• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

İslam'ın sakınılmasını istediği davranışlar

Suskun

V.I.P
V.I.P
İSLAM?IN SAKINILMASINI İSTEDİĞİ DAVRANIŞLAR

1.Yalan Söylemek ve Hile Yapmak
2. Gıybet ve İftira
3. Hırsızlık
4. Haset Etmek
5. Alay Etmek
6. Büyüklenmek (Kibir)
7. Kötü Zanda Bulunmak
8. Başkalarının Kusurlarını Araştırmak
9. Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlık
10. Kötü Davranışlar Karşısında Duyarsız Kalmayalım


1.Yalan Söylemek ve Hile Yapmak
Yalan, gerçeğin karşıtı, kişinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılması, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermesi demektir. Hile ise, aldatma ve sahtekarlık anlamlarına gelir. Örneğin hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, bilmediği soruyu, kopya çekerek cevaplamak, ürünlerin içine sahte ve kalitesiz maddeler karıştırmak, gibi şeyler hiledir.

Yalan söyleyen ve hile yapan kişinin onur ve saygınlığı zedelenir. Böyle bir insanın çevresiyle barışık, sağlıklı ve özgüven içerisinde yaşaması mümkün değildir. Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez. Yüce Allah Kur?anı Kerim?de:

?Ey İman edenler! Allah?tan Korkun ve doğru söz söyleyin? (Ahzab 70)

?Yalan sözden kaçının? (Hac 30) buyurmuştur. Peygamberimiz de;

?Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılardan yazılır? demiştir.

Bireyler arasında güven duygusunu ortadan kaldıran yalan ve hile; aileleri parçalayan, komşuluk ilişkilerini engelleyen toplumsal bir hastalıktır. Adaletin gerçekleşmesi için gerekli olan şahitlik kurumu, yalan yere yapılan şahitlikle zedelenir ve haklı ile haksızın ayırt edilmesi önlenir. Haklı hakkını alamaz, suçlu da cezalandırılamaz. Bu gibi durumlar toplumda huzursuzlukları artırdığı gibi, bir çok suçsuz insanın da sıkıntıya düşmesine neden olur.

Yalancı küçük bir çıkar için, başkalarına yalan söyleyerek onları aldatır. Böylece hem kendi onur ve saygınlığını zedeler hem de başkalarına zarar vermiş olur. Yalan söyleyen kişi kendisine olan saygı ve güvenini yitirir. İçinde gizlediği gerçek, sürekli onu rahatsız eder.
Yalan söylemenin çeşitli nedenleri vardır. Bazı yalancılar bir çıkar sağlamak veya birilerini korumak için yalan söylerler. Bazıları ise övünmek veya önemli olduklarını anlatmak için yalan söylerler.

Özü sözü doğru olan, inancının gereğini yerine getiren insanlar toplum tarafından sevilirler. Yalancılar ise toplumun huzurunu kaçırırlar. Toplumda güven duygusunun zedelemesine neden oldukları için hiç kimse tarafından sevilip sayılmazlar. Yalan yere yemin etmek ise yalana Allah?ı şahit göstermek olduğundan çok daha büyük bir günahtır.

İslam?ın kurallarına uymak isteyen bir kişi kesinlikle yalanın ve hilenin her çeşidinden uzak durmalıdır. Kendisi ve yakınlarının zararına bile olsa hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamalıdır. Doğruluğun ödülünün mutlaka Allah tarafından verileceğine inanmalıdır. Aile yaşamında, ticarette, memurlukta, idarecilikte, devlet ve ulus hizmetinde, kısacası toplumun her kesiminde insanların birbirlerine karşı doğru ve dürüst olması herkes için bir görevdir. İnsanlar arasında güvensizlik meydana getirecek bir davranış olan yalan ve hileden kaçınmalı ve uzak durmalıyız.


2. Gıybet ve İftira

Dinimize göre bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği takdirde üzüleceği eksik ve ayıp taraflarını arkasından konuşmak demek olan gıybet ve dedikodu çok kötü bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Arkasından konuşulan kimse hakkında söylenenler doğru ise bu gıybet, eğer doğru değilse bu iftira olur. Kur?an?da;

?Birbirinizin kusurunu araştırmayın, biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır, ondan tiksinirsiniz. Allah?tan sakının? (Hucurat 12) buyurulmuştur.

