Cinlerle ilgili ilginç ve müthiş gerçekler-1
CİNLER, CİNLER ALEMİ,
CİNLER HAKKINDA ÇARPICI GERÇEKLER. CİNLERDEN KORUNMANIN YOLLARI.
Bu yazıları sizlerle paylaşmadan önce pek çok ifrit ve şeytani cinlerin saldırılarıyla karşılaştım. Sol topuğuma saldıran bir genç cinin sol bacağımda oluşturduğu karıncalanma ve uğuşmayıda hissettim. 40 yıldır beni tanıyormuş gibi gözlerime bakarak önümden geçen kara kedi de gördüm. Kırsal bir alanda bir kemiğin üzerinden geçmem sonrasında arkamda koşuşturan ayak sesleri de duydum, uzaktan adımı seslenenler de oldu. Karabasanların uykuda ruhu tutmalarını ve korkutmalarını da yaşadım. İçimden açıkça benimle konuşanlarına da şahit oldum. İstediğin kadını getireyim diyenini de, sana çok para kazandırırım diyenini de duydum. Açıkça ölümle tehdit edenini de gördüm. Sırf Allahı seçtiğim için benimle çok uğraştılar. Şeytani cinlerin bana yüklenmeleri sonucunda Ateşlenerek hastalandığımı ve onların oluşturduğu iltihabı atmak için antibiyotik iğneleriyle bir hafta temizlendiğimi de biliyorum. Bu yazıları paylaşmak için çabaladığımda çok cin saldırılarıyla karşılaştım. Ben münadi_666 her şeye rağmen bu yazıları insanlıkla paylaşmaktan onur duyuyorum.
İnsanlara gizli olan varlıklara cinler denir. Bu görünmeyen ve kendilerini gizleyen güçler; gören, işiten, düşünen bilinçli varlıklardır.
Şeytan (iblis) lanetlenmeden önce cinlerin ileri gelenlerinden biriydi.
İnsanları korkutmak cinlerin en büyük eğlenceleridir.
Cin, insana Ben diyerek kendini gizler. Zihinde sürekli konuşur. İnsana sürekli aynı şeyleri söyleyerek onu bir psikolojiye sokar. Zamanla tekrarlarına ikna eder. Alıştırır ve yıldırır.
Cinlerde mantıksal bütünlük, akılcılık, nezaket ve kontrol yoktur. Düşünce, davranış, dikkat ve konuşmalarda kontrolsüzlük şeytani cinlerle beraber olunduğunuzun bir kanıtıdır.
Cinler havada rüzgar gibi, bir şekilde su gibi akarak gider. Ateşin hareketlerine sahiptirler. Bunu yavaş hallerinde kısa mesafelerde yaparlar. Dünyanın öbür ucunda bir yere gitmek istediklerinde bir anda orda olurlar. Gideceği yeri bilmesi ve istemesi yeterlidir. Tanrı onlara ışınlanmak diye tabir ettiğimiz birtakım özellikler vermiştir. Yaradılışları ve yapıları gereği bunu yapabilmektedirler. İnsanlar da ölünce bu ruhul özelliklere kavuşmaktadır. Cep telefonundan bir sinyalin dünyanın öbür ucundaki bir telefona anında ulaşması gibi de düşünülebilir.
Cinler güneş ve yağmurdan korunma amaçlı ağaç altlarını, Kaya ve taş altlarını dinlenme yerleri olarak kullanırlar. Karanlık yerlerde gezerken orada olduğunuzu bildirecek sesler çıkartın (mantıklı şeyler söyleyin. -Çekilin, izin istiyorum, ben geliyorum. Allah büyüktür gibi) yere tükürmemeye ve de elinizdeki cisimleri yerlere atmamanızda fayda vardır. Onlar haşere ve böcek halinde de bulunmaktadırlar.
Telepati, telekinezi tamamen cinlerden faydalanmadır. Uzaktaki biriyle düşünsel konuşma olayı cinlerin aracılığıyla gerçekleşmektedir. Çok hızlı hareket etmeleri bir saniye içinde dünyayı birkaç tur atmaları nedeniyle bunları yapması mümkündür. Yaradılışları itibariyle bunlar insana olağan üstü gelebilir ancak bunlar gayet doğal ve basit şeylerdir.
Gerilmek cinlerdendir. Bedende şekil alma halidir. Uygun şekilde yerleşme halidir. Sık gerilme şeytani cinlerin sürekli bedende yer değiştirdiği veya bedenden gidip gidip geldiği anlamını taşımaktadır. Başka işleri için de bedenden çıkıp tekrar tekrar gelebilir. Bu gelme ve yerleşme hallerinde gerilmeler kasılmalar gerçekleşir.
Cinler insanın beş çıkıntısından girer. Eller, ayaklar ve baştan giriş yaparlar. Bu uzuvlar bedene giriş yollarıdır. Genelde ellerde parmak uçlarındaki tırnaklardan, ayaklarda topuklardaki yarıklardan, başta enseden, kulak çevresinden, saç diplerinden giriş yaparlar. Bu durum bazen kaşıntılarla kendini gösterir. Cinler genelde insana giriş için sol tarafını tercih ederler. Cinler çeşitli yöntemlerle bedene girerler. İncelerek yani iğneden bin kat daha incelerek deri gözeneklerinden içeri girerler. Bazen bu girişlerde sivrisinek sokmasından daha hafif ve kısa kaşıntılar yaşanabilmektedir. Saçta, topukta, kolda kaşıntılar bunlardan kaynaklıdır. Cinsel ilişki sonrası ya da hafif soğuk bir ortamda insanın sırtına atlayarak yıldız yağmuru gibi bütüncül bir giriş yapabilir. Bir titreme, çırpınma, silkelenme gibi hareketle girişleri hissedilir. Çok insanda bu üşüme olarak algılanır. Gerçekte öyle değildir.
Soğan, sarımsak kokusu cinlerin en çok hoşlandıkları kokulardır. Bu kokudan beslenirler. Kokulu bir insanın yanına üşüşürler. Soğan kokulu insan normalden biraz fazla sinirli ve tepkili olur.
ESNEMEnin uykuyla hiçbir ilişkisi yoktur. Esnemek tamamen cinlerdendir. Esnemenin nedeni uyku değildir. Belki sonucunda bedene giren cinler ağırlık ve uyku oluşturabilir. Esnemenin temelinde şeytani cinin sizi etkileme veya bir eyleme sevk etme çabası vardır. Size yönelik bir düşüncenin başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Herhangi birisi ister iyi ister kötü niyetle olsun; sadece size baktığı anda bile size doğru yola çıkan bir şeytani cin vardır. Bunlara beyaz cüce, beyaz yılan da denilmektedir. Bu şeytani cin insanın giriş kapısı olan ağızdan esnemeyle içeri girer. Bunların görevleri vardır. Küçük vesveselerle küçük günahlara yöneltmektir. Bunlar genellikle hapşırılarak dışarı atılırlar. Güçlü değildirler. Verdikleri düşünceleri birkaç defa reddettiğinizde vücudu kendiliğinden de terk ederler. Vesveseleri, güçsüz, basit, sıradan da olsa süreklilik taşır. Ve insan psikolojisi gereği sürekli uyarılma o kötü şeye alıştırır. Bir insan bir kalabalıkta size bakınarak araması anında içinden geçirdiği bu eylem sonucunda kendisinden beyaz bir şeytan aranan insana doğru gider. Giriş için ağız giriş kapısını kullanır. İnsanın ağzı açılır ve içeri doğru hava gibi akar. İnsanın ciğerine yerleşir. Kalbin oraya burnunu dayar. Zamanla insana birtakım vesveseler verir. Küçük günahlar işlemesini sağlar. Bu günahlar süreklileşir ve süreklileşen günahlar çok sayı teşkil ederse büyük günahlara kapı açar. Küçük ve iyi niyetten doğan şeytan zamanla insanı sapkın hale getirebilir.
