İnternet Ortamında Hukuki Sorumluluk Nedir?
I. Genel Olarak
İnternet ortamı, çeşitli süjelerin birbirleri ile olan ilişkileri göz önünde tutulacak olursa, hukuki bakımdan geniş bir sorumluluk alanının doğumuna elverişli bir ortam oluşturur.
Söz konusu sorumluluk bir taraftan baş aktör durumundaki İSS'in kendi abonelerine karşı akdi sorumluluğu olarak ortaya çıkmakta; bununla sınırlı kalmayıp, abone sıfatı taşımayan üçüncü kişilere karşı oldukça yoğun bir akit dışı sorumluluk olasılığını da bünyesinde barındırmaktadır. İnternet'in kontrolsuz bir iletişim ağı oluşturması kişilik hakları ve özel yaşamın gizliliği için potansiyel bir tehdit içermektedir.
Diğer taraftan, İnternet ortamında fikri mülkiyet sınırsız sayıda İnternet kullanıcısının saniyeler süren müdahalesine maruz kalabilmekte; fikir ürünlerinin basit bir maus tıklaması ile kopyalanıp çoğaltılabilmeleri mümkün olabilmektedir. Bu durum fikir ve sanat ürünlerinin korunmasına ilişkin sorunları ön plana çıkarmaktadır.
İnternet'in hukuk ve ticaret alanına armağanı olan E-commerce bir taraftan satıcı ve tüketici için sınırsız olanaklar sağlarken, diğer taraftan, başta tüketicinin korunması ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin konularda yeni sorunların doğumuna neden olmaktadır.
Sorumluluk hukukuna ilişkin yukarıdaki tesbitlere, İnternet'in uluslararası terör ve suç örgütleri için cazip bir alan oluşturabileceği; küçüklere ilişkin şiddet ve porno yayınlarının sınırlanması ve denetlenmesinin Ceza Hukuku bakımından yeni sorunlara neden olması gerçeği de eklenmelidir.
Söz konusu edilmiş bulunan bu temel unsurlar dikkate alınarak, aşağıda İnternette sorumluluk hukukuna ilişkin bazı temel sorunların -özet olarak- tesbitine çalışılacaktır.
II. Akdi Sorumluluk
1. İnternet Servis Sağlayıcısının Abonesine Karşı Sorumluluğu
İSS ile abonesi ve aynı zamanda Web sitesi sahibi arasındaki akdi ilişkide İSS'nin kendi ediminin yerine getirilmesine ilişkin hukuki sorumluluğunu belli ölçüler içinde sınırlandırması mümkün olabilecektir. İSS'nin abonelere ve Web sitesi sahiplerine sunduğu hizmet Borçlar Kanunu'nun 99 ve 100. maddeleri çerçevesinde "imtiyaz suretiyle verilen bir sanatın icrası" niteliği taşımadığı için İSS'nin sorumsuzluk klozlarından geniş olarak yararlanması mümkündür.
İSS aynı zamanda başka hizmetler de verebilir; örneğin borsa bilgileri, döviz kurları, banka faizleri, uçak tarifeleri vb. gibi bazı bilgiler yayınlar. İSS'nın bu bilgilerden / yayından da sorumlu olduğu kabul edilmelidir. İSS doğrudan doğruya yayıncı durumundadır ve şüphesiz yaptığı yayından - yaydığı bilgiden sorumlu tutulmalıdır. Bununla beraber burada bir ayırım yapmak icap edecektir. Yayınlanan bilginin İSS tarafından kontrolü ve denetlenmesi imkanı yok ise, diğer bir deyişle bilgi bir kaynaktan gelip doğrudan doğruya yayınlanacak tür ve nitelikte bir bilgi ise veya bilginin geliş ve yayına alınış prosedürü bu türden ise, İSS'nın herhangi bir sorumluluğundan söz edilemez.
2. Hosting'den Sorumluluk
İSS çoğu zaman, hatta işin niteliği icabı, aynı zamanda host olarak da hizmet verir. Basit bir örnek olmak üzere, ekranda görülen reklamları verebiliriz. Reklam vermek -veya herhangi bir konuda üçüncü kişilere bir bilgi, haber iletmek- isteyen kişiler bu yayını ISS'nin sayfası üzerinden yapabilmektedirler. Bu durumda söz konusu reklamdan - veya herhangi bir yayından- İSS şirketin abonelerine karşı da sorumluluğunun olup olmayacağı tartışılabilir. Prensip itibariyle, İSS bu faraziyede sadece bir yayın ortamı fonksiyonu gördüğü cihetle, yayından ötürü zarar gören abonelerin ve/veya diğer üçüncü kişilerin İSS'na, müracaat hakkına sahip olması söylenemeyecektir. Aynı şekilde İSS bir imtiyaza dayanarak ve/veya münhasır bir yetki içinde hizmet vermediği için de yayınladığı üçüncü kişilere ait bilgilerden maruz kaldığı zararlar dolayısı ile abonelere ve /veya diğer üçüncü kişilere karşı sorumluluk taşıması kabul edilemez.
