İkizler iki rakamını getirir aklımıza ama asıl marifeti ‘’3’’ sayısında gizlidir! Zira, Koç ve Boğa diye başlayan burçlar kuşağının üçüncü üyesidir. Koç’a tez, Boğa’ya anti-tez desek yani birbirine karşıt düşen ve tamamlayan iki kavram olarak alsak onları, İkizler de ‘’sentez’’ yani iki benzemezden oluşmuş bir mükemmel bütün, ‘’seçmece bir çözüm’’ anlamına gelecektir. Zaten simgesi de ikiliğin yanyanalığı konseptini çok güzel yansıtır.
Cinsiyetsiz, tarafsız, dinamik, kararsız, çok işlevli bir haldir İkizler’in varoluş durumu. Beyninin iki lobunu da mükemmelen kullanan, duyguyu ve aklı, sezgiyi ve sağduyuyu bütünleyebilen, zihin-beden ilişkisi kusursuz olduğu için son derece hızlı reflekslerle davranabilen, kendinden menkul bir dünya olmak üzere tasarlanmıştır.
İki bileşenin bütünlüğü üzerine kurulu böyle bir sistem nasıl sürekli olarak ayakta tutulur? Elbette, hiçbir yere takılmayıp devamlı yeni bir konuya odaklanarak… İkizler insanına her an yeni bir çözüm üretmesi için kaynaklarını odaklı bir biçimde kullanacağı bir ‘’vaka’’ gerekir. Zira, İkizler durdu mu dengesi dağılır!
O yüzden an’a odaklıdır İkizler insanı… O yüzden o anda neyi mercek altına aldılarsa – iş, romantizm, seks, eğlence, tartışma – onu çözüme ulaştırılacak bir dengesizlik hali olarak görürler. Çözümü buldukları, ipin ucunu yakalayıp çekebildiklerini, yolun sonunu öbür uçtan bakınca görebildiklerini fark ettikleri an ise ilgileri dağılır ve yepyeni bir konuya odaklanır. Maymun-iştahlı, bencil, ilgisiz, güvenilmez, estim-akıllı, sorumsuz gibi ‘’yargılayıcı ve suçlayıcı’’ birçok sıfatla anılmalarının temel nedeni budur!
Sabit olmadıkları için, samimiyetsiz olmakla suçlanmalarına karşın, İkizler burcu insanı aslında kıymet verdiği şeylerin üstüne titreyen biridir! Yani ilgilendiği herşey konusunda son derece samimidir.
Herşeyi kapsamak, herşey olmak, herşeye sahip her ana ait ama hep kendi içinde, kendinden menkul olmaktır istediği… Taşikardik bir varoluş biçimi,dir bu! Sürekli ibresi oynayan bir pusula gibi, etrafında olup biten hiçbir şeyi kaçırmamaya çalıştığı, ilgiye değer bulduğu herşeyin peşinde tüm varlığı ile koşuşturduğu için, bazen hiçbir şeyi elinde tutamaz ve ortalığı darmadağın eder.
Fikir dünyaları pek zengin, pek renklidir. Her olasılığı bilip kavramak ister ve ihtimaller üzerine fikir yürütmeyi pek severler. ‘’Teorik olarak’’ devrimcidirler! Ama pratikte, alıştıkları gibi davrandıkları bir gerçektir…
İnsan ilişkilerinde tetikleyici olmayı severler. Girerken ‘’ben geldiiiimmmm!’’ giderken ‘’kaçtım ama geliceeemmmm!’’ diye ses verenler genelde İkizler’dir. Onların girdiği çıktığı durumlarda bir hareket olsun ve bu hareketleri farkedilsin isterler. Dikkat çekmemeye tahammüleri yoktur. İletişimi başlatan ve bitiren onlar olmalıdır. Baş döndürür, yürek hoplatır, akıl karıştırır, sonra da rüzgarlarının tozu dumanı dağılmadan alıp başlarını giderler. Bu onların ortama hakim olma biçimleridir.