NAZAR: Şeytani cinler, insanı kullanarak madde üzerine etki etmektedir. Nazar bunlardan biridir. Nazarın kaynağı maddeci ve şekilci cinlerdir. Nazar, kendisinin olmayan güzel bir şeyi aşırı beğeni ve istek sonucunda oluşan yıkıcı şeytan gücüdür. Herhangi bir şeyi çok beğenmek ve beğenilme içerikli düşünce geçirmek ve gözle o şeye bakmakla ortaya çıkan yıkıcı enerji gücüdür. İnsan bu düşünceyi o anda onaylarsa baktığı şey insan dahi olsa zarar görür. Bu zarar düşüncenin ve niyetin gücüne göre değişim gösterir. Ama insan o anda o düşünceyi desteklemez Allahım sen onun güzelliğini arttır. Gibi düşünce taşırsa veya o düşünceyi yıpratacak olumlu bir düşünce uygularsa yıkıcı nazar etkisini gösteremez. Mesela insan boş bir anında şeytanın etkisiyle geçirdiği of ne güzel araba düşüncesini geçirdiği anda arabaya da bakmışsa artık araba tehdit altındadır. Öncelikle şunu bilmelisiniz. Düşünce insandan çıkmamıştır. Düşüncenin kaynağı şeytani cinlerdir. İnsan o anda bu düşünceyi onaylarsa Araba artık tehdit altındadır. Yıkıcı bir güç görevlenmiş olur. Birkaç şeytan hemen görevlenir. Ve hiç ummadığınız bir şekilde bir kaza meydana geliverir. Olayın şartları çabuk oluşturulursa siz olaya şahit olursunuz. Ama kaza bir saat sonra bile siz görmeden de meydana gelebilir. İnsan bu ilk düşünce zihinden of ne güzel araba geçtiği anda -ne var herkes de böyle güzel araba var deseydi ya da farklı olumsuz bir düşünceyle aşırı beğeniyi yıpratsaydı, yıkıcı güç(maddeyi ve olayları etkileyen şeytani cinler) araba için görevlenmemiş olacaktı.Bazı insanların nazarı daha çabuk değmektedir. Bunlara şeytanın etkin olduğu bedenler diyebiliriz. Veya maddeci şekilci ve çıkarcı insanlar da diyebiliriz. Ama insanların çoğu geçici olarak bu durumu yaşarlar.
BU ÖZET BİLGİLERİ YAZININ TAMAMINI OKUMANIZ İÇİN VERDİM MAAMAFİH AŞAGIDA ÇOK ÇARPICI, DAHA ÖZEL BİLGİLER BULUNMAKTADIR.
HERŞEY ŞÖYLE BAŞLADI
Evren yoktan varedildi. Tek bir noktadan büyük bir ışık çıktı. Bir ateş yağmuru gibi etrafa saçıldılar. Sonraki aşamalarda ortaya çıkan Yeryüzü, güneş gibi fokurdayan ateş topuydu. Bir çeşit evrende bulunan ateş damlasıydı. Evrende yıldızlar ve gezegenler sanki suda yüzen birtakım tortulardı. Girdaplar, dağılmalar ve birtakım esintiler vardı. Evrende değişimler gerçekleşti. Isı değişimleri gibi farklı prosesler yaşandı. Ve yeryüzü sularla kaplandı. Sular çekilirken. Cinlerin ilk babası Cann yaratıldı. Ancak bu tek bir türle kalmadı.
Ademin özü toprak olsa da toprak olarak kalmadı, değişime uğramış bir ten ve beden haline gelmişse Cinlerde Ateş olarak kalmadı. Özü Ateş olsa da değişime uğrayıp farklı bir yapıda var oldu. Ademin çok gelişmiş bir versiyonu. Ham maddesi ateş, düşünen, nefsi olan, seçim yapan ve Allaha inanıp ibadet etmesi gerekendi. Evet ateşin toprağa üstünlüğü vardı ama gerçek üstünlük tanrıya bağlılıkta ve tam sadakatteydi.
Cann ve türdaşları bölündüler ve eşleri yaratıldı. Sonra aileleri çocukları ve torunları oldu. Hızla ürediler. Kendi aralarında dünyayı isteyenler ve ahreti tercih edenler oldu. Tanrının kurallarının dışına çıktılar. Anlaşmazlıklar, şiddet ve savaşlar yaşadılar. Tanrı durumlarını düzeltmek için Cannın oğullarından kendisine en sadık İblise bilgi, kabiliyet ve üstünlük verdi. Tanrı gökten ateş yağdırdı. Ve insanların değimiyle dinazorlar çağı bitti. Zalim cinler yeryüzünden temizlendi. Tanrı iblisi başarılı kıldı. Onların üzerine geçirdi ve onu üstün tuttu. Allahın izniyle ve ona öğretilenlerle her şeyi başarabiliyordu. İblis yeryüzünde barışı ve adil düzeni sağladı, tanrının halifeliğini yürüttü. Zamanla iblis tüm bu başarılarını kendinden zannetti. Kibirleniyor ve taşkınlık ediyordu. Cinlere ve meleklere rahatsızlık veriyordu. Tanrı bu durumdan hoşnut kalmadı.
60 bin yıl geçti. Bitkilerden sonra hayvanların yaratılma çağı yaşandı. Yeryüzünde yeni yaşamların olması için uygun şartlar Tanrı tarafından oluşturuldu. Ve o gün geldi çattı. Topraktan ve sudan, karışık yapışkan çamurdan Adem yaratıldı. İçi boş, vurulduğunda ses gelen, basit bir toprak parçasıydı. Yönlendirilmesi gereken kumanda edilecek bir canlıydı.
Tanrı akan sularla rüzgarlarla Ademi tesviye etti ve ona son şeklini verdi. Kuru bir çamura döndü, değişik evreler geçirdi. Son halindeki etten ve kemikten Adem, bir süre uyutuldu. Ona ruhundan üfledi. Ademin göz kapakları kıpırdadı ve parmakları hareket etmeye başladı. Adem yaratılırken ondan bölünen bir parça uzadı ve ondan eşi Havva yaratıldı. İblis, Adem ile Havvayı gördü, şekillerinin güzelliğinden ve tanrı gözünde değerli olacağından onları beğenmedi, üzerine tükürdü ve Onu reddetti. Tanrı Ademe yeryüzünde, nimetlerle dolu ırmakların geçtiği bahçelerin olduğu bir belde verdi. Orada oturun yeyin için ama şu meyveden yemeyin dedi. İblis Onu saptırmak için sürekli etrafında dolandı.
Adem uzun süre iblise direndi, ancak nereye kadar. Bir gün ona uyacaktı. Her insanın yapacağı gibi aldatılarak meyveden yedi. Pişmanlık içinde Tanrıdan özür diledi. Tanrı onu hemen cezalandırmadı. İyilerle kötüleri ayırt etmek için bir karar gününe kadar neslinin devam etmesini sağladı. O günden beri Ademin nesli farklı dönemler yaşamış ve bugüne kadar artarak gelmiştir. İbliste bu güne kadar onunla uğraşa gelmiştir.
