PH değeri organizma için çok önemlidir. Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için pH’ın belirli bir düzeyde tutulması gerekir. pH’daki çok az bir değişiklik bile biyokimyasal tepkimeleri olumsuz etkiler.Bu nedenle pH değerinin sabit kalması gerekir.İnsan kanının pH’ı 7,4’e eşittir.İnsan kanının p H’ı 7’ye düşerse ya da 7,8’in üstüne çıkarsa ölüm olayı meydana gelir.Bazı bakteri ve mantarlar asidik ortamlarda yaşayabilir,fakat bazik ortamlarda yaşayamazlar.
Buz tabakası niçin su yüzeyinde kalır?
Buzun su yüzeyinde kalmasının suda yaşayan canlılar için önemi nedir?
Sular her zaman yüzeyden donarlar vew buz her zaman suyun üzerinde yüzer, dibe batmaz.Eğer suyun tüm diğer sıvılardan soğudukça yoğunluğu artsaydı , yani buz suyun dibine batsaydı , bu durumda okyanuslar, denizler ve göllerde donma alttan başlayacaktı.Alttan başlayan donma yüzeyde soğuğa kesilecek bir buz tabakası olmadığı için , yukarı doğru devam edecekti. Böylece Dünya’daki göllerin, ve akarsuların çok büyük bölümü dev birer buz kütlesi haline gelecekti. Böyle bir Dünya’nın denizlerinde hiçbir canlı yaşayamazdı. Denizlerin ölü olduğu birekolojik sistemde kara canlılarının varlığıda mümkün olamazdı. Kısaca Dünya, eğer su normal davaransaydı, ölü bir gezegen olacaktı.
Suyun yukarıdaki anlatılan özelliği, Dünya üzerindeki denizler açısından çok önemlidir. Eğer bu özellik olmazsa, yani buz suyun üzerinde yüzmezse, Dünya üzerindeki suyun çok büyük bir bölümü tamamen donar, göllerde ve denizlerde hiçbir yaşam kalmazdı. Suyun yüzeyi ise 0°C’ye vararak donar. Ama sadece yüzey donmuştur. Yüzeyin altında kalan 4°C’lik bir su tabakası, balıkların ve diğer su canlılarının yaşamlarını sürdürmeleri için yeterlidir.
Tereyağı ve kuyruk yağının yiyeceklerde kullanılmasının karaciğerinizi nasıl etkiler?
Karaciğer yağlanması, adı üstünde karaciğer hücrelerinin yağla işgal edilmesi ve buna bağlı olarak karaciğerin büyümesidir. Orta yaş üstü, özellikle kilolu kişilerde oldukça sık görülür. Erişkin insanların yaklaşık %20-30 ‘unda karaciğer yağlanması olduğunu ve kabaca her 10 kişiden birine karaciğer enzimlerinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Karaciğer yağlanması genellikle hiçbir şikayete neden olmamakla birlikte ileri dönemlerinde karnın sağ üst kısmında dolgunluk veolabilir.
Karaciğerimiz, kanımızın toksinlerden, ölü hücrelerden, mikroorganizmalardan ve aşırı yağdan temizleme görevi yapan önemli bir organizmadır. Karaciğerin en önemli görevlerinden birisi de yağ yakıcı rolüdür, bu yüzden kilo kontrolünde karaciğerin önemli bir işlevi vardır.
Minerallerin insan vücudundaki işlevleri nelerdir?
Nikel
Bu maden pankreası ve karaciğeri etkiler. Ancak bu konudaki bilgiler hayvanlar üzerinde yapılan deneylere dayanmaktadır. İnsan üzerindeki etkisi kesinlikle bilinmiyor. Kaynaklar; mantar, lahana, tahıl, meyveler, havuç, kuru fasulye.
Manganez
Beden bu madeni böbreklerde ve karaciğerde depolar. Eksikliği kısırlığa, zor gelişmeye yol açar.
Kaynaklar; kuşkonmaz, tahıl ve yağlı bitkiler (ceviz, badem v.b.).
Magnezyum
Yapılan deneylerde farelerin besini magnezyumdan yoksun olduğunda damarlarda genişleme, kalpte hızlı atış ve tansiyon düşüklüğü görülmüştür. Tez kızan insanlarda da bu mineralin noksan olduğu anlaşılmıştır. Aşırı rafine besin yiyenlerin ve yeşil sebze yemeyenlerin bu minerale gereksinimi vardır.
Kaynaklar; domates, soğan, incir, üzüm, hurma, badem, yulaf, çavdar, buğday, fındık, kara turp, gravyar peyniri, havuç, kereviz, marul, pırasa.
Kobalt
Bedenimizde az miktarda bulunan bu maden B12 vitaminini oluşturan elemanlardan biridir. Kandaki alyuvarların gelişmesi için gereklidir.
Kaynaklar;
mantar, mercimek, burçak.
Çinko
Bu maden hücrelerde, özellikle de tiroit ve cinsiyet bezlerinde bulunur. Çinko insülinin bileşiminde yer alan bir madendir. Eksikliği yaraların zor kapanmasına, karaciğer sirozuna yol açabilir.
Kaynaklar; tahıl, pancar, lahana.
Bakır
Bedendeki etkisi kesinlikle bilinmiyor. Ancak anemide doktorlar hastalarına kobalt, demir ve bakır verince iyi sonuçlar alıyorlar. Kaynaklar;
kuru üzüm, pancar, havuç, muz, ıspanak, lahana, erik, kayısı, badem, fındık, çavdar.
