Ne kadar haz alırdım
Sessizliğin iklimine dalar,
hülyaları aralardım
Ufkum için
ne yapardım, fikre muhtaç
izanla sukut eder yanardım
İşaret
taşlarından ne anlardım, henüz
aklı terbiye edilmemiş bir heyecandım
Nezaman
şefkatin sesini duysam
İçim burkulur susardım,
titreyen yüreğime nasıl anlatırdım
Her vakit
hüznün kuşatan hicranında mı
yaşayacaktım, içimi kme açacaktım
Gülmeye
hasret yüzüm,
solmaya amade umudum,
nasıl felaha ulaşacak diye sorardım
Yorgun bir
nefes mecalindeyim
Ne vakit nakşeden izleri
aralasam sanki hüzün sahilindeyin
Ummanın
kuşatan efkarını nasıl şehrederim,
mızrabın ahını anlamayan kederim
Hangi
saza nazar etsem
sinemde kalmış bir ah u zar
hissederim, sukut benimdir neyleyim
Hangi
güzel ismi zikretsem
Nefesin müddetinde ki
mecnun halini şehretmek için irkilsem
Garipliğin
ruhuma zerkettiği hicranı bir
bir ibretle derlesem ve tefekkür etsem
Ötenin
firkatine divane gibi
erişsem, aşktan söz eden
kimse hiç hor görmeden dinlesem
Umudu kuruyan
canına aldırmaz
Can, canana ram ise
hevesin gamından kurtulamaz
Hakikatten
kim anlamaz, nefsini esir
olan haktan yana kefilliğe aldırmaz
İnsan
ruhunun sesidir,
beden elbisesi aşkın firkatine
amadedir, yalanla yol almaz
Haline
yabancı olan nedir, kimdir
Muhakeme etmek için sual
etmeyen nasıl bir hasen-i payedir
İcmali olmayan
herşey eşik için bahanedir,
tafsili için akıl ve azim gereklidir
İradesi olan
kim varsa mizanın sezgisinden
arimidir, hala mağfiret eden söyle kimdir
İçine şüphe
düşerse, gale al cayma
Seni ruhundan
uzaklaştıran hangi
saikse medet umup paralanma
Hiçbir hali
hesapsız sanma,
nefesin müddeti içinde ki
düşeceği sancıyı unutma
Ele bakan,
gözü aranan, dizi tutmayan,
konuşmaktan aciz olan kimse hor görüp somurtma
Mustafa CİLASUN
Sessizliğin iklimine dalar,
hülyaları aralardım
Ufkum için
ne yapardım, fikre muhtaç
izanla sukut eder yanardım
İşaret
taşlarından ne anlardım, henüz
aklı terbiye edilmemiş bir heyecandım
Nezaman
şefkatin sesini duysam
İçim burkulur susardım,
titreyen yüreğime nasıl anlatırdım
Her vakit
hüznün kuşatan hicranında mı
yaşayacaktım, içimi kme açacaktım
Gülmeye
hasret yüzüm,
solmaya amade umudum,
nasıl felaha ulaşacak diye sorardım
Yorgun bir
nefes mecalindeyim
Ne vakit nakşeden izleri
aralasam sanki hüzün sahilindeyin
Ummanın
kuşatan efkarını nasıl şehrederim,
mızrabın ahını anlamayan kederim
Hangi
saza nazar etsem
sinemde kalmış bir ah u zar
hissederim, sukut benimdir neyleyim
Hangi
güzel ismi zikretsem
Nefesin müddetinde ki
mecnun halini şehretmek için irkilsem
Garipliğin
ruhuma zerkettiği hicranı bir
bir ibretle derlesem ve tefekkür etsem
Ötenin
firkatine divane gibi
erişsem, aşktan söz eden
kimse hiç hor görmeden dinlesem
Umudu kuruyan
canına aldırmaz
Can, canana ram ise
hevesin gamından kurtulamaz
Hakikatten
kim anlamaz, nefsini esir
olan haktan yana kefilliğe aldırmaz
İnsan
ruhunun sesidir,
beden elbisesi aşkın firkatine
amadedir, yalanla yol almaz
Haline
yabancı olan nedir, kimdir
Muhakeme etmek için sual
etmeyen nasıl bir hasen-i payedir
İcmali olmayan
herşey eşik için bahanedir,
tafsili için akıl ve azim gereklidir
İradesi olan
kim varsa mizanın sezgisinden
arimidir, hala mağfiret eden söyle kimdir
İçine şüphe
düşerse, gale al cayma
Seni ruhundan
uzaklaştıran hangi
saikse medet umup paralanma
Hiçbir hali
hesapsız sanma,
nefesin müddeti içinde ki
düşeceği sancıyı unutma
Ele bakan,
gözü aranan, dizi tutmayan,
konuşmaktan aciz olan kimse hor görüp somurtma
Mustafa CİLASUN