İstanbul Aşığı Ressam
1882 yılında İstanbul’da vefat eden Kont Amadeo Preziosi, Boğaziçi’ne sevdalı ünlü Oryantalist ressamlardan biriydi.
Preziosi, diğer Oryantalist ressamlardan farklı olarak, İstanbul’dan gelip geçmedi. İstanbul’dan hemen hiç kopmadan, Eylül 1882’ye kadar Batı’nın tanımladığı ‘Dünya Kentlerinin Kraliçesi’ İstanbul ile yaşamını bütünleştirdi. Bu nedenledir ki Haluk Şehsuvaroğlu’nun tanımladığı gibi, “İstanbul’un semasının ve ışığının bütün sırrını suluboya tuvallerinde dile getiren ressam” olarak Osmanlı yaşamını sürdürdü.
Onun İstanbul’a olan sevgisi her biri birbirinden renkli ve canlı tablolarına ayrı bir ruh katmıştır.
E. H. Jerningham, ‘To and From Constantinople’ adlı kitabında şöyle der:
“Köprünün üzerindeki yaşamın mükemmel bir suluboya görünümü için, İstanbul’u ziyaret eden hiç kimse Mr. Preziosi’nin atölyesini görmeden gitmemelidir. Genelde suluboya resminde takdire şayan bir yeteneğe sahip olan sanatçı, özellikle Doğulu olan her şeye nüfuz etmiş olan o kendine has Doğu rengini yaşama geçirmiş ve böylece İstanbul’a gelen seyyaha en hayran kaldığı şeylerin gerçek bir hatırasını yaşatmıştır.”
1882 yılında İstanbul’da vefat eden Kont Amadeo Preziosi, Boğaziçi’ne sevdalı ünlü Oryantalist ressamlardan biriydi.
Preziosi, diğer Oryantalist ressamlardan farklı olarak, İstanbul’dan gelip geçmedi. İstanbul’dan hemen hiç kopmadan, Eylül 1882’ye kadar Batı’nın tanımladığı ‘Dünya Kentlerinin Kraliçesi’ İstanbul ile yaşamını bütünleştirdi. Bu nedenledir ki Haluk Şehsuvaroğlu’nun tanımladığı gibi, “İstanbul’un semasının ve ışığının bütün sırrını suluboya tuvallerinde dile getiren ressam” olarak Osmanlı yaşamını sürdürdü.
Onun İstanbul’a olan sevgisi her biri birbirinden renkli ve canlı tablolarına ayrı bir ruh katmıştır.
E. H. Jerningham, ‘To and From Constantinople’ adlı kitabında şöyle der:
“Köprünün üzerindeki yaşamın mükemmel bir suluboya görünümü için, İstanbul’u ziyaret eden hiç kimse Mr. Preziosi’nin atölyesini görmeden gitmemelidir. Genelde suluboya resminde takdire şayan bir yeteneğe sahip olan sanatçı, özellikle Doğulu olan her şeye nüfuz etmiş olan o kendine has Doğu rengini yaşama geçirmiş ve böylece İstanbul’a gelen seyyaha en hayran kaldığı şeylerin gerçek bir hatırasını yaşatmıştır.”