Söz ve hareket onlar için var oluşlarının kalbidir. İletişim kurmak için yaratılmışlardır. Zihnin ve sözel yeteneklerin dinamik olarak kullanılmasını gerektiren her konuda ‘’Aslan’’ kesilirler! Bazen konuşmayı abartmalarının nedeni de budur. Anlamak ve söylemek onlar için hayat-memat meselesidir.
Bir çocuk heyecanıyla, okur, izler, yazar, çizer, yapar, eder, gider, gelir ve iş bitti mi yokoluverirler… Çok iyi gazeteci, televizyoncu, reklamcı, öğretmen, satıcı… çok yaman bir pazarlıkçı, iknacı, oldu-bittici, iş-bitirici, dedikoducu, ortalık karıştırıcı olmalarının nedeni budur!
Temelde yalancı değildirler, ama söyledikleri şeye o kadar inanırlar ki, yalan bile olsa gerçeğe bin basan argümanlarla onu savunabilirler. Ancak uzun vadeli hesaplarla davranmadıkları için politikacı olmalarını beklemeyin! Hiç olmayacak bir durumda, olmayacak bir şeyi ‘’bam’’ diye söyleyip, neyi devirdiklerine bakmadan yürüyüp gidebilirler…
Dikkat çekmeyi ve özel olmayı sevdikleri için, ünlü olmaya da yatkınlıkları vardır… Hatta reklamın iyisi kötüsü olmaz sözünü bir İkizler’in söylemiş olması ihtimali bile olabilir
Okuyan herkesi büyüleyen Nicholai Hell tiplemesiyle ünlü Şibumi kitanının yazarı Trevanian, Aslan Yükselen’in baldan tatlı yaptığı Marilyn Monroe, Kazanova ve Çılgın Korsan rolleri ile nice kadının rüyası olan Johnny Depp, çirkin sesi, tipsiz hali ama müthiş şarkı sözleri ve benzersiz tarzıyla bir döneme imzasını atmış Bob Dylan, tüm Amerikan halkının kalbini kusurlu ama karşı konulmaz cazibesiyle sonsuza dek kazanmış Başkan Kennedy, ünlü İkizler’in güzel örnekleridir.Tek aksesuarı, beline taktığı muzlardan yapılmış bir etek olduğu halde sahneye çıkarak Paris’i yıkıp geçmiş olan dansçı Josephine Baker da öyle ))
İç dünyaları onların kaleleridir. Hep kendi dünyalarında yaşar gibi bir halleri vardır. Bir yandan fırıl fırıl hareket halinde yaşarken, öte yandan da kendilerinden buldukları şeylerle çevrelenip sarmalanmaya ihtiyaç duyarlar. Aidiyet onlar için sistemi ayakta tutan bir çerçeve gibidir. Akılları, gözleri, elleri habire dışarda olsa da, merkez kabul ettikleri alanı korumaya çalışırlar. Bu nedenle, yakın çevrelerine takıntılı derecede düşkün, yakın ilişkilerinin detayları konusunda pek hassas, pek mükemmeliyetçidirler.
İnanmayacaksınız ama, en büyük korkuları kaybetmektir! Kaybetmekten korktukları için sahiplenecekleri ilişkilere girmek istememek tarzında bir paradoksları vardır. Ama bir kez bağlılık kurunca da, kolay vazgeçemez ve tüm isterik git-gellerine rağmen, aslında bütünleştikleri insanlara ve mekanlara sımsıkı tutunurlar.
Genelde fena halde anneci’dirler… Aile kurmazlar zannedersiniz, ama yanılırsınız! Onlara ‘’hah işte bu!’’ dedirten daha doğrusu ‘’onları hem çekip çevirecek, hem de her hallerine katlanacak’’ birini bulunca, pek güzel aile kurarlar. Cinsel anlamda sadık, duygusal anlamda sevecen, sözel iletişimde duyarlı olmalarını beklemeyin. Ama genelde evlendikleri kişi cinnet geçirip onları terk etmedikçe, onlar boşanmazlar!
