Ülkemizi yönlendirmek için, tüm komutanlarımız deneyim yoluyla yetenek haline gelecek şu niteliklere sahip olmalıdırlar:
Bağlılık - Bir Hun, her şeyden önce sadık olmalıdır. Başkalarıyla aynı fikirde olmamak sadık olmamak değildir. Genel fikre katılmayan bir Hun’a, herkesin yararı için kulak verilmelidir.
Cesaret - Hunlara liderlik eden kişiler cesur ve korkusuz olmalıdır. Kendilerine verilen görevleri yerine getirecek cesaretleri olmalıdır. Liderliğin risklerini kabul edecek kadar kahraman olmalıdırlar. Engelleri görünce gerilememeli, bir düşman karşısında şaşırmamalıdırlar.
Arzu - Güçlü, kişisel arzuları olmaksızın pek az Hun kendilerini komutan olarak kabul ettirebilir. Bu arzu, insanları, işlemleri ve sonuçları etkileyebilmek için, içten gelen bir duygudur. Zayıf komutan, komutan olmak istemeyen kişidir.
Duygusal Güç - Liderlik düzeyi yükseldikçe, komutanların duyguları üzerindeki baskı da artar. Her rütbedeki komutanlarımızın düş kırıklığından, cesaretsizlikten bir an önce sıyrılıp, görüş açıları değişmeden bulundukları mevkiin sorumluluklarını sürdürmelerini sağlayamayız. Bu liderler zor koşullarda duygusal güçlerini kaybetmeden görevlerini sürdürmelidirler.
Fiziksel Güç - Hunların, görevlerini gerektirdiği zorluklara karşı koyabilecek derecede fiziksel yönden güçlü liderleri olmalıdır.
Sezgi - Komutanlar başkalarının değerini de anlayıp takdir edebilmelidirler. Bu, başka kültürlere, inanç ve geleneklere karşı da duyarlı olabilmektir. Yine de, sezgi sempati ile karıştırılmamalıdır. Sempati, ulus çıkarlarının ya da savaştaki hareketin kararlı bir diplomasi gerektirdiği zamanlarda çok akılsızca olabilir.
Kararlılık - Genç komutanlar ne zaman harekete geçeceklerini, ne zaman duracaklarını bilmeli, kararlı olmalıdırlar. İçinde bulundukları durumun tüm soyut ve somut gerçeklerini göz önüne alarak liderlik rolünü oynamalıdırlar.
Tahmin - Gözlem ve önseziler yoluyla öğrenip, deneylerle zekâlarını geliştiren komutanlarımız düşünceleri, hareketleri ve sonuçları tahmin edebilmelidirler.
Zamanlama - Liderlik için gerekli olan bir özellik de tavsiyelerin ve hareketlerin zamanlamasıdır.
Rekabetçilik - Liderliğin gerektirdiği bir başka özellik kazanma arzusudur. Rekabetçi ruhu olmayan lider zayıftır ve en ufak bir sorun karşısında kolaylıkla pes eder.
Özgüven - Sahip oldukları özgüveni aşan bir liderlik görevi üstlenenler astlarına ve üstlerine bunu hissettirirler. O yüzden zayıf liderler ve yararsız komutanlar olurlar.
Sorumluluk - Kendisinin ve astlarının davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenmek, liderliğin temelidir.
İnanılırlık - Komutanlar inanılır kişiler olmalıdırlar. Sözlerine ve hareketlerine hem düşmanları, hem de dostları inanmalıdır. Doğru bilgi verecek kadar dürüst ve zeki oldukları herkesçe bilinmelidir.
Israrcılık - Zayıf insanlar, ancak işler kendi istedikleri gibi gittiği zaman direnirler. Güçlüler, herkes kendilerini bıraksa da, yenilgi ve cesaretini yitirme karşısında da direnir ve ısrar ederler.
