İnançlarda Bitkiler
"Eski Türlerde her sabah kadınlar bir ardıç dalı ile ateşlerini tazeler ve bu dal ile odalara tütsü vererek kötü ruhların kaçmalarını sağlarlardı. Bugün bu inanç Altaylılarla Kırgızlarda hâlâ yaşamaktadır (Ülkütaşır, 1963: 7).
"Eski Türklerde koyun toteminin unsuru ağaçtır" (Ülkütaşır, 1963: 7). Dört cihetin timsalî unsurlarından ağaç, doğunun unsurudur (Ülkütaşır, 1963: 7).
Dede Korkut'ta, düşmanlar Uruz'u bir ağaca asmak isterler. Uruz, ağaca, böyle kötü bir işe vasıta olmayı yakıştıramaz ve ona şöyle seslenir:
"Ağaç ağaç dir isem sana erinme ağaç
Mekke ile Medine'nin kapısı ağaç
Musa Kelimün asası ağaç
Büyük büyük suların köprüsü ağaç
Kara kara denizlerin gemisi ağaç
Şahı merdan Ali'nin Düldülünün eyeri ağaç
Zülfikârın kınıyla kabzası ağaç
Şah Hasanla Hüseyin'in beşiği ağaç
Eğer erdür eğer avratdur korhusu ağaç
Başın ala bakar olsam başsız ağaç
Dibin ala bakar olsam dipsiz ağaç
Meni sana asarlar götürmegil ağaç
Götürecek olur isen yigitligüm seni tutsun ağaç
Bizim ilde gerek idün ağaç
Kara Hindu kullarıma buyuraydım
Seni pare pare doğrayalardı ağaç" (Ergin, 1989:108-109).
Fergana Türkleri tek olarak yetişen ağaçları kutsal sayarlar. Bu telâkki Anadolu Türklerinde de vardır (Ülkütaşır, 1963:16). Anadolu'da kutsal sayılan ve gövdelerine çivi ve nal çakılan, dallarına bez bağlanan birtakım ağaçlar vardır (Ülkütaşır, 1963:16). "Sibirya Türkleri arasında, arzın tam ortasından göğe doğru uzanan ulu bir ağaç olduğuna inanılır. Bu ulu çam ağacı, Tanri Ülgen'in bulunduğu yere kadar uzanır. türk inancında, dünyanın merkezi Ötüken Yış olduğuna göre, atalarımızın tasavvurunda da bu ağaç orada idi. Ulu ağaçların (çam, ardıç, kayın gibi) bu ağaca nisbetle ıduk sayılıp hürmet görmesi, aynı zamanda Tanrı'ya gösterilen hürmetin bir işareti olmalı" (Ülkütaşır, 1963: 18).
Yazıtlarda Kültigin, halka "Mukaddes Ötüken Ormanı'nın halkı" (Kalafat, 1990:47) diye seslenir. Gök Türklerde Ötüken Ormanı mukaddesti. Onlar buradan ayrıldıklarında yok olacaklarına, soylarının devam etmeyeceğine inanırlardı. Çünkü "Eski türk hayatında ağaç ve orman insan hayatı üzerinde tesiri olan mukaddes varlıklardır. Türkler onları, yani onların iyelerini memnun ettikçe saadetin artacağına, bolluk ve bereket olacağına ve huzurlu yaşayacaklarına inanırlardı. Türklerin bu inancı Köktürk çağı kitabelerine kazınmıştır. Bu kitabelerde Türklerin Ötüken Yış'tan uzaklaşmaları hâlinde başlarına türlü belâların geldiğine ve geleceğine, burada yaşarlarsa huzur içinde ömür süreceklerine, sıkıntıya düşmeyeceklerine işaret edilir (Orkun, 1987: 40).
Anadolu'da, nazardan korunmak için evin bir köşesine üzerlik tohumu asılır. Yine nazardan korunmak için küçük küçük kesilen iğde dalı ipe dizilir ve insanlar bunu üzerlerinde taşırlar. İstanbul ve Karadeniz'de balıkçılar, nazardan korunmak için teknelere çitlenbik veya çatal karaağaç dalı, karaçalı dikeni, sarımsak vs. asarlar. Anadolu'da kekik, üzerine kor konarak tüttürülür. Üzerine bu tütünden gelen kimsenin nazara uğramayacağına inanılır.
Geceleyin, evden sarımsak çıkarılmasının felâket getireceğine inanılır. Aralarında kavga çıkacağı inancıyla, karı kocanın birbirlerine şaka için bile sarımsak gibi acı şeyler atması hoş karşılanmaz.