Çekiştirme, başkalarında yanlışlık ve eksiklikler arama alışkanlığıdır. İnsanların vucutlarında, elbiselerinde ve diğer özelliklerindeki eksiklerin alay konusu yapılmasıdır. Bazı insanlar kendilerinde bulunan kusurlara bakmadan başkalarının yanlış ve eksikliklerini araştırmayı alışkanlık edinirler. Böyle insanlar özel yaşamlarında da başarılı olamazlar. Çünkü gıybet, insanı diğer insanların gözünde küçük düşürür, insanlar arasındaki sevgi ve saygı ortamını bozar ve toplumdaki güveni zedeler.

Gıybet, büyük bir ahlaksızlıktır. Zararı sadece gıybet yapana dokunaz, bütün toplumu etkiler. Küskünlüklere sebep olur. İnsanlar birbirine düşman olur. Gıybet edilenin arkasından söylenen sözler onu inciteceği gibi, bu sözleri işitenler de onun hakkında doğru ya da yalan olduğunu araştırmadan kötü bir kanıya sahip olacaklardır. Böylece zincirleme olarak toplumda kötü izlenim yaygınlaşacaktır. Kafalar karışacak ve insanların birbirlerine olan bağlılıkları azalacaktır.

İnsanlar diğer kardeşlerinin iyiliklerini anlatmalı, kötü alışkanlıklarını görmemeye çalışmalıdır. Kendi üstünlüklerinin başkalarını kötülemekle kanıtlanacağını zannedenler yanılırlar. Çünkü başkalarının kusurları bize hiç bir üstünlük kazandırmaz. Kendini övmek de aslında olgun insanın yapacağı bir iş değildir. Bunu bir de başkalarını kötüleyip yaparak daha da çirkin bir davranış içerisine girmiş oluruz.

İftira, bir kimsenin işlemediği bir suçu işlemiş gibi göstermek, onu yalan ve haksız yere, kötü bir nitelikle vasıflandırmaktır. İftira insanlıkla bağdaşmayan çirkin bir huydur. Bir kimsenin onur ve saygınlığıyla oynamaktır. İnsanı çevresindekilere karşı küçük düşürdüğü gibi, çoğu zaman insanların haksız yere cezalandırılmalarına neden olduğu için adaleti zedeler. Bu açıdan iftira dinimize göre zulum ve hakzsızlığın en büyüğü sayılmıştır. Namuslu insanlara ve özellikle kadınlara iftirada bulunmak büyük bir günah sayılmış ve kesinlikle yasaklanmıştır.

Kur?an?da Yüce Allah iftira hakkında şöyle buyurmuştur;

?Kim bir hata ve günah işler de sonra onu bir suçsuza atarsa muhakkak ki o iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiştir? (Nisa 112)

Başkalarını kötülemek suretiyle hiç bir yarar sağlanamaz. Böyle kötü huylu kimselere güvenilmez. İnsan, başkalarını kötüleyerek yücelemez. Aslında böyle kişiler kendilerini kötülemiş olurlar. Diğer insanların gözünde güvenilmez duruma düşerler.
İftira bir kere insanlar arasında yayılınca bir daha onun doğru olup olmadığı zor anlaşılır. Böylece namuslu ve onurlu insanlar hakkında başkalarının içinde bir kuşku uyanır. Bu şüphenin izi kolay kolay silinmez. Bunun için iftira insanın onur ve saygınlığına saldırı sayılmıştır.

İftira insanların birbirlerini sevmesini, karşılıklı güveni engelleyen çirkin bir davranıştır. Bize düşen başkalarını kötüleyerek, bir şey elde etmeye kalkışmamak, iftira yoluyla zulüm ve haksızlığa yol açmamaktır. İnsanların onur ve haysiyetini zedeleyecek her türlü davranıştan kaçınmalı, doğruluktan ayrılmamalıyız.


3. Hırsızlık

Hırsızlık insan onurunu ayaklar altına alan çok kötü bir davranıştır. Bu yüzden bütün dinler, birinin başkasına ait bir eşyayı gizlice kendi üzerine almasını büyük bir günah ve büyük bir suç saymıştır. İlâhi dinlerin önemli yasalarından biri ?çalmamak?tır.

Bir kimsenin kamuya ait malları kendi zimmetine geçirmesi, bir çocuğun babasının cebinden habersiz para alması, bir öğrencinin arkadaşına ait bir eşyayı bilerek kendi çantasına koyması birer hırsızlık örnekleridir. Güçlü karaktere sahip olan insanlar, asla hırsızlık yapmazlar. Aynı şekilde Allah?a ve ahiret gününe inanan biri, başkasına ait bir mala el uzatamaz. Çünkü, hırsızlık yaparken kimse görmese bile Allah?ın onu gördüğünü ve bu kötü işten dolayı hesaba çekileceğini bilir.