Güvenilirlik - Bir komutanın tüm koşullarda sorumluluklarını yerine getireceğine güvenmiyorsanız, bu sorumlulukları ondan alın. Ben tüm komutanlarımın hareketini denetleyemem. Genç komutanlar, üst ve astlarının kendilerinin liderliğine güvendiğini bilmelidirler. Bu komutanlar kendilerine sorumluluk verildiğini bilmeli ve kendilerine güvenildiğini akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Koruyuculuk - Liderlerimizin, bir koruyucu özelliği olmalıdır. Astlara yol göstermeli, onları yetiştirmeli ve çalışmalarından ötürü ödüllendirilmelidirler. Ceza ancak son çare olarak düşünülmelidir.
3. LİDERLİK ARZUSU: “Baş Olmayı İstemelisiniz”
Attila’nın görüşleri: “Baş Olmayı İstemelisiniz”:
Hunlar için en kötü şeylerden biri, liderlik sorumluluklarına bağlı olmayan bir hükümdar ya da komutan tarafından yönetilmektir.
Çoğu ülkede liderlik sorumluluğu, hırs, cesaret ve yetenekten yoksun prenslerin omuzlarına yüklenmektedir. Bu gibi ilgisizlik, korkaklık ve yetersizlikler astların da cesaretini kırıp onları şaşırtan, düşmana güç veren şekil ve hareketlerde kendini gösterir.
Gerçekten lider olma arzusu taşıyan komutanları seçmek ve onları izlemek tüm Hunların sorumluluğudur. Bu gibi liderlerin kişilikleri belli bir kalıba sığmaz.
Komutan olmak isteyen Hunların arasında rahata kavuşturduklarında sık sık bu arzuyu kaybedenler olmuştur. Belki şimdi bana soracaksınız: “Attila, bir komutan olmak için yeterince isteğim olup olmadığını nasıl anlayacağım?” Benim fikrimi öğrenmek isteyenlere, şunları söyleyebilirim:
Lider olmak isteyen kişi, her şeyden önce kişisel olarak fark edilme arzusu taşımalı ve bunu kazanmak için de çalışmalıdır.
Lider olmak için muazzam bir arzuya, kişisel talihsizlikleri, cesaretsizliği, reddedilmeyi ve düş kırıklıklarını yenmek için isteğe sahip olmalısınız.
Astlarınızın dolaylı ya da dolaysız çabaları yoluyla sorumluluklarınızı yerine getirebilmek için gerekli cesaret, yaratıcılık ve enerjiye sahip olmalısınız.
Büyüklüğünüzün kişiliğinizdeki aşırılıklar sayesinde gerçekleşeceğini bilmeli ve kabul etmelisiniz.
Liderlik etme arzunuz sabırsız zorlamalarla gerçekleşemez. Hazırlıklı ve deneyimli olmak, liderlik arzularınıza gem vurmanızı gerektirir.
Görevinizdeki başarınızın çok çalışma hevesinize bağlı olduğunu unutmamalısınız. Alın teri, daima ilhamdan önce gelir!
Sorunlar ve muhalefet karşısında bile ısrarlı olmalısınız.
Karmaşık sorunları çözerken mutlaka sağduyunuzu kullanmalısınız.
Yetenekli rakiplerinizin ya da astlarınızın mevkiinizi tehdit ettiğini düşünmemelisiniz. Tam tersine zeki davranıp, bir komutan ancak güçlü astlar yoluyla başarıya ulaşacağını düşünerek, yetenekli yardımcılar seçmelisiniz.
Hizmet verdiğiniz ve liderlik ettiğiniz kişiler için kimseye fark ettirmeden ve teşekkür beklemeden kişisel özveride bulunmalısınız.
Başarılı olma ihtirasınız olmalıdır.
Bulunduğunuz düzeyin görevlerini yerine getirecek yetenek ve bilgiyi geliştirmek için öğrenmeye, dinlemeye hevesli olmalısınız.
Doğal davranmalı, mevkiinizin size getirdiği sahte bir gurura kapılmamalısınız.