Aşka aşıktırlar! Aşk onlar için, tatlı bir şarkı, güzel bir resim, hatta kusursuz bir ideal gibidir. ‘’Konsept’’ olarak hep bir şeye aşıktırlar. Asıl aşık oldukları şey aldıkları ‘’rafine haz’’ duygusudur. Aşık oldukları zaman çok yaratıcı olduklarına hiç şüphe yoktur. Kalplerinde şarkı söyleyen ilham perisinden aldıkları hızla, neler yapabildiklerini görmeden inanamazsınız. Zaten onlar yaptıkları her şeyi aşkla yapmak, başladıkları her projeyle, heyecan duydukları her işle kusursuz bir sevişme hissi yaşamak isterler. Bir işten zevk aldıkları zaman, dayanılmaz ve büyüleyici olmalarının sırrı budur! Gelgelelim, hazzın alışkanlığa dönüşmesi, onlarda bir tatminsizlik duygusu oluşturur ve farklı bir ‘’konsept’’e doğru zarifçe uçmak isterler! Büyü biter, İkizler gider…
İş hayatlarında, kaynağın kokusunu alan bir büyücü gibidirler! Hangi aracı, hangi amaç için kullanacaklarını iç güdüsel olarak bilen ve yapan insanlardır. Çok rekabetçi, takıntılı, hatta gerektiğinde entrikacı bile olabilirler! İşi bir sorumluluktan ziyade, en sıkı performanslarını çıkarttıkları bir oyun sahası olarak görmeleri mümkündür. Girdikleri iş yerlerini ya kendileri ile birlikte yüceltir, ya da basamak yapıp hızla terk ederler. Yönetici oldukları yerlerin her hücresine nüfuz etmek, adeta kalp atışlarını takip etmek ister gibi davranırlar. Yönetim tarzları, bilinmezlik üzerine kuruludur! Sürpriz yapmayı, yanıltmayı pek severler.
Ortaklık konusunda ‘’açık fikirli ve cömert’’ oldukları bir gerçektir… Sonsuz açılımlar yakalamak, geniş ufuklara yeni insanlar üzerinden ulaşmak, ilişkilerle büyümek, hareket alanlarını ilişkilerle büyütmek, ilişkileri sayesinde kendilerinden daha büyük ve daha anlamlı bir gövdeye sahip olmak isterler. Ortak, onlar için köprü ile eş anlamlıdır.
Hayat ortaklıklarına gelince, genellikle onları zenginleştiren, ufuklarını açan, onlara yol gösteren insanlara ilgi duyar, birlikte oldukları kişiyi kanatlarının altındaki rüzgar yapmak isterler. İçlerindeki çocuğu sahiplenen, onları ellerinden tutup büyütecek, ebeveyn gibi davranacak eşler seçerler.
Sahiplenmez gibi görünür ama aslında kaybetmekten çok korkar ve cömertçe sahiplenilmekten gizli bir haz duyarlar. Gitti derken gelir, sarılınca kaçarlar. ‘’Kuşlar hem bir dala konmak, hem de kanatları olduğu için uçmak isterler’’’ sözü onlar için söylenmiş gibidir.
İlişki konusunda ‘’fenomen’’ kabul edilmeleri boşuna değildir! Aşk hayatlarında geniş bir yelpazede davranırlar. Ama gönül tellerini uzun süre titreten bazı burçlar olduğu bilinir. Aslanlarla flört etmeye, Koçlarla meydan okumalarla renklendirilmiş ne seninle ne sensiz ilişkileri yaşamaya bayılır, Yay’larla betondan evlilikler kurabilirler. Akrepler ve Oğlaklar ile nefret ve hayranlık arasında gidip gelen sarsıcı bağlantılar kurmaları, Yengeçler ve Boğalar ile nasıl olup da sürdürülebildiği anlaşılamayan tutku ilişkileri yaşamaları mümkündür. Hava grubundan ise, Terazi ile uzun soluklu ilişkiler yaşayabilirler ama onların bir dengede kalmama eğilimi Terazi’nin bile bütün dengesini bozabilir
Belirsizliğin efendisi olmak gibi bir takıntıları vardır! ‘’Bir şey değişecekse, ben değiştiririm ama siz beni değiştiremezsiniz’’ gibi bir felsefeleri vardır. Kontrol edemedikleri değişimler, onları çok ürkütür.Herşeyi bilmek, anlamak, takip etmek ve değişimin üstünde kalmak isterler. Ellerinin altından kayıp giden, yakalanması mümkün olmayan bir hayat fikri onları perişan eder.