Peygamberimiz, ona tabi olmaya gelen insanlardan hırsızlık yapma da dahil olmak üzere bir çok kötülükten uzak duracaklarına dair söz alırdı. Bu konuda Allah?ın emri vardır:

?Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.? ( Mümtehine 12)

Yoksulluk, insanları hırsızlığa yönlendiren en büyük etkendir. Bu yüzden, yoksul duruma düşmemek için çok çalışmalıyız. Diğer yandan zengin olan insanlar, yoksul olan kimselere yardım elini uzatmalı, onların hırsızlığa mecbur olmalarını önlemelidir.

İslam dini, açlık ve aşırı yoksulluk sebebi olmaksızın büyük paralar veya kıymetli eşyalar çalan hırsızlar için çok ağır cezalar koymuş, onları caydırmak istemiştir. Ancak bu ceza, açlıktan dolayı örneğin bir ekmek vb gibi şeyler çalanlara uygulanmaz. Böyle durumlarda İslam dini hırsızı değil, onu bu kötü işe bulaşmasına sebep olan varlıklı insanları sorumlu tutar. Çünkü onlar kendi fakirlerini sahiplenip, onlara yardım elini uzatmış olsalardı, onlar böyle bir suçu işlemeyecekti.

Bir arkadaşının kalem veya silgisini çalan bir öğrenci çoğunlukla kendini ?o da benim şu eşyamı çalmıştı? şeklinde savunmaktadır. Bu kesinlikle geçerli bir sebep değildir. Yapılan bir hırsızlığın karşılığı yine hırsızlık olamaz. Böyle yapıldığı zaman hırsızlık olayları daha da yaygınlaşır ve bu durum güven ortamını tehdit ettiğinden hepimiz rahatsız olur ve üzülürüz.
Ne olursa olsun, hırsızlık gibi bir suçla adımıza gölge düşürmemeli, bu kötü huyun bizde yer edinmemesi için, hırsızlığın panzehiri olan başkasına hediye verme, ikramlarda bulunma gibi davranışları kazanmaya çalışmalıyız.


4. Haset Etmek

Kıskançlık, bir kimsenin sahip olduğu mevki, şan, şöhret, mal, mülk gibi özelliklerini çekememek bunlardan rahatsız olmak ve o kişinin elinden bütün bunların gitmesini istemek demektir.

Kıskançlık, pek çok kötülüğü beraberinde getiren önemli bir ruh hastalığıdır. Kötü huyların başıdır. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar, kibir, kendini beğenme gibi bazı ahlaki rahatsızlıklar kıskançlık ve hasedi doğurmaktadır. Böyle insanlar başkalarının üstünlüklerini kendilerine yediremezler. Kıskançlık duygusu çoğu kez kıskanılan kimseye zarar vermeye kadar gidebilir.

Kur?an?da; "De ki: ... Hasetçilerin kıskançlığından Allah?a sığınırım? ( Felak 5) buyurulmuştur. Peygamberimiz de; ?Haset etmekten sakınınız, çünkü ateşin odunu veya otları yok ettiği gibi hased de iyi işleri yok eder? demiştir.

Başkalarında görülen üstünlükleri kıskançlık duygusuna kapılmadan, takdirle karşılamak gerekmektedir. Bu üstünlüğün kendisinde bulunmasını istemek kıskançlık değil, gıptadır. Gıpta, başkasında gördüğü faziletlere imrenme anlamana gelir; ?Mü?min gıpta eder, münafık ise kıskançlık? sözü bu ahlaki durumu anlatmaktadır. Başkasında bulunan üstün özelliklere imrenmek ve onlara sahip olma gayreti içine girmek güzel ve desteklenmesi gereken bir davranıştır. Gıpta, bir bakıma insana umut aşılar ve onu tatlı bir yarış içine sokar.

Kıskançlık ve haset ahlaklı bir insanda bulunmaması gereken kötü huylardandır. İnsanların güzel ve üstün özelliklerini kıskanmamalıyız. Evde kardeşimizi, okulda arkadaşımızı kıskanmamalıyız. Eksiklikler çalışma ve gayretle üstün özelliklere dönüşebilir.