Hatalarınız olduğu gerçeğini kabul etmeli ve dünkünden daha iyi bir komutan
4. LİDERLİK MEVKİİ: “Liderliğin Sorumlulukları”
olabilmek için her gün çalışmanız gerektiğini bilmelisiniz. Attila, görünüşte çok basit olan ilkeleri uygulayarak dağınık kavimleri güçlü bir ulus haline getirdi.
“Liderliğin Sorumlulukları” konusunda Attila’nın görüşleri:
Siz komutanlarım ve değerli savaşçılarım, görevlerinizin hangi sorumlulukları gerektirdiğini öğrenmelisiniz. Ben Attila, liderliğin sorumlulukları olarak kabul ettiğim noktalar konusunda şimdi size değerli öğütlerimden bahsedeceğim.
Bütün mevkilerdeki her komutan ve lider, kendi sorumluluğundaki bölgenin atmosferini hazırlamakla yükümlüdür. Bu atmosfer, tıpkı mevsimler gibi değişebilir. Liderler belki iklimleri değiştiremezler, ama kavimlerimizin moralini etkilemeli ve denetlemelidirler.
Liderler, emirlerindeki astlar arasında morali, dürüstlüğü ve adaleti sözlerle değil de hareketleriyle yerleştirirler.
Liderler, astları ve üstleri arasında yüksek bir güven duygusu yaratmalıdırlar.
Liderler, görevine bağlı olmayan kişilere asla hoşgörü göstermemelidir.
Komutanlar ve astları, üstlerine düşeni bilmelidirler. Bu bilgi olmaksızın onlardan görevlerini yerine getirmelerini nasıl bekleyebilirim?
Komutanlar, başarılan şeylerin beklenen işler olduğunu anlayabilmek için sık sık Hunları denetlemelidirler.
Başarı, her çeşit düş ve cesaret kırıklığını yenen muazzam zorlu bir çalışmanın sonucundur. Başarıya karmaşık strateji ve taktiklerle değil, ancak görevinizi sürekli yerine getirerek ve liderliğin sorumluluklarını uygulayarak ulaşabilirsiniz.
5. OBADA HUZUR: “Moral ve Disiplin”
Attila’nın Hun hükümdarı olarak görevi, kavimler arasında birlik sağlayacak yeni bir moral ve disiplin anlayışını benimsetmekti. Küçük, disiplinsiz ve bağımsız göçebe kavimlere ait eski geleneklerini bırakmalıydılar. Obada huzur yepyeni bir ulusal disiplin ve moral anlayışıyla sağlanacaktı. Attila’nınki zorlu bir görevdi.
Attila’nın “Moral ve Disiplin” konusundaki görüşleri:
Ahlak ve disiplin birliğin merkezidir.
Hunların morali, karşılarına çıkan engelleri geçerken gösterdikleri disiplinle ölçülür.
Disiplin baskı değildir; Hunlardan beklenen doğru davranışların kendilerine öğretilmesidir.
Hunlar her zaman disiplini hoş karşılamayabilirler.
Disiplin kişiliğin kaybı anlamına gelmez.
Moral ve disiplinden yoksun olmak obanıza gelebilecek en yıkıcı ve en bulaşıcı hastalıktır.
Moral ve disiplin komutanlara bağlıdır.
Akıllı komutanlar gereksiz derecede sert ya da fazla esnek disiplinin Hunların moralini bozacağını bilirler.
6. AQUİLEİA’DAKİ KEHANET: “Kararlılığın Temeli”
Harekete geçmenin en uygun anını sabırla beklemek kaderin tecelli etmemesini sağlar.
“Kararlığın Temeli” konusunda Attila’nın görüşleri:
Akıllı bir komutan, astlarına kendi düzeylerine uygun kararları verme ayrıcalığını tanımalıdır.
Kararsızlık, mevkiin sorumluluğunu kabul etmemek ve yenilgi anlamına gelir.
