İşitsel Sanat Nedir?
Ses Sanatı
Ses Sanatı (ya da İşitsel Sanat) 1970’lerin sonlarında önemli bir kategori düzeyine ulaşırken bütün dünyadaki sanatçıların sesler kullanan çalışmalarla ilgilenmeleriyle birlikte 1990’larda da iyi bilinen bir konuma gelmişti. Sesler doğal insan sesleri, müzikal, teknolojik ya da akustik olabilirken, eserler de resim ve heykelin yanı sıra Montaj, Enstalâsyon, Video, Performans ve Kinetik Sanat şekline bürünebiliyordu.
Ses sanatının kökenleri 20. yüzyılın başlarına götürülebilir. Müzik ile sanat arasındaki ilişki, soyutlamanın gelişmesinin arkasındaki itici güçtü. Gürültüler sanatı Fütüristler ile Dadacılar tarafından keyfedilmiş ve 1950’lerde Amerikalı besteci John Cage tarafından geliştirilmişti. Cage, ‘sessiz’ çalışması 433′te (1952) esinlendiği önemli bir kaynak olarak, ‘ışıklar, gölgeler ve parçacıkların havaalanı’ diye nitelediği Robert Rauschenberg’in White Paintins’ini (1951) aktarmıştı. Müzik’i sesler ve gürültüler bileşimi olarak yeniden tanımlayan Cage, l950’li ve 1960’lı yılların görsel sanatçıları, özellikle de isimleri Beat, Neo Dada, Fluxus ve performans sanatıyla (ki bunlar 1970’lerin ses ve performans sanatçıları Laurie Anderson ve Robert Wilson’ın gözünde de etkili olmuş hareketlerdi) beraber anılan sanatçılar nezdinde önemli bir figürdü.
Rauschenberg’in kariyerinde şu önemli eserler yer alıyordu Tualin arkasındaki üç radyo ve yüzeyde iki ayar düğmesiyle bır kombine resim olan Broadcast (1959); İsveçli mühendis Billy Klüver’le (1927 – ) işbirliğiyle yapılmış bir heykelvari ses ortamı olan Oracle (1962— 1965); yıkılmış sandalyeler imajı vermek için izleyicilerin sesleriyle etkinleşen gizli ışıklarıyla devasa bir pleksiglas ekran olan Soundings (1968). Soundings, sanatçıların yeni teknolojilerle deneyler yaprnasını kolaylaştıran bir kurum olan E.A.T.’nin mühendis üyeleriyle birlikte yapılmıştı.
İlk ses eserlerinin birçoğu 1964’te New York’ta Cordier &Ekstrom galerisindc “For Eyes and Ears” sergisinde gösterilmişti. Bu sergide Dadacılar Marcel Duchamp ve Man Ray’in gürültü çıkaran nesneleri, Klüver’in ses enstalâsyonu. Rauschenberg ile kinetik sanatçılar Jean Tinguely ve Takis gibi çağdaş uygulamacıların eserleri, ayrıca sanatçılar ile besteciler, sanatçılar ile mühendislerin işbirliğiyle ortaya çıkardıkları çalışmalar yer alıyordu.
Amerikalı Lee Ranaldo (1956 doğumlu) ve İngiliz Brian Eno (1948 doğumlu). Müzikal fonlarıyla tanımlanmaktan ziyade onlarla zenginleştirilen görsel sanat parçaları üretmişlerdi. Eno ayrıca, Anderson gibi ses sanatçıları ve Mimmo Paladino gibi başka görsel sanatçılarla çalışmıştı. Nasıl Anderson, Ranaldo ve Eno yüksek sanat ile popüler kültürün kimi yönlerini kaynaştırmayı başarmışlarsa, son dönemin ses sanatı da ku1üp kültüründen ve elektronik müziğin kullanılmasından beslenmektedir. İngiliz Robin Rimbaud, nam—ı diğer Scanner, kulüp, radyo ve televizyon için ses kolajları yaratmış; ayrıca, Avusturyalı Katarina Matiasek (1965 doğumlu) ve İngiliz Paul Farrington, nam—ı diğer Tonne gibi sanatçılarla işbirliğine girmiştir. 2000′de Londra’da Hayward Gallery de düzenlenen “Sonic Boom: The Art of Sound” sergisi, görsel sanatlarla bağlantılı olarak sesten faydalanan çağdaş sanatçıların sayısında büyük bir artış olduğunu gösteriyordu. Ses sanatı izleyiciyi pek çok duygusunu harekete geçiren algı deneyimlerine açmanın yanı sıra, esnek ve görece hala keşfedilmemiş bir araç olarak da dijital teknolojide ve internette yeni gelişmelere açıktır.