Host fonksiyonunu gören bir İSS'nın bu fonksiyonu dolayısı ile kamu hukukundan, özellikle ceza hukukundan doğan sorumluluğu olabilir mi? Örneğin, yayınladığı bilgide suç olduğu kabul edildiği takdirde İSS'nın da cezai sorumluluğu cihetine gidilebilecek midir?
Kanaatımızca, burada konuyu iki yönden ele almak doğru olacaktır. Yapılan yayını İSSnın denetlemesinin teknik açıdan mümkün olması ve İSSnın böyle bir mükellefiyet altında bulunması ile yayını denetlemenin teknik açıdan mümkün olmaması ve bu nedenle de ne akdî ve ne de kanunî olarak İSSnın sorumlu tutulamayacağı.
3. İnternet Servis Sağlayıcısının Web Sitesi Dolayısı ile Sorumluluğu
İSSnın Web sitesi dolayısı ile sorumluluğu da irdelenmelidir. Sitenin düzeninden dolayı İSSndan destek alan diğer Web sitesi sahipleri herhangi bir zarara uğradıkları takdirde kanaatımızca doğrudan doğruya İSS sorumlu olacaktır. Bu hüküm, site kim tarafından ve ne suretle düzenlenmiş olursa olsun aynıdır. Bir istisna olarak İSS'nın destek vermeyi kabul ettiği Web sitelerinin malikleri ile yaptığı sözleşmelere, bu gibi sorumluluktan beri olacağına dair kayıt koyması hali düşünülebilir. Bununla beraber, işin niteliği dikkate alınarak bu tarz adem-i mes'uliyet kayıtlarının muteberliği de tartışma konusu olabilir.
Web sitesinin çalışmasından doğacak sorumluluğa gelince: Bu konuda sorumluluk İSS'na aittir. Hatta, sitenin site maliki tarafından hazırlatılmış olması halinde dahi, işi itirazsız kabul eden İSS artık işletmenin sorumluluğunu üstlenmiş olur.
III. Akit Dışı Sorumluluk
1. Kişilik Haklarına Tecavüzden Doğan Sorumluluk
İnternet sağladığı sınırsız yararlar yanında, kötü niyetli kullanımlara olanak sağlayan teknik yapısı ve yaygın etkileme gücü dolayısıyla kişilik hakları bakımından potansiyel bir tehlikeyi de bünyesinde barındırmaktadır. Aslında, kişilik haklarına yönelebilecek saldırılar açısından yazılı ve görsel medya ile İnternet arasında büyük bir fark mevcut değildir. Günümüzde yazılı ve görsel yayın araçları ile kişinin kişilik haklarına ve özellikle gizlilik alanına yöneltilen haksız saldırılara ilişkin örneklere Mukayeseli Hukuk literatüründe ve Türk ve yabancı mahkeme kararlarında rastlamak mümkündür. İnternetin bu alanda oynayabileceği olumsuz rol halen yazılı ve görsel basında yaygın olarak kullanılan "gizli kameralar", "paparazziler" vb. göz önünde bulundurulursa abartılmamalıdır. İnternetin bu alandaki en önemli farkı "failin" belirlenmesindeki güçlükte ortaya çıkar. Failin belirlenmesi sorununa paralel surette ve İnternetin uluslararası kullanım olanaklarına bağlı olarak, yetkili mahkemenin belirlenmesi; uygulanacak hukukun tayini vb. gibi Devletler Hususi Hukuku sorunları da gündeme gelebilecektir.
Yazılı ve görsel basın yolu ile kişilik haklarına tecavüz hallerinde mütecaviz soyut olarak "basın" değil; somut bir "yazar" veya "yayıncı"dır. İnternet yolu ile kişilik haklarına vaki tecavüzde de mütecavizin "İnternet" değil, somut bir kişi olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.