O yüzden hastalanmaktan ödleri kopar ve yaşlılıkla başetmeleri genelde çok güçtür. Sağlık konusunda, bademciklerinin, akciğerlerinin, parmaklarının ve bileklerinin hassas olduğu bilinir. Kırığa, çıkığa, sinir ucu iltihaplanmasına, romatoit artrit filan gibi sızılı hastalılara yatkın olabilirler. Dikkat eksikliği sendromu, İkizlere çok yakışır. İç dengeleri bozulunca uykusuzluk, migren atakları ve depresif eğilimler yaşamaları mümkündür. Duvarı nem, insanı gam yıkar derler ya… İkizler de depresyona girdi mi, kadın kısmında idrar yolları, doğuganlık, adet düzeni, erkeklerde ise prostat ile ilgili sorunlar baş gösterebilir.
İkizler’in hayat dersi, hayattan hızlı akmaya çalışarak hayattan kaçılmayacağını öğrenmektir… Denge kurulur ve yokolur! Dengenin bozulduğunu görmeden bozan olmak, birinin seni üzebildiğini görmeden üzen olmak, film bitmeden ışıkları yakmak, bizi hayatın hakimi kılmaz ve acıdan korumaz. Yaşam lunaparkta geçen bir kısa metrajlı film değil, saygıyla tadı alınması gereken uzun bir yürüyüştür. Duymak, görmek, aklına yazmak, anlamlı kılmakla eş değerli değildir. İkizler’in HUZUR bulmak için anlamaları gereken tek birşey vardır: Yaşam, içine aldığı herşeyi parçalarına ayıran bir çöp öğütücü gibi davranarak ya da bozulmaz bir hücre gibi kendi içine gömülerek değil, ancak ‘’bütünleşerek’’ ve bir şarkı gibi içinde kaybolarak tadına varılacak ve anlamlı kılınacak birşeydir.
ALINTIDIR.
Cinsiyetsiz, tarafsız, dinamik, kararsız, çok işlevli bir haldir İkizler’in varoluş durumu. Beyninin iki lobunu da mükemmelen kullanan, duyguyu ve aklı, sezgiyi ve sağduyuyu bütünleyebilen, zihin-beden ilişkisi kusursuz olduğu için son derece hızlı reflekslerle davranabilen, kendinden menkul bir dünya olmak üzere tasarlanmıştır.
İki bileşenin bütünlüğü üzerine kurulu böyle bir sistem nasıl sürekli olarak ayakta tutulur? Elbette, hiçbir yere takılmayıp devamlı yeni bir konuya odaklanarak… İkizler insanına her an yeni bir çözüm üretmesi için kaynaklarını odaklı bir biçimde kullanacağı bir ‘’vaka’’ gerekir. Zira, İkizler durdu mu dengesi dağılır!
O yüzden an’a odaklıdır İkizler insanı… O yüzden o anda neyi mercek altına aldılarsa – iş, romantizm, seks, eğlence, tartışma – onu çözüme ulaştırılacak bir dengesizlik hali olarak görürler. Çözümü buldukları, ipin ucunu yakalayıp çekebildiklerini, yolun sonunu öbür uçtan bakınca görebildiklerini fark ettikleri an ise ilgileri dağılır ve yepyeni bir konuya odaklanır. Maymun-iştahlı, bencil, ilgisiz, güvenilmez, estim-akıllı, sorumsuz gibi ‘’yargılayıcı ve suçlayıcı’’ birçok sıfatla anılmalarının temel nedeni budur!