Mükemmel karar çok azdır. En iyi kararlar, mantıklı seçenekler arasından sağduyuya en yakın olanıdır. Kararınız için destek ararken karşınızdakini gereğinden fazla ikna etmeye çalışıyorsanız, kararınız genellikle kötüdür.
Karar vermenin belki de en önemli öğesi zamanlamadır.
Kuşku, olgunlaşmamış kararlar vermede önemlidir. Komutan, kararını veremiyorsa meseleyi yeniden tartmalıdır.
Komutanlar, astların vermesini istedikleri kararı onlara bırakmalıdırlar. Astları adına karar veren komutanlar, genç komutanların öğrenme ve deneyim yoluyla gelişmelerine engel olurlar.
Zayıf bir komutan, yenileceği korkusuyla karar verirken duraksayandır.
Kapasitelerini aşan mevkiine yükselmiş komutanlar genellikle karar verirken kuşkuya düşer ve kararı ertelerler.
Komutanlar, verilmiş bir kararın doğruluğunun zamanla değişebileceğini bilirler.
Başkalarının kararlarını eleştirmek değil, kendi kararınızı savunmak cesaret ister.
Bazen en iyi kararlar sorunun getirdiği duygusallığa kapılmadan verilendir.
Bir komutan görev olmaksızın zor durumlarda ne yapacağını bilemez.
Son olarak, ileriyi görebilme, enerji, tek amaca bağlılık, Hunların seçimi ve kullanımı, çabalara değecek bir hedefe bağlılık mükemmel bir komutanın özellikleri haline gelir.
7. SAVAŞ GİYSİSİ VE ZIRHI: “Komutanlar Kendi Hunlarına Nasıl Görünüyorsa, Öyledirler”
Attila nereye giderse gitsin varlığını belli ediyordu. O, sadece bir Hun değil tüm Hunlar arasındaki en farklı kişiydi.
Soylu Romalıların gösterişli giysilerini lanetleyen Attila, halkının geleneklerine göre sade deri giysiler giyiyordu. Hükümdar olarak tacı bile, tek bir tüyle süslü, sade, deriden yapılmış bir miğferdi. Bu miğfer, savaşçıların giydiklerine benziyordu.
Hunlar Attila’yı benimsediler. Giysileri, kendi giysilerine benziyordu. Yine de harika, siyah atı Villam ve kılıcı, onun kaderindeki önderliğin, peşinden gidilmesi gereken bir kişi olmasının ve seçkin, ayrıcalıklı, soylu görevine saygı duyulması gerektiğinin birer simgesiydi.
Attila: “Komutanlar Kendi Hunlarına Nasıl Görünüyorlarsa, Öyledirler”
Bir komutan asla Hunları pahasına giyinmez. Giysileri ve silahları, geleneksel ve hafifçe ayrıcalıklı olabilir.
Cesaretinizi göstermek ve zafer kazanmak amacıyla bazen vahşi görünmeniz gerekebilir.
Yabancılarla görüşürken ya da obanızı yönetirken barışçı giysiler içinde olmanız uygundur.
Komutanların giysilerinde cesaret, kahramanlık işaretleri olmalıdır. Mücevher ve altınla bezenmiş değil, iyi yapılmış, keskin bir kılıç seçin. Kılıç komutanın simgesidir. Giysileriniz altın ve gümüşle süslü olmasın. Gösterişli görüntüler nefret yaratır; savaşçılarınızın size kin duymalarına ve alaylarına neden olur.
Ava çıkınca avlanmaya hazır olun. Yanınıza en iyi ok ve yayınızı alın. Ormanda hayvanları kovalarken size en uygun olan giysileri giyin.
Soylu görünen bir komutan, hem Hunlar, hem de düşmanlar tarafından soylu bir davranış görür.
Saray soytarısı gibi görünene de öyle davranılır.