İblis, üstünlüğün özde (ham malzemenin özelliklerinde) değil tanrının dilemesiyle olduğunu unutmuştu. İblis işte bundan kaybetti. Tanrı dilemesiyle yaratacağı ve dileğini vereceği Ademi yeryüzüne halife yapmak yani emirlerini uygulaması için hizmetkarlığına görevlendirecekti. İblis tanrıya sadıklığı ve ibadeti gereği Ademe iyilik etmek ve onun iyiliği için çalışmalıydı. Ancak o Ademe düşman oldu. Ona boyun eğmedi. Böylece tanrıya asi oldu. İyilik için çalışan şerefli bir melek iken makamından düştü. Düşmüş bu melek iyilik safından ayrılmıştı. İblis artık kötülüğün temsilcisi ve önderi şeytan oldu.
O günden beri insana düşman olan İblis Ademin soyunu yok etmek için öldürmeyi, haksızlıklar yaşatmak için çalmayı, neslini bozmak için zinayı emreder. İşi gücü insanlarla uğraşmaktır. Bu nedenle on emir vardır. Tanrının kitapları ve yasaları vardır. Bu yasalar insanlığı korur ve bir kurtuluş reçetesidir.
Tanrı yarattığı tüm kuvvetleri özgür bıraktı. Yaratılışları gereği melekler tam sadık, bağlı kuvvetler idi. Ama cinler ve insanlar özgür iradeli seçim yapabilen ve dileyen varlıklardı. İblisin fitnesi Adem, Ademin fitnesi yaşamın güzellikleriydi. Dünyacı İblis, Ademe aldanarak Tanrıyla mücadele etmeye kalktı. Batıllaşan, azgınlaşan ve tanrılık iddiasında olan iblisin durumunu şöyle anlatırız; haksız suçlu ve zavallı. O tanrıyı reddetmiş ve asi olmuştur. İblis tanrının iyi niyetini bozmaya çalıştı. Ve varlık içinde olumsuz bir güç olarak ortaya çıktı.
Cinler ikiye ayrılırlar. İnananlar ve inanmayanlar olarak. Şeytani cinler ve rahmani cinler de denilebilir. Şeytani cinlerin öncülüğünü iblis yapmaktadır. İnanan cinler insanlardan uzak yaşamayı ve temiz kazancı seçmişlerdir. İnsanlara bulaşmazlar ve onlarla uğraşmazlar. Onlar Allahtan korkarlar ve kötülükten çekinirler. Şeytani cinler ise insanları kullanırlar. Korkuturlar, Tanrılık iddiasında bulunurlar. İnsanları kullanarak ve kendilerine yönelterek taşkınlıklarını arttırırlar. Kötülükten kazanırlar. İnsan üzerinden geçimlerini sağlarlar. Tanrıya inanmadıkları ve tanrıdan dilemedikleri için onların fitnesi insan olmuştur. İnsana aldanarak tanrının rahmetinden kovulmuştur.
Allah'ın şerefli bir kölesiyken; büyüklenerek, kovulmuş olan İblis cinlerdendi ve cin toplumlarının önderlerinden bazılarının da ayaklarını kaydırarak insanlarla uğraşmaya başlamıştır. İblis, kendisiyle birlikte diğer cinleri de şeytanlaştırdı. Şeytani kadroyu kuran iblis onlara öncülük etti. Ademin yaradılışıyla İnanan ve inanmayan olarak ayrışan cin toplumu iki millete (topluma) ayrılmış oldular. İnsanlara bulaşmak istemeyen inananları dağlara ve ıssız yerlere, insanlar üzerinden geçinen, onları kullanan ve kötülük edenleri inançsızdı. İnançsız cinler insanlarla iç içe beraber yaşarlar. İnsanların hayatlarına, yaşamlarına, ailelerine müdahale ederler. İnsanın bedeni üzerinden geçimlerini sağlarlar. Bu haksız yol yani batıl kazanç kötülükler üzerinden yürümekteydi. Bu nedenle iblisin tayfası insanlığa düşman ve tanrı karşıtlığındaydı.
İblis(Lusifer), Ademi reddedip tanrıyı karşısına aldıktan sonra kendi aralarında hiçbir ahlaki sınır tanımayan ilişkilerle çoğaldılar. Diğer taraftan İblis, cinlerden birçoklarını saptırıp kendisine köle edindiği kimselerle "şeytan milleti"ni çoğalttı ve insanların peşlerine düştü. İblis cinlere büyük sıkıntı çektirdi. İblis, Ademi reddederek batıl bir yola saptı cinlerden kimilerini aldatarak kimilerini zorbalıkla kimilerini kölelikle kendi düzenine bağladı. Tarih boyunca da insanlardan İblis'e köleler devşirdiler. Bu yolla devşirdikleri "insan şeytanları"yla yeryüzünde giderek güçlendiler.
İblise, cinlerden gönüllü 19 kişi yardımcı oldu. 19 kişi İblis'in kendi kadrosundandı. İblisin tahtından beslenen bu kişiler Ademe secde etmeyen İblisi tercih ettiler ve Allah'ı reddettiler. Bu sapkınlar, kendilerine eş seçtikleri insan kızlarıyla birleştiler. Tanrının amacını bozup İnsanlardan kendilerini çoğaltmak istiyorlardı. Onların yanına gitmeye başladılar ve onlarla birlikteliklerinde asıl kendilerini kirlettiler. İmanlarını kaybettiler, küfre düştüler ve tanrılık iddiasında oldular. Onlara büyücülük ve sihirbazlık öğrettiler. Çağırdıklarında hemen yanında oldular. Onlar ve onlardan sonraki tüm büyücüler de insanlığa düşmanlıkta birbirlerinden faydalandılar.
CİNLER VE İBLİS
Şeytan anlamı itibariyle olumsuz düşünce, yıkıcı etki, suçlayıcı, zarar veren ve kötülüğün kaynağı, düzen karşıtı bir kuvvettir. İblis Ademi reddedince şeytanlaşmış ve sürekli kendisine taraftar toplamıştır.
Şeytan kelime kökünde incelendiğinde tek bir kişiyi iblisi nitelemekten çok kötülüğü nitelemektedir. Şeytanlığın lideri ve önderi iblistir. Kuranda insan ve cin şeytanları ibaresinden insanlardan ve cinlerden kötülüğü seçmiş olanlar olarak bahsedilmektedir.
Her cin şeytan değildir. Ama her şeytan cindir. Cin kelime kökü itibariyle insana gizli olan bilinçli varlıklardır. Şeytani cinlere, halk dilinde ve Müslümanlar şeytan demektedirler. Cinler haricinde ayrı bir şeytan varlığı yoktur. Cinlerden Allahı terk etmiş olanlar ve onunla mücadele edenler şeytandır. Bunlar insanları saptırmakla meşguldürler. Kovulduklarından ve tanrının kararını reddettiklerinden dolayı tanrıdan istememektedirler. İnsanlar üzerinden geçimlerini sağlamaktadırlar. İnsanlara yaklaşan ve insanlarla ilişkili tüm cinler, şeytani cinlerdir.