5. Alay Etmek

Alay etmek; birini kusuru veya eksiği nedeniyle küçümseyerek sözle veya hareketlerle onu eğlence konusu yapmaktır.

Alaycılığın altında genellikle, kendini büyük görmek; karşısındakini küçümsemek tavrı yatar.
Alaycılık dinimizce yasaklanmıştır. Çünkü alay etmek güzel ahlaka uymaz. Biriyle alay eden kişi, kendisiyle alay edilmesinden ciddi anlamda rahatsız olur. Kur?an'da şöyle buyurulur:

?Ey iman edenler, bir topluluk (bir başka) toplulukla alay etmesin, alay edilenler belki alay edenlerden daha hayırlıdır? ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakaplarla' çağırmayın. İman ettikten sonra günahlara dalmak ne kadar kötüdür! (Hucurat Suresi, 11)

Kulaklarının veya yüzünün biçimi nedeniyle birisini alaya alanlar, bu çirkin davranışından vazgeçmelidir. Birinin sakatlığıyla eğlenen kişi şöyle düşünmelidir: ?Benim ileride sakatlanmayacağıma garantim var mı??

Arkadaş grubu içinde birini küçük düşürmek için planlar yapmak; gizlice işaretleşmek, onun arkasından gülünç hareketler yapmak da alaycılığın bir çeşididir.

Allah bir ayette sözle ve bakışla yapılan alaycılıkla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

?İnsanların arkasından çekiştirip duran, kaş-göz hareketleriyle onlarla alay edenlere yazıklar olsun!? (Hümeze Suresi, 1)
Alaycılığın zararları

İnsanlarla çok alay eden kişi, sonunda kendi saygınlığını yitirir. Bu değişmez bir kuraldır: ?Gülme komşuna; gelir başına??

Alay edilen kişi kendini kötü hisseder. Normalde yapabileceği bir işi yapamaz hale gelir; çekingen olur.

Alaycılık arkadaşların arasını bozar. Alay edildiği için topluluk içinde küçük düşen kişi, intikam duygularıyla dolar.

Alaya alınan birine gülmek, suça ortak olmak demektir. Böyle bir durumda: ?Benimle alay edilseydi, yine gülebilir miydim acaba? diye düşünmek gerekir.

Samimi arkadaşlar arasında, aşağılama amacı taşımayan küçük şakalaşmalar, alaycılık olarak değerlendirilmez. Bu çeşit ?takılmalarda? bile karşımızdakini incitmemeye dikkat etmeliyiz.

İslam güzellik dinidir. İnsanların birbirine eliyle ve diliyle sıkıntı vermesini istemez.


6. Büyüklenmek (Kibir)

Bir insanın kendisini üstün ve büyük sanıp başkalarını aşağıda görmesi çok kötü bir huydur. İnsanın kendisini beğenmesi ve büyüklük taslaması İslam ahlakına uymaz. İnsanların birbirlerine karşı övünmeleri, başkalarını hor ve hakir görmeleri yanlış bir davranıştır. Tevazu sahipleri kendilerinden aşağı olanlara ve diğer insanlara küçük muamelesi yapmaz. Onları hor ve küçük görmezler. Kur?an?da Hz. Lokman?ın oğluna yaptığı öğüt şöyle anlatılmıştır;

?Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.? (Lokman 18)

Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur;

?Her kim Allah için alçak gönüllülük yaparsa, Allah muhakkak onun derecesini yükseltir?

Kendini beğenme kibir ve gururun bir sonucudur. Sahip olduğu nimetlerin Allah?tan geldiğini, yine bir gün yok olup gidebileceğini düşünmemektir. Kendini beğenenler, başkalarının aklını, fikir ve düşüncelerini, davranışlarını, hatta giyim ve kuşamlarını beğenmez. Onlara göre kendileri değerli, başkaları değersizdir. Bütün yüksek makamlara onlar layıktır. Kendini beğenmenin şeytanın özelliği olduğunu ve bu yüzden cennetten kovulduğunu unuturlar. Bu kötü huya sahip olan insanların bundan kurtulması için olgun ve erdemli insanlarla beraber olmaları ve kendi kusurlarını ve eksikliklerini görmeye çalışmalıdırlar. Kendi kusurlarını görmeyen insanların olgun bir ahlaka sahip olmaları olanaksızdır.