Sabit olmadıkları için, samimiyetsiz olmakla suçlanmalarına karşın, İkizler burcu insanı aslında kıymet verdiği şeylerin üstüne titreyen biridir! Yani ilgilendiği herşey konusunda son derece samimidir.
Herşeyi kapsamak, herşey olmak, herşeye sahip her ana ait ama hep kendi içinde, kendinden menkul olmaktır istediği… Taşikardik bir varoluş biçimi,dir bu! Sürekli ibresi oynayan bir pusula gibi, etrafında olup biten hiçbir şeyi kaçırmamaya çalıştığı, ilgiye değer bulduğu herşeyin peşinde tüm varlığı ile koşuşturduğu için, bazen hiçbir şeyi elinde tutamaz ve ortalığı darmadağın eder.
Fikir dünyaları pek zengin, pek renklidir. Her olasılığı bilip kavramak ister ve ihtimaller üzerine fikir yürütmeyi pek severler. ‘’Teorik olarak’’ devrimcidirler! Ama pratikte, alıştıkları gibi davrandıkları bir gerçektir…
İnsan ilişkilerinde tetikleyici olmayı severler. Girerken ‘’ben geldiiiimmmm!’’ giderken ‘’kaçtım ama geliceeemmmm!’’ diye ses verenler genelde İkizler’dir. Onların girdiği çıktığı durumlarda bir hareket olsun ve bu hareketleri farkedilsin isterler. Dikkat çekmemeye tahammüleri yoktur. İletişimi başlatan ve bitiren onlar olmalıdır. Baş döndürür, yürek hoplatır, akıl karıştırır, sonra da rüzgarlarının tozu dumanı dağılmadan alıp başlarını giderler. Bu onların ortama hakim olma biçimleridir.
Söz ve hareket onlar için var oluşlarının kalbidir. İletişim kurmak için yaratılmışlardır. Zihnin ve sözel yeteneklerin dinamik olarak kullanılmasını gerektiren her konuda ‘’Aslan’’ kesilirler! Bazen konuşmayı abartmalarının nedeni de budur. Anlamak ve söylemek onlar için hayat-memat meselesidir.
Bir çocuk heyecanıyla, okur, izler, yazar, çizer, yapar, eder, gider, gelir ve iş bitti mi yokoluverirler… Çok iyi gazeteci, televizyoncu, reklamcı, öğretmen, satıcı… çok yaman bir pazarlıkçı, iknacı, oldu-bittici, iş-bitirici, dedikoducu, ortalık karıştırıcı olmalarının nedeni budur!
Temelde yalancı değildirler, ama söyledikleri şeye o kadar inanırlar ki, yalan bile olsa gerçeğe bin basan argümanlarla onu savunabilirler. Ancak uzun vadeli hesaplarla davranmadıkları için politikacı olmalarını beklemeyin! Hiç olmayacak bir durumda, olmayacak bir şeyi ‘’bam’’ diye söyleyip, neyi devirdiklerine bakmadan yürüyüp gidebilirler…
Dikkat çekmeyi ve özel olmayı sevdikleri için, ünlü olmaya da yatkınlıkları vardır… Hatta reklamın iyisi kötüsü olmaz sözünü bir İkizler’in söylemiş olması ihtimali bile olabilir
Okuyan herkesi büyüleyen Nicholai Hell tiplemesiyle ünlü Şibumi kitanının yazarı Trevanian, Aslan Yükselen’in baldan tatlı yaptığı Marilyn Monroe, Kazanova ve Çılgın Korsan rolleri ile nice kadının rüyası olan Johnny Depp, çirkin sesi, tipsiz hali ama müthiş şarkı sözleri ve benzersiz tarzıyla bir döneme imzasını atmış Bob Dylan, tüm Amerikan halkının kalbini kusurlu ama karşı konulmaz cazibesiyle sonsuza dek kazanmış Başkan Kennedy, ünlü İkizler’in güzel örnekleridir.Tek aksesuarı, beline taktığı muzlardan yapılmış bir etek olduğu halde sahneye çıkarak Paris’i yıkıp geçmiş olan dansçı Josephine Baker da öyle ))
İç dünyaları onların kaleleridir. Hep kendi dünyalarında yaşar gibi bir halleri vardır. Bir yandan fırıl fırıl hareket halinde yaşarken, öte yandan da kendilerinden buldukları şeylerle çevrelenip sarmalanmaya ihtiyaç duyarlar. Aidiyet onlar için sistemi ayakta tutan bir çerçeve gibidir. Akılları, gözleri, elleri habire dışarda olsa da, merkez kabul ettikleri alanı korumaya çalışırlar. Bu nedenle, yakın çevrelerine takıntılı derecede düşkün, yakın ilişkilerinin detayları konusunda pek hassas, pek mükemmeliyetçidirler.