İblisin halkı, inanan cinlerin 9 katı, insanların 90 katıdır. Her bin varlıktan biri insan, 900ü melektir. İblis, yeryüzünde müthiş kalabalıktır ve her yerdedirler. Uçan, yürüyen, yüzen türleri vardır. Haşere, böcek, sürüngen, örümcek kısacası hayvanlardan her türlü kılığa girerler.
Cinlerin şekil sorunu yoktur. Şekilsizdir ama her şekle girer. Topraktan yaratılmış maddi her canlı onların suret kalıplarıdır. İblis özünde olumsuz enerji, bir çeşit yıkıcı kuvvettir. Suçlayıcı, saldırgan ve ses yükseltendir. Gözleri, kulakları ve kalbi olan bilinçli varlıktırlar.
Öldüklerinde yok olurlar. Yani ortadan kaybolurlar. Hiç kimse tarafından görülmeyince yakınlarınca öldüğü anlaşılır. Toprağa gömüldüğünde kaybolurlar.
Cinler rüyalar oluşturabilir. Rüyaları yönlendirebilir. Ruhunuzu kullanabilir. Uyumadığınız gerçek hayatta bile sizi rüya alemine(farklı bir aleme- halüsülasyona) sokabilir. Şeytani cinler genelde beyinde olur ve insana farklı bir alem penceresi açabilir. Kimsenin göremediklerini görebilirsiniz. Bu görme işi gerçekte dışarıda değil kişinin beyninde gerçekleşir. Bedeninizin dışında da kendini size gösterebilir. Cinler varlığa ve gerçekliğe müdahale edebilen maddeyi etkileyen bir enerji varlıktır. Ruh insanın bedenini kaldırma kuvvetine sahiptir ancak şeytan yönetme kuvvetine sahiptir. Beyinde görüntü verdirir. Bazı hastaların bir noktaya dik dik baktığını görürsünüz. Gözlerini fal taşı gibi ayırdığını, oturarak geri geri çekildiğini görürsünüz. Tüm bunlar cinlerin görünmesi veya görüntü vermesi hadisesidir. İnsan bu durumu gerçeklik olarak algılamaktadır. Bu tepkiler gayet doğaldır. Biz insanlar da tanrının hayalinde bir rüyadayız. Dokunmayı gerçeklik olarak algılarız. Halbuki rüyalar da da dokunulabilmektedir. Rüyada da çimdik atılır ve acı çekebilirsiniz. Sonuç olarak dünya hayatı tamamen Tanrının alemidir. İnsan ölünce rüyada olduğunun farkına varacaktır.
Şeytani cinler, Engellilere, çocuklara, yalnız yaşayan yaşlı kadınlara, kritik dönemlerden geçenlere, bunalımda olanlara, insanların sınanma dönemlerinde, ağır hastalıklarda ve ölüm anında insana yaklaşırlar. İnsanın imanını çalmaya, yoldan saptırmaya ve kötü sonuçlara yöneltirler.
Cinler gözlerinin gördüğü en son noktaya gitmek istedikleri anda orada olurlar. Cinler dünyanın her hangi bir yerine gitmek istedikleri anda oraya saniyeler içinde gidebilirler. Yalnız atmosferin dışına çıkmaları son peygamber Muhammet zamanında yasaklanmıştır. Dünya dışına yükselmeye kalktıkları anda onları meteor taşları kovalar. Yani melekler şeytanların birinci göğe girmelerini engellemek için taşlarlar. Cinler daha önceleri birinci gök olan maddesel evren yani yıldızlarla gezegenlerle dolu evrene çıkabilmekte ve gelecekte olacakları kulak hırsızlığı yaparak meleklerden kapmaktaydılar. Yüksek göklerde bulunan ve tanrının nuruyla gören kestirim melekleri gelecek habercisi melekleridir. Yaratılış ve var oluşları gereği tanrıdan emir alan ve bunu aşağıda ki meleklere bildiren melekler vardır. Gelecek hakkındaki bilgiler o bölgede oluşur. Yeryüzü meleklerinin zaman döngüsü içinde harekete geçmeleri için bu bilgiler sağlanır. Bu haberleri kapmaya çalışan şeytani cinler, bilgileri alsa da gelecekte olacakları engelleyemez. Şeytani cinler her ne kadar kendi olumsuzlukları için önlemler alıp insanlara yalan yanlış bilgiler verseler de geçmişte belirlenen kader emirlerini engelleyemezler. Cinler İnsanlardan dostlarına gelecekle ilgili yalan yanlış bire beş katarak uydurma bilgiler vermektedirler. Birinci göğün taşlanmasıyla şeytanların göğe oturmaları ve gelecekten gizlice haber almaları Tanrı tarafından engellenmiştir. Cinler özellikle iblis çok daha serbest ve bilgiliydi. Birinci göğünde üstlerine çıkar kader içinde etkili bir oyuncuydu. Ademe asi olduktan sonra ve belirli peygamberler döneminde sürekli hakimiyeti kısıtlanmıştır. En son peygamberle dünya semasının dışına çıkamama cezasıyla karşılaşmıştır.
Her varlıkta ve canlıda olduğu gibi cinlerde de hiyerarşi vardır. Yönetici sınıfı, işçi sınıfı gibi, onlar da görev alanlarına ve yaratılışlarına göre sınıflanırlar. Kimileri çok kabiliyetli alanında mastır yapmış ifritleri de görürsünüz. Ancak onların üstünlükleri türsel ve genetikseldir.. Mesela bunlarla baş edebilmek için bilgili alim olmak gereklidir. Zaten de basit sıradan insanlarla vakit kaybetmezler. Çünkü işçi sınıfı sıradan insanları saptırmakta yeterlidir.
Şeytanın her alanda sorumluları ve görevlileri vardır. Kıtalardan, denizlerden, bölgelerden sorumluları vardır. Doğu cephesiyle ilgileneni, batı cephesinden sorumlu olanı vardır. Kadınlardan, erkeklerden ve çocuklardan sorumlu bakanları vardır. Şehirlerden bölgelerden sorumlu olanları vardır. Kötülükte ve aldatmakta ileri gitmiş olanlar, zalim ve zorbalık edenleri, daha şerli olanları genelde lider ve önder olurlar.
İnsanlarla iç içe yaşayanları, uzak ıssız yerlerde yaşayanları, mağaralarda, dağ kovuklarında yaşayanları, denizlerde, ağaçlarda, mezarlıklarda, çöplüklerde, duvar kenarı ve ağaç diplerinde aslında aklınıza gelecek her yerde yaşarlar.
İyileri uzak yerlerde, dağlarda ve ıssız yerlerde yaşarlar. İnsanlardan uzak olmayı tercih ederler. Bunlar cinlerin iyileri ve imanlı olanlarıdır. Kazançlarını temiz yoldan tercih ettiklerinden insanlara pek bulaşmazlar. Ancak cahil gençleri insanların yanına uğrar yaramazlık yaparlar.
Kötüleri insanlarla beraber yaşarlar. İç içe olurlar. Evlerimizde, çevremizde olurlar. İnsanları kullanırlar ve üzerinden beslenirler. İblisin krallığı ve merkezi deniz üzerindedir. Deniz kenarlarında, kıyı kentlerinde, mezarlıklarda, insanlarla bağ kuran (cinci hocalar, büyücüler vs) irtibatlı olanlar genelde kafir cinler yani şeytanlardır. İnançsız cinler insan karşıtıdır. İnsanlarla uğraşan her cin, kafir cindir ve şeytanın avenesidir. Yani iblisin tayfasındandır.