Başkalarını hor görmenin en büyük nedenlerinden birisi kibirdir. Bir insanın diğer insanlara karşı kibirli davranması çok kötüdür. Üstünlüğün mal, servet, soy, evlat ve renkte değil dindarlıkta olabileceğini düşünenlerin kibirlenmesi düşünülemez. Fakat bilgisiz insanlar her zaman ellerindeki nimetleri kibirlenmek için bir neden olarak görürler. Kur?an?da bu konuda şöyle buyurulmuştur;

?Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme, çünkü sen asla yeri yaramaz ve boyca da dağlara eremezsin? (İsra 37)

Peygamberimiz de; ?Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir? buyrmuştur.

Tevazu sahibi olmak mü?minlerin özelliklerinden ve İslam ahlakının temel kurallarındandır. İnanan insan, daima tevazu sahibi olmalı başkalarını hor görmemelidir. Çünkü sahip olduğuu nimetler gelip geçicidir ve insanın başkalarını görmesi için herhangi bir neden yoktur.


7. Kötü Zanda Bulunmak

Kötü zan, biri hakkında önyargılı bir şekilde kötü kanaat beslemek, onunla ilgili olumsuz tahminlerde bulunmaktır. Örneğin; paran kaybolduğunda, bir neden yokken arkadaşının çalmış olduğunu düşünmen, onun hakkında ?kötü zan? beslemiş olmandır.

Arkadaşı hakkında kötü zan sahibi olan birinin, ona karşı davranışları olumsuzlaşır; ters davranır; kırıcı olur. Oysa gerçek durum tahmin ettiği olmayabilir. Eğer sandığı gibi değilse, ters davrandığı ve kalp kırdığı için arkadaşının hakkına girmiş olur. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur:

"Ey inananlar, zannetmekten kaçının, çünkü kimi zanlar günahtır.? (Hucurat 12)

Kötü zanda bulunmak dostların ve arkadaşların arasını açar; onları birbirine düşman eder. İnsanların güven duygularını zedeler.

İnsanlarda kuşku uyandıracak davranışlardan uzak durmalı, insanlara karşı nedensiz yere olumsuz düşünceler beslememeliyiz.


8. Başkalarının Kusurlarını Araştırmak

İnsanların kusurlarını araştırmak kötü bir hastalıktır. Sürekli kusur arayanlar, bir süreden sonra güzellikleri görme yeteneklerini zayıflatır; hiçbir şeyden mutlu olmaz hale gelirler.

Her insanın dikkatinin dağıldığı; boş bulunduğu veya zayıf düştüğü zamanlar veya dönemler vardır. Böyle bir zamanda yaptığı bir kusurun insanlar arasında yayılması hiç kimsenin hoşuna gitmez.

Kuranıkerim?de doğrudan: ?Birbirinizin kusurunu araştırmayın?? (Hucurat 12) denilerek, kusur aramak dinimizce yasaklanmıştır. Peygamberimiz kusur aramayı hoş görmez; hatta birinin kusuruna şahit olan bir kimsenin onu gizlemesini isterdi. Peygamberimiz bunu şöyle ifade etmiştir:

?Müslüman kardeşinin kusurunu örten bir kimsenin Allah hem bu dünyada hem de ahirette ayıplarını örter.?

Yakın arkadaşlar birbirine sırlarını anlatır. Bir kızgınlık anında bize emanet edilen sırları herkese yaymamamız gerekir. Bunu yapan kişi güvenilmez biri olarak kabul edilir


9. Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlık

Anne baba ve büyüklerimiz bizim varlığımızın sebebidir. Onlar bizim en kıymetli
varlıklarımızdır. Bizi dünyaya getiren, besleyip büyüten anne ve babamızdır. Anne
ve babamızın, üzerimizde sayılamayacak kadar çok hakları vardır.
Dinimizde Allah?a kulluktan sonra en önemli görevlerin başında anne ve babaya
saygı göstermek ve onlara iyilik etmek gelmektedir. Kur?an-ı Kerim?de İsra
Suresinin 23. ve 24. ayetlerinde Allah şöyle demektedir:"Rabb?iniz sadece kendisine
kulluk etmenizi, anne ve babanıza iyi davranmanızı kesin olarak emretti.
Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf! bile
deme. Onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak
gönüllülükle üzerine kanat ger ve Rabb?im! küçüklüğümde onlar beni nasıl
yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et diyerek dua et."

Sevgili Peygamberimiz de bir sözünde şöyle buyurmaktadır. "Ana ve babanıza iyilik
edin ve ihsanda bulunun ki çocuklarınız da size itaat etsin ve saygı
göstersin."

