Bir öfkeye mi yenildik
Nasıl bir zan içinde yıllarımızı tükettik
Kimseyi dinlemek istemedik, önyargılarla hışımla yürüdük
Her vakit bahane ürettik, ruhumuzu kasten niçin hapsettik, kalp dilini öğrenmedik
Anneme bakardım, garipti
Babam ha keza sanki dünden kalmış bir hazindi
Etrafımda temaşa ettiğim konu komşu kendi dertlerinde kimsesizdi
Ne kalp ve ne de ruhadına bir kelam duymak ve hatta hassassiyeti nasılda yetimdi
İnsan olabilme yetisi azdı
Adeta geçim derdi en önemli şiardı, neticesi azaptı
Ne din ve ne dedevlet hakkıyla anlaşılmış bir anlam olmaktan uzaktı
Duygusallık ve mecburiyet hissi ve “nederler” korkusu en önemli oldu ve kanaatti
Sevi ve sevda bir masaldı
Hakkıyla anlamak ve anlaşılmak umudundan uzaktı
Ruhundan vazgeçen,bedenin ihtiyacı için hakkı ve hukuku talan edenler vardı
İnsan edebi ve erdemiyok sayınca, canavarlaşmak en makul çabaydı, elbette zaaftı
Güç ve kuvvetin yegane sahibi
Hak ve hukukun enzarif naibi insan iken, nerede kaldı hassasiyeti
Çünkü insan “iki kezdoğar” derken arifler, bu hikmetin altını bizzat çizmek içindi
Kalbi ve ruhi manada kemale ermeyen, nefs-i emmareden sarfı nazar etmeyen can çirkindi
İnsan, Kitab-ı Celilin kendisi olmalı
Her halinde edep ve hayanın en latif tezahürü bulunmalı
Kalbinin Nazargah olduğunu ibadet ve ihsanıyla bir derviş gibi yaşamalı
Arif ve ilim ehlinin derslerini ihmal etmemeli, yaşarken ölmenin erdemine gönlünü adamalı
Mustafa CİLASUN