İşitme Engelli Çocuğu Olan Ailelere Öneriler

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Konuşma dili ile iletişim kuran işitme engelli bir birey, toplum içinde daha özgür bir biçimde iletişim kurabilir. Dolayısıyla günlük yaşantılarında ve aile hayatında daha bağımsız olabilir. Yüksek okulda okuma avantajları, iş olanakları, sosyal güvence şansları daha fazla olur.

İşitme engelli çocuklar, gerektiği gibi uyarılırsa ve yardım alırlarsa konuşmaların büyük bir kısmını algılayabilirler, normale yakın bir konuşma becerisi kazanabilirler.

İşitme engelli çocukların bazıları ailelerin katılımı, profesyonellerin desteği ile çevrelerindeki insanların konuştuklarını dinlemeyi öğrenebilmekte ve onların konuşmalarından bazı konuşma becerileri kazanabilmektedir. Bazıları ise, yeterli bir konuşma becerisinin gelişimi için daha organize eğitim programlarına ihtiyaç duymaktadır.

Normal işiten çocuklar arasında olduğu gibi, işitme engelli çocuklar arasında da bireysel farklılıklar vardır. Ancak bu işitme engelli çocuklar arasındaki bireysel farklılıklar, normal işiten çocuklar arasındaki farklılıklardan çok daha fazladır. Çünkü işitme kaybının derecesi, kaybın başlangıç yaşı, işitme cihazı kullanma yaşı, eğitime başlama yaşı gelişimi etkileyen çok önemli faktörlerdir.

İşitme engelli çocuklarda konuşma becerilerinin kazanılması hem çocuğun özelliklerinden, hem de bazı dış faktörlerden etkilenmektedir. Çocuğun kendine has özellikleri, sensori-nöral işitme kaybı seviyesi, işitme kaybının başlama yaşı, görsel keskinlik, sentral sinir sisteminin yapılanması veya hasarı, perifal sinir sisteminin yapısı veya hasarı vb.dir. Dış faktörler ise, işitme cihazı önerilme ve kullanma yaşı, işitme cihazı, eğitime başlama yaşı, uygulanan eğitim metodu, sosyo-eğitimsel pratikler ve deneyimler, çevresel iletişimler, ailenin başetme becerileri, çocuğun yaşıtları ile iletişim tarzıdır. Çocuğun kendine has özellikleri değiştirilemezken; dış faktörler işitme engelli çocukların konuşma becerilerini etkileyecek biçimde düzenlenebilir veya değiştirilebilir. Dolayısıyla, dış faktörlerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi, konuşma becerilerini düzenlemeye yönelik herhangi bir eğitim programının en önemli kısmıdır.
 
İYİ BİR KONUŞMA GELİŞİMİ İÇİN VAZGEÇİLMEZ TEMEL İLKELER ŞUNLARDIR:

1-İŞİTME KAYBININ ERKEN FARKEDİLMESİ, TANISININ KONMASI:
Teknolojinin gelişmesi ile erken bebeklikte işitme kaybı tanısı konmakta, işitme cihazları birkaç aylıktan itibaren seçilebilmektedir. Böylece bebek, annesinin doğal konuşma şekillerini nesnelerle ya da olaylarla birlikte almaktadır. Çocuğun bu şekilde işitsel uyaranları alması, vokalizasyonlarını artırmakta ve çeşitlendirmektedir. Bu sayede aldığı geribildirimler, çıkardığı sesin kalitesini artırmakta ve ileride konuşmayı kazanmasına destek olmakta, dil gelişimi daha etkin biçimde gerçekleşmektedir.

2-UYGUN DUYUM CİHAZLARI: Uygun duyum cihazının seçimi, her bir çocuğun ihtiyacına bağlıdır.bu cihazların herhangi biri kullanılırken, konuşma becerilerinin en iyi şekilde gelişebilmesi için eğitimcinin ve klinisyenin konuşmanın akustik özelliklerine tanışık olması, cihazların her bir çocukta ne tip bir konuşma paterni oluşturacağını bilmesi, çocuk için seçilen cihazın en uygun cihaz olduğundan emin olması ve cihazların iyi akustik ortamlarda kullanılması gerektiğinin farkında olması gerekmektedir.

3-İŞİTSEL BECERİLERİN GELİŞTİRİLMESİ: Konuşmanın üretilmeden önce anlaşılması gerekmektedir. İnsanlar, kendilerine söylenenleri anlayabilmek için kulaklarına, gözlerine ve derilerine gelen mesajları fark etmek, ayırt etmek ve tanımlamak, konuşma sırasındaki duyumsal geribildirimlerin farkında olmak zorundadırlar. İşitme cihazı ile işitmeyi sağlamak yeterli değildir; bu çok kolaydır. Asıl zor olan, bilinçli çabayı gerektiren duyulanı anlamayı geliştirmektir. Konuşma uyaranlarının anlaşılıp, ayırt edilmesi duyulmasından daha önemlidir. Dinleme becerisi kazandırarak işitme engelli bir çocuğun işitme kaybını değiştiremeyiz ama işitme eğitiminden edinecekleri deneyim kanalıyla çevresiyle daha yakın ilişkiye girmesini, hangi cisimlerin ses verdiği, hangilerinin vermediği konusunda bilgi sahibi olmasını, konuşmasının ritmini algılayabilmesini sağlamış oluruz.