Ses Sanatı
Ses Sanatı (ya da İşitsel Sanat) 1970’lerin sonlarında önemli bir kategori düzeyine ulaşırken bütün dünyadaki sanatçıların sesler kullanan çalışmalarla ilgilenmeleriyle birlikte 1990’larda da iyi bilinen bir konuma gelmişti. Sesler doğal insan sesleri, müzikal, teknolojik ya da akustik olabilirken, eserler de resim ve heykelin yanı sıra Montaj, Enstalâsyon, Video, Performans ve Kinetik Sanat şekline bürünebiliyordu.
Ses sanatının kökenleri 20. yüzyılın başlarına götürülebilir. Müzik ile sanat arasındaki ilişki, soyutlamanın gelişmesinin arkasındaki itici güçtü. Gürültüler sanatı Fütüristler ile Dadacılar tarafından keyfedilmiş ve 1950’lerde Amerikalı besteci John Cage tarafından geliştirilmişti. Cage, ‘sessiz’ çalışması 433′te (1952) esinlendiği önemli bir kaynak olarak, ‘ışıklar, gölgeler ve parçacıkların havaalanı’ diye nitelediği Robert Rauschenberg’in White Paintins’ini (1951) aktarmıştı. Müzik’i sesler ve gürültüler bileşimi olarak yeniden tanımlayan Cage, l950’li ve 1960’lı yılların görsel sanatçıları, özellikle de isimleri Beat, Neo Dada, Fluxus ve performans sanatıyla (ki bunlar 1970’lerin ses ve performans sanatçıları Laurie Anderson ve Robert Wilson’ın gözünde de etkili olmuş hareketlerdi) beraber anılan sanatçılar nezdinde önemli bir figürdü.
Rauschenberg’in kariyerinde şu önemli eserler yer alıyordu Tualin arkasındaki üç radyo ve yüzeyde iki ayar düğmesiyle bır kombine resim olan Broadcast (1959); İsveçli mühendis Billy Klüver’le (1927 – ) işbirliğiyle yapılmış bir heykelvari ses ortamı olan Oracle (1962— 1965); yıkılmış sandalyeler imajı vermek için izleyicilerin sesleriyle etkinleşen gizli ışıklarıyla devasa bir pleksiglas ekran olan Soundings (1968). Soundings, sanatçıların yeni teknolojilerle deneyler yaprnasını kolaylaştıran bir kurum olan E.A.T.’nin mühendis üyeleriyle birlikte yapılmıştı.
İlk ses eserlerinin birçoğu 1964’te New York’ta Cordier &Ekstrom galerisindc “For Eyes and Ears” sergisinde gösterilmişti. Bu sergide Dadacılar Marcel Duchamp ve Man Ray’in gürültü çıkaran nesneleri, Klüver’in ses enstalâsyonu. Rauschenberg ile kinetik sanatçılar Jean Tinguely ve Takis gibi çağdaş uygulamacıların eserleri, ayrıca sanatçılar ile besteciler, sanatçılar ile mühendislerin işbirliğiyle ortaya çıkardıkları çalışmalar yer alıyordu.
Amerikalı Lee Ranaldo (1956 doğumlu) ve İngiliz Brian Eno (1948 doğumlu). Müzikal fonlarıyla tanımlanmaktan ziyade onlarla zenginleştirilen görsel sanat parçaları üretmişlerdi. Eno ayrıca, Anderson gibi ses sanatçıları ve Mimmo Paladino gibi başka görsel sanatçılarla çalışmıştı. Nasıl Anderson, Ranaldo ve Eno yüksek sanat ile popüler kültürün kimi yönlerini kaynaştırmayı başarmışlarsa, son dönemin ses sanatı da ku1üp kültüründen ve elektronik müziğin kullanılmasından beslenmektedir. İngiliz Robin Rimbaud, nam—ı diğer Scanner, kulüp, radyo ve televizyon için ses kolajları yaratmış; ayrıca, Avusturyalı Katarina Matiasek (1965 doğumlu) ve İngiliz Paul Farrington, nam—ı diğer Tonne gibi sanatçılarla işbirliğine girmiştir. 2000′de Londra’da Hayward Gallery de düzenlenen “Sonic Boom: The Art of Sound” sergisi, görsel sanatlarla bağlantılı olarak sesten faydalanan çağdaş sanatçıların sayısında büyük bir artış olduğunu gösteriyordu. Ses sanatı izleyiciyi pek çok duygusunu harekete geçiren algı deneyimlerine açmanın yanı sıra, esnek ve görece hala keşfedilmemiş bir araç olarak da dijital teknolojide ve internette yeni gelişmelere açıktır.