CİNLER, CİNLER ALEMİ,
CİNLER HAKKINDA ÇARPICI GERÇEKLER. CİNLERDEN KORUNMANIN YOLLARI.
Bu yazıları sizlerle paylaşmadan önce pek çok ifrit ve şeytani cinlerin saldırılarıyla karşılaştım. Sol topuğuma saldıran bir genç cinin sol bacağımda oluşturduğu karıncalanma ve uğuşmayıda hissettim. 40 yıldır beni tanıyormuş gibi gözlerime bakarak önümden geçen kara kedi de gördüm. Kırsal bir alanda bir kemiğin üzerinden geçmem sonrasında arkamda koşuşturan ayak sesleri de duydum, uzaktan adımı seslenenler de oldu. Karabasanların uykuda ruhu tutmalarını ve korkutmalarını da yaşadım. İçimden açıkça benimle konuşanlarına da şahit oldum. İstediğin kadını getireyim diyenini de, sana çok para kazandırırım diyenini de duydum. Açıkça ölümle tehdit edenini de gördüm. Sırf Allahı seçtiğim için benimle çok uğraştılar. Şeytani cinlerin bana yüklenmeleri sonucunda Ateşlenerek hastalandığımı ve onların oluşturduğu iltihabı atmak için antibiyotik iğneleriyle bir hafta temizlendiğimi de biliyorum. Bu yazıları paylaşmak için çabaladığımda çok cin saldırılarıyla karşılaştım. Ben münadi_666 her şeye rağmen bu yazıları insanlıkla paylaşmaktan onur duyuyorum.
İnsanlara gizli olan varlıklara cinler denir. Bu görünmeyen ve kendilerini gizleyen güçler; gören, işiten, düşünen bilinçli varlıklardır.
Şeytan (iblis) lanetlenmeden önce cinlerin ileri gelenlerinden biriydi.
İnsanları korkutmak cinlerin en büyük eğlenceleridir.
Cin, insana Ben diyerek kendini gizler. Zihinde sürekli konuşur. İnsana sürekli aynı şeyleri söyleyerek onu bir psikolojiye sokar. Zamanla tekrarlarına ikna eder. Alıştırır ve yıldırır.
Cinlerde mantıksal bütünlük, akılcılık, nezaket ve kontrol yoktur. Düşünce, davranış, dikkat ve konuşmalarda kontrolsüzlük şeytani cinlerle beraber olunduğunuzun bir kanıtıdır.
Cinler havada rüzgar gibi, bir şekilde su gibi akarak gider. Ateşin hareketlerine sahiptirler. Bunu yavaş hallerinde kısa mesafelerde yaparlar. Dünyanın öbür ucunda bir yere gitmek istediklerinde bir anda orda olurlar. Gideceği yeri bilmesi ve istemesi yeterlidir. Tanrı onlara ışınlanmak diye tabir ettiğimiz birtakım özellikler vermiştir. Yaradılışları ve yapıları gereği bunu yapabilmektedirler. İnsanlar da ölünce bu ruhul özelliklere kavuşmaktadır. Cep telefonundan bir sinyalin dünyanın öbür ucundaki bir telefona anında ulaşması gibi de düşünülebilir.
Cinler güneş ve yağmurdan korunma amaçlı ağaç altlarını, Kaya ve taş altlarını dinlenme yerleri olarak kullanırlar. Karanlık yerlerde gezerken orada olduğunuzu bildirecek sesler çıkartın (mantıklı şeyler söyleyin. -Çekilin, izin istiyorum, ben geliyorum. Allah büyüktür gibi) yere tükürmemeye ve de elinizdeki cisimleri yerlere atmamanızda fayda vardır. Onlar haşere ve böcek halinde de bulunmaktadırlar.
Telepati, telekinezi tamamen cinlerden faydalanmadır. Uzaktaki biriyle düşünsel konuşma olayı cinlerin aracılığıyla gerçekleşmektedir. Çok hızlı hareket etmeleri bir saniye içinde dünyayı birkaç tur atmaları nedeniyle bunları yapması mümkündür. Yaradılışları itibariyle bunlar insana olağan üstü gelebilir ancak bunlar gayet doğal ve basit şeylerdir.
Gerilmek cinlerdendir. Bedende şekil alma halidir. Uygun şekilde yerleşme halidir. Sık gerilme şeytani cinlerin sürekli bedende yer değiştirdiği veya bedenden gidip gidip geldiği anlamını taşımaktadır. Başka işleri için de bedenden çıkıp tekrar tekrar gelebilir. Bu gelme ve yerleşme hallerinde gerilmeler kasılmalar gerçekleşir.
Cinler insanın beş çıkıntısından girer. Eller, ayaklar ve baştan giriş yaparlar. Bu uzuvlar bedene giriş yollarıdır. Genelde ellerde parmak uçlarındaki tırnaklardan, ayaklarda topuklardaki yarıklardan, başta enseden, kulak çevresinden, saç diplerinden giriş yaparlar. Bu durum bazen kaşıntılarla kendini gösterir. Cinler genelde insana giriş için sol tarafını tercih ederler. Cinler çeşitli yöntemlerle bedene girerler. İncelerek yani iğneden bin kat daha incelerek deri gözeneklerinden içeri girerler. Bazen bu girişlerde sivrisinek sokmasından daha hafif ve kısa kaşıntılar yaşanabilmektedir. Saçta, topukta, kolda kaşıntılar bunlardan kaynaklıdır. Cinsel ilişki sonrası ya da hafif soğuk bir ortamda insanın sırtına atlayarak yıldız yağmuru gibi bütüncül bir giriş yapabilir. Bir titreme, çırpınma, silkelenme gibi hareketle girişleri hissedilir. Çok insanda bu üşüme olarak algılanır. Gerçekte öyle değildir.
Soğan, sarımsak kokusu cinlerin en çok hoşlandıkları kokulardır. Bu kokudan beslenirler. Kokulu bir insanın yanına üşüşürler. Soğan kokulu insan normalden biraz fazla sinirli ve tepkili olur.
ESNEMEnin uykuyla hiçbir ilişkisi yoktur. Esnemek tamamen cinlerdendir. Esnemenin nedeni uyku değildir. Belki sonucunda bedene giren cinler ağırlık ve uyku oluşturabilir. Esnemenin temelinde şeytani cinin sizi etkileme veya bir eyleme sevk etme çabası vardır. Size yönelik bir düşüncenin başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Herhangi birisi ister iyi ister kötü niyetle olsun; sadece size baktığı anda bile size doğru yola çıkan bir şeytani cin vardır. Bunlara beyaz cüce, beyaz yılan da denilmektedir. Bu şeytani cin insanın giriş kapısı olan ağızdan esnemeyle içeri girer. Bunların görevleri vardır. Küçük vesveselerle küçük günahlara yöneltmektir. Bunlar genellikle hapşırılarak dışarı atılırlar. Güçlü değildirler. Verdikleri düşünceleri birkaç defa reddettiğinizde vücudu kendiliğinden de terk ederler. Vesveseleri, güçsüz, basit, sıradan da olsa süreklilik taşır. Ve insan psikolojisi gereği sürekli uyarılma o kötü şeye alıştırır. Bir insan bir kalabalıkta size bakınarak araması anında içinden geçirdiği bu eylem sonucunda kendisinden beyaz bir şeytan aranan insana doğru gider. Giriş için ağız giriş kapısını kullanır. İnsanın ağzı açılır ve içeri doğru hava gibi akar. İnsanın ciğerine yerleşir. Kalbin oraya burnunu dayar. Zamanla insana birtakım vesveseler verir. Küçük günahlar işlemesini sağlar. Bu günahlar süreklileşir ve süreklileşen günahlar çok sayı teşkil ederse büyük günahlara kapı açar. Küçük ve iyi niyetten doğan şeytan zamanla insanı sapkın hale getirebilir.