4-NORMAL DİL GELİŞİMİNİN BASAMAKLARININ İZLENMESİ: Bilindiği gibi, normal işiten bir çocukta lisan gelişimi, yeterli işitsel uyaran varsa otomatik olarak meydana gelir. Lisanın tam gelişimi, normal işiten bir çocuk için bile zor ve uzun bir işlemdir ve yeni doğan bir bebeğin iletişim için kelimeleri denemeden önce bir yıl dinleme deneyimine ihtiyacı olmaktadır. İşitme engelli çocuk, bu dinleme deneyimini kaçırmaktadır. Eğer çocuk, işitme kaybı öncesinde konuşma seslerini hiç duymadıysa, seslerin anlamlarını öğrenmesinde yeni doğan bir bebekten farkı olmayacaktır. Bu nedenle, işitme kaybı olan çocuğun eğitiminde normal işiten bir çocuğun lisan gelişimi temel alınmalıdır.

5-UYGUN ORTAMIN OLUŞTURULMASI: İşitme engelli çocukların konuşmalarını geliştirmek için hazırlanan eğitim programlarında, eğitim, bir kiliniğin, bir sınıfın duvarları arasına veya bir eğitimciyle çalışma saatleri içine sıkıştırılmamalıdır. Eğitim, evde ve sosyal yaşantıda da süreklilik kazanmalıdır. Anne-baba çocuğun dikkatini bütün çevre seslerine çekmeli ve ihtiyacı olan kelimelerle desteklemeli; işitsel uyaranları artırmalı, zenginleştirmeli;çevredeki diğer insanlarla ve çocuklarla ilişki kurması, nasıl davranması gerektiğini öğrenmesi, bağımsız olması, kendine güven duygusunun gelişmesi için normal çevreyi sağlamalıdır.

6-AİLE EĞİTİMİNİN BAŞLAMASI: Günlük yaşam becerileri, anadili ve sosyal davranışlar ilk olarak aileden öğrenilir. Bu nedenle aile, işitme engelli çocuğun lisanı öğrenmesinde çok önemlidir. Çünkü gerçek deneyimler, aile çevresinde tekrarlı aktiviteler sonucunda kazanılır. Sözel iletişimi geliştirmek için anne-babanın çocuğunun işitme kaybını, işitme kaybının derecesine ve ihtiyaçlarına uygun aleti, eğitimin ilkelerini, konuşmayı algılama ve konuşmayı üretme stratejilerini benimsemesi gerekmektedir.
Çocukların konuşmaya bağlı iletişim becerilerini en iyi şekilde kazanabilmesi, bireysel cihazları olmasına, bilişsel düzeylerine, motor gelişimlerine, kendi başına hareket etme becerilerine, kişisel ve sosyal yaşantılarına bağlıdır. Eğitimde yararlanılacak konular ve kavramlar günlük yaşamdan seçilmeli ve çocuğun gelişimine uygun olmalıdır. Eğer eğitim içerisinde bazı teknikler çok fazla ve seçilerek kullanılırsa, işitme engelli bir çocuk, derste öğrendiğini günlük yaşama taşımada, diğer kişilerle iletişim kurmada problemlerle karşılaşmaktadır.
Konuşma eğitimi, sadece belirli konuşma paternlerine bağlı kalmamalı, çocuğun konuşma ile iletişim kurmaya istekli olmasına; anlatma, soru sorma, açıklama, tanımlama, tartışma gibi yetişkinlerin kullandığı konuşma paternlerine de bağlı olmalıdır.
Konuşmayı öğrenme sürecinin ilk aşaması, sesli- sessiz harflerin tekrarlatılmasından çok, doğru tonlama ile vokalizasyon yapılmasıdır.
İletişime girdikleri ortamda kullanılan anlamlı konuşmalar formal eğitimden daha fazla yarar sağlamaktadır.

7-ENTEGRASYONUN YAPILMASI: İşitme engelli çocuğun, işitme engelliler için açılmış olan özel ilköğretim okullarına veya özel eğitim sınıflarına yerleştirilmesinden sakınılmalıdır. Uygun düzenlemeler yapılarak, eğitim ihtiyaçlarına uygun programlar hazırlanarak, işitsel rehabilitasyon desteği ile entegrasyonun şartları oluşturularak normal işiten çocuklarla birlikte öğretime devam etmesi sağlanmalıdır.
 
Geri
Top