8. SAYGI: “Saygı Göstermek ve Görmek”
“Saygı Göstermek ve Görmek” konusunda Attila’nın görüşleri:
Bir komutan Hunlarından ve düşmanlarından saygı görmüyorsa, zayıf sayılır ve sahip olduğu rütbeyi hak etmiyordur.
Görevinizin sorumluluk ve ayrıcalıklarını daima ciddiye alın. Sorumluluğunuzu astlarınızın zararına asla kullanmayın. Onların size verebileceğinden daha fazla ayrıcalığı onlardan asla istemeyin.
Saygı korkudan doğuyorsa, hizmet etmekte isteksizliğe neden olur; otoriteye ve amaca karşı pasif direnişle sonuçlanır.
Saygıyı hak eden komutan, onu sadece ayrıcalığı için istemeyendir.
Kendinize de, başkalarına da sabır gösterin.
Astlarınıza gereken ilgiyi gösterin. Onlara karşı bunu yapmazsanız onlardan saygı göremezsiniz.
Hasımlarınıza da saygılı olmayı unutmayın. Onların yeteneklerini, etkilerini ve potansiyellerini anlamazsanız, size karşı avantaj kazanmalarını kendiniz sağlamış olursunuz.
9. BİR HUN OLMAK: “Gelenekler”
Hunlar, son derece bağımsız, birden fazla ırkın bir arada toplandığı, çeşitli dillerin konuşulduğu kavimler halinde yaşıyorlardı; belirli bir fiziksel özellikleri yoktu; benimsedikleri bir dinleri olup olmadığı da bilinmiyor.
Hunların hem dostlarını hem de düşmanlarını etkileyen büyülü bir çekiciliği vardı. Kendileri yabancı uluslara uyum sağlayabildikleri gibi, yabancıları da kendi kavimlerinde benimseyebiliyorlardı. Kendileriyle beraber olanların bir sentezi sonucu, karmaşık bir kültürün benzersiz insanlarıydılar.
“Gelenekler” konusunda Attila’nın görüşleri:
Gelenekler kişilere değil, uluslara aittir.
Tek ataya ve ırka dayanan bir ulus zayıftır.
Asla kendimiz için anıtlar dikmemeliyiz.
Yüksek idealler peşinde koşma ve iyimserlik geleneğimizi sürdürmeliyiz.
Şarkılarımız, dansımız, oyunlarımız ve kutlamalarımız varlığımızı ve kimliğimizi yansıtma fırsatıdır; olduğu gibi kalmalıdırlar.
10. SEYİSLER: “Yetki Verme Sanatı”
Atından inen ve yürümeye hazırlanan bir binicinin, atını tutacak bir seyise gereksinimi vardır. Attila’nın da omuzlarına yüklenen tüm sorumluluklarını yerine getirmesi için komutanlarının yardımına ihtiyacı vardı.
“Yetki Verme Sanatı” konusunda Attila’nın görüşleri:
Komutanlar doğrudan kendi hareket ve ilgilerini gerektiren sorumlulukları asla başkalarına yüklememelidirler.
Bir komutanın devredebileceği uygun sorumluluklar, göreve en iyi çözüm getirecek en yetenekli asta verilmelidir.
Akıllı komutanlar, görev verdikleri kişiye aynı zamanda yetki ve sorumluluk da verirler.
Değerli komutanlar, görevlerinin hepsinde, bu görevler astlara bile vermiş olsa, hükümdarına karşı tüm sorumluluğu üstlenirler.
Bir astınıza bir görev verdiyseniz, onların yetki ve sorumluluklarına karışmayın. Buna yetki vermek denmediği gibi, böylesine göstermelik bir yetki, astlarda öfke de yaratır.
Görevlerinizin tüm sorumluluğunu tek başınıza taşıyamayacağınızı kabul edin.
Başarılı bir komutan, astlarını yetiştirmek, görevini yerine getirmek, astlarına güvendiğini gösterip onların bağlılığını sağlamak için, en deneyimsiz astına bile yetki verir.