NAZAR: Şeytani cinler, insanı kullanarak madde üzerine etki etmektedir. Nazar bunlardan biridir. Nazarın kaynağı maddeci ve şekilci cinlerdir. Nazar, kendisinin olmayan güzel bir şeyi aşırı beğeni ve istek sonucunda oluşan yıkıcı şeytan gücüdür. Herhangi bir şeyi çok beğenmek ve beğenilme içerikli düşünce geçirmek ve gözle o şeye bakmakla ortaya çıkan yıkıcı enerji gücüdür. İnsan bu düşünceyi o anda onaylarsa baktığı şey insan dahi olsa zarar görür. Bu zarar düşüncenin ve niyetin gücüne göre değişim gösterir. Ama insan o anda o düşünceyi desteklemez Allahım sen onun güzelliğini arttır. Gibi düşünce taşırsa veya o düşünceyi yıpratacak olumlu bir düşünce uygularsa yıkıcı nazar etkisini gösteremez. Mesela insan boş bir anında şeytanın etkisiyle geçirdiği of ne güzel araba düşüncesini geçirdiği anda arabaya da bakmışsa artık araba tehdit altındadır. Öncelikle şunu bilmelisiniz. Düşünce insandan çıkmamıştır. Düşüncenin kaynağı şeytani cinlerdir. İnsan o anda bu düşünceyi onaylarsa Araba artık tehdit altındadır. Yıkıcı bir güç görevlenmiş olur. Birkaç şeytan hemen görevlenir. Ve hiç ummadığınız bir şekilde bir kaza meydana geliverir. Olayın şartları çabuk oluşturulursa siz olaya şahit olursunuz. Ama kaza bir saat sonra bile siz görmeden de meydana gelebilir. İnsan bu ilk düşünce zihinden of ne güzel araba geçtiği anda -ne var herkes de böyle güzel araba var deseydi ya da farklı olumsuz bir düşünceyle aşırı beğeniyi yıpratsaydı, yıkıcı güç(maddeyi ve olayları etkileyen şeytani cinler) araba için görevlenmemiş olacaktı.Bazı insanların nazarı daha çabuk değmektedir. Bunlara şeytanın etkin olduğu bedenler diyebiliriz. Veya maddeci şekilci ve çıkarcı insanlar da diyebiliriz. Ama insanların çoğu geçici olarak bu durumu yaşarlar.
BU ÖZET BİLGİLERİ YAZININ TAMAMINI OKUMANIZ İÇİN VERDİM MAAMAFİH AŞAGIDA ÇOK ÇARPICI, DAHA ÖZEL BİLGİLER BULUNMAKTADIR.
HERŞEY ŞÖYLE BAŞLADI
Evren yoktan varedildi. Tek bir noktadan büyük bir ışık çıktı. Bir ateş yağmuru gibi etrafa saçıldılar. Sonraki aşamalarda ortaya çıkan Yeryüzü, güneş gibi fokurdayan ateş topuydu. Bir çeşit evrende bulunan ateş damlasıydı. Evrende yıldızlar ve gezegenler sanki suda yüzen birtakım tortulardı. Girdaplar, dağılmalar ve birtakım esintiler vardı. Evrende değişimler gerçekleşti. Isı değişimleri gibi farklı prosesler yaşandı. Ve yeryüzü sularla kaplandı. Sular çekilirken. Cinlerin ilk babası Cann yaratıldı. Ancak bu tek bir türle kalmadı.
Ademin özü toprak olsa da toprak olarak kalmadı, değişime uğramış bir ten ve beden haline gelmişse Cinlerde Ateş olarak kalmadı. Özü Ateş olsa da değişime uğrayıp farklı bir yapıda var oldu. Ademin çok gelişmiş bir versiyonu. Ham maddesi ateş, düşünen, nefsi olan, seçim yapan ve Allaha inanıp ibadet etmesi gerekendi. Evet ateşin toprağa üstünlüğü vardı ama gerçek üstünlük tanrıya bağlılıkta ve tam sadakatteydi.
Cann ve türdaşları bölündüler ve eşleri yaratıldı. Sonra aileleri çocukları ve torunları oldu. Hızla ürediler. Kendi aralarında dünyayı isteyenler ve ahreti tercih edenler oldu. Tanrının kurallarının dışına çıktılar. Anlaşmazlıklar, şiddet ve savaşlar yaşadılar. Tanrı durumlarını düzeltmek için Cannın oğullarından kendisine en sadık İblise bilgi, kabiliyet ve üstünlük verdi. Tanrı gökten ateş yağdırdı. Ve insanların değimiyle dinazorlar çağı bitti. Zalim cinler yeryüzünden temizlendi. Tanrı iblisi başarılı kıldı. Onların üzerine geçirdi ve onu üstün tuttu. Allahın izniyle ve ona öğretilenlerle her şeyi başarabiliyordu. İblis yeryüzünde barışı ve adil düzeni sağladı, tanrının halifeliğini yürüttü. Zamanla iblis tüm bu başarılarını kendinden zannetti. Kibirleniyor ve taşkınlık ediyordu. Cinlere ve meleklere rahatsızlık veriyordu. Tanrı bu durumdan hoşnut kalmadı.
60 bin yıl geçti. Bitkilerden sonra hayvanların yaratılma çağı yaşandı. Yeryüzünde yeni yaşamların olması için uygun şartlar Tanrı tarafından oluşturuldu. Ve o gün geldi çattı. Topraktan ve sudan, karışık yapışkan çamurdan Adem yaratıldı. İçi boş, vurulduğunda ses gelen, basit bir toprak parçasıydı. Yönlendirilmesi gereken kumanda edilecek bir canlıydı.
Tanrı akan sularla rüzgarlarla Ademi tesviye etti ve ona son şeklini verdi. Kuru bir çamura döndü, değişik evreler geçirdi. Son halindeki etten ve kemikten Adem, bir süre uyutuldu. Ona ruhundan üfledi. Ademin göz kapakları kıpırdadı ve parmakları hareket etmeye başladı. Adem yaratılırken ondan bölünen bir parça uzadı ve ondan eşi Havva yaratıldı. İblis, Adem ile Havvayı gördü, şekillerinin güzelliğinden ve tanrı gözünde değerli olacağından onları beğenmedi, üzerine tükürdü ve Onu reddetti. Tanrı Ademe yeryüzünde, nimetlerle dolu ırmakların geçtiği bahçelerin olduğu bir belde verdi. Orada oturun yeyin için ama şu meyveden yemeyin dedi. İblis Onu saptırmak için sürekli etrafında dolandı.
Adem uzun süre iblise direndi, ancak nereye kadar. Bir gün ona uyacaktı. Her insanın yapacağı gibi aldatılarak meyveden yedi. Pişmanlık içinde Tanrıdan özür diledi. Tanrı onu hemen cezalandırmadı. İyilerle kötüleri ayırt etmek için bir karar gününe kadar neslinin devam etmesini sağladı. O günden beri Ademin nesli farklı dönemler yaşamış ve bugüne kadar artarak gelmiştir. İbliste bu güne kadar onunla uğraşa gelmiştir.
