Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad Seferi
Kanunî Sultan Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim'in vefatı üzerine 1520 yılında Osmanlı tahtına çıkmıştır. Yavuz'un saltanatı sekiz yıl sürmüş, özellikle doğu ve güneyde birçok fetih gerçekleştirilmiş, devlet hazinesi ağzına kadar doldurulmuştur. Neticede; Osmanlı dünya çapında bir devlet hâline gelmiştir. Onun için bu dönem ikindi vaktine benzetilir. Yani süresi kısa; fakat gölgesi ve tesirleri uzun bir dönem. Yavuz döneminde Batı ile ilişkiler ikinci plânda kalmıştı. Çünkü sultanın öncelikli gayesi, "ittihad-ı İslâm"dı; İslâm milletlerinin arasına tefrika girmemesiydi. Dolayısıyla sultan, farklı Müslüman devletlerin tek idare altında toplanması için elinden geleni yapmıştı. Bu dönemde İran hâriç, Doğu emniyet altına alındığından, Kanunî Batı'ya yönelmiştir. Nitekim ilk seferler, Belgrat ve Rodos üzerine yapılmıştır. Yavuz; İran, Suriye ve Mısır seferlerine çıkarken, Şehzade Süleyman'ı İstanbul'da bırakarak Rumeli ve Balkanların muhafazası ile görevlendirmişti. Muhtemelen bundan dolayı Kanunî'nin ilgisi daha çok Batı'ya olmuştur.
2. Murad döneminden itibaren Macarlar, Balkanlarda Osmanlı'nın rakibi ve en önemli düşmanı durumuna gelmiştir. Belgrat ise, Orta Avrupa'ya yönelen Türk fetihleri için bir kilit mesabesinde bulunmaktaydı ve Sırpların elindeydi. Şehir, dönemin en güçlü surlarına sahipti. Osmanlılar tarafından üç defa kuşatılmış, hattâ son defasında, İstanbul'u fethe muvaffak olan büyük Fatih yaralanmış, kaleyi savunan Hunyadi Yanoş ölmesine rağmen, kale ele geçirilememişti. Bu hâdise üzerine Sırplar, Osmanlı'ya karşı savunamayacaklarını anladıkları kaleyi Macarlara bırakmıştı. Kanunî Sultan Süleyman ilk sefer-i hümâyununu Belgrat üzerine yapmıştır. Bazı tarihçiler, sultanın esas gayesinin Macaristan'ın fethinden ziyade, esas düşman olarak gördüğü Avusturyalılar üzerine yapacağı seferde tampon bir bölge oluşturmak olduğunu ifade eder. Sonraki gelişmeler ve özellikle Macarların sulh tekliflerini kabul etmemeleri, ilhakı gerekli hâle getirmiştir. Macarların yeni tahta çıkan Osmanlı Padişahını tebrik etmemeleri ve ödemedikleri vergiyi talep etmek üzere Kralı 2. Layoş'a gönderilen Osmanlı elçisine yapılan kötü muamele Belgrat Seferi'nin sebebini teşkil etmiştir. Padişah 18 Mayıs'ta büyük bir orduyla İstanbul'dan hareket etmiştir. Aynı zamanda Rusçuk merkezli Tuna İnce Donanması da, gerekli lojistik desteği sağlamak üzere Karadeniz ve Tuna yoluyla hareket etmiştir.
Böğürdelen, Zemun ve Salankamen kaleleri fethedilmişse de, günlerce süren Belgrat kuşatmasının neticesini topçu birlikleri tayin etmiştir. Ramazan ayının sonuna doğru Kadir gecesinde fetih gerçekleşmiştir (29 Mayıs 1521). Kale halkından Macaristan'a gitmek isteyenlere müsaade edilip, diğerleri cizyelerini vermek şartıyla yerlerinde bırakılmıştır. İstanbul'a gönderilenlerden bazıları, burada Belgrat köyünü kurmuşlar, çevredeki Ormanlara da "Belgrat Ormanları" denilmiştir. Şehrin fetihten sonra Osmanlı kaynaklarındaki lâkabı Dâru'l-cihad Belgrat'tır. Belgrat'ın fethi ile Macaristan'ın savunulması oldukça güçleşmiştir. Nitekim yeni bir ordu ile sefere çıkan Kanunî, 1526 yılında Mohaç Meydan Savaşı'nda Macar ordusunu yenerek Macaristan'ı baştanbaşa fethetmiştir.