Komutanın çevresinde, yetki verirken kendini rahat hissedeceği astlar olmalıdır. Yoksa hem kendisinin hem de onların görevlerini yapmaya başlar.
Bir komutan, kendisine verilen sorumluluğu elinden geldiğince iyi yapmaya çalışan bir astını asla cezalandırmamalıdır.
Astlarınızı, verdiğiniz görevleri nasıl yerine getireceklerini göstererek yetiştiremezsiniz.
Akıllı bir komutan etki gücünü ve yeteneklerini ancak yetki verme sanatı yoluyla geliştirebilir.
11. GANİMET: “Hunlarınızı Ödüllendirirken”
“Hunların Ödüllendirilmesi” konusunda Attila’nın görüşleri:
Bir Hun’u kendisinden beklenenin daha azını gerçekleştirdiği zaman asla ödüllendirmeyin.
Hunlarınızı doğru yaptıkları her iş için de ödüllendirmeyin.
Kolay görevler için küçük ödüller verin.
İyi Hunlara vakit ayırıp onları övün.
Hunlara içten ilgi göstermek ve aralarına katılmak, onları sevindirir, ruhlarını zenginleştirir.
Hunların aileleri ile ilgilenin, dükkânlarının durumunu sorun, size sadık ve ihtiyacı olanlarla zenginliklerinizi paylaşın. Bir gün gerekirse, sizin peşinizden cehenneme bile gideceklerdir.
Asla bir Hun’a sizin için kişisel değeri olmayan bir ödül vermeyin.
Küçük takdirlerinizde cömert olun. Bunlar insanların bağlılığı ve hizmeti şeklinde artarak size dönecektir.
12. İÇ SAVAŞLAR: “Kavimlerdeki Hile ve Şeytanlık”
“Kavimlerde Hile ve Şeytanlık” üzerine Attila’nın görüşleri:
Herkes içinde bağlılık yemini edip, sonradan şikâyet eden Hun’a dikkat edin.
Hunlara çok fazla boş vakit tanımayın. Bu boş zamanlar huzursuzluklara neden olur.
Suçsuzları asla suçlamayın, yenilgiyi onların omuzlarına yüklemeyin.
Başkalarının başarılarından ilgisi olmayan kişilerin pay koparmalarına asla izin vermeyin.
Sonucuyla başa çıkamayacaksanız, asla başka bir Hun’un güvenliğini ya da gururunu tehdit etmeyin.
Yaklaşılabilir kişi olun. Hunlardan hem iyi hem de kötü haberleri dinleyin. Yoksa mırıltıların yükselmesine neden olursunuz.
Katı olmayın, ilke sahibi olun.
Ulusunuzun, kavminizin ve komutanınızın ilkeleriyle uyum içinde olun.
Tüm Hunların davranış ve uygulamalarında birlik ruhu en önemli ilkedir. Bir kez bölünürsek, yabancı ülkelere tutsak oluruz.
13. AETİUS: “Düşmanlarınızı Akıllıca Seçin”
Attila gibi Aetius da çocukken yabancı bir saraya gönderilmişti. Attila Roma’ya gitmişti, karşılığında Aetius hükümdar Rua’nın sarayı tarafından şerefle karşılanmıştı.
Aetius Rua’nın sarayında Hun halkının yaşantısını, geleneklerini öğrendi ve onlar hakkında bilgi edindi. Bu öğrenim, ileride Hunlarla temaslarında, özellikle Attila ile karşılaşmalarında işine yarayacaktı.
Aetius daha sonra Katalonya meydanında Roma ordusuna komutanlık edecekti. Orada savaş sanatındaki ustalığını Hunların savaş düzeni ve taktik bilgisiyle birleştirip, Attila’ya ilk ve son kez yenilgiyi tattıracaktı.
Aetius, Attila’nın tüm Roma İmparatorluğu’nda saygı duyduğu tek adamdı.