Sorumluluk Hukukunda, 19. yüzyılın başlarında tekniğin gelişmesine ve gündelik hayattaki etkilerine paralel olarak "kusursuz sorumluluk" ilkesi önemli bir sorumluluk ilkesi olarak geliştirilmiştir. Bu anlamda, Borçlar Kanunumuzun "istihdam edenin sorumluluğu"na ilişkin düzenlemesinde (BK md. 55 vd.) olduğu gibi, İnternet yolu ile kişilik haklarına yönelebilecek saldırı nedeni ile İnternet kuruluşunun sorumluluğunda da (de lege feranda) ne "İnternet kuruluşunun" ne de "mütecavizin" kusurunun aranması gerekmez. Esasen, BK'nun (3444 sayılı kanunla değişik) 49.maddesinde kusurdan hiç söz edilmemesi, maddenin kusursuz sorumluluk hallerinde de uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır.
Halen Türk pozitif hukukunda kusursuz sorumluluk esasını benimseyen özel bir düzenleme yer almadığı için, İnternet yolu ile kişilik haklarına tecavüz halinde failin belirlenmesi ve kusurun ispatındaki zorluk nedeni ile maddi ve manevi tazminat davaları değil; MK 24/d. maddesinde belirtilen, henüz tecavüz başlamadan önce yakın ve ciddi bir tecavüz ihtimalinin bulunması halinde açılabilecek "tecavüzün önlenmesi davası"; sürmekte olan tecavüzlere karşı açılabilecek "tecavüze son verilmesi" (tecavüzün men'i veya tecavüzün durdurulması) davası ve tecavüzün hukuka aykırılığının tespiti davası yaygın bir uygulama alanı bulabilecektir.
2. Kişiliğin Hukuki İşlemle Tecavüze Karşı Korunması
İnternet ortamında alışveriş olanağının giderek yaygınlaşması; sanal ortamda mağaza açan ve mal pazarlayan şirketlerin çoğalması İnternet kullanıcılarının serbest iradeleri ile girişecekleri hukuki işlemlerde özel olarak korunmaları ihtiyacını gündeme getirebilecektir.
Pozitif hukukumuzda bu alandaki Tüketicinin Korunması Hakkında 4077 sayılı Kanun hükümlerinde gazete, radyo, televizyon vesair yollarla halka duyurularak düzenlenen kampanyalı satışlara ilişkin sınırlamalar (md. 7, md. 11/ Ek fıkralar ile md. 13 vd. cezai hükümler) İnternet yolu ile yapılan E-commerce alanında da uygulanabilecektir.
I. Genel Olarak
İnternet ortamı, çeşitli süjelerin birbirleri ile olan ilişkileri göz önünde tutulacak olursa, hukuki bakımdan geniş bir sorumluluk alanının doğumuna elverişli bir ortam oluşturur.
Söz konusu sorumluluk bir taraftan baş aktör durumundaki İSS'in kendi abonelerine karşı akdi sorumluluğu olarak ortaya çıkmakta; bununla sınırlı kalmayıp, abone sıfatı taşımayan üçüncü kişilere karşı oldukça yoğun bir akit dışı sorumluluk olasılığını da bünyesinde barındırmaktadır. İnternet'in kontrolsuz bir iletişim ağı oluşturması kişilik hakları ve özel yaşamın gizliliği için potansiyel bir tehdit içermektedir.
Diğer taraftan, İnternet ortamında fikri mülkiyet sınırsız sayıda İnternet kullanıcısının saniyeler süren müdahalesine maruz kalabilmekte; fikir ürünlerinin basit bir maus tıklaması ile kopyalanıp çoğaltılabilmeleri mümkün olabilmektedir. Bu durum fikir ve sanat ürünlerinin korunmasına ilişkin sorunları ön plana çıkarmaktadır.
İnternet'in hukuk ve ticaret alanına armağanı olan E-commerce bir taraftan satıcı ve tüketici için sınırsız olanaklar sağlarken, diğer taraftan, başta tüketicinin korunması ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin konularda yeni sorunların doğumuna neden olmaktadır.
Sorumluluk hukukuna ilişkin yukarıdaki tesbitlere, İnternet'in uluslararası terör ve suç örgütleri için cazip bir alan oluşturabileceği; küçüklere ilişkin şiddet ve porno yayınlarının sınırlanması ve denetlenmesinin Ceza Hukuku bakımından yeni sorunlara neden olması gerçeği de eklenmelidir.
Söz konusu edilmiş bulunan bu temel unsurlar dikkate alınarak, aşağıda İnternette sorumluluk hukukuna ilişkin bazı temel sorunların -özet olarak- tesbitine çalışılacaktır.