İblis, üstünlüğün özde (ham malzemenin özelliklerinde) değil tanrının dilemesiyle olduğunu unutmuştu. İblis işte bundan kaybetti. Tanrı dilemesiyle yaratacağı ve dileğini vereceği Ademi yeryüzüne halife yapmak yani emirlerini uygulaması için hizmetkarlığına görevlendirecekti. İblis tanrıya sadıklığı ve ibadeti gereği Ademe iyilik etmek ve onun iyiliği için çalışmalıydı. Ancak o Ademe düşman oldu. Ona boyun eğmedi. Böylece tanrıya asi oldu. İyilik için çalışan şerefli bir melek iken makamından düştü. Düşmüş bu melek iyilik safından ayrılmıştı. İblis artık kötülüğün temsilcisi ve önderi şeytan oldu.
O günden beri insana düşman olan İblis Ademin soyunu yok etmek için öldürmeyi, haksızlıklar yaşatmak için çalmayı, neslini bozmak için zinayı emreder. İşi gücü insanlarla uğraşmaktır. Bu nedenle on emir vardır. Tanrının kitapları ve yasaları vardır. Bu yasalar insanlığı korur ve bir kurtuluş reçetesidir.
Tanrı yarattığı tüm kuvvetleri özgür bıraktı. Yaratılışları gereği melekler tam sadık, bağlı kuvvetler idi. Ama cinler ve insanlar özgür iradeli seçim yapabilen ve dileyen varlıklardı. İblisin fitnesi Adem, Ademin fitnesi yaşamın güzellikleriydi. Dünyacı İblis, Ademe aldanarak Tanrıyla mücadele etmeye kalktı. Batıllaşan, azgınlaşan ve tanrılık iddiasında olan iblisin durumunu şöyle anlatırız; haksız suçlu ve zavallı. O tanrıyı reddetmiş ve asi olmuştur. İblis tanrının iyi niyetini bozmaya çalıştı. Ve varlık içinde olumsuz bir güç olarak ortaya çıktı.
Cinler ikiye ayrılırlar. İnananlar ve inanmayanlar olarak. Şeytani cinler ve rahmani cinler de denilebilir. Şeytani cinlerin öncülüğünü iblis yapmaktadır. İnanan cinler insanlardan uzak yaşamayı ve temiz kazancı seçmişlerdir. İnsanlara bulaşmazlar ve onlarla uğraşmazlar. Onlar Allahtan korkarlar ve kötülükten çekinirler. Şeytani cinler ise insanları kullanırlar. Korkuturlar, Tanrılık iddiasında bulunurlar. İnsanları kullanarak ve kendilerine yönelterek taşkınlıklarını arttırırlar. Kötülükten kazanırlar. İnsan üzerinden geçimlerini sağlarlar. Tanrıya inanmadıkları ve tanrıdan dilemedikleri için onların fitnesi insan olmuştur. İnsana aldanarak tanrının rahmetinden kovulmuştur.
Allah'ın şerefli bir kölesiyken; büyüklenerek, kovulmuş olan İblis cinlerdendi ve cin toplumlarının önderlerinden bazılarının da ayaklarını kaydırarak insanlarla uğraşmaya başlamıştır. İblis, kendisiyle birlikte diğer cinleri de şeytanlaştırdı. Şeytani kadroyu kuran iblis onlara öncülük etti. Ademin yaradılışıyla İnanan ve inanmayan olarak ayrışan cin toplumu iki millete (topluma) ayrılmış oldular. İnsanlara bulaşmak istemeyen inananları dağlara ve ıssız yerlere, insanlar üzerinden geçinen, onları kullanan ve kötülük edenleri inançsızdı. İnançsız cinler insanlarla iç içe beraber yaşarlar. İnsanların hayatlarına, yaşamlarına, ailelerine müdahale ederler. İnsanın bedeni üzerinden geçimlerini sağlarlar. Bu haksız yol yani batıl kazanç kötülükler üzerinden yürümekteydi. Bu nedenle iblisin tayfası insanlığa düşman ve tanrı karşıtlığındaydı.
İblis(Lusifer), Ademi reddedip tanrıyı karşısına aldıktan sonra kendi aralarında hiçbir ahlaki sınır tanımayan ilişkilerle çoğaldılar. Diğer taraftan İblis, cinlerden birçoklarını saptırıp kendisine köle edindiği kimselerle "şeytan milleti"ni çoğalttı ve insanların peşlerine düştü. İblis cinlere büyük sıkıntı çektirdi. İblis, Ademi reddederek batıl bir yola saptı cinlerden kimilerini aldatarak kimilerini zorbalıkla kimilerini kölelikle kendi düzenine bağladı. Tarih boyunca da insanlardan İblis'e köleler devşirdiler. Bu yolla devşirdikleri "insan şeytanları"yla yeryüzünde giderek güçlendiler.
İblise, cinlerden gönüllü 19 kişi yardımcı oldu. 19 kişi İblis'in kendi kadrosundandı. İblisin tahtından beslenen bu kişiler Ademe secde etmeyen İblisi tercih ettiler ve Allah'ı reddettiler. Bu sapkınlar, kendilerine eş seçtikleri insan kızlarıyla birleştiler. Tanrının amacını bozup İnsanlardan kendilerini çoğaltmak istiyorlardı. Onların yanına gitmeye başladılar ve onlarla birlikteliklerinde asıl kendilerini kirlettiler. İmanlarını kaybettiler, küfre düştüler ve tanrılık iddiasında oldular. Onlara büyücülük ve sihirbazlık öğrettiler. Çağırdıklarında hemen yanında oldular. Onlar ve onlardan sonraki tüm büyücüler de insanlığa düşmanlıkta birbirlerinden faydalandılar.
CİNLER VE İBLİS
Şeytan anlamı itibariyle olumsuz düşünce, yıkıcı etki, suçlayıcı, zarar veren ve kötülüğün kaynağı, düzen karşıtı bir kuvvettir. İblis Ademi reddedince şeytanlaşmış ve sürekli kendisine taraftar toplamıştır.
Şeytan kelime kökünde incelendiğinde tek bir kişiyi iblisi nitelemekten çok kötülüğü nitelemektedir. Şeytanlığın lideri ve önderi iblistir. Kuranda insan ve cin şeytanları ibaresinden insanlardan ve cinlerden kötülüğü seçmiş olanlar olarak bahsedilmektedir.
Her cin şeytan değildir. Ama her şeytan cindir. Cin kelime kökü itibariyle insana gizli olan bilinçli varlıklardır. Şeytani cinlere, halk dilinde ve Müslümanlar şeytan demektedirler. Cinler haricinde ayrı bir şeytan varlığı yoktur. Cinlerden Allahı terk etmiş olanlar ve onunla mücadele edenler şeytandır. Bunlar insanları saptırmakla meşguldürler. Kovulduklarından ve tanrının kararını reddettiklerinden dolayı tanrıdan istememektedirler. İnsanlar üzerinden geçimlerini sağlamaktadırlar. İnsanlara yaklaşan ve insanlarla ilişkili tüm cinler, şeytani cinlerdir.