“Düşmanları Akıllıca Seçme” konusunda Attila’nın görüşleri:
Hükümdar bile olsanız, herkesin sizinle aynı fikirde olmasını beklemeyin.
Sizinle hemfikir duruma getiremeyeceğiniz kişilerle duygusal enerjinizi boşuna harcamayın; onları daha etkili yollardan fethedin.
Astınıza yetki verip sonra o görevi kendiniz yapmaya kalkışmayın. Aksi halde astınızı kendinize düşman edersiniz.
Mantıklı bir neden olmadan öfkelenip sinirlenmeyin.
Ne kadar büyük ya da küçük olursa olsun, düşmanınızın gücünü hafife almayın, bir gün zararınıza olabilir.
Sizi tamamen etkisiz hale getirecek çabaları göstermenize neden olacak kadar değersiz kişileri kendinize düşman edinmeyin.
Düşmanın zayıf yönlerini kendi avantajınıza kullanın.
Ciddi değilseniz, hareket etmeyin.
14. YENİLGİDEN SAĞ ÇIKMAK: “Yarın Yeni Bir Gündür”
Attila: “Yarın Yeni Bir Gündür!”
Hiçbir komutan her mücadeleyi kazanamaz. Savaşta ya da barışta, bazen kaybettiğiniz de olacaktır.
Savaşta ya da barışta yenilirseniz, bunu inkâr etmeye kalkışmayın. Yenilgiyi derhal kabullenin ve hasmınızın kazancını en aza indirerek, amacınıza geri dönün.
Savaşla ya da önünüzdeki konuyla mücadeleyi sürdürmek kaynaklarınızın tamamen tükenmesi ya da daha fazla kayıp anlamına geliyorsa, geri çekilmek soyluluktur.
Kişisel kayıpla birlikte gelen cesaret kırıklığı, kendinize verdiğiniz değer ve kararlılığı yitirmeniz, normal duygulardır.
Savaş ya da anlaşmaya başlamadan önce, tüm olasılıkları göz önüne almak akıllılıktır.
Yenilgiden ders alın!
En değerli amaçlara çok zor ulaşıldığını unutmayın. Zafer kolay kazanılıyorsa kendi isteklerinizin değerli olup olmadığını sorgulamalısınız.
En değerli çabalarınızın arkadaşlarınız tarafından lanetleneceğini bilin. Siz mükemmel oldukça en çok acıyı çekecek onlardır. Eğer hareket ve istekleriniz onları tehdit etmiyorsa, önemsiz biri olma yolundasınız demektir.
Zafer için elinizdeki en son kaynağı kıllanmanızın gerekeceği günler için duygusal enerjinizin bir kısmını saklayın. Geri çekilip, yeniden toparlanma döneminde asla tüm enerjinizi ve çabanızı harcamayın.
15. ATTİLA VE PAPA: “Pazarlık Sanatı”
“Pazarlık Sanatı” konusunda Attila’nın görüşleri:
Pazarlığın teknikleri kolayca öğretilemez. Hem Hunlar, hem de onların komutanı olan sizler pazarlıkta yararlı olacak noktaları iyi öğrenmelisiniz. Bunlar ancak deney yoluyla edinilen yeteneklerdir.
Bir hükümdar ya da komutan tüm pazarlık ve anlaşmalarda diplomatik inisiyatifi elinde tutmalıdır.
Pazarlığa mümkün olduğunca küçük meselelerden başlayın. Böylece, küçük işlerin halledilmesi sağlanacak.
Pazarlığı asla şansa bırakmayın. Her görüşmeye düşmanların güçlü ve zayıf yanlarını bilerek girin.
Pazarlığı gizli yapın!
Pazarlıklarda zaman sizin dostunuzdur. Öfkeyi yatıştırır ve daha mantıklı bir bakış açısı sağlar. O yüzden sakın ecele etmeyin.
Asla hakem tayin etmeyin; bu, üçüncü bir kişinin sizin kaderinizi belirlemesidir. Böyle bir seçim zayıfın yararına olur.