II. Akdi Sorumluluk
1. İnternet Servis Sağlayıcısının Abonesine Karşı Sorumluluğu
İSS ile abonesi ve aynı zamanda Web sitesi sahibi arasındaki akdi ilişkide İSS'nin kendi ediminin yerine getirilmesine ilişkin hukuki sorumluluğunu belli ölçüler içinde sınırlandırması mümkün olabilecektir. İSS'nin abonelere ve Web sitesi sahiplerine sunduğu hizmet Borçlar Kanunu'nun 99 ve 100. maddeleri çerçevesinde "imtiyaz suretiyle verilen bir sanatın icrası" niteliği taşımadığı için İSS'nin sorumsuzluk klozlarından geniş olarak yararlanması mümkündür.
İSS aynı zamanda başka hizmetler de verebilir; örneğin borsa bilgileri, döviz kurları, banka faizleri, uçak tarifeleri vb. gibi bazı bilgiler yayınlar. İSS'nın bu bilgilerden / yayından da sorumlu olduğu kabul edilmelidir. İSS doğrudan doğruya yayıncı durumundadır ve şüphesiz yaptığı yayından - yaydığı bilgiden sorumlu tutulmalıdır. Bununla beraber burada bir ayırım yapmak icap edecektir. Yayınlanan bilginin İSS tarafından kontrolü ve denetlenmesi imkanı yok ise, diğer bir deyişle bilgi bir kaynaktan gelip doğrudan doğruya yayınlanacak tür ve nitelikte bir bilgi ise veya bilginin geliş ve yayına alınış prosedürü bu türden ise, İSS'nın herhangi bir sorumluluğundan söz edilemez.
2. Hosting'den Sorumluluk
İSS çoğu zaman, hatta işin niteliği icabı, aynı zamanda host olarak da hizmet verir. Basit bir örnek olmak üzere, ekranda görülen reklamları verebiliriz. Reklam vermek -veya herhangi bir konuda üçüncü kişilere bir bilgi, haber iletmek- isteyen kişiler bu yayını ISS'nin sayfası üzerinden yapabilmektedirler. Bu durumda söz konusu reklamdan - veya herhangi bir yayından- İSS şirketin abonelerine karşı da sorumluluğunun olup olmayacağı tartışılabilir. Prensip itibariyle, İSS bu faraziyede sadece bir yayın ortamı fonksiyonu gördüğü cihetle, yayından ötürü zarar gören abonelerin ve/veya diğer üçüncü kişilerin İSS'na, müracaat hakkına sahip olması söylenemeyecektir. Aynı şekilde İSS bir imtiyaza dayanarak ve/veya münhasır bir yetki içinde hizmet vermediği için de yayınladığı üçüncü kişilere ait bilgilerden maruz kaldığı zararlar dolayısı ile abonelere ve /veya diğer üçüncü kişilere karşı sorumluluk taşıması kabul edilemez.
Host fonksiyonunu gören bir İSS'nın bu fonksiyonu dolayısı ile kamu hukukundan, özellikle ceza hukukundan doğan sorumluluğu olabilir mi? Örneğin, yayınladığı bilgide suç olduğu kabul edildiği takdirde İSS'nın da cezai sorumluluğu cihetine gidilebilecek midir?
Kanaatımızca, burada konuyu iki yönden ele almak doğru olacaktır. Yapılan yayını İSSnın denetlemesinin teknik açıdan mümkün olması ve İSSnın böyle bir mükellefiyet altında bulunması ile yayını denetlemenin teknik açıdan mümkün olmaması ve bu nedenle de ne akdî ve ne de kanunî olarak İSSnın sorumlu tutulamayacağı.
3. İnternet Servis Sağlayıcısının Web Sitesi Dolayısı ile Sorumluluğu
İSSnın Web sitesi dolayısı ile sorumluluğu da irdelenmelidir. Sitenin düzeninden dolayı İSSndan destek alan diğer Web sitesi sahipleri herhangi bir zarara uğradıkları takdirde kanaatımızca doğrudan doğruya İSS sorumlu olacaktır. Bu hüküm, site kim tarafından ve ne suretle düzenlenmiş olursa olsun aynıdır. Bir istisna olarak İSS'nın destek vermeyi kabul ettiği Web sitelerinin malikleri ile yaptığı sözleşmelere, bu gibi sorumluluktan beri olacağına dair kayıt koyması hali düşünülebilir. Bununla beraber, işin niteliği dikkate alınarak bu tarz adem-i mes'uliyet kayıtlarının muteberliği de tartışma konusu olabilir.
