Ne zaman bir mahzun görsem
İçine düştüğü vaktin şahitliğinde nefeslensem
Bin bir halin deruniliğinde gezinsem, o an umutla dirilsem
Yüreğimin gözyaşlarını avuçlarına versem, tebessüm etmeyi becersem
Gezinirim sokakların hicranında
Meskun kalmış masumların dinmeyen umutlarında
Vakt-i saatin sabır zerkeden devranında, içimde ki buruklukla
İçimi titreten buğunun efkarıyla, lal olmuş bir vicdanın figan eden ahıyla
Ruhum ne kadar sessiz ve hissiz
Kalbim şehretmeye muktedir olmayan aşk-ı kimsesiz
Arifin zikri neden fikretmeye kapı aralamayan sahipsiz, feyzsiz
Açılmayan kapılar lahzalara inat nefessiz, bin hüzün ile neden dirliksiz
Yapmacık edalar kuşattı etrafı
İlm-i siyaset diye atfediliyor şadanı ve hezeyanları
Menfaat uğruna ruhundan vazgeçen insanı, kalbine ilişmeyen efkarı
Sual etmekteyim fikreden ve dirilmeye umutla bakan ulvi aşk inkılabın
Bir vakit nezarete atmışlardı
Ne kadar uğraşsamda dinlememek adına karar vardı
O yıllar ne kadar acı zerkeden muamma estiren zavallı bir vicdandı
Yargısız hüküm vardı, darp etmek ne kadar kolaydı, eşkıya yanımdaydı
Kime baksam, öyle yakınlaşsam
Zemherinin yansıyan ahını içimde sessizce taşısam
İnsan denen canın meramını hiç anlamadan, zanla mahkun bıraksam
Sonra arlanmadan yüzüne bakmaya fırsatlar arasam, ruhumu unutsam
Hakim, şöyle bir yüzüme baktı
Pek yaşlı olan bir nefesti, sanki talkatin hasretindeydi
Bir el hareketiyle hükmünü verdi, hiç dinlemeye lüzüm dahi görmedi
Polis, haydi gidiyoruz dedi, evinizden yatak, yordan almalıyız ı zikretti
Nedense birden şaşırmıştım
Yüzümün kızardığını hissederek susmak zorunda kaldım
Polislerin nezaretinde anne ve babama kelam etmekten çok utandım
Bir zanlıydım, hiç suçu olmayan candım, lakin kimseye anlatamadım
Otuzdörtgün sonra çıktım
Başka bir hakim karşısına çıktım,sual etti ve ayrıldım
İdamlık ve müebbetlik mahkumlarla aynı kısımda zor şartlardaydım
Demek ki yaşanacakmış diye Rabbime sığındım, bahtım için sınavdaydım
Mustafa CİLASUN
İçine düştüğü vaktin şahitliğinde nefeslensem
Bin bir halin deruniliğinde gezinsem, o an umutla dirilsem
Yüreğimin gözyaşlarını avuçlarına versem, tebessüm etmeyi becersem
Gezinirim sokakların hicranında
Meskun kalmış masumların dinmeyen umutlarında
Vakt-i saatin sabır zerkeden devranında, içimde ki buruklukla
İçimi titreten buğunun efkarıyla, lal olmuş bir vicdanın figan eden ahıyla
Ruhum ne kadar sessiz ve hissiz
Kalbim şehretmeye muktedir olmayan aşk-ı kimsesiz
Arifin zikri neden fikretmeye kapı aralamayan sahipsiz, feyzsiz
Açılmayan kapılar lahzalara inat nefessiz, bin hüzün ile neden dirliksiz
Yapmacık edalar kuşattı etrafı
İlm-i siyaset diye atfediliyor şadanı ve hezeyanları
Menfaat uğruna ruhundan vazgeçen insanı, kalbine ilişmeyen efkarı
Sual etmekteyim fikreden ve dirilmeye umutla bakan ulvi aşk inkılabın
Bir vakit nezarete atmışlardı
Ne kadar uğraşsamda dinlememek adına karar vardı
O yıllar ne kadar acı zerkeden muamma estiren zavallı bir vicdandı
Yargısız hüküm vardı, darp etmek ne kadar kolaydı, eşkıya yanımdaydı
Kime baksam, öyle yakınlaşsam
Zemherinin yansıyan ahını içimde sessizce taşısam
İnsan denen canın meramını hiç anlamadan, zanla mahkun bıraksam
Sonra arlanmadan yüzüne bakmaya fırsatlar arasam, ruhumu unutsam
Hakim, şöyle bir yüzüme baktı
Pek yaşlı olan bir nefesti, sanki talkatin hasretindeydi
Bir el hareketiyle hükmünü verdi, hiç dinlemeye lüzüm dahi görmedi
Polis, haydi gidiyoruz dedi, evinizden yatak, yordan almalıyız ı zikretti
Nedense birden şaşırmıştım
Yüzümün kızardığını hissederek susmak zorunda kaldım
Polislerin nezaretinde anne ve babama kelam etmekten çok utandım
Bir zanlıydım, hiç suçu olmayan candım, lakin kimseye anlatamadım
Otuzdörtgün sonra çıktım
Başka bir hakim karşısına çıktım,sual etti ve ayrıldım
İdamlık ve müebbetlik mahkumlarla aynı kısımda zor şartlardaydım
Demek ki yaşanacakmış diye Rabbime sığındım, bahtım için sınavdaydım
Mustafa CİLASUN