İnanmayacaksınız ama, en büyük korkuları kaybetmektir! Kaybetmekten korktukları için sahiplenecekleri ilişkilere girmek istememek tarzında bir paradoksları vardır. Ama bir kez bağlılık kurunca da, kolay vazgeçemez ve tüm isterik git-gellerine rağmen, aslında bütünleştikleri insanlara ve mekanlara sımsıkı tutunurlar.
Genelde fena halde anneci’dirler… Aile kurmazlar zannedersiniz, ama yanılırsınız! Onlara ‘’hah işte bu!’’ dedirten daha doğrusu ‘’onları hem çekip çevirecek, hem de her hallerine katlanacak’’ birini bulunca, pek güzel aile kurarlar. Cinsel anlamda sadık, duygusal anlamda sevecen, sözel iletişimde duyarlı olmalarını beklemeyin. Ama genelde evlendikleri kişi cinnet geçirip onları terk etmedikçe, onlar boşanmazlar!
Aşka aşıktırlar! Aşk onlar için, tatlı bir şarkı, güzel bir resim, hatta kusursuz bir ideal gibidir. ‘’Konsept’’ olarak hep bir şeye aşıktırlar. Asıl aşık oldukları şey aldıkları ‘’rafine haz’’ duygusudur. Aşık oldukları zaman çok yaratıcı olduklarına hiç şüphe yoktur. Kalplerinde şarkı söyleyen ilham perisinden aldıkları hızla, neler yapabildiklerini görmeden inanamazsınız. Zaten onlar yaptıkları her şeyi aşkla yapmak, başladıkları her projeyle, heyecan duydukları her işle kusursuz bir sevişme hissi yaşamak isterler. Bir işten zevk aldıkları zaman, dayanılmaz ve büyüleyici olmalarının sırrı budur! Gelgelelim, hazzın alışkanlığa dönüşmesi, onlarda bir tatminsizlik duygusu oluşturur ve farklı bir ‘’konsept’’e doğru zarifçe uçmak isterler! Büyü biter, İkizler gider…
İş hayatlarında, kaynağın kokusunu alan bir büyücü gibidirler! Hangi aracı, hangi amaç için kullanacaklarını iç güdüsel olarak bilen ve yapan insanlardır. Çok rekabetçi, takıntılı, hatta gerektiğinde entrikacı bile olabilirler! İşi bir sorumluluktan ziyade, en sıkı performanslarını çıkarttıkları bir oyun sahası olarak görmeleri mümkündür. Girdikleri iş yerlerini ya kendileri ile birlikte yüceltir, ya da basamak yapıp hızla terk ederler. Yönetici oldukları yerlerin her hücresine nüfuz etmek, adeta kalp atışlarını takip etmek ister gibi davranırlar. Yönetim tarzları, bilinmezlik üzerine kuruludur! Sürpriz yapmayı, yanıltmayı pek severler.
Ortaklık konusunda ‘’açık fikirli ve cömert’’ oldukları bir gerçektir… Sonsuz açılımlar yakalamak, geniş ufuklara yeni insanlar üzerinden ulaşmak, ilişkilerle büyümek, hareket alanlarını ilişkilerle büyütmek, ilişkileri sayesinde kendilerinden daha büyük ve daha anlamlı bir gövdeye sahip olmak isterler. Ortak, onlar için köprü ile eş anlamlıdır.