Alüminyum
Bedenin çeşitli organlarında bulunur. Eksikliği uykusuzluğa ve kaygıya neden olur. Kaynaklar; elma, kavun, mantar, kuşkonmaz, enginar
Sodyum ve Klor
Bu iki maden bedenimizde büyük rol oynar. Midemizin hidroklorik asit yapabilmek için klora gereksinimi vardır. Hidroklorik asit proteinlerin normal sindirimi ve madensel tuzların kana kolayca yerleşmesi için gereklidir. Sodyum ve klor birçok besin maddesinde ve doğal olarak sofra tuzunda bulunur. Bu madenlerden yararlanmak amacıyla aşırı tuz yemek doğru olmadığı gibi, tuzu besinden tamamen kaldırmak da doğru değildir (doktor tavsiyesi hariç). Çünkü bu madenlerin eksikliği bacak kaslarında kramplara, bazen bulantıya, yorgunluğa ve baş dönmesine neden olabilir. Sıcak havalarda duyulan yorgunluğun ve bitkinliğin bir nedeni de bedenin terle aşırı tuz kaybetmesidir. Sodyum ve klor kaynakları; fasulye, kestane, tahıl, pancar, kereviz, maydanoz, marul, ıspanak, hurma v.b.
Potasyum
Bedendeki tüm hücrelerin, kasların ve dokuların bu madene şiddetle gereksinimi vardır. Birçok ünlü besin uzmanına göre, kanser hastalığının bir nedeni de bedenin potasyumdan yoksun kalışıdır. Bu eksiklik besinlerin bu madenden yoksun bir toprakta yetişmesinden ileri gelir. Tahılda bol miktarda potasyum bulunur. Ancak rafine edilmiş tahıldaki potasyumun dörtte üçü yok olur. Rafine edilmiş besinlerde diğer mineraller de eksiktir. Potasyum eksikliğinin belirtileri şunlardır; Arterit, kabızlık, yüksek kan basıncı, kaslarda kramp ve gerilme, uyuklama, gevşeyememe, iştahsızlık, kolay soğuk algınlığı, ellerde ve ayaklarda üşüme, ussal ve kassal yorgunluk veve özellikle ısırgan otunda bulunur.
Potasyum elma sirkesinde, üzümde, üzüm suyunda, balda, pekmezde, meyvelerde, yeşil sebzelerde, domateste
Kükürt
Proteinleri oluşturan aminoasitlerde bulunur. Bedenin her dokusunda bulunan kükürt, sindirimin temizleyicisi ve antiseptiğidir. Kükürt safra salgılarını olumlu etkiler. Beslenme uzmanlarına göre bedende biriken ürik asidin başlıca nedeni alınan besinlerde fosforun yüksek, buna karşılık kükürdün düşük oluşudur. Tüm tahıllarda, cevizde, bademde ve bu türden yağlı bitkilerde fosfor bulunur. Fosfor-kükürt dengesini sağlamak için adı geçen besin maddeleriyle birlikte bol sebze veve meyvelerde bulunur. meyve yemeli. Kükürt genellikle sebze
Kalsiyum ve Fosfor
Kalsiyumun büyük bir kısmı kemiklerde ve dişlerde bulunur; ancak küçük bir miktarını sinirlerle kaslar kullanır. Asabiyet, gevşeyememe, uykusuzluk, huysuzluk, halsizlik, kaslarda kramp, aybaşı zamanında hanımların karın krampları ve sancıları kalsiyum eksikliğinden ileri gelebilir. Kalsiyum kanın pıhtılaşmasında büyük rol oynar. Eksikliği diş çekidiğinde veya ameliyat sırasında kanamaya neden olabilir. Başlıca kaynaklar: kara turp, kuru incir, salatalık. (Gelişmiş ülkelerde kalsiyum kemik tozu halinde hap olarak satılır.) Diğer kaynaklar; pekmez, badem, susam v.b.
Kalsiyum ile fosfor birbirlerini tamamlayan iki mineraldir. Biri eksikse, öbürünün de etkisi azalır. Fosfor tahıllarda, fındık, brüksel lahanası, kuru incir, patates, marul, muz ve portakalda bulunur. Dişlerin, kemiklerin, hücrelerin de fosfora gereksinimi vardır. D vitamini kalsiyum ile fosforun bedene mal olmasını, kana geçmesini, dişlerde ve kemiklerde depolanmasını sağlar. Sinirler, kaslar ve beden, gereksinimi olan günlük kalsiyum ve fosforu alamazsa, beden bunları kemiklerle dişlerden çekip alır. Kalsiyum ve fosfor fazla miktarda alınınca beden bunları dışkı yoluyla atar. Başlıca fosfor kaynakları; nohut, badem, mısır, hindiba, üzüm, mercimek, bezelye, kepekli pirinç..
İyot
Tiroit guddesinin dengeli çalışması için iyot zorunludur. İyot eksikliği guatra, ayrıca halsizliğe, asabiyete ve gerginliğe yol açar. Deniz tuzunda ve denizden çıkan her türlü üründe bulunan iyot gudde sisteminin dengeli gelişmesinde yardımmcıdır. İyot en çok deniz yosununda, özellikle de "kelp" denilen yosun türünde bulunur. Diğer kaynaklar her ne kadar azsa da başlıcaları şunlardır:Kuşkonmaz, lahana, havuç, böğürtlen, turp, ıspanak, domates, patates, soğan, muz.