Web sitesinin çalışmasından doğacak sorumluluğa gelince: Bu konuda sorumluluk İSS'na aittir. Hatta, sitenin site maliki tarafından hazırlatılmış olması halinde dahi, işi itirazsız kabul eden İSS artık işletmenin sorumluluğunu üstlenmiş olur.
III. Akit Dışı Sorumluluk
1. Kişilik Haklarına Tecavüzden Doğan Sorumluluk
İnternet sağladığı sınırsız yararlar yanında, kötü niyetli kullanımlara olanak sağlayan teknik yapısı ve yaygın etkileme gücü dolayısıyla kişilik hakları bakımından potansiyel bir tehlikeyi de bünyesinde barındırmaktadır. Aslında, kişilik haklarına yönelebilecek saldırılar açısından yazılı ve görsel medya ile İnternet arasında büyük bir fark mevcut değildir. Günümüzde yazılı ve görsel yayın araçları ile kişinin kişilik haklarına ve özellikle gizlilik alanına yöneltilen haksız saldırılara ilişkin örneklere Mukayeseli Hukuk literatüründe ve Türk ve yabancı mahkeme kararlarında rastlamak mümkündür. İnternetin bu alanda oynayabileceği olumsuz rol halen yazılı ve görsel basında yaygın olarak kullanılan "gizli kameralar", "paparazziler" vb. göz önünde bulundurulursa abartılmamalıdır. İnternetin bu alandaki en önemli farkı "failin" belirlenmesindeki güçlükte ortaya çıkar. Failin belirlenmesi sorununa paralel surette ve İnternetin uluslararası kullanım olanaklarına bağlı olarak, yetkili mahkemenin belirlenmesi; uygulanacak hukukun tayini vb. gibi Devletler Hususi Hukuku sorunları da gündeme gelebilecektir.
Yazılı ve görsel basın yolu ile kişilik haklarına tecavüz hallerinde mütecaviz soyut olarak "basın" değil; somut bir "yazar" veya "yayıncı"dır. İnternet yolu ile kişilik haklarına vaki tecavüzde de mütecavizin "İnternet" değil, somut bir kişi olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.
Sorumluluk Hukukunda, 19. yüzyılın başlarında tekniğin gelişmesine ve gündelik hayattaki etkilerine paralel olarak "kusursuz sorumluluk" ilkesi önemli bir sorumluluk ilkesi olarak geliştirilmiştir. Bu anlamda, Borçlar Kanunumuzun "istihdam edenin sorumluluğu"na ilişkin düzenlemesinde (BK md. 55 vd.) olduğu gibi, İnternet yolu ile kişilik haklarına yönelebilecek saldırı nedeni ile İnternet kuruluşunun sorumluluğunda da (de lege feranda) ne "İnternet kuruluşunun" ne de "mütecavizin" kusurunun aranması gerekmez. Esasen, BK'nun (3444 sayılı kanunla değişik) 49.maddesinde kusurdan hiç söz edilmemesi, maddenin kusursuz sorumluluk hallerinde de uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır.
Halen Türk pozitif hukukunda kusursuz sorumluluk esasını benimseyen özel bir düzenleme yer almadığı için, İnternet yolu ile kişilik haklarına tecavüz halinde failin belirlenmesi ve kusurun ispatındaki zorluk nedeni ile maddi ve manevi tazminat davaları değil; MK 24/d. maddesinde belirtilen, henüz tecavüz başlamadan önce yakın ve ciddi bir tecavüz ihtimalinin bulunması halinde açılabilecek "tecavüzün önlenmesi davası"; sürmekte olan tecavüzlere karşı açılabilecek "tecavüze son verilmesi" (tecavüzün men'i veya tecavüzün durdurulması) davası ve tecavüzün hukuka aykırılığının tespiti davası yaygın bir uygulama alanı bulabilecektir.
2. Kişiliğin Hukuki İşlemle Tecavüze Karşı Korunması
İnternet ortamında alışveriş olanağının giderek yaygınlaşması; sanal ortamda mağaza açan ve mal pazarlayan şirketlerin çoğalması İnternet kullanıcılarının serbest iradeleri ile girişecekleri hukuki işlemlerde özel olarak korunmaları ihtiyacını gündeme getirebilecektir.
Pozitif hukukumuzda bu alandaki Tüketicinin Korunması Hakkında 4077 sayılı Kanun hükümlerinde gazete, radyo, televizyon vesair yollarla halka duyurularak düzenlenen kampanyalı satışlara ilişkin sınırlamalar (md. 7, md. 11/ Ek fıkralar ile md. 13 vd. cezai hükümler) İnternet yolu ile yapılan E-commerce alanında da uygulanabilecektir.