"Eski Türlerde her sabah kadınlar bir ardıç dalı ile ateşlerini tazeler ve bu dal ile odalara tütsü vererek kötü ruhların kaçmalarını sağlarlardı. Bugün bu inanç Altaylılarla Kırgızlarda hâlâ yaşamaktadır (Ülkütaşır, 1963: 7).
"Eski Türklerde koyun toteminin unsuru ağaçtır" (Ülkütaşır, 1963: 7). Dört cihetin timsalî unsurlarından ağaç, doğunun unsurudur (Ülkütaşır, 1963: 7).
Dede Korkut'ta, düşmanlar Uruz'u bir ağaca asmak isterler. Uruz, ağaca, böyle kötü bir işe vasıta olmayı yakıştıramaz ve ona şöyle seslenir:
"Ağaç ağaç dir isem sana erinme ağaç
Mekke ile Medine'nin kapısı ağaç
Musa Kelimün asası ağaç
Büyük büyük suların köprüsü ağaç
Kara kara denizlerin gemisi ağaç
Şahı merdan Ali'nin Düldülünün eyeri ağaç
Zülfikârın kınıyla kabzası ağaç
Şah Hasanla Hüseyin'in beşiği ağaç
Eğer erdür eğer avratdur korhusu ağaç
Başın ala bakar olsam başsız ağaç
Dibin ala bakar olsam dipsiz ağaç
Meni sana asarlar götürmegil ağaç
Götürecek olur isen yigitligüm seni tutsun ağaç
Bizim ilde gerek idün ağaç
Kara Hindu kullarıma buyuraydım
Seni pare pare doğrayalardı ağaç" (Ergin, 1989:108-109).
Fergana Türkleri tek olarak yetişen ağaçları kutsal sayarlar. Bu telâkki Anadolu Türklerinde de vardır (Ülkütaşır, 1963:16). Anadolu'da kutsal sayılan ve gövdelerine çivi ve nal çakılan, dallarına bez bağlanan birtakım ağaçlar vardır (Ülkütaşır, 1963:16). "Sibirya Türkleri arasında, arzın tam ortasından göğe doğru uzanan ulu bir ağaç olduğuna inanılır. Bu ulu çam ağacı, Tanri Ülgen'in bulunduğu yere kadar uzanır. türk inancında, dünyanın merkezi Ötüken Yış olduğuna göre, atalarımızın tasavvurunda da bu ağaç orada idi. Ulu ağaçların (çam, ardıç, kayın gibi) bu ağaca nisbetle ıduk sayılıp hürmet görmesi, aynı zamanda Tanrı'ya gösterilen hürmetin bir işareti olmalı" (Ülkütaşır, 1963: 18).
Yazıtlarda Kültigin, halka "Mukaddes Ötüken Ormanı'nın halkı" (Kalafat, 1990:47) diye seslenir. Gök Türklerde Ötüken Ormanı mukaddesti. Onlar buradan ayrıldıklarında yok olacaklarına, soylarının devam etmeyeceğine inanırlardı. Çünkü "Eski türk hayatında ağaç ve orman insan hayatı üzerinde tesiri olan mukaddes varlıklardır. Türkler onları, yani onların iyelerini memnun ettikçe saadetin artacağına, bolluk ve bereket olacağına ve huzurlu yaşayacaklarına inanırlardı. Türklerin bu inancı Köktürk çağı kitabelerine kazınmıştır. Bu kitabelerde Türklerin Ötüken Yış'tan uzaklaşmaları hâlinde başlarına türlü belâların geldiğine ve geleceğine, burada yaşarlarsa huzur içinde ömür süreceklerine, sıkıntıya düşmeyeceklerine işaret edilir (Orkun, 1987: 40).
Anadolu'da, nazardan korunmak için evin bir köşesine üzerlik tohumu asılır. Yine nazardan korunmak için küçük küçük kesilen iğde dalı ipe dizilir ve insanlar bunu üzerlerinde taşırlar. İstanbul ve Karadeniz'de balıkçılar, nazardan korunmak için teknelere çitlenbik veya çatal karaağaç dalı, karaçalı dikeni, sarımsak vs. asarlar. Anadolu'da kekik, üzerine kor konarak tüttürülür. Üzerine bu tütünden gelen kimsenin nazara uğramayacağına inanılır.
Geceleyin, evden sarımsak çıkarılmasının felâket getireceğine inanılır. Aralarında kavga çıkacağı inancıyla, karı kocanın birbirlerine şaka için bile sarımsak gibi acı şeyler atması hoş karşılanmaz.