Daha büyük bir sonuç pahasına, daha yakın ama daha az yararlı şeyler için pazarlığa oturmayın. Daha önemsiz konulara sapmak, hasmınızın kalbini yumuşatır.
Pazarlıkta, hesaplı riskleri göze almalısınız.
Düşmanınızın saflarındaki genel havayı anlayın. Pazarlık sırasında olabilecek kargaşadan yararlanmasını bilin.
Kendi becerikliliğinizi gözünüzde fazla büyütmeyin. Belki zayıf bir rakiple masaya oturdunuz. Ama bu durum sürekli sizin yararınıza olmayabilir.
Karşınızdakini kesinlikle küçümsemeyin.
Kaçınılmazı kabullenirken cesur olun.
Zamanın çok iyi bilincinde olun. Uygun anda düşmanınız için çekici olan pazarlıklara harekete geçin. Yoksa önerilerinizi reddeder.
16. GEÇİP GİDEN KERVANLARIN KALINTILARI: “Alınan Dersler”
“Alınan Dersler” konusunda Attila’nın görüşleri:
Bilmediğimiz durumlarda, öfkeyle ileri atılmaktan kaçınmalıyız.
Düşmanın uygulayacağı yeni taktiklere hazırlıklı olmalıyız. Onu yakından izlemeli, zekâmızı kullanarak başvurabileceği olası yöntemleri değerlendirmeliyiz.
Geleceğimizi geçmişin gücü üzerine kurmalıyız. Yine de yeni sorunları ve fırsatları tahmin etmeliyiz.
Geçmişi incelemekten asla vazgeçmemeliyiz. Hiçbir radikal değişiklik kolay değildir. Böyle bir değişiklik geleceği tahmin ederken geçmişi değerlendirmediğimiz zaman, gereklidir. Geçmişimizin beceriksizliğini bir kenara bırakırken karşımıza çıkacak tehlikelerin en büyüğü, tüm Hunların iyiliği için yeni bir yol çizen hükümdarınıza, tüm kalbinizle destek olmamanızdır.
17. GERİYE KALAN: “Soylu Bir Elveda”
“Soylu Bir Elveda” konusunda Attila’nın sözleri:
Göreve geldikten bir süre sonra yeni komutan astlarının, üstlerinin ve kendi düzeyindeki arkadaşlarının gözlerinde ya büyür ve da küçülür. Komutan yetkisini iyi kullanırsa, bir bağlılık ruhu gösterirse tüm sorumlulukların yerine getirilmesini temin ederse, yücelir.
Akıllı bir komutan, zamanın dolup yerine yeni birinin geleceği gün için hazırlık yapar.
Ayrılan komutan, kendi yerine gelen Komutanın Hunlara iyi hizmet edeceğine inandığını dile getirmeli, belki de geçmişe kıyasla daha iyi olacağını belirtmelidir.
Ayrılan komutan asla geri dönüp bir zamanlar hizmetinde olan Hunları etkilemeye çalışmamalıdır. Hunlardan böyle bir istek gelse bile böyle bir hareketin yıkıcı sonuçları olabilir. Bu çeşit istekler geri çevrilmeli, eski komutan Hunlara yeni komutanlarından yardım istemelerini söylemelidir.
Eski komutan ne tür koşullar altında görevinden ayrılırsa ayrılsın, yeni lider onun hakkındaki olumsuz konuşmalara izin vermemelidir. Durum ne kadar şerefsiz olursa olsun, bitmiştir. Kötü sözler söylemek geçmişteki olayları değiştirmez. Yeni önderin de durumunu daha iyi yapmaz.
HUN İMPARATORU ATTİLA’NIN LİDERLİK SIRLARI
Yazar: Wess Roberts
Çeviren: Yakut Eren
İlgi Yayıncılık İstanbul 1989
Yazar: Wess Roberts
Çeviren: Yakut Eren
İlgi Yayıncılık İstanbul 1989