Hayat ortaklıklarına gelince, genellikle onları zenginleştiren, ufuklarını açan, onlara yol gösteren insanlara ilgi duyar, birlikte oldukları kişiyi kanatlarının altındaki rüzgar yapmak isterler. İçlerindeki çocuğu sahiplenen, onları ellerinden tutup büyütecek, ebeveyn gibi davranacak eşler seçerler.
Sahiplenmez gibi görünür ama aslında kaybetmekten çok korkar ve cömertçe sahiplenilmekten gizli bir haz duyarlar. Gitti derken gelir, sarılınca kaçarlar. ‘’Kuşlar hem bir dala konmak, hem de kanatları olduğu için uçmak isterler’’’ sözü onlar için söylenmiş gibidir.
İlişki konusunda ‘’fenomen’’ kabul edilmeleri boşuna değildir! Aşk hayatlarında geniş bir yelpazede davranırlar. Ama gönül tellerini uzun süre titreten bazı burçlar olduğu bilinir. Aslanlarla flört etmeye, Koçlarla meydan okumalarla renklendirilmiş ne seninle ne sensiz ilişkileri yaşamaya bayılır, Yay’larla betondan evlilikler kurabilirler. Akrepler ve Oğlaklar ile nefret ve hayranlık arasında gidip gelen sarsıcı bağlantılar kurmaları, Yengeçler ve Boğalar ile nasıl olup da sürdürülebildiği anlaşılamayan tutku ilişkileri yaşamaları mümkündür. Hava grubundan ise, Terazi ile uzun soluklu ilişkiler yaşayabilirler ama onların bir dengede kalmama eğilimi Terazi’nin bile bütün dengesini bozabilir
Belirsizliğin efendisi olmak gibi bir takıntıları vardır! ‘’Bir şey değişecekse, ben değiştiririm ama siz beni değiştiremezsiniz’’ gibi bir felsefeleri vardır. Kontrol edemedikleri değişimler, onları çok ürkütür.Herşeyi bilmek, anlamak, takip etmek ve değişimin üstünde kalmak isterler. Ellerinin altından kayıp giden, yakalanması mümkün olmayan bir hayat fikri onları perişan eder.
O yüzden hastalanmaktan ödleri kopar ve yaşlılıkla başetmeleri genelde çok güçtür. Sağlık konusunda, bademciklerinin, akciğerlerinin, parmaklarının ve bileklerinin hassas olduğu bilinir. Kırığa, çıkığa, sinir ucu iltihaplanmasına, romatoit artrit filan gibi sızılı hastalılara yatkın olabilirler. Dikkat eksikliği sendromu, İkizlere çok yakışır. İç dengeleri bozulunca uykusuzluk, migren atakları ve depresif eğilimler yaşamaları mümkündür. Duvarı nem, insanı gam yıkar derler ya… İkizler de depresyona girdi mi, kadın kısmında idrar yolları, doğuganlık, adet düzeni, erkeklerde ise prostat ile ilgili sorunlar baş gösterebilir.
İkizler’in hayat dersi, hayattan hızlı akmaya çalışarak hayattan kaçılmayacağını öğrenmektir… Denge kurulur ve yokolur! Dengenin bozulduğunu görmeden bozan olmak, birinin seni üzebildiğini görmeden üzen olmak, film bitmeden ışıkları yakmak, bizi hayatın hakimi kılmaz ve acıdan korumaz. Yaşam lunaparkta geçen bir kısa metrajlı film değil, saygıyla tadı alınması gereken uzun bir yürüyüştür. Duymak, görmek, aklına yazmak, anlamlı kılmakla eş değerli değildir. İkizler’in HUZUR bulmak için anlamaları gereken tek birşey vardır: Yaşam, içine aldığı herşeyi parçalarına ayıran bir çöp öğütücü gibi davranarak ya da bozulmaz bir hücre gibi kendi içine gömülerek değil, ancak ‘’bütünleşerek’’ ve bir şarkı gibi içinde kaybolarak tadına varılacak ve anlamlı kılınacak birşeydir.
ALINTIDIR.