Kanunî Sultan Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim'in vefatı üzerine 1520 yılında Osmanlı tahtına çıkmıştır. Yavuz'un saltanatı sekiz yıl sürmüş, özellikle doğu ve güneyde birçok fetih gerçekleştirilmiş, devlet hazinesi ağzına kadar doldurulmuştur. Neticede; Osmanlı dünya çapında bir devlet hâline gelmiştir. Onun için bu dönem ikindi vaktine benzetilir. Yani süresi kısa; fakat gölgesi ve tesirleri uzun bir dönem. Yavuz döneminde Batı ile ilişkiler ikinci plânda kalmıştı. Çünkü sultanın öncelikli gayesi, "ittihad-ı İslâm"dı; İslâm milletlerinin arasına tefrika girmemesiydi. Dolayısıyla sultan, farklı Müslüman devletlerin tek idare altında toplanması için elinden geleni yapmıştı. Bu dönemde İran hâriç, Doğu emniyet altına alındığından, Kanunî Batı'ya yönelmiştir. Nitekim ilk seferler, Belgrat ve Rodos üzerine yapılmıştır. Yavuz; İran, Suriye ve Mısır seferlerine çıkarken, Şehzade Süleyman'ı İstanbul'da bırakarak Rumeli ve Balkanların muhafazası ile görevlendirmişti. Muhtemelen bundan dolayı Kanunî'nin ilgisi daha çok Batı'ya olmuştur.
2. Murad döneminden itibaren Macarlar, Balkanlarda Osmanlı'nın rakibi ve en önemli düşmanı durumuna gelmiştir. Belgrat ise, Orta Avrupa'ya yönelen Türk fetihleri için bir kilit mesabesinde bulunmaktaydı ve Sırpların elindeydi. Şehir, dönemin en güçlü surlarına sahipti. Osmanlılar tarafından üç defa kuşatılmış, hattâ son defasında, İstanbul'u fethe muvaffak olan büyük Fatih yaralanmış, kaleyi savunan Hunyadi Yanoş ölmesine rağmen, kale ele geçirilememişti. Bu hâdise üzerine Sırplar, Osmanlı'ya karşı savunamayacaklarını anladıkları kaleyi Macarlara bırakmıştı. Kanunî Sultan Süleyman ilk sefer-i hümâyununu Belgrat üzerine yapmıştır. Bazı tarihçiler, sultanın esas gayesinin Macaristan'ın fethinden ziyade, esas düşman olarak gördüğü Avusturyalılar üzerine yapacağı seferde tampon bir bölge oluşturmak olduğunu ifade eder. Sonraki gelişmeler ve özellikle Macarların sulh tekliflerini kabul etmemeleri, ilhakı gerekli hâle getirmiştir. Macarların yeni tahta çıkan Osmanlı Padişahını tebrik etmemeleri ve ödemedikleri vergiyi talep etmek üzere Kralı 2. Layoş'a gönderilen Osmanlı elçisine yapılan kötü muamele Belgrat Seferi'nin sebebini teşkil etmiştir. Padişah 18 Mayıs'ta büyük bir orduyla İstanbul'dan hareket etmiştir. Aynı zamanda Rusçuk merkezli Tuna İnce Donanması da, gerekli lojistik desteği sağlamak üzere Karadeniz ve Tuna yoluyla hareket etmiştir.
Böğürdelen, Zemun ve Salankamen kaleleri fethedilmişse de, günlerce süren Belgrat kuşatmasının neticesini topçu birlikleri tayin etmiştir. Ramazan ayının sonuna doğru Kadir gecesinde fetih gerçekleşmiştir (29 Mayıs 1521). Kale halkından Macaristan'a gitmek isteyenlere müsaade edilip, diğerleri cizyelerini vermek şartıyla yerlerinde bırakılmıştır. İstanbul'a gönderilenlerden bazıları, burada Belgrat köyünü kurmuşlar, çevredeki Ormanlara da "Belgrat Ormanları" denilmiştir. Şehrin fetihten sonra Osmanlı kaynaklarındaki lâkabı Dâru'l-cihad Belgrat'tır. Belgrat'ın fethi ile Macaristan'ın savunulması oldukça güçleşmiştir. Nitekim yeni bir ordu ile sefere çıkan Kanunî, 1526 yılında Mohaç Meydan Savaşı'nda Macar ordusunu yenerek Macaristan'ı baştanbaşa fethetmiştir.