Anne ve babaya saygı konusunda neler yapmalıyız?

Anne babamıza daima iyi davranmalıyız. Onları incitecek, üzecek söz ve
davranışlardan kaçınmalıyız. Onlara karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıyız.
Onların deneyimlerinden yararlanmalı, onlara her konuda danışmalıyız.
Çocuklarına helâl rızık yedirmek için gece gündüz çalışan anne ve babamıza karşı
saygısızlıkta bulunmamalıyız. Her anne ve baba, çocuklarının iyi ahlaklı, saygılı ve
başarılı olmalarını ister. Bu yüzden onlara karşı saygıda kusur etmemeliyiz.

Büyüklere Saygı

Aile büyüklerimize karşı gösterdiğimiz sevgi ve saygıyı diğer büyüklerimize de
göstermeliyiz. Büyüklerimiz, yılların birikimi ile birçok bilgi ve tecrübeye sahiptirler.
Onların öğütlerine önem verip, bilgilerine saygı göstermeliyiz. Dinî bayramlarda
ziyaretlerine gidip, onların hayır dualarını almalıyız. Hasta olduklarında ziyaret
etmeli geçmiş olsun dileklerimizi iletmeliyiz. Otobüs, tren, vapur gibi toplu ulaşım
araçlarında onlara yer vermeli, cadde geçişlerinde onlara yardımcı olmalıyız.

Sevgili Peygamberimiz: "Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine de saygı
göstermeyen bizden değildir." (Buhari C.II S.316) buyurmuştur.


10. Kötü Davranışlar Karşısında Duyarsız Kalmayalım
Allah, bizi şeytanın düşmanlığına, hile ve aldatmacalarına karşı uyarmıştır;
?Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır. Onun için siz de, onu bir düşman olarak tanıyın. O kendisine uyanları ancak alevli cehennemin ehlinden olmaları için çağırır.? (Fatır 6)

?Şeytan onlara va?deder. Onları olmayacak kuruntulara düşürür. Şeytanın kendilerine va?dettiği şeyler ise aldatmacadan başka bir şey değildir.? (Nisa 120)

Şeytanın insanları kendi yoluna çağırması sonucu insanlar birbirlerini aldatmamalı, birbirlerinin ayıplarını araştırmamalı, cimrilikten uzak durmalı, fitne ve fesada sebep olmamalı, gıybet ve dedikodu yapmamalı, haksızlık, hased ve kıskançlıktan uzak durmalı, iftira ve yalandan sakınmalı, kibirlenmemeli ve kendini beğenmemeli, kin ve intikamcı olmamalı, iki yüzlülük yapmamalı, gösteriş içerisinde bulunmamalı, zina ve zulümden uzak durmalı, adam öldürmemeli kısaca kötülük adına ne varsa hepsinden uzak durmalı ve ahlakını güzelleştirmeye çalışmalıdır. Doğrunun yanında yer almalı, edepli ve hayalı olmalı, iyilik, şefkat ve merhamet duyguları içerisinde olmalı, nefsinin arzu ve isteklerine dur demesini bilmeli, günah işlediği zaman tövbe etmeli ve kovulmuş olan şeytanın kötülüğünden Allah?a sığınmalıdır.

Allah her insanı kendi yaptıklarından sorumlu tutmuştur; bununla birlikte hepimiz toplumlar halinde yaşadığımız için, birimizin yaptığı bir iş veya davranış diğer insanları etkilemektedir. Yanlış ve sakıncalı iş ve davranışlar, toplum tarafından tepki görmediğinde yaygınlaşır, ileri aşamada herkesi tehdit eder hale gelir. Bu nedenle Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

?Toplumda yalnız kötülerinizin başına gelmeyip herkesi etkileyecek olan beladan korkun??

Kur?an?ın Müslümanlara yüklediği sorumluluklardan biri de iyiliği yaygınlaştırmaya; kötülüğü engellemeye çalışmaktır:

?Müslümanlar, Allah?a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülüğe engel olurlar; hayırlı işte birbiriyle yarışırlar." (Al-i İmran 114)

Unutmayalım:

İyilikler ilgiyle büyür, yaygınlaşır;
İlgisizlikten yalnızca kötülük azgınlaşır.

Dr. Ali Kuzudişli ve Dr. Mustafa Akman yazılarıdır,kendilerine sonsuz teşekkürler.
 
Geri
Top