İblisin halkı, inanan cinlerin 9 katı, insanların 90 katıdır. Her bin varlıktan biri insan, 900ü melektir. İblis, yeryüzünde müthiş kalabalıktır ve her yerdedirler. Uçan, yürüyen, yüzen türleri vardır. Haşere, böcek, sürüngen, örümcek kısacası hayvanlardan her türlü kılığa girerler.
Cinlerin şekil sorunu yoktur. Şekilsizdir ama her şekle girer. Topraktan yaratılmış maddi her canlı onların suret kalıplarıdır. İblis özünde olumsuz enerji, bir çeşit yıkıcı kuvvettir. Suçlayıcı, saldırgan ve ses yükseltendir. Gözleri, kulakları ve kalbi olan bilinçli varlıktırlar.
Öldüklerinde yok olurlar. Yani ortadan kaybolurlar. Hiç kimse tarafından görülmeyince yakınlarınca öldüğü anlaşılır. Toprağa gömüldüğünde kaybolurlar.
Cinler rüyalar oluşturabilir. Rüyaları yönlendirebilir. Ruhunuzu kullanabilir. Uyumadığınız gerçek hayatta bile sizi rüya alemine(farklı bir aleme- halüsülasyona) sokabilir. Şeytani cinler genelde beyinde olur ve insana farklı bir alem penceresi açabilir. Kimsenin göremediklerini görebilirsiniz. Bu görme işi gerçekte dışarıda değil kişinin beyninde gerçekleşir. Bedeninizin dışında da kendini size gösterebilir. Cinler varlığa ve gerçekliğe müdahale edebilen maddeyi etkileyen bir enerji varlıktır. Ruh insanın bedenini kaldırma kuvvetine sahiptir ancak şeytan yönetme kuvvetine sahiptir. Beyinde görüntü verdirir. Bazı hastaların bir noktaya dik dik baktığını görürsünüz. Gözlerini fal taşı gibi ayırdığını, oturarak geri geri çekildiğini görürsünüz. Tüm bunlar cinlerin görünmesi veya görüntü vermesi hadisesidir. İnsan bu durumu gerçeklik olarak algılamaktadır. Bu tepkiler gayet doğaldır. Biz insanlar da tanrının hayalinde bir rüyadayız. Dokunmayı gerçeklik olarak algılarız. Halbuki rüyalar da da dokunulabilmektedir. Rüyada da çimdik atılır ve acı çekebilirsiniz. Sonuç olarak dünya hayatı tamamen Tanrının alemidir. İnsan ölünce rüyada olduğunun farkına varacaktır.
Şeytani cinler, Engellilere, çocuklara, yalnız yaşayan yaşlı kadınlara, kritik dönemlerden geçenlere, bunalımda olanlara, insanların sınanma dönemlerinde, ağır hastalıklarda ve ölüm anında insana yaklaşırlar. İnsanın imanını çalmaya, yoldan saptırmaya ve kötü sonuçlara yöneltirler.
Cinler gözlerinin gördüğü en son noktaya gitmek istedikleri anda orada olurlar. Cinler dünyanın her hangi bir yerine gitmek istedikleri anda oraya saniyeler içinde gidebilirler. Yalnız atmosferin dışına çıkmaları son peygamber Muhammet zamanında yasaklanmıştır. Dünya dışına yükselmeye kalktıkları anda onları meteor taşları kovalar. Yani melekler şeytanların birinci göğe girmelerini engellemek için taşlarlar. Cinler daha önceleri birinci gök olan maddesel evren yani yıldızlarla gezegenlerle dolu evrene çıkabilmekte ve gelecekte olacakları kulak hırsızlığı yaparak meleklerden kapmaktaydılar. Yüksek göklerde bulunan ve tanrının nuruyla gören kestirim melekleri gelecek habercisi melekleridir. Yaratılış ve var oluşları gereği tanrıdan emir alan ve bunu aşağıda ki meleklere bildiren melekler vardır. Gelecek hakkındaki bilgiler o bölgede oluşur. Yeryüzü meleklerinin zaman döngüsü içinde harekete geçmeleri için bu bilgiler sağlanır. Bu haberleri kapmaya çalışan şeytani cinler, bilgileri alsa da gelecekte olacakları engelleyemez. Şeytani cinler her ne kadar kendi olumsuzlukları için önlemler alıp insanlara yalan yanlış bilgiler verseler de geçmişte belirlenen kader emirlerini engelleyemezler. Cinler İnsanlardan dostlarına gelecekle ilgili yalan yanlış bire beş katarak uydurma bilgiler vermektedirler. Birinci göğün taşlanmasıyla şeytanların göğe oturmaları ve gelecekten gizlice haber almaları Tanrı tarafından engellenmiştir. Cinler özellikle iblis çok daha serbest ve bilgiliydi. Birinci göğünde üstlerine çıkar kader içinde etkili bir oyuncuydu. Ademe asi olduktan sonra ve belirli peygamberler döneminde sürekli hakimiyeti kısıtlanmıştır. En son peygamberle dünya semasının dışına çıkamama cezasıyla karşılaşmıştır.
Her varlıkta ve canlıda olduğu gibi cinlerde de hiyerarşi vardır. Yönetici sınıfı, işçi sınıfı gibi, onlar da görev alanlarına ve yaratılışlarına göre sınıflanırlar. Kimileri çok kabiliyetli alanında mastır yapmış ifritleri de görürsünüz. Ancak onların üstünlükleri türsel ve genetikseldir.. Mesela bunlarla baş edebilmek için bilgili alim olmak gereklidir. Zaten de basit sıradan insanlarla vakit kaybetmezler. Çünkü işçi sınıfı sıradan insanları saptırmakta yeterlidir.
Şeytanın her alanda sorumluları ve görevlileri vardır. Kıtalardan, denizlerden, bölgelerden sorumluları vardır. Doğu cephesiyle ilgileneni, batı cephesinden sorumlu olanı vardır. Kadınlardan, erkeklerden ve çocuklardan sorumlu bakanları vardır. Şehirlerden bölgelerden sorumlu olanları vardır. Kötülükte ve aldatmakta ileri gitmiş olanlar, zalim ve zorbalık edenleri, daha şerli olanları genelde lider ve önder olurlar.
İnsanlarla iç içe yaşayanları, uzak ıssız yerlerde yaşayanları, mağaralarda, dağ kovuklarında yaşayanları, denizlerde, ağaçlarda, mezarlıklarda, çöplüklerde, duvar kenarı ve ağaç diplerinde aslında aklınıza gelecek her yerde yaşarlar.
İyileri uzak yerlerde, dağlarda ve ıssız yerlerde yaşarlar. İnsanlardan uzak olmayı tercih ederler. Bunlar cinlerin iyileri ve imanlı olanlarıdır. Kazançlarını temiz yoldan tercih ettiklerinden insanlara pek bulaşmazlar. Ancak cahil gençleri insanların yanına uğrar yaramazlık yaparlar.
Kötüleri insanlarla beraber yaşarlar. İç içe olurlar. Evlerimizde, çevremizde olurlar. İnsanları kullanırlar ve üzerinden beslenirler. İblisin krallığı ve merkezi deniz üzerindedir. Deniz kenarlarında, kıyı kentlerinde, mezarlıklarda, insanlarla bağ kuran (cinci hocalar, büyücüler vs) irtibatlı olanlar genelde kafir cinler yani şeytanlardır. İnançsız cinler insan karşıtıdır. İnsanlarla uğraşan her cin, kafir cindir ve şeytanın avenesidir. Yani iblisin tayfasındandır.