Günümüzden yaklaşık 15 yıl kadar önce 1997 yılında alternatif enerji kullanan araç üretme düşüncesiyle seri bir şekilde üretilmeye başlanan ilk elektrik motoru, benzinli motorun devri düştüğünde devreye girerek aracın yakıt sarfiyatını azaltan bir sistemdir. Bu sistem, daha ziyade sıkışık ve yoğun olan trafikte harcanan fazla yakıt ve egzoz gazlarını ortadan kaldırıyor. Sonradan geliştirilen teknolojilerde elektrik akımı güçlendirilmiş, aracın daha yüksek seviyeli devirlerinde elektrik motorunun devreye girmesi sağlanmış ve % 30 a varan yakıt tasarrufu sağlanmıştır. İlerleyen dönemde, benzinli Hybridlere ilaveten dizel Hybridler üzerine de çalışılmaya başlanmıştır. Henüz daha çok yaygın kullanılmasa da otomotiv devi Toyota, Japonyada satışına başlamış durumdadır. Hybrid özellikli motorlar, çevreci olmasının yanında yakıt sarfiyatında da fayda sağlamakta, yüksek performans göstermektedir. 1.6 lt Hybrid motordan elde edilen performans, 1.7 lt olan bir benzinli motorla neredeyse eşdeğer. Hybrid araçlar, elektrik ve benzinli motorları birlikte kullanan sistemlerdir. Bundan dolayı da standart benzinli bir otomobilden çok daha ekonomik bir motordur. Yapılan araştırmalar ve değerlendirmelerin ışığında, 2030 yılına kadar otomobil taleplerinin yarısına yakınının Hybrid otomobilden yana olacağı düşünülmektedir.
Hybryd motorlu otomobiller, özellikle büyük şehirlerin yoğun trafiğinde, sürekli olarak durmak zorunda kalındığını düşünürseniz, oldukça ekonomik diyebiliriz. Çünkü Hybrid araçlar, trafik ışıklarında ya da sıkışık trafikte durmak zorunda kalındığında, benzinli motoru devreden çıkarıyor ve elektrikli motoru devreye alıyor. Tekrar hareket edildiğinde elektrikli motor benzinli motoru çalıştırıyor ve hareket ediliyor. Araçların durduklarında oluşan egzoz gazı salınımı sıfıra indiğinden çevreci ve yakıt sarfiyatında da cimri davranıyor.
